Biraz Kitap

David Copperfield

2 Ağustos 2022

Kitap: David Copperfield | Yazar: Charles Dickens | Yorumlayan: Hülya Erarslan


David Copperfield | Charles Dickens

Çok acıklı başladı roman. Hep öyle devam edecek sandım. Hep öyle devam etseydi ben devam edemezdim. Gam ve keder, okumak isteyeceğim son şey. Şurada bir kitap okuma keyfim var, onda da kasvete boğulmak istemiyorum. Gerçi böyle diyorum ama yine de sonuna kadar okurdum muhtemelen. Merak ediyorum çünkü, belki sonradan karakterin talihi düzelir, işleri yoluna girer ya da bu dert tasa nereye kadar, daha ne kadar sürecek diye. Hem umut hem merak, okumaya devam etmeme sebep oluyor. Bir kitabı yarım bırakmak biraz içimi buruyor da.

Bu romanda da merakıma ve umuduma sığındım, okumayı sürdürdüm ve buna değdi.

David Copperfield | Çocukluğu

David’in babası daha David doğmadan ölmüş. Annesi genç yaşta yalnız kalmış. Ama bu yalnızlıkla baş edebilecek bir kadın değil. Zayıf, güçsüz, çekingen bir kadın. Daha fazla yalnız kalamıyor ve evleniyor. Evlendiği adam, kadıncağızın çekingenliğinden ve yumuşak huyluluğundan faydalanıp kadını ezdikçe eziyor. Kadıncağızın da özgüveni gittikçe yok oluyor. Bunun ceremesini de yavrucak David çekiyor.

Zalim üvey babası, David’e kötü davranıyor. Aşağılıyor, küçümsüyor, dövüyor. O yetmezmiş gibi bir de üvey babanın kız kardeşi de yanlarına taşınıyor. Üvey hala da üvey baba kadar acımasız. Yavrucağın evi cehenneme dönüyor.

Çocuğu her hareketinde aşağılıyorlar. Sonra da ne kadar somurtkan bir çocuksun diye eleştiriyorlar. Çocuğa zor sorular sorup bilemeyince kızıyorlar. Sonra da ne kadar aptal bir çocuksun diye eleştiriyorlar. Üvey baba çocuğu dövmeye kalkıyor, çocuk da kendini korumak için can havliyle adamın elini ısırıyor, sonra çocuk kötü oluyor, özür dilemek zorunda kalıyor.
Annesinin ise kendine hayrı yok. Üvey baba ve hala, anneyi manipüle ettikleri için anne de bir şey diyemiyor. Kadıncağızın tek suçu saf ve zayıf olmak. Koruyamıyor çocuğunu.

Bu kısımları okumak çok zorlu oldu. İşte bu kısımlarda okumaya devam etmesem mi diye düşündüm. Hep böyle kahır, bela mı devam edecek bu yavrucağın hayatı? Yavrum, büyü de kurtul şunlardan.

David Copperfield | Gençliği

Kitabı okumayı düşünürseniz okuma keyfiniz kaçmasın diye anlatamayacağım ama üffff, neler oluyor, neler?

Kitabı, David Copperfield’in kaleminden okuyoruz. David büyümüş ve geçmişini kaleme almış. Bu zorlu yılları atlatmış yetişkin David, şimdiki hayatından memnun. O zamanki hallerini düşündüğünde hırsız ya da serseri olmasına an meselesi gözüyle bakıyor.

David Copperfield | İlgisizlik ve Yoksulluk

Romandaki temel bunalım David’in ilgisizlik ve yoksulluk içinde bir çocukluk geçirmesi. Bu kısımları içiniz darlanmadan okumayı başarabilirseniz sonunuz feraha çıkacak. Ancak bu ferahlığa uzanan yollarda da ne maceralar, ne şoklar!

Kitabın sonunun ferahlığa çıkacağını söylemem lazım, yoksa kitabın başlarındaki ağır acıdan bunalıp bırakabilirsiniz. Ki bırakın dayanamıyorsanız. Kitap okurken üzülmeyi tasvip etmiyorum. Zaten etrafımız pek çok üzücü olay ve haberle çevriliyken bir de kitap okurken üzülmeye hiç mi hiç gerek yok. Kitap sizi üzüyorsa atın gitsin. Tatlı canınızdan kıymetli mi? Ha, ben atmadım, o ayrı. Merakım baskın geldi. Canım o kadar tatlı değilmiş demek. Eser miktarda üzülmeye gelebilirim. Ama başkasının üzülmesine kıyamam.

David Copperfield | Karakter Zenginliği

Romanda pek çok karakter var. Ama neticede bir Rus romanı olmadığı için karakterleri tanımak ve hazmetmek kolay. Rus klasiklerinde bilirsiniz; herkesin aktif olarak kullandığı üç ismi ve o isimlerin de çeşitli kısaltmaları olur, romanın içinden çıkmak zorlaşır. Bunda öyle değil. Ad soyad, bitti gitti. Hatta ad da değil, Mr. ve Mrs/Miss bitti gitti.

Tüm karakterler o kadar lüzumlu ki… Hepsi kurgunun gelişiminde önemli rollere sahip. Birini çıkarsan yapı dağılır.

Ve hepsi de o kadar gerçek ki. Başta David’in kendisi olmak üzere kitapta adı geçen herkes sanki gerçekten varmış gibi. Kitabın önsözünde de buna çok güzel değinilmiş:

“Kahramanları bugünün kahramanları kadar canlıdır. Gerçek hayatın roman ülkesinde dolaşan temsilcileridir adeta.”

Çok doğru.

Kitabın karakterleri kadar olay örgüsü de enfes. Sayfaları büyük bir merak ve iştahla çevirdim. Kitapta yaşanan her şey çok mümkün.

Yazarın kendi hayatında da çocukluğu yoksullukla geçmiş. Romana da bunun izleri yansımış herhalde.

1849’da yayımlanan bu roman, yazarı Charles Dickens’ın “en iyi romanım” diye nitelendirdiği bir romanmış. Tolstoy’un da bu romanı çok sevdiğini okudum bir yerlerde. Ben de çok sevdim. Beni başka bir hayata ve başka bir zamana aldı götürdü. Bunu o kadar ustalık ve doğallıkla yaptı ki edebiyattan ve roman okumaktan arzu ettiğim şey tam olarak bu.
 
 
Saygılar,
Hülya Erarslan
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan