Kuş Tüyü

Sokak Lambası

22 Kasım 2018

Sokak Lambası

​Merhaba sevdiklerim;

Kadın olmayı çok seven, kadın olarak yaratılmış olmanın keyfini taa çocukken oyuncak fincan takımları ve Barbie evleriyle süren biri olarak sevginin en özel halinin hep iki kişilik ve bir kadınlı, bir erkekli olduğunu düşündüm.

​Arkadaşlarımla sinemada “Yedi Kocalı Hürmüz” filmini izledikten sonra yüzüme yerleşen gülümsemenin sebebini çözememiştim. İnsan kendisine verilmiş sevgi limitinin sınırlarıyla başa çıkamayınca sevme kapasitesine her an arıza çıkaracak bir uzaylı gibi bakıyor. Sonra ne mi oluyor? Sevgi algın, sevgi kapasitenle beraber büyüyor ve sen ansızın sevmenin gerçek anlamının sana kattığı değerle tanışıyorsun.

​Sevdiklerim, bu hafta yazılar dünyasında işler bir hayli karışık. Sevilme beklentisiyle kıskançlık yapan, öne çıkmak isteyen tam üç yazı, harf harf tersliyor birbirini. Yazılarımın patronu benim. Hangisinin kuş olup evden uçacağına ben karar verir, yazılarımı ben gelin ederim.

​Biten kalemler bir daha yazamayacak olmanın acizliğiyle çöplükten bana bakarken hallerine acırım. İnsanın söyleyecek sözlerinin çok olup söyleyecek gücünün olmamasının nasıl bir acizlik olduğunu o kalemlerde gördüm ben. İşte sırf bu sebeple çok sevdiğim bir arkadaşımın önerisiyle bitmeyen bir kalem edindim kendime. İskeleti her daim ayakta, arada mürekkepten kanını da tazeledik mi tam gaz devam ederiz yazmaya. Yazmak sevdası kanıma bir kere mikrop gibi bulaşmaya görsün binaların duvarlarında bile yazmaya yer açarım, duvarlar yazabileceğim satırlar olarak düşer gözüme…

Duvara, Ağaçlara, Banklara Yazmak

Ben hiç yapmadım. Yapanları kınamıyorum ama söylemek istediklerimi hiçbir zaman duvara, ağaca ya da belediye parklarındaki banklara yazmadım. Otobüslerde bordo rengi deri koltuklar vardı benim genç kızlığımda. O otobüslerin koltuklarına da yazmadım ama oraya yazılanları bile okudum. Hiç tanımadığım Mert’in otobüs koltuğuna kazımak istediği derdinin koltuğun derisini nasıl yırttığını gördüğümde Mert’in o dertle yanan yüreğinin nasıl acıdığını merak ettim. Sonra E ve A yazan, aralarına kalp koyulmuş bir aşkın kolaycılık olduğuna ve sahteliğine karar verdim. Özgürlük kelimesini başka dilde kazıyan öğrencinin özgürlükten ne anladığını merak ettim.

Gökyüzünde yürüyen kuşlar gördüm, yeryüzünde uçan insanlar gibiydiler. Her kanat özgürlük taşımıyordu sırtında. Bazıları sadece evinden işine gidiyor, bazısı üç beş kanat atıp takılıyordu başkasının kanadının rüzgarına. Özgür olmayan tembelliğinin keyfini sürüyordu başka bir kuşun rüzgarında.

Hay Allah! Yazıları okurken ineceğim durağı kaçırmışım.

İşte daha o an, o yaşta, o otobüste bana ilgisi olmayan yazıları okumamın beni ineceğim durağa geç bırakışıyla karşı karşıya kalıyorum… Okuduklarımı aklımda gezdireceğim bir duraklık yürüyüş peydahlıyorum sebebi benim satırlarım olmayan… Kendime geç kalıyorum. Okuduklarım hep, bildiklerimi değil hissettiklerimi oluşturdu benim. Bilmeyi değil hissetmeyi seviyorum. O bordo rengi koltuklu otobüsten durağı kaçırmış olmanın telaşıyla inmeye çalışırken gözüme son takılan edepsiz bir küfür oluyor. Sevmek ve sövmenin aynı kelimelerle yazıldığını görmek canımı sıkıyor ve bir kez daha anlıyorum sadece bilmek değil aynı kelimeyle ne zaman sevildiğini, ne zaman sövüldüğünü bilmek her şeyden daha çok önem taşıyor.

İşte ben o yıllardan, otobüslerden, sokaklardan, komşu teyzelerin konuşmalarından, esnafın diyaloğundan, çocukların oyunundan, seyyar satıcıların çığırmalarından, dolmuşta çalan şarkılardan devşirdiğim kelimelerle geldim bu günlere. Bu güne kadar kavgacı yazılar yazmadım ama bugün yazılarım arasında bu kavga niye anlayamayınca yazdığım o üç yazının hiçbirini teslim etmeme kararı aldım.

Saat gece yarısı iki… Bir dergide okumuştum, gündüz yazı yazmak sokakta çıplak dolaşmaya benzer diyordu. Gündüzleri o çıplaklık hissi üşütüyor fikrimi, yazamıyorum. Kelimeler belli aslında ama sanırım mesele hangisini hangisinin yanına koyduğunda. Anlam orada kavuşuyor huzura.

itiraf

Aslında sandığınız gibi sosyal bir insan değilim ben. Utanarak bir şey daha itiraf edeceğim. Satırlarımı gözler önüne sermek… Bu aslında hiç bana göre değil. Ben kendisini insanların önüne atacak son insandım. Yazmayı çok seviyorum ama yazdıklarım sadece benimle kalmalı, yalnız benim olmalıydı diye düşünüyorum. Yazmalısın diyen iç sesime vereceğim cevapla ilk kez bir telefon ekranında karşılaştım. “Sokak lambası gibi olma ey yar, kime yandığın belli olsun” diyordu Necip Fazıl Kısakürek.

Merhaba Necip Fazıl, sokak lambası oldum, sevmeye, sevilmeye, anlaşılmaya, herkese yanıyorum. Talihim bir sokak çocuğunun yaramaz taşına bakar. Biri bir taş atar, ışığım söner.

– Necip biliyor musun? Sokakları aydınlatmanın da ayrı bir güzelliği varmış. Şu yakışıklı binanın köşesine oturdum, yapraksız üşüyen ağacın dibinde yaktım kendimi. Uykum kaçtı. Etraf çok karanlık. Ezan başladı.

​Yataklara hapsolmuş yaşamların zamanında insanlar, rüyalarda yani. Kim bilir belki bir adam tam da şu an dev bir dinazorla savaşıyor, bir kadın uykusunda çocukluğuna kaçmış, bir çocuk oyuncak ayısı ile konuşuyor. Biliyorum saltanatım az sonra bitecek. Güneş henüz doğacak gibi gözükmese de, kendimi bildim bileli bir gün bile ihmal etmedi doğmayı.

Güneşi elinde düdüğü ile uyku insanlarını rüyalar aleminden dünyaya çağırırken hayal ediyorum.

Sapır sapır rüyalardan düşen insanlar kalabalıklaştırmaya başladı bile dünyayı. Bazı insanların adı kalabalıktır, bazıları ise kalabalığın anlamı.

– Bak Necip, belki şimdi elinde ekmeklerle sitenin bahçesinde yürüyen şu adam kalabalık, sabahın ilk ışıklarında uçağına yetişmeye çalışan kravatlı adam var ya bilemezsin ki belki o da kalabalık. Kim bilebilir? Şu evde beşiğinde uyuyan minik adam belki anlamdır, ya da hasta dizlerini oynatıp sabaha iskeletini kaldırmaya çalışan teyze.

– Biliyor musun Necip, belki de kalabalıklar anlamların sınavı için vardır. Benim zamanım doluyor, güneş varlığını iyice göstermeye başladı HOŞ ÇA …

KAL diyemeden sönmek istemiyorum.

Bu kadar kafa karışıklığından sonra size her şeyin suçlusunu, en değerli varlığımı, itiraf edeceğim.

Annem. Bu hafta benimle beraberdi. Yazdıklarımı ilk olarak annemin gözünde görücüye çıkardım. O hiç birini kıramayınca geçtim defterin başına yeni yeni kelimeler yazdım. Şimdi uyuyor annem. Mutfakta bir fincanın kenarına iliştirmiş sakızını tekrar çiğnemek üzere, uzun uzun seyrettim sakızı. İşte o zaman bir kez daha anladım kim olduğumu.

Ben çiğnediği sakızı bile atamayan, sakızı bile tek kullanımlık olmayan bir kadının kızıyım. Ben bir göçmen kızıyım, aynı denizin iki farklı kıyısıyım. Onu da sonra anlatırım. Hâlâ anamın kuzusuyum…

AMA ARTIK SOKAK LAMBASIYIM.

Nurcan Doğan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

50 YORUMLAR

  • Yanıtla Çiğdem Gümürdü 22 Kasım 2018 at 07:23

    Nurcaaan, günaydın. Bugün Perşembe; dedim ki Nurcan’ın yazısı var! Hemen maililmi açtım veee yine harikalar yaratmışsın.
     
    Seninle benzerliklerimiz, tanışıklığımız bağımız hep bu güzel yazmalarından. Yüzunu görmeden, sesini duymadan iki insan nasıl bağ kurabilir ki. Iyi ki yazdın güzel yürekli, yine tarifsiz duygularla işime başlıyorum, bir daha ki perşembeyi sabırsızlıkla bekleyerek…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 17:47

      Bu sabah sen yorumumu yollayamıyorum, teknik bir hata veriyor dediğinde o kadar üzüldüm ki… Benim için zahmetlenip sabahın ilk yorumunu yapma gayretiyle telefona sarılan ellerini tutan yüreğinden öperim. İyi ki seni tanımışım Çiğdem Gümürdü.

  • Yanıtla Ahmet Yonca 22 Kasım 2018 at 08:09

    Karanlığın içinde bir nokta ışık olmak öyle bir şeydir ki, kimine rehber, kimine yuva kimine ısı olursun. Kime yandığın bellidir, karanlıkta kalmışlara. Yolunu bulamayanlara… Sokak lambası ilk olarak tarihte Antakya sokaklarında yanmış ve yanarken evrenin en büyük icadı olarak görülüp, dünyaya namı yayılmış. Sen de senveben de keşfedilip, dünyaya yayılacaksın. Herkes seni okumak için can atacak…Sabahıma güneşten önce doğan bir yazı oldu…. Emeğine sağlık

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 17:54

      Ahmet Yonca güzel yorumun beni çok mutlu etti ama durumdan mutsuz olan birisi var: sevgili Güneş Hanım. Sizin dünyanıza ondan önce davranıp süzülen yazımı sevmemiş. Güneş Hanım, hiç üzülmeyin Ahmet’in yüreğinde herkese yer var. Bizim sizinle sohbetlerimiz hep bu tatta oluyor. Güneşi, ayı, yıldızları çekiştiriyoruz. Ne mutlu bize.

  • Yanıtla Gamze Üçer Sivri 22 Kasım 2018 at 08:46

    Bir yandım bir söndüm
    Kayboldukça
    Son kalan umudum
    Sokak lambasında…
     
    Işığınla kal…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 21:25

      Ne kadar güzel düet ediyorsun yazdıklarıma. Sen benim yazımı bekliyor olabilirsin, ben de senin yorumunu merakla bekliyorum. Çok teşekkür ederim Gamze. Öpüyorum seni.

  • Yanıtla Gülden 22 Kasım 2018 at 08:54

    Muazzam :))

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 21:26

      Çok teşekkür ederim 💐 Gülden. Yine bekleriz 😉

  • Yanıtla Fulya Doruk 22 Kasım 2018 at 09:04

    Ha-ri-ka 👏👏👏👏

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 21:27

      Fulişim benim. Teşekkür ederim canım.

  • Yanıtla Oya Güren 22 Kasım 2018 at 09:21

    Helal göçmen kızı.. Bu hafta yine formunda bir yazı olmuş. Süpersin👏👏😍

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 21:29

      Teşekkür ederim dayı kızı. Sevdiysen ne mutlu bana. 💐

  • Yanıtla Flzplts 22 Kasım 2018 at 09:47

    Hayatım boyunca zaten bana lamba oldun. Şimdi herkese. Yine büyük bir hazla okudum, sevgili ablam.

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 21:30

      Ablasının kuzusu. Işığın bol olsun. 💐

  • Yanıtla Nedim Birol Yürüten 22 Kasım 2018 at 10:45

    Ama ne güzel bir sokak lambası! Hayran hayran seyredip, inilecek durağı kaçırtan yazılar gibi, nereye gideceğini unutturan türden. Öyle, Rokoko falan tarzı değil. Yalın, güçlü, aydınlık… Altında keyifle beklemek de güzel elbette, ama asıl güzelliği, onun ışığına güvenen dostlarını karanlıkta daha ileri gitmeye yüreklendirmesi bence. Sokak lambasının o zarif ışığı hiç sönmesin.

