Kuş Tüyü

Burun Yaşı

15 Kasım 2018

Burun Yaşı

​Vitrin izleyen çocuklardık biz… Sahip olmak istediğimize uzun uzun göz gezdiren, sahip olmak istediğimizi önce seyreden, hayalinde canlandıran, hiç değilse Tanrı’nın hediyesi hayal gücünün verdiği güçle bir nebze isteğine kavuşan… Boşuna hayal gücü dememişler.

En Sevdiğim: Eski Ama Tozsuz Yıllar

​Yine eski yıllar ve geçmişten hafızama yüklenen karelerle suluyorum beynimin ve yüreğimin çiçeklerini. Geleceği, teknoloji yardımıyla tanıtılan o uçuk anlamlı uzay olasılıklarını, sevmiyorum. Ay’da, Mars ya da Jüpiter’de yaşamayı, ulaşım aracı ve mal edinmeyi düşünmüyorum, oralarda aşık olup hayat kurmayı, anne olmayı, bebek emzirmeyi de düşünemiyorum. Tanrı’nın bizi yaratmadığı yerde medenice belki yaşanır da insanca nasıl yaşanır bilemiyorum.

Eskiyim ben. Eski kafalı değilsem de eskiye hayran bir geçmiş aşığı… Hiç aklım almaz, insan neden geleceğe doğru eskir de geçmişe doğru eskimez? Niçin ömür yolunu geçmişe doğru yürümez, ömrünün son dediği yerle niçin geçmişte buluşmaz?

Tanrı öyle değil böyle istediği için elbet. Biz insanlar, Tanrı’ya ait olan zamanın “bu senin” denilen kısmını yaşayabiliyoruz ancak. Geçmişi sıklıkla ziyaret edenlerin mutsuz insanlar olduklarını okuduğumda çok şaşırmıştım. Nasıl oluyor da hayat Uzay’ı, Ay’ı ve başka gezegenleri düşünenleri mutlu, geçmişe doğru kulaç atanları mutsuz kılıyordu?

İnsanlar sanırım tesir edebileceği, yönetebileceğini seviyor ve geleceğe ilgi de o noktada başlıyordu. Zamanla birçok insanın “YENİ” hevesiyle geleceğin umuduna tutunduğunu fark ediyorum. Bilinmeyenin cazibesi kutu kutu hediye mi saklıyor yoksa biz insanoğluna? Yine de geleceğe aşık insanları da anlamak lazım elbet diyerek size kendi aşkımı yani geçmişi ballandırmaya devam ediyorum. Bacaklarımı koltuğa uzatmamla aklımın geçmişe kaçması bir oluyor.

Siz hiç sümüğünüzü kazağınızın koluna sildiniz mi?

​Size bir soru: Siz hiç sümüğünüzü kazağınızın koluna sildiniz mi? İğrenç miyim? Bence hayır. Burnun akmış, o an cebinde para yok, oldu diyelim ha deyince mendil alacak süpermarket de yok. Annem okula giderken ütülü mendiller sokuşturuyor cebime ama sokakta oynuyorum işte, annemin sokuşturduğu mendilim de yok.

​İsterseniz şimdi size kazağa sümük sürme seremonisinin nasıl yapıldığını anlatayım. Bir kere hava buz gibi soğuk kokuyor, e burun yani bu da soğuğu koklayınca bir tuhaf oluyor. Sanırım burun eskiden soğuğa aşıkmış o yüzden ne zaman soğuk koksa kendince ağlıyor işte. Biz o zaman burun akıyor sanıyoruz oysa onlar burun yaşları oluyor. Burnum soğuğun kokusunu içine çekmiş, nasıl hasretindeyse artık sevdiğinin önce direği sızlıyor sonra başlıyor burunca ağlamaya. Tam da sırası, oyunun en cavcavlı yerinde, soğuğa rağmen tepişmenin teri üstümüzde, eve mi gidilir şimdi? Asla! Hal böyle olunca göz, buruna ağlayacak yer arıyor. “Hayır, oraya değil!” dememe kalmadan el çabukluğu marifet bir güzel siliyorum burnumu kazağımın koluna. Sonra tamamen içgüdüsel bir tavırla, hemen o anda bir utanç kaplıyor içimi ve ayıbımı bir kat kıvırıp devam ediyorum oyuna.

​​İnsan ayıbını katlayıp kıvırınca yok olmuyor ayıplar sadece gözden uzakta kalıyor bir an, başka bir zaman mutlaka karşına çıkmak üzere saklanıyor. Kazağı yıkamak için eline alan annen görmese ne iyi ama ya görürse…

​Annem hep gördü ama hiç yüzlemedi. Ayıplara, kusurlara bakmamayı da bana annem öğretti. Hem burun yaşının gözyaşından bir farkı olmamalı, ayrım yapılmamalıydı. Şimdilerde gözler farklı bakıyor her şeye. İnsan evladı ilk vazifesinin sevmek ve güzelleştirmek olduğunu unutuyor. Hiç bilmeden gözüyle ilk arayıp bulduğunu çoğaltıyor, bu yüzden yeryüzü aşkın yüzü değil, hata ayıp ve kusurların yüzü oluyor.

Tekrar kapatıyorum gözlerimi. Soğuğa rağmen oynanan oyun bitmiş eve dönüyorum. Yol üzerindeki mahallenin tek kırtasiyesinin önündeyim. Mıknatıslı kapakları olan kalem kutuları vardı bilir misiniz? Hani şu silgisinin bile ayrı bir gözünün olduğu efsane güzellikte olanlardan. Kutu üzerine öyle güzel bir resim koymuşlar ki, iki tane kız, bir civciv. Fakat bir tuhaflık var, kızların boyu neredeyse civcivle aynı. Hangisi cüce hangisi dev bilemiyorum. Bazen tek bir kareye bakarak yorum yapmak, tek bir an üzerinden yargıda bulunmak hata getirir insana diyorum. Hayat boyu kullanacağım bu gerçekle ilk defa o gün orada karşılaşıyorum. O resimde kim dev, kim cüce hiç bilemiyorum…

Kırtasiyenin içerisi insan dolu. Okullar açılalı iki aydan fazla olmasına rağmen özgür ruhlu kasımın pastırma kuruttuğu sıcaklardan çok, soğuk olmayı tercih ettiği buz kokan bir gündeyiz. Kırtasiye vitrini önünde duran ben… Benim gözüm kızlı, civcivli, manzaralı kalemliği izlerken yaşıtım bir erkek çocuğunun aynı model kalemliğin üzerinde motor resmi bulunan, kareli fonlu olanına baktığını görüyorum. Aman Allah’ım olamaz! Az önce şeker yediği bulamaç gibi ellerini yapıştırmış cama. Neredeyse iteklemekten camı kıracak isteğine dokunabilmek için. Ve o gün, orada, o yaşta anlıyorum erkek ve kadının ilk önemli farkını.

Erkek Düşmanı Değilim Ama

Neden bilmem kadın kısmı hep isteklerinde daha naif, daha içsel gelir bana. Severken bozan erkek profilinin aksine daha bir sabır gösterir sanki isteklerine. Yıllar içerisinde bu görüşüm hiç değişmeyecek çünkü arabada dinlediği müziği sevdiği kıza dinleteceğim diye tüm mahalleye dinleten, aşık olduğu kızın adını sarhoşlukla bağıran, var gücünü elde etmek için kullanan erkekler göreceğim. Heveslerini mi daha çok seviyorlar yoksa kadınları mı?

Bunları büyüyünce konuşuruz. Biz kalem kutusunun güzelliğini kırtasiye vitrininden seyrettiğim çocukluk yıllarıma geri dönelim. Kalemlik orada, alacak cüretimiz olsa dalacağız içeri değil mi ya… Olsun o kadar uzun baktım ki… Hem önce hangi göze ne koyarım onu düşüneyim, vakti gelince beraber okula gideriz elbet. Benim olan benimdir, kaçmaz bir yere. “Ben onu isterken, o beni beklemeyi bilmeli!” diye düşünüyorum ve aşka dair ilk öğretiler düşüyor yüreğime, sevdalı ilk adımlara fikren tutunuş bir kalemliğe duyulan hasretle başlıyor.

​Tadını Çıkarmak

Çocukken çok daha anlamını vererek kullandığımız bir sözdür bence tadını çıkarmak. Şimdilerde tadını çıkaracağım diye canını çıkarır oldu insanlar her şeyin.

Tüm dünya isteklerimize boyun eğsin derken: zincirli, kamçılı, esaret bekleyen bir istek olmuyor mu bu? Oysa tüm dünya hayallerine çiçekler sersin, nasibin kadar topla yaşam yolunun sana sunduğu güzellikleri! Daha güzel değil mi öylesi?

İsteklerimizi nasıl istediğimizin de önemi vardır. Nasıl elde ettiğimiz… Elde ettiğimizi elimizde oldukça daha çok sevdiğimiz zaman daha güzel bir insan oluruz. Canını değil tadını çıkarmanın hassas dolaşımlarında, canını değil tadını çıkardığımız yerde… Bazen bir kazak, bazen kalemlik, bazen de ev araba ya da bir iş ama söz konusu istenen hele ki insansa, en çok onda, orada o kadın ya da adamda, o sevdada uzun kaldığımız yerde, bu günkü yazının tadı damağında kalanlarla, haftaya tadına varmak üzere tekrar buluşmak dileğiyle…

Nurcan Doğan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

53 YORUMLAR

  • Yanıtla Çiğdem Gümürdü 15 Kasım 2018 at 07:35

    Günaydın. Sabah 07:02’de mailime düşen Nurcan Doğan yazısı yayınlandı, haberi ile heyecanla açtım yazını. Beni çocukluk yıllarıma götürdün. İfadeler o kadar sevgi dolu ve masum ki gözlerim doldu. Bu yazından bi çok cümleyi bir kez okumakla hafımzama kazıdım bile. Sen ve Ben teşekkür ediyorum size. Çok kıymetli, belki de geleceğin kitap yazarını ağırlıyorsunuz köşenizde. Emeğine, sana bu güzel cümleleri biraraya getirten yüreğine sağlık. Yolun başarı yolu olsun. Yüreği güzel Nurcan…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 14:59

      Merhaba Çiğdem. O kadar özel bir insansın ki yazımın yayımlandığını senden duydum. Bana olan ilgin, inancın ve sevgin sayesinde kalemim mutlu oluyor ve mutlu olunca güzel şeyler yazıyor. İyi ki varsın. İlk yorum hep senden ne mutlu bana.

      • Yanıtla Mustafa Sevim 15 Kasım 2018 at 23:42

        Kaleminize sağlık… Ceketimin iç tarafına silerdim burnumu. Annem de eve gelince basardı fırçayı. Sanki mendilim var da ben silmiyorum. Yoktu işte yok.
         
        Geçmişin tozlu raflarında gezinmek, şimdiden daha ilgi çekici geliyor bana. Geçen gün kardeşimle çocukluğumuzu konuşup mutlu olduk mesela… Anneannem ile de hep geçmişten konuşuruz, orada yaşar, ağlarız, güleriz. Geçmiş iyi gelir insana bazen… Bazen de gözyaşı olur.
         
        Erkeklerin dünyasında kadının idealarının çok uzağında hareketlerin saplantı haline geldiği yaşam tarzını görüyoruz çoğu zaman. Kadın ve erkek ayrımı da en belirgin burada gösteriyor kendini. Bilinçli erkeklik mümkün mü emin değilim…

        • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 23:59

          Değerli Mustafa Sevim, sizinle geçmişin ortak paydasında buluşabilmek beni çok mutlu etti. Geçmişe ve yaşama ilişkin ortak damak zevkleri olan insanların birbirlerini bulması çok keyifli. Sevgi ve saygılarımla …

  • Yanıtla Faika Tunca 15 Kasım 2018 at 08:33

    Günaydın Nurcan’ım ne güzel bi yazıydı, nasıl sonuna geldim bi çırpıda, ben hala devamını okumak için yukarı kaydırırken aaaa bitmiş yazının sonuna gelmişim. Hani sinemaya gidince filmin sonunda “The End” yazınca aaa bittii dersin ya işte öyle. Ne yapalım perşembeyi bekleyelim.
     
    Sevgi dolu yüreğine sağlık

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 15:02

      Faika Ablam benim. Sırf senin için yazıyorum 😉 Senin güzel yorumların, beni sıcacık duygularla sarıyor. Sevgi ve saygılarımla öpüyorum.

  • Yanıtla Ayşe Dikmen 15 Kasım 2018 at 09:06

    Günaydınlar Nurcan Hanım, benim günüm sizin yazınızla aydı 😂 Hani siz bize yorumlarınızı bekliyorum demiştiniz ya inanın her satırına ayrı bi yorumum olur ama sizin yazınızdan daha uzun olabilir 🤣
     
    Sadece geçmişe olan ozleminiz konusunda aynı düşüncedeyiz diyebilirim. Fakat geçmişi çok anan, geçmişini özleyen insanların su anki durumlarından memnun olmadıkları için geçmişi ozlediklerine dair bi şeyler duyduğumda kendimi sorgulama gereği duymuştum… Bize hep anı yaşamamız, anın tadını çıkarmamız gerektiği telkin edildi… Bir arkadaşım “Ben geçmişi düşünüp ozlemektense, geleceği düşünüp heyecanlanıyorum,” demişti. “Çünkü nasıl olsa geçmişimi biliyorum, asıl gelecek bana ne getirecek onu merak ediyorum” diye devam etmişti…
     
    Ben de “Hayatın bir film, sen seyretmedigin kısmını merak ediyorsun herhalde” demiştim, sonra da “Yalnız filmin sonunu ben biliyorum; başroldeki kız ölüyor” demiştim. Biz de gülmüştük ağlanacak halimize…
     
    Velhasıl hayatımız film, kendi filmimizin başrol oyuncusu da biziz. Rabbim hepimize izlediğimizde utanmayacağımız, her sahnesi diğerinden güzel hayatlar nasip etsin. Nasıl olsa bir gün gelecek de “geçmiş” olacak.
     
    Sevgiyle kalın

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 15:07

      Sevgili Ayşe Dikmen ne güzel yazmışsınız. Sizinle her konuda yorumlaşmak benim açımdan çok kıymetli. Geçmiş tarihtir. Geçmişi bilmekten daha güzeli seveceğimiz bir geçmiş bırakabilmektir çünkü gelecek geçmişin omuzlarında yükselir. Sevgilerimle

      • Yanıtla Dila Ölkentay 20 Kasım 2018 at 22:13

        Sevgili Nurcan Doğan,
         
        Herhalde defalarca okudum ve defalarca yüreğini okumak istiyorum.
         
        İyi ki varsın.. iyi ki..

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 15 Kasım 2018 at 11:10

    Tadı damağımda, aldı götürdü beni ✨✨✨

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 15:10

      Sevgili Ilgın Cenkçiler kıymetli yorumunuzun tadı damağımda kaldı. 💐🙏

  • Yanıtla Sibel Özeren 15 Kasım 2018 at 12:20

    Burnu beyninden daha duygusal biri olarak ‘bu günkü yazının tadı damağında kalanlar’ kulübüne üyelik talebinde bulunmak isterim naçizane.. Haftaya perşembe randevum var artık.. Çok keyifli bir yazıdan geriye kalan, tatlı bir gülümseme oldu yüzümde. Teşekkürler, sevgiler…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 15:15

      Sibel hanım yazdıklarınızı okuyunca burnumun direği sızladı. Burun yaşı, gözyaşı ne varsa artık özgür. Yorumunuzu dönüp tekrar tekrar okuyacağım. Teşekkür ederim. Saygı ve sevgilerimle. Haftaya sabırsızlıkla ben sizi bekliyor olacağım.😘

  • Yanıtla Erol Ergül 15 Kasım 2018 at 12:37

    Biz “okur”uz. Varsın tadı damağımızda kalsın. Haftaya gelecek yazıyı da beklemeyiz üstelik. Aniden karşımıza çıkıversin. Beklenmedik anda, beklenmedik yaraların sargısı olur belki ya da türlü sevince tek bir ortak. Siz yazmaya devam edin. Damakta kalacak bir tat var ise o da sizin damağınızda kalacak “yazma heyecanın tadı” olsun. Siz hayatı böyle güzel okudukça okurlarınız çoğalacak ve sizin gözünüzden okunacak dünya…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 15:17

      Erol Ergül keyifle okudum yorumunuzu. Güzel dilek ve duygularınız için teşekkür ederim. Sevgi ve saygılarımla …

  • Yanıtla Nedim Birol Yürüten 15 Kasım 2018 at 13:07

    Yine nefis bir yazı ve güzel saptamalar. Hele hele, erkekler olarak sevgimizi göstermek ile kendimizi göstermeyi karıştırmamızı ne güzel anlatmışsınız. Daha önceki bir yorumun aksine, bunu bir “geçmişe özlem” yazısı olarak görmüyorum. Daha çok, “dün de elimdeki ile mutluydum, bundan sonra da önüme ne çıkarsa razıyım” duygusunu aldım. Hep böyle devam edin, pupa yelken…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 15:21

      Nedim Bey, sizin yazdıklarınızı okurken rüzgar bile müzik olup doluyor kulağıma. En ciddi konuları en tatlı biçimiyle konuşma becerinize hayranım. Sevgilerimle …

  • Yanıtla Ayse Dikmen 15 Kasım 2018 at 14:07

    Nurcan Hanımcım yorumum yanlış anlaşılmaya müsait olduğu için açıklama gereği duydum. Cümlemin başlangıcını “Yalnızca geçmişe olan özleminiz konusunda yorum yapabilirim” olarak değiştiriyorum, eğer bi yanlış anlama varsa da özür diliyorum 😄

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 15:18

      Ayşe Dikmen sizi seviyorum.

  • Yanıtla Esat Öğütveren 15 Kasım 2018 at 14:22

    Kaç kişinin kaç ayrı dünyasına, hatırasına dokunacak bu güzel yazı kimbilir? İlk hissettiğim senin kalpten yazdığın olmuştu Instagram’da bir yorumunu okuyunca. Ve haklılığım her perşembe ispat olacak bu köşede. Biyografin bile dogum yılında yaşadığım şeyleri hatırlattı bana bugün, acı tatlı geçmişe gidebilmek, hatırlayabilmek de güzel.

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 15:24

      Esat bey siz yorum yaptığınız zaman ben kendimi güçlü hissediyorum. Ne tuhaf değil mi. Kelimeleriniz bana kanat takıyor. Uçacak kadar inanılmak… Teşekkür ederim. Sevgi ve saygılarımla.

  • Yanıtla AhmetYonca 15 Kasım 2018 at 14:53

    Geçmişle ve Çocuklukla ne kadar içli dışlıyımdır bilirsin. Beni durmadan burnumu silmekten taş gibi katı kesilen ceketlerime götürdüğün için teşekkür ederim. Unuttuğumuz şey geçmiş değil, hatırlatılmayan anılar. Hatırlattığın için teşekkür ederim

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 15:27

      Ahmet Yonca siz gibi insanlar oldukça dünya daha güzel bir yer olacak. Anıların unutulmazlığının keyiflerini beraberce konuşabilmek dileğiyle. Sevgilerimle…

  • Yanıtla Serkan Özmen 15 Kasım 2018 at 17:29

    Nurcan o kadar güzel bir yazı olmus ki arkadaşım ınsanların hissiyatları bu kadar guzel kaleme alınır, tebrik ediyorum. Yazılarının devamını bekliyoruz.

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 18:17

      Sevgili Serkan Özmen en sıkı takipçim olduğunu biliyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. Kıymet vermen çok hoş. 🙏💐

  • Yanıtla Ümit Boduroğlu 15 Kasım 2018 at 19:06

    Sevgili Nurcan yazını keyifle okudum yine. Doğal ve samimi ifadelerin insanın içini ısıtıyor. İyi ki varsın canım, sevgiyle kal… 🙏💞🤗

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 21:37

      Sevgili Ümit yazdıklarımı seviyor olman beni mutlu ediyor çünkü senin gözlerinin güzel dediğini, yüreğinle seslendirdiğini biliyorum.
       
      Sevgi ve saygılarımla…

  • Yanıtla Selin Satılmış 15 Kasım 2018 at 19:44

    Çok beğendim Nurcan Teyze, ellerine sağlık. Çok güzel olmuş 💕💕

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 23:39

      Selin, güzel kızım benim. Sen çok güzel bir çocuksun. Hisleri güzel , kendi güzel kızım. Çok memnun oldum bir tanem. Seni çok seviyorum.

  • Yanıtla Kızının Anne Yarısı | Zatiye Yılmaz 15 Kasım 2018 at 20:03

    Gün içerisinde yazını okumaya çalıştım ve ilki kadar heyecanla okudum. Geçmişi bir masal anlatır gibi anlatmışsın. Masal tadında yazılarını sabırsızlıkla her perşembe bekleyeceğim ❤

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 23:42

      Canım ablam benim. Fırsat bulup okuman çok kıymetli hele yorum yazman … İyi ki seni tanımışım. Buralar seninle güzelleşti. Seni çok seviyorum.

  • Yanıtla İmrangül 15 Kasım 2018 at 21:02

    Merhaba Nurcan, yazılarında bir çok mesaj var, söylenecek çok da söz yok, ben birilerinin yüzüne güzel sözler söyleyemiyorum, çünkü övgü sadece Allah’a ait olduğu için, ben öyle inanmışım, ama şundan emin olabilirsin ben yürektekini aldım sen de benimkini almışındır inşallah. Yazıların önce kendine ve etrafındaki insanlara aydınlık olur inşallah…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 23:46

      Sevgili İmrangül yorum hanesine ne yazdığının hiçbir önemi olmadığını sen zaten çok güzel ifade etmişsin. Tanrı’nın övgüsünü hak edebilmek dileğiyle insanlığımızın taçlandığı yerde buluşuruz inşallah … Seni seviyorum.

  • Yanıtla Özlem Kahraman 15 Kasım 2018 at 22:10

    Öğlen fırsat bulup okuyamamıştım. Anca çocukları uyutunca…
     
    Güzel, okunası bir yazı olmuş. Elinize yüreğinize sağlık. Benim gibi; artık bir çok kelimeyi kullanmayan, unutan, kelime dağarcığı gittikçe azalan biri için ne güzel, ne hayran olunası bir yazı. Okuduktan sonra, acaba ben mi duygusuzum, ruhsuzum diye geçirdim aklımdan. 😆
     
    Daha nice güzel yazılarınız olsun da biz de okuyalım inşallah…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 23:48

      Sevgili Özlem Kahraman biz sizinle duygularda buluştuğumuza göre duygusuz olmanız mümkün değil. Zahmetlenip yorum yazan elleriniz dert görmesin. Sevgilerimle…

  • Yanıtla Arzu Şener 15 Kasım 2018 at 23:23

    Canım Nurcanım, çocukluğumun idolü arkama dönüp baktığımda o kadar güzel anıları biriktirdik ki güzel bir hatıra defteri oluşturdu o yıllar bizler için. Yazını okurken adeta kendimi aradım heyecanla çünkü beraber büyüdük. Çok kıskandırdık birbirimizi; hatırla işte, sen nerede doğdun meselesi 😂😂 Çoçukluğunda da en az bu kadar güzel yazılar yazardın ve herkese de okumaz, sana özel olana okurdun. Ne mutlu ki bu cevheri ilk bilenlerdenim o zaman da hayranlıkla dinlerdim yazılarını.
     
    Eemeğine, yüregine sağlık canım arkadaşım. Bence çoktan hak ettiğin bir yere gelmişsin. Takipçinim, sevgiyle kal, canım benim.

  • Yanıtla Nurcan Doğan 15 Kasım 2018 at 23:50

    Arzu, çocukluğumun güzel Arzu’su. İçerisinde Özgüler apartmanının olduğu düğünlü dernekli bir yazı yazdım. Sanırım onu okurken çok güleceksin. Seni çok seviyorum sevgili çocukluğum.

    • Yanıtla Arzu Şener 16 Kasım 2018 at 16:10

      Ne zaman yayınlacak mutlaka at tarihini 😂

  • Yanıtla Onur Çankaya 16 Kasım 2018 at 00:41

    Güzel olmış, kalemine sağlık…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 16 Kasım 2018 at 00:50

      Teşekkür ederim canım. Senin kahverengi bir kazağın vardı. Onu hiç unutmam.

  • Yanıtla Ayşe K. 16 Kasım 2018 at 01:01

    O kadar mutluyum ki seni tanıdığıma (tanıdığıma diyorum çünkü son derece yalın, sade, arı yazıyorsun. Apaçıksın kimsenin olmadığı olamadığı kadar) uzun süredir o çok sevdiğim ama bir türlü başlayamadığım okuma isteğimi geri verdin bana ve geçmiş, kişi Alzheimer olup her şeyi unuttuğunda bile en iyi hatırlayabildiği bir şey ise, bu bile önemini değerini anlamaya yeter, öyle değil mi? Üstelik benim de en keyif aldığım anlardan biridir birilerinin geçmişindeki herhangi bir hikayesini dinlemek.Bu tanışma olur, barışma olur, okul yılları olur, olur da olur… Ben de seni ve kalemini seviyorum. Ellerine sağlık, sevgilerimle (paylaşmamızda sakınca yok anladığım kadarıyla?)

    • Yanıtla Nurcan Doğan 16 Kasım 2018 at 07:41

      Sevgili Ayşe, hayatın tozlu sayfaları değildir geçmiş. Hele ki hatıramızda kalan geçmiş öyle biricik ve pırıl pırıl bekler ki bizi hatırlanmak üzere… Oralarda, o zamanlarda buluşup sevebildiğin ne varsa anı diye kazınınca akla, bir daha hiç unutulmaz. En güzeli de nedir biliyor musunuz, geçmiş anlatıldıkça döner dolaşır sizin gibi insanlar takar koluna ve daha da güzelleşir. Çok teşekkür ederim kıymetli varlığınız için. Sevgilerimle …

  • Yanıtla Oya Güren 16 Kasım 2018 at 01:21

    Ben de silerdim. Bir şeye çok içerlenip, tek başıma ağladığımda, peçete aramakla bölmek istemeyip, tadını çıkara çıkara ağlayarak, bu yaşımda hala siliyorum 🙂 çok güzel olmuş. Duygularına sağlık 👏👏

    • Yanıtla Nurcan Doğan 16 Kasım 2018 at 08:18

      Hay Allah canım ya, Nurcan Ablan ne güne duruyordu acaba? Senin sümüğünü silmeyecekse niye gelmiş dünyaya? Niye abla olmuş? Güzel Oya’m seni çok seviyorum.

      • Yanıtla Oya Güren 16 Kasım 2018 at 13:04

        Ben de seni çok seviyorum canım ablam ❤️

  • Yanıtla Mediha Kızılkanat 16 Kasım 2018 at 04:30

    Muhteşem yazın beni çocukluğuma götürdü ve yüzümde tatlı bir gülümseme olduğunu farkettim. Eskiye gitmek sayende, o keyfi yaşamak ne güzel… Sen yaz, hep yaz…

    • Yanıtla Nurcan Doğan 16 Kasım 2018 at 08:21

      Sevgili Mediha yüreklendiren güzel sözlerin için çok teşekkür ederim. Hep yazmak olmaz , en kısa zamanda karşılıklı sohbet dileğiyle …

  • Yanıtla Derya Uzel 16 Kasım 2018 at 11:11

    Nurcan Hanım gülümsemeyi unuttuğumuz bu günlerde bizi geçmişin masumiyetiyle ısıttığınız için sonsuz teşekkürler 🙏🏻

    • Yanıtla Nurcan Doğan 16 Kasım 2018 at 22:37

      Sevgili Derya asıl ben teşekkür ederim.💐🙏

  • Yanıtla Şule Özbayram 16 Kasım 2018 at 14:05

    İçtiğim kahveden daha çok yazınızın tadı damağımda kaldı Nurcan Hanım ♥

    • Yanıtla Nurcan Doğan 16 Kasım 2018 at 22:39

      Şule hanım kahvenize eşlik edebildiğim için çok mutluyum. ,💐

  • Yanıtla Hülya Özkılıç 21 Kasım 2018 at 11:07

    Nurcanım
    Bayııldımmm. Beni eski günlerime götürdün. Çocuklarımıza anlattığımız ama onların bir türlü kafasında oturttamadığı, bazen güldükleri, bazen surat buruşturdukları, bazen de sorulara boğdukları günler… Ancak yaşıtlarımızla aynı duyguyu paylaştığımız…
     
    Emeğine gönlüne kalemine sağlık!
    Sen ve Ben’e ayrıca seni bizlerle buluşturduğu için çok teşekkürler.

    • Yanıtla Nurcan Doğan 21 Kasım 2018 at 14:03

      Hülya’m, adı gibi güzel arkadaşım güzel düşüncelerin benim için çok değerli. Bizler aynı yılların insanlarıyız ve birbirimizle dostluğu tercih ettiğimize göre zaten belli ki çokça var benzer yanımız. Bursa’nın bana kattığı iyikiler arasında yerin büyük. Seni seviyorum. Güzel kızlarını da öpüyorum.

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan