Uzak sevişmeler ardında, Mardin’de bir taş evin avlusunda, ya da bir telkâri ustalığının ince nakışında, İstanbul Boğazı’nın hüzünlü bakışlarında, 12 Eylül’ün vurduğu güzelim soluğunda, bir İzmir-Adana yolculuğunda, Bursa’dan İzmir’e uzanan bir imgelemin vuruluşunda, bir karacanın sessiz ve heyecanlı su içişinde minicik akan bir dereden, gel deyince giden ve sözde seven bir dostlukta, Artvin’de Ferhat’ın kalesinde yaşanan o kendine özgü ağlayışlarda, hüznün dokusunda, pekmez ve cevizle yapılan kuma’nın tadında, insanın insana olan uzaklığında yitirdim soluğumun en inanır yanını kimselere.
Erenler aşkına
“Mon Amour Mon Ami” diyor eğlenceli ve içli şarkısında Marie Laforet. Ne dediğini anlamıyorum, seviden söz ediyor, duyuyor, duyuruyor sözlerini, yüreğini, damarlarında akan ışığı, benliğini. Nancy Sinatra alıyor sözü, “Summer Wine” ve Neşet Ertaş “Sevda gizinen olur gurban olduğum”…
Ben sevinin içindeyim sevda benim evrenim. Beyaz bulutlar dağıtıyor aklımı, darmadağın bir yatakta uyanıyorum geceleyin ter içinde. Ülkemi darmadağın eden her türden 12 Eylül’ü, benliğimi kavuran acıları, acıyı.. bilemezsin, bilemeyeceksin her kimsen, kendini nasıl tanımlıyor, nasıl etiketliyorsan, adlarında boğulduğun gibi boğamayacaksın sevgilerimi.
Etiketler
Memleket sevdalısı, Atatürk’ün Ermeni asıllı adamı Pandikyan düşüyor usuma. Etiketlerinizde, adlarınızda boğulduğunuz gibi boğdunuz umutları her türden 12 Eylül’le, her türden 12 Eylül’de. Bir yandan emperyalizme çalışan Türk asıllı, Ermeni asıllı ve her etiketten, addan insanımız vardı ve bir yanda Atatürk, Pandikyan gibiler vardı. Ah Pandikyan, Atatürk için nasıl da atlattı İngilizleri.
Sevdamı bilemeyeceksiniz, çözemeyeceksiniz. Ülkem, toprağım, gövdem, benliğim, göz yaşım, ezgiler, dizelerim, satırlarım; özümü göremeyeceksiniz, her kimseniz, kendinizi nasıl tanımlıyor, nasıl etiketliyorsanız. Adlarınızda boğulun, etiketlerinizle boğulun karanlık düşlerinizde, düşüncelerinizle; boğamayacaksınız, boğamayacaksın sevgilerimi, benliğimi.
Acılar
Filistinlilerin acılarına üzülüyorum bir yandan, bir yandan da Filistinlilere köle edilen Kıbrıslı küçücük Türk kızlarının İsrail kurulana kadar kurtulamayışına. İnsanlarıma şaşıyorum bazen, bazen de Arap-İsrail savaşının sonunda İsrail yurttaşı Türk Yahudilerinin İsrail bayrağından çok Türk bayraklarıyla sevinç çığlıkları attıkları fotoğraflarına. Şaşıran yanım, kimselerden olan yanım, küçük, karmaşık; bilen yanım, anlayan, herkes, her şey, bütün, yalın, duyan, duyumsayan.
Etiketlerinizle boğulun, etiketlerinizde boğulun. Çünkü Sokrates Usta’nın dediği gibi “Atlar at olarak doğar, insanlar insan olarak doğmaz.”
Sevi ve ışık ile!…
Atakan Balcı
6 YORUMLAR
Kaleminize, yüreğinize sağlık. Çok içten yüce duygularla yazmışsınız. Yolunuz açık olsun.
Teşekkür ederim, sanırım kendimi yüreğime bırakarak yazıyorum. Sizin de yolunuz açık olsun dilerim!…
Yüreğine sağlık Atakan Hoca’m. Doğal, farklı bir anlatım okuduklarıma nazaran tabi.
Çok teşekkür ederim Serap Hoca’m, düşünceleriniz çok değerli!…
Anlamayan yanımızla daha çok mu insanız?.. Anlayıp hissedince “insan”lığımızla “aman sen de”yi daha mı çok dillendiriyoruz, daha mı çok acı çekiyoruz acaba ?
“Görme, duyma, bilme” diyorlar ya. Bu mümkün mü?
Gören, bilen, anlayan hisseden kalemin susmasın Atakancım.
Kalemine sağlık.
Güzel bir yüreksin sen Çiçek. Bütün güzel yüreklerin ışığı parlasın, insana ve ötesine doğru. Yaşamda biz vardık, varız ve var olacağız!
Teşekkürler!…