Öykünün birinci bölümü için 👉🏻 Bölüm 1 Duvara çarpıp kulağına gelen her bir kelime, aynı zamanda tokatlıyordu yüzünü Ayten’in. Kapıcı Ayten’in soluk teninden ve donmuş halinden dolayı tedirgin bir ses tonuyla; “Ablacım birazdan dört numaranın anahtarını getireyim sen bak, için rahat etsin”…
Gecenin yükünü çekmiş omuzlarını zorla kaldırdı. Yatağa ve serin sabah uykusuna dönük gözlerini ancak yarım bir şekilde açabildi. Çıplak ayakları parkeyle buluşunca, ılık bir sabah olacak, dedi içinden bir ses. Önce yüzüne bir avuç can suyu çarptı ardından pikabına Selçuk Alagöz’ün Malabadi Köprüsü plağını…
* Öykünün birinci bölümü için 👉🏻 Göçüp Kalan | 1 Hayat bölümlerden oluşur demiştim; işte biz de ikinci bölüme bir tren vasıtasıyla ulaşmaya çalışıyorduk. Babam mektubunda bu trene kara diyordu. Hakikaten de hem ruhu hem de kendisi kapkara bir trendi. Belliydi içinde nice özlemler…
1965 yılının mart ayıydı. Babam yaklaşık bir aydır şehre gidiyor iş arıyordu. İç Anadolu’nun o ücra köyünde iş yoktu çünkü. Rençberlik ise bir işten sayılmıyordu o zamanlar. Yoksulluktan bahsediyorlardı sık sık. Yahu bu yoksulluk neydi? Altı yaşında bir çocuk için yoksulluk henüz bilinen bir…
Zamana meydan okuyan ruhuyla, hoş ve nostaljik bir şarkının en sade yeri gibiydi Ezgi. Ünlü sistem filozofu Hegel, zamanın ruhundan bahseder. Evet zamanın ruhu var fakat herkes yaşadığı zamanın ruhuna ait değil, sanki bambaşka bir zaman diliminden gelmiş gibi bazıları. Ezgi de o bazılarındandı…
Çocukluğum ne güzeldi… Küçük, cılız kollarımı açarak buğday tarlalarının bir ucundan bir ucuna koştuğum çocukluğum. Eve vardığımda kapının eşiğinde, eli belinde fakat yüzü şefkatle dolu, elleri soğan kokulu annemin beni bekleyişi ve bol köpüklü ayranın hayali… Babamı da severdim o zamanlar. Bir gün bana…
Babam; tenleri bakırdan bronz, kalpleri bakırdan sağlam, kültürleri bakır kadar eski insanların yaşadığı memleketim Gaziantep’te bakır işlemeciliği yapardı. Hannan Usta deyince tüm bakırcı eşrafının aklına evvela babamın çizgilerle dolu yüzüne oturmuş tebessümü, ardından ismiyle müsemma merhamet dolu gözleri, çalışkan ve yetenekli elleri gelirdi. Çarşıda…
Ben Kader, çok uzak bir yerlerden, bambaşka bir kadının kalemine hayatımı mürekkep ederek anlatıyorum… Bu ismi bana 11 yaşında kaybettiğim babam koymuş, ah canım babam! Biliyor muydun kızının başına gelecekleri? “Kader”inin kara bahtlı olacağını bilir miydin? Sahi baba, tüm yaşadıklarım kader miydi? Baba, kader…
Artık 30 yaşında genç bir kadındım, hayatımı birleştirmeyi isteyecek kadar sevdiğim ve saygı duyduğum bir adam vardı. Düğünümüz yaklaşık 2 ay sonra Furkan’ın memleketi Ankara’da ve benim memleketim İzmir’de olacaktı. Furkan’la üniversitede aynı sınıftaydık önceleri iki iyi arkadaşken daha sonra çok daha iki iyi…
* Öykünün birinci bölümü için 👉🏻 Asuman Canan’ın Hikayesi | 1 Bir sesten ibaret olan İbrahim’i görme isteği, onu koşar adım yürüterek durağa ulaştırdı. Durağa vardığında önce etrafına baktı. İbrahim’in anlattığı gibi giyinen kimse yoktu, beş altı kişi otobüs bekliyor gibiydi. Simit dolu çuvalı…