Açık Pencere

Rüzgâr

18 Şubat 2022

Öykü: Rüzgâr | Yazan: Şen Sevgi Erişen

Çalışma masamın önünde olduğu açık pencere rüzgârın etkisiyle çarptı. İşim bitmek üzereydi. Acele etmemi gerektirecek bir şey yoktu. Eve gidecektim. Perdeler uçuşuyordu. Masamın üzerine kadar uzandı, kabaran perdenin etekleri. Kalemleri, sayfaları birbirine kattı. Su dolu bardak devrildi.

*

Ağılda yere çömmüş oturuyordum. Bir sigara yaktım zorlukla, rüzgâr başlamıştı. Üzerime birkaç damla yağmur düştü. Hiç acelem yoktu. Güneş henüz batmamıştı, eve gitmek istemedim. Ani bir rüzgâr ağılın kapısını ardına kadar açtı ve hızla kapattı. Yerdeki otlar havalandı. Elimdeki sigara uçtu.

*

Çay bahçesinin tuvaletindeydim. Üstü açıktı. Dışarıda sıra bekleyen kimse yoktu. Tuvalet kâğıdını kopardım. Klozeti temizledim. Tam oturmuştum ki dışarıdan gelen büyük bir uğultu duydum. Başımı kaldırdığımda görebildiğim iğde ağacının dalları büyük bir hızla sallanmaya başlamıştı. Üst taraftaki tuğlaların üzerine yerleştirilmiş bir sabun, bir kerpeten ve bir maşrapa büyük bir tangırtı çıkararak yere düştüler.

*

Arabaya yeni binmiştim. Henüz kapımı kapamamıştım. Yerleşmeye çalışıyordum. Çantamı arka koltuğa cep telefonumu dizlerimin arasına koydum. Dikiz aynasını düzelttim. Bugün işe gitmeyebilirdim. Birdenbire bir rüzgâr esti. Arabanın kapısı öyle büyük bir hızla kapandı ki sesi kulaklarımda patladı.

*

Denizin ortasındaydım. Teknenin içindeki eşyalarımı toparladım. Çayımdan bir yudum aldım. Hiç acelem yoktu. Tekne hafif hafif sallanıyordu. Sağ tarafa doğru sendeledim. Bardak elimdeydi. Güneş bulutların arkasına girdi. Bardağı tam pencerenin önüne koyuyordum, birdenbire teknenin sol tarafından gelen şiddetli bir rüzgârın itişiyle dengemi kaybettim. Bardak yere düştü, çay döküldü.

*

1908 Haziran ayı. Medine’de çölün ortasındayım. II. Abdülhamid’in yaptırdığı Hicaz Demiryolu inşaatında çalışan bir mühendisim. Her yanım ağrıyor ama bu son istasyonu da bitirmek üzere çalışmaya devam ediyorum. İşçilerle beraberiz. Sıcaklık 50 derecenin üzerinde. Güneşin batmasına daha vakit var. Etrafta göz alabildiğince düzlük ve sadece kum var, bir de küçük tepecikler. Uzaktaki cılız hurma ağacının altına doğru yürüdüm, namaza durdum. Uzaktan gelen işçilerin seslerine son birleştirmeleri yapılan demir rayların sesleri karışıyor. Arkamdan bana doğru gelen hafif bir toz bulutunun sürüklediği kum tanecikleri önüme kadar geldiler. Allahuekber! Rükûa erdim. Kumların birkaçı yüzüme kadar yükseldi. Secdeye vardım. Daha kalkmadan büyük bir hava akımının arkamdan doğru geldiğini fark ettim. Kumları havaya kaldıran rüzgâr şalvarımı bacaklarımdan yukarıya doğru sıyırdı. Başımı secdeden kaldırdığımda rüzgârın etkisiyle havalanan kum tanecikleri her yerime çarpmaya başladı. İrkildim. Birdenbire yerimde durmakta zorlanıp önümü bile göremez olmuştum.

*

İlk defa bir rüzgârın artmasını bu kadar çok istiyordum. Bu rüzgâr devam ederse peşimi bırakırlar, ben de güç bela ilerleyebilirdim. Köyden çıkalı yarım saat olmuştu. Köydeki zındıklar peşime düşmüşlerdi. Yağmur başlamıştı. Fakat o da yetmedi; fırtına çıkmalı yeri göğü birbirine katmalı, topunu alaşağı etmeliydi. Beni alacak araca doğru zorlukla yürüyordum. Bir kasırganın ilk habercisiydi bu rüzgâr.

*

Dağ başında bir toz bulutu belirdi. Yavaş yavaş dağılıp incelmeye başladı. Çok geçmeden de gözden kayboldu. Ağacın dibinde gözümü dikmiş olanı biteni seyrediyordum. Gördüğüm, havada oluşan daha önce hiç karşılaşmadığım bir hareketlilikti. Toz bulutu dağılmış fakat havadaki tarifi çok zor olan gelgitler bitmemişti. Rüzgârın olmadığı yerde ne demeye toz kaplar ki dağları? Şimdi toz duman dağılmış ama dalgalanmalar sönmemişti. Üstelik ne bir yağmur kokusu ne ufacık bir ses ne hafif de olsa bir yel esti. Sessiz sedasız, hiçbir nem kokusu bırakmayan, az bir esintiyle bile kendini göstermeyen alışılmadık kocaman bir rüzgâr yola çıkmış bana doğru geliyordu. Sesi çıkmayan, yağmur getirmeyen, tozu toprağa katmayan nevi şahsına münhasır bir rüzgârdı bu. Yerimden kalkmak istemedim. Bekledim. Gözlerimi yumdum. Dağın tepesinden aşağıya indiği gibi beni alıp yukarı da çıkaracak mıydı? Sanki beni almasını bekliyordum. Rüya mı görüyordum, gerçek miydi? Ayırt edemiyordum. Bir tek şey istiyordum; o tepeden inen rüzgâra benzemeyen rüzgâra teslim olmak.
 
 
Şen Sevgi Erişen
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

6 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 18 Şubat 2022 at 10:33

    Şen ablacım ne güzel olmuş. Her bir paragrafla ayrı bir kesit. Tebrik ediyorum 👏🏻

    • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 18 Şubat 2022 at 22:07

      Değişik bir tarz oldu.
      Beğenmene çok sevindim 💕

  • Yanıtla Ayla Şahin 18 Şubat 2022 at 15:42

    Sevgili öğretmenim;
     
    Rzgârlarınız her daim yolunuzu açsın, ferahlatsın. Yazılarınız ise biz okuyucularınızın gönlünü ısıtan bir yel olmaya devam etsin.
     
    Sevgiler 🙂

    • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 18 Şubat 2022 at 22:09

      Aylacım, rüzgâr bu, nereden esecek belli olmaz! Bir de böyle essin, dedim. Teşekkürler canım 🌼💕🌸

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 18 Şubat 2022 at 17:35

    Teknenin burnunda havlumun üzerine uzanmış güneşleniyordum. Hava çok sıcaktı. Sessizliğin sesini dinliyordum. Gözlerim kapalı, bedenim burada ama düşüncelerim savruktu. Birden bir rüzgâr esti. Hem beni serinletti saçlarımı uçuştururken hem de arka tarafta dümenin başında olan sevdiceğimin kokusunu getirdi bana. Gözlerimi açtım, ona baktım ve anın değerini anladım, çok mutlu hissettim.
     
    Sevgiler

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 18 Şubat 2022 at 22:11

    Rüzgara sizi vesilenizle şükür ediyorum bir kez daha💕🌸🙏

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan