Ay Işığı Yolcusu

İyinin ve Kötünün Ötesi

18 Aralık 2018

İyinin ve Kötünün Ötesi

Ne var orada, iyinin ve kötünün ötesinde? Sanki Nietzsche’nin bir kitabının adı gibi değil mi? Yokluğa erip, orada, Sartre’ın deyimiyle, “var oluşmak” kendi uğraşıyla, yolda. Her yol aydınlanmaya çıkıyor ya, ille buradan da var bir çıkar yol aydınlanmaya.

Ama hayır, bu ayrı bir yan yol belki, ya da aydınlanmanın ilk büyük nefesi. Soluk soluğa bırakır bizi, yol bireylerini, “iyinin ve kötünün ötesi”.

Her yer karanlık

Öyle mi gerçekten? Her yer karanlık mı? Palahniuk (Yazar, Yeraltı Edebiyatı, okuyun bence) gibi duymaya başlasam da yer yer kendimi, kaçınılmaza ulaştırıyor yolun bu denli “açık” olan görünmezliği. Palahniuk romanlarında toplumsal varoluşma biçemini irdeliyor, evet, eninde sonunda oradan çıkıyor gidişi birey birey adımların. Ama orada mı başlıyor peki? Bence kesinlikle hayır. Küçük su kaynakları, daha çıkmadan toprağından kirletiliyor masumiyeti; her biri tek tek, hem ayrı ayrı, hem de topluca. İnanılmaz bir sistem, iyilik adına yapılan bu kötülüklerin gıdası ne acaba? Bunu öğrenmeli sanırım önce.

Bize, bireylere, en büyük kötülüğü en başta bizi sevgiye boğanlar yapıyor; onlar iyi ve kötüyü biliyor, tanrısal bir kaynakmışlarcasına biliyor, tapınılası biçimde biliyor. Daha toprağımızdan çıkmadan, fışkıramadan bizi buluyor bu tanrısallık; fakat yine de ışığa boğuluyoruz doğunca, rengi insan tanımlarının ötesinde, gerçek aydınlanmanın umudu ve sözcüklerin ötesindeki doğasıyla başlıyoruz çoğunlukla.

Izdırap

Ah o sevgi, ah o ızdırap!…

Hayır sevginin gerçekliğini sorgulamıyorum, ya da insanların iyi veya kötü oluşlarındaki köksel itkiyi.

Benim sorguladığım, sorduğum, yalıttığım çekirdek, öz, iyinin ve kötünün ötesi. İyinin ve kötünün ötesi, nasıl bir ülke, nasıl bir doğası var ki bunca açıklıkta görülmez olmuş, varoluş düşlerine gömülmüş, kurtarıcılar, hayali kahramanlar, en yakınlarımız, ekranlarda gördüklerimiz, birlikte yaşadıklarımız, yanında “büyüdüklerimiz” sevgileriyle nasıl bir ağ örmüşlerdir bize? Bu yalnızca başlangıç, yalnızca ilk örtü algımızın üzerindeki. Toprağımızdan çıkar ve iyice kirleniriz zamanla an ve an. Kirlendikçe daha yoğun bir sevgiye boğuluruz, üst üste örtüler, örtüler, örtüler…

Peki, gerçeklikle karşılaştığımızda gördüğümüz nedir bizim?

Gerçeklikle karşılaştığımızda varoluşsallığın temelindeki hiçsel noktaya ulaşabilecek miyiz ki, var oluşalım kendi adımlarımızla?

Ötesinde ne var?

İyinin ve kötünün ötesi; ne var ötesinde bu örülü ağın? Nasıl bir ülke, nasıl bir “apaçıklık” var ki görülmez olmuş algılarımızda? İyinin ve kötünün ötesindeki, sahte örtülerin altındaki çıplak gerçeklik o denli ortada ki; sahtekarlık ve masumiyet!…

Atakan Balcı

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

8 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 18 Aralık 2018 at 15:38

    Anladığım kadarıyla olguları iyi ve kötü kavramlarından bağımsız ele almak istiyorsun. İnsanların yüzyıllar boyunca kurguladığı ahlaksal kabullerin ötesinde, salt kendi varoluşlarıyla. Ama senin de belirttiğin gibi algımız bu kadar kirlenmişken, bunu yapmak mümkün mü?
     
    Hepimizin, kabullerden oluşturduğu örtülerin altından dünyaya baktığı fikrine katılıyorum. Çok azımızda örtüyü kaldırıp, gerçeğe bakma cesareti mevcut.
     
    “Örtü var,” diyene bile katlanamıyoruz. Aslında oldukça provakatif bir yazı yazmışsın fakat felsefi dilin içine öyle bir gömmüşsün ki dün, Ahmet’in yazısıyla rahatsız ettiği, birçok insanının radarına bile girmeyeceksin 😉

  • Yanıtla Ahmet Yonca 18 Aralık 2018 at 16:28

    Hocam bu işi biliyorsun 🙂
     
    Soru sormaya dayalı üslubunla insanlara; “ben şimdi nerede, ne yapıyorum” diye düşündürdüğün yazılarını zevkle okuyorum.
     
    İyi ki aramızdasın 👨‍🍳

  • Yanıtla Atakan Bakcı 18 Aralık 2018 at 17:16

    Teşekkürler her şeyden önce! Kirlilik çok yoğun ve dayanılmaz; özellikle gerçek cesaret sahipleri için. Hele ki görüp çok şey yapamıyor olmak daha da zor. Doğa kaçınılmazı gerçekleştirecek…

  • Yanıtla Atakan Balcı 18 Aralık 2018 at 21:27

    Teşekkür ederim yorumlar için. Didem, konuyu bayağı iyi özetlemişsin. 😊

  • Yanıtla Ece Ecemiş 19 Aralık 2018 at 17:19

    Yine sorgulamaya iten harika bir yazı olmuş kaleminize sağlık ..!

    • Yanıtla Atakan Balcı 20 Aralık 2018 at 17:33

      Teşekkür ederim, ışıkla kalın.

  • Yanıtla Ayşe Dikmen 20 Aralık 2018 at 09:03

    Atakan Bey; geçen haftaki yazınızı da okuyup yorum yapmıştım kendimce, bu haftaki yazınız da o yazınızın devamı mahiyetinde…
     
    Bana çok ilginç gelen bi’ tarzınız var. Okurlarınıza soru sorarak, cevapları hakkında düşünmeye sevk ediyorsunuz. Kendimi bildim bileli ben de sizin gibi soruyorum:
     
    İyi, kötü nedir?
    Neye göre, kime göre?
     
    Siyah var beyaz da var, gece gündüz, doğru yanlış neredeyse herşeyin bir zıddı var. Duyguların rengi var mı mesela?
     
    Kızgın olan bi’ insanla mülayim bir insan, kızıl ötesi ışınlarla etrafına yaydığı renkten anlaşılabilir mi?
     
    Ben kimim?
    Bedenimden ibaret miyim yoksa içimde var olduğu söylenen ruhtan mı?
     
    Anne rahmindeki zigot, eciş bücüş bi şeyken nasıl oluyor da kaş göz, burun, el ayak şeklini alıyor? Sonra da ışığa doğuyor, hem de çığlık çığlığa…
     
    Ölünce insanlar nereye gidiyor? Her şey burada mı olup bitiyor yoksa o karanlığın ötesi var mı? Varsa neden bize ayan beyan değil?
     
    Hani uzay sonsuzdu ama bugün sonu var deniyor? Sonu varsa o sondan sonrasının başlangıcı ne?
     
    Felsefeye, psikolojiye, sosyolojiye sizin kadar hakim değilim elbet… Öğrenmenin yolcusuyum ve ölene kadar da bu yolculuk devam edecek benim için… Ben diyeyim kör, siz deyin yarı cahil halimle bu deli soruları ben de soruyorum hep kendime.
     
    Doğuştan bir algı yağmuru altında olduğumuz bir gerçek ama en son, insan kendiyle başbaşa kalıyor diye düşünüyorum. Kimse kimsenin yüreğine hükmedemez diye düşünüyorum… Bu bilinmezlik nasıl bu kadar aşikar olabiliyor işte ben de bunu anlayamıyorum. Ve seyirciye sorma hakkımı kullanıyorum; ne de olsa seyircisiz olmuyor öyle değil mi?
     
    Hoşça kalın ve hep yazın…

    • Yanıtla Atakan Balcı 20 Aralık 2018 at 17:32

      Yolda görüyorum ben de kendimi, önemli olan bu sanırım, yolda olmak. Öznellik, empatik bağlamda, ne yazık ki pek dikkate alınmayan bir olgu ve aydınlık içimizde başlar.

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan