Kuş Tüyü

Kırık Kalem

6 Aralık 2018

Kırık Kalem

Üç kişilik hayatımız var bizim, biraz da büyükçe bir evimiz…

Aynı anda her yerinde olamadığımız koca koca üç odalı, bir salonlu, çok çiçekli, bol yemeli içmeli, ütü yapmalı, arada süpürmeli, balkon yıkamalı, tozlanan bir ev yani.

Adet olduğu üzere evin nadide insanları bulundukları yerden kıpırdamadan söylerler söylemek istediklerini. Onların anlatmak istediğini de, benim bilmem gerekeni de duymak için hep ben koşarım yanlarına. Bazen ağzımda lokma yarım kalır elimdeki yemeği bırakırım, bazen içtiğim suyu, bazen ettiğim duayı, hatta uykumu bırakırım. Yaşamayı bırakırım sevdiklerimi duymak için. Kendimi bırakırım, koşarım. Onların anlatacakları önemli şeyler vardır muhakkak. İçinde bilgi içeren, faydalı sözler. Bir de ben varım. Ben ve işte o faydasız yazılarım.

​Bugün kızım inanılmaz bir çaresizlik hissiyle yanıma geldi. Edebiyat dersinde en sevdikleri yazı türünü üç paragrafla anlatacakları bir ödev vermiş öğretmenleri. Ayrıca bu yazı türlerinden kendilerini anlatabilecekleri bir tür seçip kendilerini anlatan bir yazı yazmalarını istemiş.

“Beni anlatmanın kime ne faydası var anne,” dedi.

Yazma isteğimden utandım.

Benim yazdıklarımın kime ne faydası vardı ki? Fayda neydi? En basit anlatımıyla, yarar yani bir işten elde edilen iyi sonuç, kâr. Benim söyleyeceklerimden kim nasıl bir fayda bulabilir ki? Ben hiç fayda peşinde koşmadım ki…

Ne derdi Aşık Nesimi

Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına,
Bugün buldum bugün yerim, Hak kerimdir yarına.
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına,
Rızkımı veren Hüda’dır kula minnet eylemem.

Yüreğimde canlanırken o satırlar her şey yine oldu. Yağmur yağdı, ay biraz daha şişmanladı, nehirlerde sular aktı, zaman yürüdü; köşede bir adam evine varamadan üşüdü, bir çocuk az ötede tozlu ayakkabısından utandı, bir kadın şarkı söyledi, bir adam gocundu, bir bebek açlıkla geldi dünyaya, bir karınca öldü gömülemedi, yapraklar rüzgarla dans etti, gececil bir kuş ağzındaki taşı bıraktı. Taş yanmaya sevdalı bir sokak lambasını kırdı. Kalem önce yüreğimden sonra elimden düştü. Sanki her şey korkunç bir düştü. Birisi görünmez elleriyle sesimi kıstı. Sokak ıssız, etraf ışıksız kaldı. Ben sessiz kaldım. Televizyon ekranından çırpınan kadın gibi.

Deneyin ve görün ortaya ilginç bir görüntü çıkıyor. Televizyonun ekranı açık olsun, sesini kısın, sonuna kadar kısın hiç duyulmasın. Ekranda hapis kalmış bir kadın elleriyle kollarıyla, yüzünün tüm mimikleriyle bir şey anlatmak için kendini parçalarken siz onu duymayın. Nasılsa çıkamaz o kutudan, soramaz hesabını kıstığınız sesinin, neden bile diyemez belki duyulmadığından habersiz anlatmaya devam eder, sizin onu dinlemediğinizi hiçbir zaman bilemez.

Buna benzer bir şey oldu bana.

Yazma diyen yanım yaz diyenimi karartmaya çalıştı.

İçimde vuruşurken onlar yine ben vuruldum.

Günlerden bir gün akşam yemeği her zamanki gibi hazırlandı, her zamanki gibi kuruldu ama her zamanki gibi bitmedi.

Yazma diyen yanım kimle nasıl bir anlaşma imzaladıysa artık, bulaşık makinasının kapağı kendisini açık unuttu. Kapağını ayağımın yoluna serdi. Çiçek serer gibi dert serdi, acı verdi. Oysa sadece tabakları makinaya koyacaktım, içeriden seslenen kızıma ne söyleyeceğini duymak için koşarken makine bana çelme taktı. Fena düştüm. Bağıra bağıra ağladım.

Elim uyuştu. Benimle bağını kesti, kötü günde küs oldu. Bir süre bir tuhaflık hakim oldu bedenime. Normal şartlarda doktora zorla giden, zamanı geldiğinde tercih hakkı sorulursa ölmek için bile hastane odasını değil sıcacık yuvasını tercih edecek olan ben, daha fazla direnemedim, hastaneye gittim. Bu kırık işlerine acilin travma bölümü bakıyor haberiniz olsun. Doktor daha uzaktan görür görmez kırık dedi. Hah dedim, bu da oldu. Koca kadın kırdı kolunu kanadını.

Kavgacı Adamlar

Kavgacı adamlar, yaramaz çocuklar, bir de ben vardım alçı sırasında.

Kavgacı adamlardan korktum, yaramaz çocuklara güldüm, halimize acıdım.

Hemen önümdeki küçük oğlanın burnu akmış ağlamaktan. Kazağına sil, dedim. Birlikte ağladık.

Çocuklar ağlıyordu, ben ağlıyordum, kavgacı adamlar ağlamıyordu. Doğru ya, onlar ağlatıyordu.

Bir alçı kuyruğu bana yine hayat dersi oluyordu.

En güzel gömleğimin düğmelerini iliklerken o gün, saatler sonra açmakta zorlanacağımı bilmiyordum.

Yarım bıraktığım ütümü tamamlayamayacağımı, o yemek yaptığım tencere, içerisinde kalanlarla bekleşirken tek elimle kalanları aktarıp onu yıkayamayacağımı bilmiyordum. Şaşkın bir halde eve geldik. Kanadı kırık kuş gibiydim. Tek elimle açtım pantolonumun düğmesini, tek elimle giydim pijamamı. Yarım bıraktığım hayatı oracıkta bırakıp kızımın yatağında uykuya daldım.

Rüyamda ellerimi gördüm. Ellerim çok güzeldi. Konuşurken ellerimi de kullanırım ben. Küçümen evcil bir kadındım, anlatıyordum öyle uzun uzun.

Bir sızıyla uyandım. Canım çok yanıyordu. Hatırladım elim, kanadım kırıldı benim. Hem de sağ elim.

O güne kadar düşünmediğim şeyleri düşündüm. Ebedi sakatlıkları, uzuv kayıplarını, hayatı yataklara bağlayan hastalıkları… Düşündükçe anladım, anladıkça içimde koşuştu kelimeler, eski bir alışkanlıkla kaleme davrandım. Nasıl ya! Kalemi tutabilecek güçte bile değildim.

Aklıma bebekliğim düştü. Ellerimi, ayaklarımı kendi kudret ve kuvvetimle kullanamadığım zamanlar, açlığıma bile çare olamadığım çocuk yıllarım.

​Eskilerden tanıdık bir alışkanlıkla isteğime kavuşmanın en garantili yolunu hatırladım.

Anne, diye ağladım.

O yıllarda ağlayınca anam karnımı toklar, sırtımı peklerdi. Belki olur ya kalemi de elime verirdi. Bu defa olmadı, kalem elime varmadı. Yazma diyen kötü yanım zaferini kutlayacaktı ki aklıma çılgınca bir fikir geldi, kalemi sol elime verdim.
Önce hece hece, sonra satır satır hepsi bende saklı sayfalarca yazı yazdım.

Ve o gün anladım. İnsanın sol eli, sağ elinden başka yazıyormuş. Sol elin bildiğini sağ el bilemiyormuş, bilse de söylemiyormuş. Ama sol yanı en iyi sol el anlatıyormuş. Kalbin yakın duranı seni başka tanıyormuş.

Ha bir de unutmadan, insan kaç yaşında olursa olsun düşerken ve ölürken hep anne diye ağlıyormuş; ”Anne…”

3 Aralık Dünya Engelliler Günü için, hayat engelsiz olsun…

Nurcan Doğan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

60 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 6 Aralık 2018 at 08:20

    Nurcancım bu ne zaman oldu bilmiyorum ama öncelikle geçmiş olsun diliyorum. Geçmişte kaldıysa da bir daha tekrarlanmamasını dilerim canım.
     
    3 Aralık’a gösterdiğin duyarlılık için de ayrıca teşekkürler.
     
    Keyifle okudum. İnce ince göndermelere de ayrıca bayıldım 😉👌🏻

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 09:47

      Göndermeleri görebilen harika gözünüzü seviyorum. Geçen yıl oldu bu olay. İnsan bana olmaz dememeli çünkü her şey herkesin başına gelebiliyor. Ama gerçekten o gün çaresizlikle kaleme sarılmak istediğimde dünya başıma yıkıldı. Göndermeler, anılar, kadınlar dünyası derken aslında konuşacak çok şey var. Olur ya bir gün bir kahve eşliğinde sohbet ederiz. Sizin yorumlarınız beni çok mutlu ediyor. Sevildiğimi hissetmek iyi geliyor. Çok teşekkür ederim 💐

      • Yanıtla Özlem Fırat Tekin 6 Aralık 2018 at 16:04

        İnsan… her yaşadığımızdan güzelliği var edebilmek demek sanırım…

        • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 18:34

          İnsan, insan, insan… Seni tanıdıkça güzelleşiyor insan. İnsan güzellik üretirse insandır be özlemim. 🙏💐

  • Yanıtla Çiğdem Gümürdü 6 Aralık 2018 at 08:30

    Günaydın. Yazını yine çok beğendim. Çaresizlik ve umudu birarada anlatmışsın, ve yazıda daha çok duygu var. Kelimeleri dans ettirmişsin. Okudukça hayalimde canlandırıyorum yazdığın herseyi. Bu kadar güzel duyguları hissettirdiğin için teşekkür ediyorum, yine bi yürek dokunmacalı olmuş.
     
    Kalemin kırılmasın ve sen hep yaz. Sen ve Ben ekibi sizlere de çok teşekkür ediyorum, bu güzel yürekli kadını bizlerle buluşturdunuz.
     
    Sevgi ve saygılarımla…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 09:53

      Sevgili Çiğdem, insan gerçekten yüreğinden gelenleri eksiltmeden yazınca ortaya çıkan şeyin adı samimiyet oluyor. Aynı duyguların sardığı insanlar birbirlerinin duygularını duymayı seviyor. Bazı duyguların kelimelerle buluşma hali cennet tadında oluyor, evlat tadında oluyor ama muhakkak gerçek oluyor. Veeee çaresizlik ve Umut hep kol kola geziyor. Çok teşekkür ederim 💐

  • Yanıtla Şule Özbayram 6 Aralık 2018 at 08:37

    Böyle anlamlı bir güne böyle harika bir yazı… Harikalar yaratmışsınız.. Keşke sizin kadar yetenekli olsam ve hislerimi anlatabilseydim ♥

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 09:57

      Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için ama aslında herkes yazar. Kimi içinde bırakır yazdıklarını kimi kaleminden çıkarır. Bütün mesele bu. Diyeceğim o ki, asıl önemli olan yazmak değil sevgiyle okunmak. Bu ise sizin sayenizde mümkün. İki kişilik bir ilişki yani 😉

  • Yanıtla Nedim Birol Yürüten 6 Aralık 2018 at 08:56

    Böyle ilmek ilmek yazıyorsunuz, üstümüze giydiriyorsunuz, kalbe yakınla düğmelerini de ilikliyorsunuz, içimizi ısıtıyorsunuz, sonra da karşımıza geçip, “beni” anlatmanın kime faydası var diye soruyorsunuz. Elbette ki “bize”…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 10:01

      Ah Nedim Bey, beni o kadar güzel nazlıyorsunuz ki… Sevme arsızı bir insan olan ben bu duygumun sarılıp sarmalandığını gördükçe yatışıyorum. Sevmek ve sevilmek aslında bütün mesele bu. Siz sevin yeter ki ben hiç susmam hep anlatırım. 💐🙏

  • Yanıtla Sibel Özeren 6 Aralık 2018 at 09:34

    Günün birinde ya sağ elime bir şey olursa diye sol eliyle yazmayı deneyen, gözlerime bir şey olursa diye görmeden evde dolanmaya çalışan bir kız çocuk annesi olarak hayran hayran okudum yazdıklarınızı. Ya da ‘sırtının peklendiği’ zamanları özleyen…
     
    Hani yazdıklarımın kime ne faydası var demişsiniz ya, bana var, bize var vallahi. Her satırda kendinden bir şeyler bulmanın ötesinde bunların söylenişindeki ahenk bile yeterli fayda denilen şeye sahip olmak için.
     
    Hem sağ elinizi severiz biz sizin hem sol, yazma diyen yanınızı da kabulleniriz ama illa ki yaz diyen yanınız bizim için. Çünkü kısa bir süreliğine de olsa beni işten güçten çekip kendi içime bakmayı sağlıyor bu satırlar. Oldum olası öyledir zaten kötü günümün yoldaşı iyi günümün sırdaşı olmuştur hep kitaplar benim için. Şimdi de sizin satırlarınız. İyi geliyor bana, ruhuma, sol yanıma…
     
    Şu an gerçekten kırık mı o el bilmiyorum ama her şekilde iyi olsun, geçsin, geçmiş olsun. Yazma diyen tarafa galip gelsin, hem sağ hem sol elin fendi yensin o fayda sorgulaması peşinde koşan tarafı.
     
    Sevgiyle kalın, ve yazın lütfen, ister sağ elinizle ister sol elinizle..

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 10:07

      Sibel Hanım yazdıklarınızı şiir okur gibi defa defa okuyorum. Geçenlerde bir arkadaşıma yazımı telefondan okudum hayretler içerisinde kaldı. Ahhh bir de benim sesli okumam mümkün olsa. Okurken kaşım gözüm oynasa, sesim çatlasa arada ama keşke mümkün olsa. Bir ara görme engellilere kitap okumayı çok istemiştim.
       
      Sibel Hanım hayat içimize giden bir yolculuk ve bu yolculukta bize fener tutan her şey kıymetli. Siz benim fenerimsiniz. Yorumlarınız benim yazılarımdan daha özel. İnanın bana öyle hissediyorum. Bu arada kolum geçen yıl kırıldı ve hayatımda bir dönüm noktası oldu.
       
      Sevgilerimle 💐

  • Yanıtla Ayşe Dikmen 6 Aralık 2018 at 09:44

    Bir Perşembe daha buluşturdu Rabbim bizi Nurcan Hanımcım 😊
     
    Öncelikle geçmiş olsun, zamanlaması gerçekten çok manidar olmuş kazanın… Ama böyle duygu yüklü bi yazı çıkmış ortaya…
     
    “Fayda neydi?” sorunuz bana “Sevgi neydi?” sorusunu hatırlattı, cevabını da tabii. Sevgi emekti 😊
     
    Hani yazmanın ne faydası var demişsiniz ya, siz yazmazsanız, biz de okuyanlar olarak size yorum yapmasak, ruhlarimiz olduğumuz yerden nasıl birbirimize ulaşacak hiç düşündünüz mü? En önemli şey yazmak bence çünkü yazınca belgelenmiş oluyor her şey, bir araya gelip sohbet etmek de çok güzel ama yazı gibi tekrar tekrar okunmuyor, söyleniyor ve bitiyor, artık zihnimizde ne kadarı kaldıysa…
     
    “Oku, yaratan Rabbinin adıyla oku, O ki kalemle yazmayı öğretti ….” diye devam eden ayette yazmanın önemini vurguluyor Yaradan çünkü yazılmayan hiçbir şey okunamaz…
     
    Sevgiyle kalın, bir an önce iyileşip sağ elinizle de yazabilmeniz dileğiyle 😊

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 10:13

      Merhaba Ayşe Hanım, sevgi neydi… Yazarken aynı cümle o güzel filmden fırladı kulağımda çınladı. Sahi hayat neydi, sevgi neydi, fayda neydi?..
       
      Sorular ve yanıtlarına uzanan yol. İşte ömür dediğimiz bundan ibaret.
       
      Kolum geçen yıl kırıldı ve tuhaf bir şekilde önce çok kötü hissettim sonra yeniden var ettim hislerimi. Bazı olaylar insanlara elekler verir. O elekten un elenmez hayata dair ne varsa elenir hatta insan elenir ama herşeyin bereketini Allah verir. O un hiç bitmez. Elimizde elek, yüreğimizde merhamet ömür yolunda bir elimiz işte öteki oynaşta …
       
      💐🙏 Sevgilerimle

  • Yanıtla Necmiye Buyruklu 6 Aralık 2018 at 09:50

    Geçmiş olsun Nurcan Hanım.
     
    Yaşadıklarınızı kağıda dökme ustalığı var sizde. Fiziksel, ruhsal olarak yaşatıyorsunuz anlatırken.
     
    Hep ikilemdesiniz yazsam mı diye ama aslında mesaj gelmiş size. Kırık kolunuzla dahi yazmaktan vazgeçmiyor, vazgeçemiyorsanız siz yazmalısınız. En çok da “kelimeler uçuşuyor “diyorsunuz ya,işte bu. Daha ne bekliyorsunuz.☺️

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 19:53

      Necmiye Hanım, hayat öyle bir mucize ki… İnsan hep mucizeler olsun istiyor ama aslında oluyor. Sevip sevilmenin daha ötesinde mucize yok ve ben her yazımda bunu yaşıyorum. Buradan yazamayanlar ayrıca iletiyorlar mesajlarını. Bazen birlikte ağlıyor, benim bir cümlemin altını birlikte çiziyoruz. Siz de bu insanlardan birisiniz. Kıymetiniz başımın tacı. 🙏💐

  • Yanıtla Neşe Kazan 6 Aralık 2018 at 10:04

    200 milyon spermden sadece 1 tanesinin döllenmesi ile hayata “Merhaba” diyen bir can degersiz olabilir mi?
     
    Gökkuşağının kime ne faydası var ki gördüğümüz zaman hepimiz fotoğrafını çekmeye çalışıyoruz.
     
    Papatya nedir ki fal tutmaktan başka.. ama ona da bayılıyoruz…
     
    Örnekleri öylesine çoğaltabilirim ki faydasız olmadığını düşünmeniz icin.
     
    Kendini anlatmak her yiğidin harcı değil.
    Kendini bütün ciplakligi ile anlatmak yürek ister. Çünkü herkes dürüst değil.
    Ve yazılmış hiçbir şey de faydasız değil.
    Ya ders alınır ya haz…
     
    Ders aldığımız yol gösterir, haz aldığımızsa, yolu aşmak için güç verir.
    Ve öyle yazılar vardır ki ruhumuzun derinliklerinde hissettiğimiz biz buna edebiyat diyoruz. Biz buna yetenek diyoruz, biz buna sanat diyoruz.
     
    Ve aklıma Atatürk’ün şu vecizesi geliyor;
     
    “Sanatsiz kalmış bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”
     
    Bence yazmalisiniz sağ el, sol el hiç fark etmez. Birinin eksiğini diğeri ile tamamlatmış bu sevda size…
     
    Kaleminiz daim olsun…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 20:03

      Kıymetli Neşe Hanım, bana kıymetimi anlatmanın daha güzel bir yolu olamazdı herhalde. Öyleyse ben de size kıymetinizi anlatayım. Ben ne kadar güzel olursam olayım beni gösteren ayna sizsiniz ve aynı şekilde birbirimize aynalık ediyoruz. Dünya sizin gibi insanlar sayesinde bi gayret dönüyor, dönerken eteğindeki çamurları döküyor, her gün tekrar tekrar güzelleşiyor. Ve hayat sizinle neşesini buluyor. 💐 Siz neşesiniz. Benim Neşem, neşeniz bol olsun.

    • Yanıtla Beyhan Uygur 10 Aralık 2018 at 22:49

      Canım benim çok güzel bir yazı olmuş. Emeğine sağlık.

      • Yanıtla Nurcan Doğan 10 Aralık 2018 at 23:01

        Çok teşekkür ederim. Güzel gören gönlünden öpüyorum. Herşey gönlünce olsun.

  • Yanıtla Necmiye Buyruklu 6 Aralık 2018 at 10:30

    Geçmiş olsun. Allah beterinden saklasın.
    Size mesaj gelmiş zaten. Yazmakla yazmamak arasında ikilemdeydiniz. Kırık kolla dahi yazma fikrinden vazgeçemiyorsanız, kelimeler uçuşuyorsa hala, sol kolla yazma yetisi geliştirebiliyorsanız bu vazgeçilmez bir tutku sizin için belli. Öyleyse, e yazın hadi daha neyi bekliyorsunuz.

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 20:06

      Tutkudan vazgeçilir, insandan vazgeçilmez. Siz vazgeçilmez olansınız. İyi ki yolumuz kesişmiş. Size bir sır vereceğim. Benim asıl tutkum insan sevmek.

  • Yanıtla Nilüfer 6 Aralık 2018 at 11:15

    Nurcan hanım geçmiş olsun.
     
    Çok güzel olmuş bence yazmaya devam edin. Her yazdığınızda kendimizden bişeyler buluyoruz. Kendinizi içtenlikle anlatıyorsunuz.
     
    Bir hafta önce oğlum okulda düşmüş, sol elinin baş parmağında tendomlarında kopukluk olmuş. Kolu alçıda, durumundan çok şikayetçi. Bu yazıyı okuyacam oğluma akşam.
     
    Onla konuştuk, şikayet etme, sağ elin sağlam, biraz sabret dedim.
     
    Sizi seviyorum hep güzel yerlere dokunuyoruz 👍

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 20:12

      Oğlunuza çok geçmiş olsun. Hayat, insanlara hayatı insanlar üzerinden anlatır. Anlayan anlar, anlamayan darda kalır. Oğlunuza selam söyleyin, ona duyurulan mesaji alsın ve bir tık daha büyümüş olarak yoluna baksın. Sevgi konusuna gelince her şey karşılıklı. Ben daha çok sevmek istedikçe siz daha çok seviyorsunuz. Şükürler olsun Rabbime.🙏💐

  • Yanıtla Pervin Çerezci 6 Aralık 2018 at 11:23

    Çok samimi ve içten duygular benim de yaşadığım, yalnız değilim dedim. Hep geride kalan öncelik aile bireylerine koşturmaca ya bizim içimizdeki fırtınaları gören var mı, duyan var mı o çığlıkları. Hep biz içimizde bastırırız.
     
    Yüreğinizden gelenleri bizimle paylaştığınız için gönülden teşekkürler. Elleriniz dert görmesin. Biz burada yazılarınızı bekliyoruz sevgiyle…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 20:16

      Sevgili Pervin, hiç yalnız olmadık ki … Sadece genelde içimize attık, yıprandık, kırıldık ama hiç tek olmadık. Biz kadınız. Kırıklar bizim gücümüz, anlaşılmak ilacımız. Ben burdayım. Beraberce yaşar, beraberce anlatır, konuşur, demleniriz. Sevgilerimle 💐

  • Yanıtla Sıdıka Kepenekli 6 Aralık 2018 at 11:58

    Nurcan, geçmiş olsun kardeşim. Her şerde bir hayır vardır, derler. Yaşadığımız hiç bir şey sebepsiz değildir, ders çıkaranlar için. Eminim ki sen fazlasıyla değerlendireceksin. Her zaman tekrarlıyorum ya, güzel sende daha da güzel oluyor diye. Kanadın kırığı geçer, ruhunun kanatları kırılmasın canım.
     
    Bizimle paylaşmaya devam et. İyi niyetin sonu da iyi olacaktır. Kalbimiz seninle nur can 💖💖

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 20:23

      Ah ablam yaaa. Zaman belirtmediğim için sizleri üzmüş oldum. Ama öyle bir sevda ki bu yazma sevdası, kelimeler kaleme sarılırken kendini anlatmaktan başka bir şey düşünmüyor. Bugün kızdım kendime. Yazarken birden girdi konuya kırık kol mevzusu. Hakkını helal et. Seni üzdüysem beni affet. Edebiyat aşkına oldu bu hata. Seni çok seviyorum.🙏💐

  • Yanıtla Ahmet Yonca 6 Aralık 2018 at 12:25

    Elin kırılınca ağlıyorsan, kalbin kırılınca feryad figan edersin sanırım 🙂 Ben kafayı kırdığımdan beri hiç canım acımıyor 🙂 Ayrıca evde üç kişi olup 5 kollu olabilecekken, neden tek kollu kaldın? Ellerinde olmasa, ayağınla yaz! Biz okuyalım….

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 20:26

      Kalbim kırılınca susarım. Beş kollu olmak mevzusuna gelince kimseden kimsenin kolunu beklemem. Gelecek olan kendi gelir, kolun, kanadın olur, her şeyin olur, hayatın olur. Tıpkı senin bana bir çok kez olduğun gibi. Teşekkür ederim varlığın için. Bi daha kolum kırılırsa senden isterim. 😉

      • Yanıtla Ahmet Yonca 6 Aralık 2018 at 23:42

        Sana bin kol feda 🙂 Yazan ne yapmaz 😁😁

  • Yanıtla Faika Tunca 6 Aralık 2018 at 13:52

    Hoş geldin perşembe gününün sabahına, insanın her haline, neşesine, kederine, yalnızlığına iyi geliyorsun. Kalemin yüreğinden, elinden düşmesin. Yazma diyen kötü yanına zafer kutlama fırsatı verme. Bir yıl önceki acını özel günde anımsaman, engellilerin halinden anlamanın, empati kurmanın, merhametinin ispatıdır. Bu da sana yakışır.
     
    Seni çooookkkk seviyoruz 💐

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 20:30

      Sevgili Faika, merhamet denilen duygunun en iyi ilaç olduğuna inanıyorum. Perşembeleri size satır satır koşuyorum. Siz sayfa sayfa kucaklıyorsunuz beni. Bu güzel kucaklanmanın tadına vardım ben. Allah’a emanet olun. Hep benimle olun.

  • Yanıtla Sıdıka Kepenekli 6 Aralık 2018 at 14:23

    Kardeşim, hepimize ayrı ayrı cevap vermekte zorlandığını tahmin ediyorum. Biz seni anlıyoruz canım. Hepimize birden tek cümle yazsan yeter.
     
    Seni seviyoruz 💖😘🍀🌹

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 20:31

      Ablaaaam ben o kalemi ağzımla tutar yine cevap yazarım. Sen bana yazıyorsun ya, ellerin dert görmesin. 🙏💐

  • Yanıtla Yağmur Ata 6 Aralık 2018 at 17:25

    Öncelikle tekrar geçmiş olsun Nurcan Teyze 😊
     
    Bana gönderdiğin ilk yazıdan son yazıya kadar okudum ve çok beğendim. Bence yazmayı bırakmamalısın. Gelecek yazıları merakla bekliyorum 😀

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 20:34

      Güzel Yağmur, o günler geçti çok şükür. Kızım ve siz beni yalnız bırakmadınız. Teşekkür ederim canım. Güzel gözlerinden öpüyorum.😚

  • Yanıtla Belkıs 6 Aralık 2018 at 17:25

    Nurcan Ablam yazılarını çok başarılı yazıyorsun. Bütün yazılarını takip ediyorum. Senin yazılarını okurken huzur buluyorum. Her perşembeyi sabırsızlıkla bekliyorum 😇

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 20:36

      Sevgili Belkıs, huzur bu hayatta en önemli hazine. Hele buna vesile olmak muhteşem bir his. Huzurlu nice yazılarda buluşmak dileğiyle.💐

  • Yanıtla Fulya Doruk 6 Aralık 2018 at 18:54

    Yazın yine harika ama herkesten farklı benim notum şu; ‘yazma’ diyen yanını hiç dinlememen dileğiyle 🙂 seni okumayı seviyoruz <3

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 20:39

      Fulyacım siz beni seviyorsunuz. Hayat sevgiyle güzel. Sizi çok seviyorum canım benim. Sen ve Ben sayesinde sizlere ulaşıyorum. Ne mutlu bana, sana, vesile olana. Teşekkürler herkese.

  • Yanıtla Kızının Anne Yarısı Zatiye Yılmaz 6 Aralık 2018 at 19:30

    Sevgili Nurcan her insan çok değerlidir tıpkı senin gibi. Kendini anlatman apayrı bir değer ve cesarettir ki herkes bunu başaramaz. Ki kaldı senin gibi kelimeleri bazı kişilerin kalbine öyle güzel dökülüyor. Sakin vazgeçme. Senin yazıların eminim ki insanlar okudukça (bak benim gibi düşünceleri olanlar da varmış) dedirtecektir bazı yüreklere ve umut olucaktır. Sakın kalemini kırma ve bu yazdıklarımı sevgili Ada’ya da oku. Seni çok seviyorum ❤

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 20:44

      Okurum elbet. Güzel kızımın anne yarısı olarak sen ne dersen onu yaparım. Gerçekten anlaşılmak çok kıymetli bir duygu ve biz bunun tadına yıllardır karşılıklı olarak vardık. Kendinde beni bulan herkes bende kendini bulur. Seni çok seviyorum.🙏💐

  • Yanıtla Didem Elif 6 Aralık 2018 at 20:02

    Sevgili Nurcan ben de dört yıl önce elimi kırmıştım. İnsanın gerçekten kanadı kırılıyor. Ben gerçi sol elimi kırmıştım ama kendimi bildim bileli sol elimle de yazarım sırf spor olsun diye. Sonunu engele bağlaman da çok hoş olmuş. Anlatımlarında çok güzel ifadeler var. Özellikle benim bayıldığım türden detaylar. Fakat benim okuma akışımı zorlaşlaştıran bir şey var. İki üç haftadır hissettiğim bir şey bu. Güzel bir kadının aşırı makyaja ihtiyacı yoktur. Yazım dilin biraz daha sadeleştiğinde müthiş yazılar geleceği belli. Hayata senin merceğinden bakmak güzel. Sevgilerimle

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 21:06

      Çok teşekkür ederim. Gözlerim ve yüreğim senim yorumlarını arıyordu. Ah be güzel insan bazı şeyler elimde değil. Zaten ben de yazar değilim. Oldum olası yazarım ama dilim ağdalıdır. Kimine keyif verirken kimi için yazıyı bozuyor. Çok haklısınız ama kendime makyaj yapmayı sevmeyen ben yazılarıma çok güvenmiyorumdur belki de. Allayıp, pullayıp gelin etme telaşı ondan. Sizi seviyorum. Çok teşekkür ederim. Sevgi ve saygılarımla 💐

      • Yanıtla Didem Elif 7 Aralık 2018 at 10:05

        Ben de bir otorite değilim sonuçta. Sadece hissiyatımı paylaşmak istedim sana katkısı olacağına inanarak. Dediğim gibi bazı detaylar var acayip güzel. Sevgilerimle…

        • Yanıtla Didem Elif 7 Aralık 2018 at 10:06

          Bu arada bu kadar sevilmeniz (yorumları ve okunma oranlarınızı kastadiyorum) ne kadar güzel.
           
          Sevgiyle izliyorum.

        • Yanıtla Nurcan Doğan 7 Aralık 2018 at 23:35

          Benim gözümde değer verdiğim herkes otoritedir ve ben, sevdiklerimin sözlerine çok değer veririm.
           
          Siz öyle yazınca sizin gözünüzle defa defa daha okudum yazdıklarımı ama dediğim gibi benim bazı satırlarımı ben yazmıyorum. Bazı satırlar var olmak için beni kullanıyor. Evet evet deliyim. Akli bir çok şeyi unutmak istiyorum. Yorumunuz her şekilde başıma taç edildi merak etmeyin. Kıymetinizi bana kalemim fısıldadı geris boş laf.
           
          Sevgilerimle…

  • Yanıtla Sevil Çobanoğlu 6 Aralık 2018 at 20:27

    Canım yazıların bana terapi oluyor. Perşembeyi iple çekiyorum. Emeğine sağlık ablacım 🤗

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 21:01

      Sevil Ablam sana terapi olacaksa eğer ben yüz sayfa yazarım. Lütfen iyi ol, mutlu ol, sağlıklı ol. Seni Sevgiyle kucaklıyorum.

  • Yanıtla Mustafa Sevim 6 Aralık 2018 at 23:28

    Bir zamanlar kız arkadaşım benden ayrılmak istediğini söyledi. “Neden” diye sordum. “Hayatta siyah ve beyazdan başka şeyler de var,” dedi. “Nasıl yani” diye sordum. “Griler de var hayatta” dedi.
     
    Aradan yıllar, yollar geçti ve grinin ne olduğunu öğrendim. Sağ el ile sol el arasında kalan insan gride yaşıyordu. Dante’nin Araf’ı birçok insanın hayatını anlatıyordu belki de.
     
    “Yalnızlık çağının kaybeden çocukları, Yalnızlığın o simsiyah ellerinde, Yalandan ninnileriyle büyütüyor bizi”
     
    diyor ya şarkıda Cem Adrian, işte öyle bu çocuklar yalnızlıktan, griden ve araftan geliyor…
     
    Kalemi elinde tutan el bazen defterin üzerinde dans edercesine gezinmesini isterken, bir anda boğazına dayalı bir halde bırakabiliyor seni…
     
    Ben ne anlatacaktım ya…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 23:44

      İşte beklediğim yorum. Anlatırken ne anlatacağım diye bitirmek falan bunlar hep yazının şahane dansı. Sizde de var biliyorum. Sizi okumayı çok seviyorum. Hatta o kadar konuştuk artık izninle sen deme hakkımı kulanmak istiyorum. Sen ve ben samimiyetle saatlerce konuşabilecek aynı toprağın insanlarıyız. Bu aynı değerlere sahip olmak demektir. Değerlisin demekten daha değerlidir. Seni ve güzel yaşamını tanımış olmaktan mutluluk duyuyorum. Yorumunu hep bekleyeceğim. Cihangir’e sevgiler. Allah’a emanet olun.

  • Yanıtla İmrangül 6 Aralık 2018 at 23:40

    “Bizim yerimiz, bizim sonumuz nerde?
    Yap iyilik at denize demişler.
    Doğruda söylemişler, bizler hep bunu bilir, bunu söyleriz.
    Bu sonsuz boşluğun içerisinde bir patika bulur ve gideriz.
    Umarım o patika huzura açılan pencerenin
    Yoludur
    Şükür ve Hamd yaradana
    O bildiğini iyi yapar
    Sonsuz hamd ve şükürler ona.”
    -Fikri Taşkolu

     
    Allah bize şükredelim diye kainatı hizmetimize sundu ve okuyun dedi, hem kalemle hem kalbimizle, insanın en çok tecrübeyle söyleyebilirim eşyayı ve kainatı okumasıyla öğreniyor. Kalp gözümüz ancak eşyaları, doğayı kainatı okuyabilirsek açılıyor, buna da basiret deniliyor, bir iki adım ileriyi görmek herkesin harcı değil. Allah kalp gözümüzle görmeyi öğretsin, öğretsin ki aramızdaki adaleti koruyalım ve sevgi merhameti yayalım.
     
    Çok güzel bir soru sormuşsun Nurcan, ben bir iş yaparken sürekli sorguluyorum acaba bir işi yaparken kime zarar, kime fayda veriyorum diye. İnsanın kendisini sorgulaması çok önemli olduğunu inanıyorum. Nitekim Allah bizlere akledenler diye hitap ediyor. Yazının faydalarını yarınlarda inşaallah alırsın, bak ben bile türkü sözlerine ilgi duyup araştırmaya başladım. Allah faydasız ilimden bizleri korusun. Allah herkese farklı farklı yetenek vermiş, senin yeteneğinde yazmakmış. O Allah ne güzel ki sana yazmayı öğretmiş sen de öğrenmişsin.
     
    Allah yolunu açık kalbine huzur ve merhameti versin. Hayırlı geceler diliyorum, yine uzun oldu ama ne yapayım benim de sohbet deyince keyfim bir hayli yerine geliyor 🤷🏽‍♀️

    • Yanıtla Nurcan Doğan 6 Aralık 2018 at 23:55

      Sevgili İmran seninle yeri geldi reçel konuştuk. Bizim sohbetimizin buraya sığması zaten mümkün değil. Ben her adımım faydalı mı diye sorarım. İnsanları kırmak, zarar vermek ve üzmek beni çok sıkar. Kötü hissetmek bile yakışmıyor bana. Ben senin Allah’a yakınlığını çok seviyorum. O yolda bulduğun huzuru senin gibi ayetlerle anlatamasam da inan bana çok iyi biliyorum. Allah’ın o huzuru nasip ettikleri bir daha o huzurdan eksik kalmak istemiyor. Yine harika yazmışsın. Gözlerim yorumunu hep arıyor. Geç geldin ama çok güzel geldin. Öpüyorum seni. Allah’a emanet ol. İyi ki varsın.

  • Yanıtla Filiz Çankaya 7 Aralık 2018 at 09:48

    Canım benim harika. O zaman çaresizliğini nasıl hissettiysem okurken de yine o ana döndüm. Her duyguyu seninle tekrar yasadım. Şarkılarda da, yazılarda da şu duygunun karşı tarafa geçmesi durumu benim için çok mühimdir kii sende de onu âlasıyla yaşıyorum. Allah eline, koluna bedenine, ruhuna, aklına sağlık versin bi’tanem. Sen benim hayattaki ilk arkadaşım, öğretmenim, dostum, canım ablamsın.:)

    • Yanıtla Nurcan Doğan 7 Aralık 2018 at 23:45

      Yaaaa ama o bahsettiğin her şey sensin. Hep yanımdasın. Kız kardeşi olmayanlar için hep üzüldüm. Neyi ayrı yaşadık ki. Bedenler farklı sadece, duygular hep aynı.

  • Yanıtla Onur Çankaya 7 Aralık 2018 at 10:40

    Yazmaktan vazgeçmemen dileğiyle…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 7 Aralık 2018 at 23:46

      Teşekkür ederim canım benim.

  • Yanıtla Ayşe Gülperi 10 Aralık 2018 at 16:18

    Nurcan Hanım,🌹🧿 sizi tanımakta geç kalmışım. Akıcı yazı dilinle birlikte sözlü anlatımın da aynı ahenkle beni mest ediyor. Yorumlara yazılanlara vediğin yanıtlar bile ayrı onlarca sütun olur okunası 🧿 Siz sakın vazgeçmeyin.
     
    Engelsiz, tüm güzellikliklerin paylaşıldığı dünyalara diyorum tüm kalbimle 🎶☘️🌈🌹
     
    İlk yorumum farklıydı, göndermeden silindi. Geciken bir özür yazısı oldu 🌈💙🙏🥰

    • Yanıtla Nurcan Doğan 10 Aralık 2018 at 17:39

      Ayşe Hanım, güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Hayat her insanın eline bir hüner tutuşturuyor. Bazen koca bir ömür o hüneri görünür kılamadan geçiyor. Benim yazma aşkım hünerim midir bilemem ama yazmayı yürekten gelen bir aşkla yapıyorum. İçimde bir yer var, ben sadece fareli köyün kavalcısı hislerimin peşinden o yere gidiyorum ve kelimeler orada yatıyor. Sırtıma alıp size getiriyorum.

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan