Cadı Kazanı

Topukluyla mı Geziyorsun Tepemizde?

13 Ağustos 2018

Topukluyla mı Geziyorsun Tepemizde?

– Hanımefendi sabah sabah inşaat mı yapıyorsunuz kafamızda?

– Yooo. Balkonu yıkıyorum sadece.

– Kafamızda garç gurç, uyuyoruz her halde.

– Beyefendi saat on. Ramazan ayındayız bilmem farkında mısınız? Siz on bire kadar uyuyacaksınız diye ben, oruçlu oruçlu, öğle sıcağında cam silip, balkon yıkayamam. Size azıcık gürültü gidecek diye de koca salıncağı, masayı kucağımda taşıyamam. Komşuluk bu kadarını tolere edebilmeli.

– Sen topukluyla mı geziyorsun bir de tepemizde?

– Beyefendi maksadınızı aşıyorsunuz. Kim topukluyla cam siler? 15 gündür ev sahipleri yok. Evde en ufak gürültü olmuyor. Demet Hanım sizin şikayetlerinizden o kadar bunaldı ki sırf siz laf etmeyin diye tüm kış çocukları parmak ucunda yürüttü evde ama size ne yapsak yetmez. Geçen sene de Demet Hanımlar tatildeyken eşiniz telefon etmiş ve birçok hakarette bulunmuştu.

– Demet gitti başımıza sen kaldın!!!

Bu son cümlenin ardından;

Recai hırsla kapatır Şenay’ın yüzüne telefonu. Şenay elleri titreyerek olduğu yere çöker.

Bir fabrikanın laboratuvarından emekli Şenay, boşta oturmaya alışık olmadığından, Demet’i de çok sevdiğinden emekliliğin ardından yardıma gelmiştir Demet’in evine. Son derece titiz, düzenli olduğu kadar her türlü sosyal ortamda, hitabıyla da insanları etkileyebilen Şenay ne yapacağını düşünür bu alt komşularla.

“Yolda eşi önümü keser, sabah on birden önce mutfakta çalışmamamı sertçe uyarır, yetmez telefonla taciz eder. Şimdi de kocası çıktı başıma. Onlar onbire kadar uyuyacak diye biz ev halkı o saate kadar aç kalalım, iş yapmayalım normal geliyor her halde. Ne tuhaf insanlar. Bir de takmışlar bir “Topukluyla mı geziyorsun?” gidiyor iki senedir. Bana altı kauçuk terlik alacaklarmış. Eee benim ayağımdakiler de ondan. Kim birinin topukluyla ev işi yapabileceğini düşünür?!

Ahhh cevap da verdim, sussa mıydım acaba? Ama Demet Hanım bir daha arayıp, rahatsız ederlerse istediğim gibi cevap vermemi sıkı sıkı tembihlemişti. Doğru yaptım o zaman. Kadıncağıza tatilde de huzur yok, telefon edip anlatmam lazım olanları. Nedir bu çektiğimiz Recai ve Meral’den?! Taşındığımızdan beri huzur vermiyorlar. Çocukları polisle korkutmalar, en ufak gürültüde kaloriferlere vurmalar, güvenliği aramalar. Yahu bu evde iki çocuk var. Ahh bunlar yaramaz çocuk görmemiş. Aslında Demet Hanım bırakacak, çocuklar sabahtan akşama kadar tepinecek kafalarında; o zaman tabak, çanak ya da balkon yıkama sesine takıyorlar mı bakalım?!”

Bu düşünceler ve konuşmanın verdiği sıkıntıyla çöktüğü yerden bir süre kalkamaz Şenay. Titreyen ellerine ve doğru dürüst tutmayan bacaklarına rağmen son bir gayretle doğrularak kendini mutfağa atar. Bir süre soğuk suyun altına tuttuğu elleriyle, gözüne ilk değen bardak, tabak, kepçe ne varsa yakaladığı gibi hırsla yıkamaya başlar. Suyun dalga dalga içine akıttığı huzur, onu Demet’e olanları anlatabilecek kadar sakinleştirince kaçınılmaz konuşmayı yapmak üzere telefonu eline alır.

Demet, konuşma boyunca “Bıktım, bıktım artık bunlardan. Evde olmadığımda bile benden şikayetçi olmayı başarıyorlar.” diye söylenir.

Şenay’ın katlanmak zorunda kaldığı konuşma yüzünden çok üzgün olduğunu ve bir daha onu rahatsız etmemelerini sağlamak için elinden geleni yapacağını söyleyerek telefonu kapatır Demet.

Huzursuzluk Recai’den Şenay’a şimdi de Demet’e varmıştır.

Sıkıntıyla önündeki kahvaltı tabağını iten Demet, Tilkicik Koyu’nun mavi sularına çevirir başını. “Hayat mutsuz insanlarla çevrili, mutsuzluklarını yaymak için de önüne geçilmez bir istek duyuyor olmalılar.” diye düşünür.

“İnsan apartman hayatında müstakil ev sessizliği talep edemez. Kendi hakları uğruna başkalarınkini umursamayan insanların bencilliğinden bıktım” diye söylenirken, Demet’in annesi Hayrünnisa Hanım, tazelediği çayıyla terasa çıkar.

– N’oluyor Demet?

– N’olsun gene alt komşularım! Bodrum’dan bile gürültü yapabiliyorum sanırım.

– Nasıl yani?!

– Takılıyorum annecim. Saat onda Şenay balkonu yıkıyor diye söylenmişler bu sefer de. Arayıp taciz etmiş resmen Recai. Ne hakla benim yardımcımla bu şekilde konuşabilir anlayamıyorum. Topukluyla mı geziyorsun tepemizde, diyormuş. Aynısını hatırlıyor musun, eşi Meral de geçen yaz ben gene Bodrum’dayken Şenay’a telefonda söylemişti.

– Gerçekten normal değiller.

– Değiller, evet. Her gün yeni bir olaya imza atmayı başarıyorlar. Son bombalarını anlatayım. Biliyorsun bizim sitenin kapalı otoparkında kimsenin yeri numaralarla belli değil ama herkes yıllardır hep aynı yere park ediyor. Dört senedir park ettiğim yere bir gün çat diye bunlar park etmeye başladı. Benim park ettiğim alan daha derin, iki araba arka arkaya konulabilir. Sanırım onlar da bu sebeple buraya park etmeye karar verdiler; karı-koca arka arkaya park edebilmek için.

Bana yaptıklarını cesaretleri varsa Cevdet Abi’nin yerine yapsalardı. Benden başka kimsenin yerine böyle bir “Geldim, Kondum” darbesi yapamazlar tabi. Ki bana sormuş olsalar; “Demet biz iki arabayı da otoparka koymak istiyoruz, park ettiğimiz yerleri değiştirelim mi?” diye, aramızdaki bütün husumete rağmen “Elbette” derdim. Eşkiya gibi yerime park etmek ne demek ya?!

Gördüğün gibi anneciğim kendi hak hukukunu ararken gösterdikleri saldırgan tutum, başkalarının haklarına tecavüz ederken de devam ediyor.

“Özgürlüğünüz başka insanların özgürlüğüyle sınırlıdır” diye pankart açacağım yakında sitede ama kime ne anlatabilirim ki?!

Didem Çelebi Özkan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

8 YORUMLAR

  • Yanıtla Sinem Çelebi 13 Ağustos 2018 at 14:48

    Hahahahhahah :))) Ahhh Meral yaaaa !!!!! Ne çekmiş bu Demet senden 😂😂

  • Yanıtla Sema Giritlioğlu 13 Ağustos 2018 at 15:12

    Sanırım hepimizin hayatında var, bu Recailerden, Merallerden. Birden alt komşum ve bütün sandalye ve koltuklara keçe çakışım geliverdi gözümün önüne… 👏👏👏💖

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 13 Ağustos 2018 at 19:24

    Eyyyyy özgürlükkkk 🦋🦋

  • Yanıtla Şirin Özcan 14 Ağustos 2018 at 03:54

    Harika bir öykü olmuş Didem Hanım. Emekçilere gösterdiğiniz saygıdan dolayı teşekkür ediyorum 🙂

  • Yanıtla Yeşil Yol 9 Eylül 2018 at 22:23

    Yazılarında en çok sevdiğim şey sadelik ve toplumsal mesajlar. Her yazında yaşamımızdan bir parça ve belki de dile getiremediğimiz tepkiler var.
     
    Kalemine, yüreğine sağlık…

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 9 Eylül 2018 at 22:29

      Tepkiler kesinlikle 😉 Karşımdaki insanlara veremediğim her tepkinin yükü, yazılar sayesinde üzerimden akıp gidiyor 🙃
       
      Murat Bey ayrıca çok teşekkür ederim, her zaman verdiğiniz destek için.
       
      Sevgiler

  • Yanıtla Burak Süalp 28 Ağustos 2020 at 19:04

    Sevgili editörüm, keyifle okudum bu hikayeyi de. İnsanlar tabii ki apartman hayatında müstakil ev konforu beklememeliler. Ayrıca herkes birbiriyle sorun yaşayabilir. Ancak sorunun çözümünü kabalık ve zorbalıkta bulmak ne kadar aciz bir yaklaşım. Empatinin, doğru iletişimin ve nezaketin bizleri her zaman çözüme daha fazla yaklaştıracağını düşünürüm.
     
    Kalemine sağlık Didemcim!

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 29 Ağustos 2020 at 09:43

      Eğitim, empati, doğru iletişim ve nezaket
       
      Ne harika bir bileşim 🤩 Oysa toplumun yığın olarak adlandırdığımız çoğunluğu bunlardan yoksun. Genelinin bu özelliklere sahip olduğu toplumlarda ise yaşam çok daha “insana yakışır” formda. Bizde de bir gün olur mu? Kim bilir? Umut, dipsiz kuyu 😉
       
      Yorumların çok değerli benim için. Hep yaz lütfen.
       
      Kocaman öperim 🤗😘

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan