Ilgaz Dağları arada; bir başta Köroğlu, bir başta Karçhal/Kaçkar Dağları! Nice mutlu anlar, neşe, Demir Ece’nin/Tomris Hâtun‘un çocukları, tümünden önce de yeşil ormanların, göklerin çocukları; horona, bara durur davullar, zurnalar, tulum, kemençe, gırnatalarla; Türk romanlarının bir bölümünün atalarının klârnet için 500 yıldan çok süre İspanya’dan getirdikleri adlarla.
Karadeniz Rumları, 2900 yıl önce dilleri yasaklandığı için kendine özgü bir yorumla yasaklayanların dilini, Yunancayı konuşmaya başlayan Amazonların, Kumanların çocukları, eğlence ve adanmışlıkla yaşamıştırlar geçmişleri boyunca iyisiyle kötüsüyle bugüne değin.
Gürcüler, Lâzlar, Artvin ve çevresinden kardeş çocukları; denizlerin, dağların, devinim içinde devinimin çocukları, akordeon ve tulum susmasın hiçbir anda. Mardin’in taş evlerinden esiyor rüzgâr, sarı başaklar gibi dalgalanıyor heyecan, ahh Sibel Ana‘nın/Kibele‘nin, ülkemin çocukları!
Buhurdanlıktan/buharlıktan çıkan dumanla kamaştı göğün gözü. Umay Ana’nın tâcındaki üç sivri uç gibi üç damla yaş savurdu istemsizce olmanın da ötesinde göğün gözü. On binlerce yıldır bakmadığı bir parıldayışla baktı gökçe varlığına, boza, yeşile ve dağlara uyandı apaydın bir kara gecede.
O, bu, şu demeyi çok seven yığın, nesneden ibâret varlığıyla yüzleşmedi hiçbir süreçte, belki yüzleşmeyecekte aslâ. Türkiye’nin, Anadolu ve Trakya’nın çocukları ki onların eli Anadolu’da, Urartuların, Hurrilerin kanı Türkiye’den başlar, Kafkaslar’ın bir ucuna değin akarsa da Çeçenler ve İnguşlar kullanır onların sözcüklerini. Bilirler mi ki kocaanaları, kocaataları Anadolu ve Trakya’nın topraklarına, göğsüne yaslanmış, bir halk olarak bu topraklarda yaşlanmış ve sonra doğurmuştur onları Kuzey Kafkaslar’da?
Goril Koko‘nun, Aynştayn’ın (Einstein), Niçe’nin (Nietzsche) var oluşsal boşluğu; Neyzen Tevfik‘in, Mehmet Âkif‘in içten dostluğu ve nice koca bireyin, yığının kinle, nefretle andığı nice bireyin, gördüğü ve göremediklerinin soluğu savrulur Trakya’nın, Torosların, Karadeniz ve Kafkaslar’ın buluştuğu noktada, dağların en nitel noktasında büyük bir yele uyandı gökçe atası varlığın; Promete’nin (Prometheus) zincire vurulduğu noktada, dağlara uyandı gökçe varlığıyla yeniden, Bürküt Ata’nın bakışlarında ve üç tüy düştü yer yüzüne geçmişte bir an olduğu gibi.
Sevgi, değişmeyen tek varlık arı sevgi; birine değil, bir şeye değil, yalnızca çıplak sevgi! Sevgi bir kavramdan öte…
Sevi ve ışık ile!…
Atakan Balcı
2 YORUMLAR
En çok etkileyen yazınız oldu diyebilirim, teşekkürler.
Çok teşekkür ederim bu değerli yorum için!