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 21:37

      O kadar güzel yazıyorsunuz ki … İnsan bu ben olabilir miyim diye düşünüyor. Zarif ışığım sizinle değer kazanıyor. Aydınlatmak kadar önemli olan bir başka şey ise neyi, kimi aydınlattığındır. Işıklarımı her yaktığımda sizi görmek bana gurur veriyor.

  • Yanıtla Özlem Fırat Tekin 22 Kasım 2018 at 10:54

    Sevgi aslında emekten öte birşey sanırım, ✍️ yazının içinde saklı… Teşekkürler bu an için.
     
    https://www.instagram.com/p/Bqc9Qb-FcX2/?utm_source=ig_share_sheet&igshid=17ikz1ffrp8nc

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 21:39

      Teşekkür ederim Özlem. Sevgi bizim birlikte geçirdiğimiz onbeş yılda saklı.

  • Yanıtla Sibel Özeren 22 Kasım 2018 at 11:21

    Bu perşembe de randevuma yetiştim ilk fırsatta. Gülümseme yerine gözlerim doldu bu sefer. Olsun.. Annesinin kıymetini yanındayken bilen, ‘Anne olduğu halde ana kuzusu’ olduğunun bilinciyle buna şükreden birinin satırları doldursun o gözleri yeter ki… Ana kuzuluğunun o anne melek olduğunda maalesef sona erdiğini bilen biri olarak mutlu oldum sizin için. Allah başınızdan eksik etmesin anacığınızı. Hep yazılarınızı okuyup seçemesin en güzelini. Bizimle paylaştığınız satırlar için çok şey söylenebilir belki ama sanki en önemlisi insanın içindeki en saf, en temiz, en insan yerine dokunuyor olması..
     
    Işığınızı bizimle paylaştığınız için teşekkürler..

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 21:43

      Amin Sibel Hanım. Sevdiklerimin değerini bilmek benim karakter özelliğim. Bugün çok sayıda mesaj aldım yorumum ulaşmıyor, teknik bir problem mi var diyen. Gözlerim hızla sizi aradı, yorumunuzu görünce anladım ki meğer siz perşembede beni beklerken bende sizi bekliyormuşum. Bulunca sevinçten kuş olup uçuyormuşum.

  • Yanıtla Orhan Kotan 22 Kasım 2018 at 12:21

    Yüreğine sağlık… Sadece geceyi aydınlatmıyorsun; bizi de, gönlümüzü de, okuma aşkımızı da ve hala yüreğinden dökülen sözcüklerle yazanların olduğunu da hatırlatıyorsun. Işığın hep yansın. Çünkü ışığın birilerinin aydınlık yolu olabilir…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 21:47

      Çok teşekkür ederim Orhan Kotan. Yazarken bu yorumlar aklıma geliyor ve şevkime sevgi duygularım da eşlik ediyor. Ne mutlu bana size kendimi sevdirebilmişim. Çok teşekkür ederim. Çok kıymetli yorumunuz için minnettarım.

  • Yanıtla Mustafa Sevim 22 Kasım 2018 at 14:54

    Kaleminize sağlık. Okuduğum en güzel yazınız olmuş diyebilirim. Necip Fazıl’a da selam olsun buradan.
     
    Kafka gibisiniz siz de, yazdıklarınız yakılmasını istediniz kendinizden. Ama Max Brod gibi bir iç ses de onları yakmak istemedi ve bizlerle buluşturdu. Her yazar adayının içinde, yazdıklarının okunmasını isteyen bir taraf olduğunu düşünürüm. Bu taraf bazen ağır basar, bazen de yakmasını söyleyen taraf. Yine yazı her şeye rağmen, eşyanın hakikatini görebildiğimiz ölçüde yaşanmak ve yazılmak üzere hayatımızda.
     
    İyi ki yazıyorsunuz.

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 21:52

      Sevgili Mustafa, yorumunuzu keyifle okudum. Yazarken, yazmak ve yazmamak çelişkisine düştüğüm an bu güzel yorumunuzu hatırlayacağım. Benden daha iyi yazdığınızı biliyorum. Güzel yorumunuz için minnettarım.

  • Yanıtla Faika Tunca 22 Kasım 2018 at 14:57

    Nurcan’ım akşam oluyor; sokak lambaları bir bir yanacak, vazifesi bitince güneş düdüğünü öttürüp sabah olunca, sönecekler. Onlara o yetkiyi ve beceriyi teknoloji veriyor. Ama senin bu güzel yazılarınla ayrdınlanmamızı sağlaman yeteneğin, bilgin, becerin, sevgi dolu yüreğin, tamamen Rabbim’den sana, senden bize armağan.
     
    İyi ki yazıyorsun. Seni sevgiyle kucaklıyorum. Sen ve Ben’e teşekkürler.

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 21:57

      Sevgili Faika, yazdıklarını okurken yüzüme yerleşen gülümsenin sebebisin. Yazdığın yorum bana abla sıcaklığı veriyor. Sevilmenin güvenli kollarında mutlulukla seriliyorum ve bilmeni isterim ki seni çok seviyorum. 🙏💐 İnan ki kelimelerin aciz kaldığı bir duygu seli içerisinde okudum.

  • Yanıtla Selin Satılmış 22 Kasım 2018 at 15:31

    Yine çok beğendim Nurcan Teyze. Galiba her hafta bunu yazıcam 💕

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 21:58

      Canım kızım Selin, çok memnun oluyorum beğenmiş olmana.

  • Yanıtla Hatice Özcan 22 Kasım 2018 at 15:50

    Çok güzel, doğal, samimi ve etkileyici… Emeğinize sağlık.

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 22:02

      Güzel yorumunuz için teşekkür ederim Hatice Özcan. Bahsettiğiniz güzellik, doğallık, samimiyet ve etkileyicilik bunu gören ve dile getiren yürekte fazlasıyla mevcuttur. 💐

  • Yanıtla Serkan Özmen 22 Kasım 2018 at 16:17

    O kadar güzel yazmışsın ki hiç bitmesin istedim şimdi bir hafta bekliyecek miyiz 😞

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 22:05

      Sevgili Serkan Özmen bir ara bir kahve içeriz, sayende ben de güzel yorumuna kavuşmak için bir hafta beklememiş olurum. İyi ki dostuz. 💐🙏

  • Yanıtla Duygu 22 Kasım 2018 at 17:20

    Yine yine yine çook güzel 😍

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 22:06

      Yine yine yine çok teşekkür ederim. 😘💐

  • Yanıtla Yankı Ergün 22 Kasım 2018 at 20:15

    Harikalar yaratmışsınız. Mesaj geldiğinde bugün; “Nurcan yazısını sanırım paylaştı” dedim. Saat 20:12. Kaç saattir okuyacak olmanın heyecanı içindeydim. Sıcak bardağımda çayımı yudumlarken, hiç sıkılmadan, yine duygularıma tercüman oldunuz. Artık her hafta, yine ne yazacaksın, diye beklemedeyim kaleminin mürekkebi sönmesin #sokaklambası

    • Yanıtla Nurcan Doğan 22 Kasım 2018 at 22:12

      Kıymetli Yankı Ergün, sevgiyle beklenilmek ve satır satır ulaşmak tertemiz insanlara … Bunun iki taraflı bir mutluluk olduğunu belirtmeye gerek duymuyorum. Birbirlerini yazılardan tanıyan insanlar, birbirlerinin yüreklerini zaten okurlar.💐🙏 Sokak lambası sayenizde çok ışıklı.

      • Yanıtla Yankı Ergün 25 Kasım 2018 at 00:47

        Cansınız 🤗

  • Yanıtla Ayşe Dikmen 23 Kasım 2018 at 09:44

    Nurcan Hanım, insanların yazılarıyla birbirini tanımasına “ruhların buluşması” diyorum ben… Ki orada bedenlerin, yaşın, güzelliğin, nasıl göründüğünün hiç bir önemi yoktur çünkü ruh aynı ÖZ fendir… Beden yok olup gidecektir ama ruh baki kalacaktır… O yüzden de insanının en büyük mutluluğu ,”Kalbine mukabil bir kalp bulmasıdır”…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 23 Kasım 2018 at 19:20

      Ben kalbime mukabil bir kalp buldum Ayşe hanım. Hayat anlamda saklı anlam insanın derin düşünebilme becerisinde. Nasıl gelişir, nasıl yontulur, nasıl yönetilir bilmiyorum ama derinlik illa olması gereken bir anlayış biçimidir. Derinlikli anlayışlarımız birbirine denk düşüyor ve sizin kadar ben de Mutlu oluyorum. Çok teşekkür ederim.

  • Yanıtla İmrangül 23 Kasım 2018 at 11:29

    Ben bir göçmen kızı gördüm Tuna boyunda
    Elinde bir Besli Kuzu Hem kucağında
    Doğru söyle göçmen kızı Annen varmıdır?Ne annen var ne Babam var kalmışım öksüz
    Sen bir öksüz ben bir garip
    Alayım seni Alayımda Gurbet elde sarayım seni
    Teligrafın tellerinden haber varmıdır?Nehaber var ne de Mektup var,kalmışım öksüz….
     
    Merhaba Nurcan, aranızdaki fark senin ananın kuzusu olmandır, ne mutlu sana , Allaha şükür ki bizi bu sevgiden mahrum etmedi ve bütün diğer (hakkıyla yerine getiren) annelere buradan selam olsun.

    • Yanıtla Nurcan Doğan 23 Kasım 2018 at 16:33

      Merhaba İmran, ana kuzusu olmanın iyileştirici bir tarafı var. Herkes anasının kuzusu olarak doğar. Hayat zamanla kuzuluktan kurtluğa geçişi mecbur kılabiliyor. Aslında neyin adına hayat diyoruz o da belirsiz ama bildiğim tek şey hep insan kalmak istiyorum. Sevgi duygumu sizlere geçirebilmek beni mutlu ediyor. Güzel yorumun için çok teşekkür ederim. Duygulandım, hoşlandım.

  • Yanıtla Vildan Köklü 23 Kasım 2018 at 12:07

    Çok keyifli, kelimelerle vals yapan tarzınız hoşuma gitti.
     
    sevgiler (İzmirden Filiz’in arkadaşı vildan) :₩)))

    • Yanıtla Nurcan Doğan 23 Kasım 2018 at 16:35

      Sevgili Vildan, kelimelerle vals kulağa çok hoş geliyor. Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. 💐

  • Yanıtla Sıdıka Kepenekli 23 Kasım 2018 at 14:23

    Nurcan kardeşim, içindeki güzel duygularını dış alemle paylaşma kararını doğru vermişsin. Benden sana geçer not 📝, İnanıyorum ki sen bu işi başaracaksın. Dağarcığında sadece güzelliklere yer vermişsin. Senin ışığın şimdilik bir sokak lambası olsun. O civarı aydınlatsın. Hz. Mevlana derki, “Bir mum başka bir mumu yakmakla ışığından bir şey kaybetmez.” Senin ışığın paylaştıkça çoğalacak, büyük meydanları da aydınlatacaktır, Allah’ın izniyle inşallah. Nurcan sevenler olarak yanındayız kardeşim.

    • Yanıtla Nurcan Doğan 23 Kasım 2018 at 16:38

      Sıdıka ablam benim. Kelimelerle coşmak güzel olduğu kadar kelimelerle yorulmakta mümkün. Kelimeler kullanıldıkça eskimez, yorulmaz umarım. Anlatmak güzel bir şey ama ucu anlaşılmaya çıkarsa daha keyifli oluyor. Seni çok seviyorum ve sen bunu biliyorsun.

  • Yanıtla Serenay Özkılıç 23 Kasım 2018 at 17:14

    Nurcan ablacım kalemine emeğine sağlık. Tatlı sohbetin gibi yazıların da çok keyifli. Umarım yazılarınla bir sokak lambası gibi en muhtaç olduğumuz anlarda, karanlıkta ışığınla bizi aydınlatmaya devam edersin. 💖💖💖

    • Yanıtla Nurcan Doğan 23 Kasım 2018 at 19:08

      Sevgili Serenay, ismini yazmak ne hoş. Tatlı sohbetler karşılıklı tatlılaşıyor bilirsin. Çok akıllı ve hoş bir genç hanım olarak ben senin de ışığının farkındayım. En yakın zamanda görüşmek dileğiyle öpüyorum.

  • Yanıtla Havzalı 24 Kasım 2018 at 12:51

    Keyifle ve bir çırpıda okunacak bir yazı olmuş yine.

    • Yanıtla Nurcan Doğan 24 Kasım 2018 at 13:15

      Çok teşekkür ederim. 💐

  • Yanıtla Şule Özbayram 25 Kasım 2018 at 20:40

    Yine dokundun yüreğime kaleminle …

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan