Beyaz Mürekkep

Kadın ve Adam

21 Ocak 2019

Kadın ve Adam

Hikayeye başlamadan önce büyük üstattan birkaç dize paylaşmak istiyorum:

“Ölebilirim genç yaşımda,
En güzel şiirlerimi götürebilirim.
Şimdi kavakyelleri esiyorken başımda,
Sevgilim,
Seni bir akşam üstü düşündürebilirim.”
Mesaj, Özdemir Asaf

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde ansızın yolları kesişen iki insan varmış. Bir kadın.. Bir adam..

Kadın

Bir akşam başını pencereye dayadı. Düşündü uzun uzun…

“Bu ne şanssızlık? Bir adım öteye gidemiyorum, kahretsin! Bu sevgisizlik beni hasta ediyor! Bu girdaptan kurtulmak istiyorum!” diyerek ağlama duvarına dönen gözlerini kapattı ve:

“Seviyor, biliyorum; ama ya yoksa…?!”

Yoksa’lardan öteye gidemiyordu işte. Hep bir tıkanma, hep bir izahat. Hep bir çırpınış. Ya da sevmemişti. Adam uzaktı zira. Kadın düşündü yine. Adam yoktu. Yine yoktu… Oda boş ve soğuk, ele veriyordu tüm çıplaklığıyla.

En sonunda ölümü selamlar gibi “Bitsin Tanrım! Bitsin yoksa nefesim kesilecek! Bitmeli yoksa ben sevgimin karanlığında çürüyeceğim,” dedi kendi bildiğince.

Bitmeliydi.

Kalktı yerinden. Telefonunu eline aldı. Gelen mesajlara göz atarken, o esnada bir fotoğraf gözüne çarptı. Bir baş dönmesi… Ardından tüm gücü damarlarından çekilmişçesine olduğu yere çöktü.

Fotoğrafta başka bir kadın. Başka bir aşk. Tüm isteğini bir anda gerçekleştirmeye yetti. Bu kadar çabuk muydu gerçekleşmesi? Hazır değildi evet ama ne çabuk olursa o kadar iyi olacaktı ya! İşte tam da öyleydi hissettiği.

Sevgisizliğin bir kalbi kangrene çevirmesine az kala, kendi çabasıyla emek verdiği bir aşk, kâh hüzünler, kâh kavgalar yeri geldiğinde incir çekirdeğini doldurmayacak ayrılıklar bir olup bütünleşince, birden dağ oluvermişti. Issız bir dağ… Kimsenin bilmediği, sadece kadın ve adama ait olan…

“Sevme bu adamı! Bırak ve başka bir adamı sev!”
“Bu kadarı değmez! O kim, sevmemelisin öyle bir insanı!”

İçini sıkıştıran, bir an kendisinden şüphe duymasına sebep olacak kendisine düşman edecek, o acımasız cümleler. Ve bir çoğu, kadının duymak istemedikleri ama kulağındaki yankılananlardı.

Başkalarının dediklerine kulak asamazdı, zira o sadece kalbini dinlerdi. Sonuna kadar da öyle devam etti.

Tüm yaşanmışlıklar, gözünün önünden bir film şeridi gibi bir hızla akıverdi. Su gibi…

Konuşanları haklı çıkarmanın verdiği bir sızı da tam boğazının ortasına saplandı. Yutkunamadı; onun yerine bir damla gözyaşı görevini yerine getirdi. Sonra adamın gözleri geldi aklına. Küçücüktü… Ama derin bakıyordu. Issızdı… Ama şefkatliydi.
Kadın “ama o gözler bana ait” dedi. Aslında aitti. Sonra anladı ki; o gözler kendisine değil; bir başkasına aşıktı. Bir başka bakışa.

Peki Aşk?

Ne içi boş kelime? Aslında dünyaya hükmeden ve insanı baştan çıkaran o. Ne adamları ne kadınları önünde diz çöktürmüş olan aşk!

Kadın yine düşündü; bu aşk değildi!

“Hayır! Bu sevgi değil! Bu başka bir şey!”

Ama bulamadı. Zihninin her bir köşesini dağıttı ama bulamadı.
Adamı aramak yerine bir mesaj yazarak bitirmek istedi.
Ne kelimeler heba etmişti oysa. Zamansız zamanlarda cümlelerin israflığında ne çok boğulmuştu. Susamamıştı. Susmalıydı. Oysa ne karakteri ne de kalbi izin veriyordu susmasına. O an dökmeliydi içini. Her zamanki gibi yazdı ama bu defa soğuk ve gri kelimelerle bezendi ayrılığı.

“Bitti. Ben öldüm.”

İçi yandı. Göz yaşları içine damla damla aktı ve aktıkça yaktı. Birikmişliklerin en tepesine oturan tek bir fotoğraf karesi her şeyi yıkıp geçmeye yetmişti. Ve sonsuza dek sustu. Tüm seslerini adam için kapattı. Sadece adama…

Sonra sayısını bilemediği günlerin kendisini olgunlaştırması için beklemeye başladı.

Acıyla… Gözyaşıyla…

Adam

Gelen mesaja baktı…

Uzun uzun okudu inceledi. Gözlerini kapattı bir an. Dudaklarını kanatırcasına ısırdı. Kendince sinirlendi. Bir şeyler mırıldandı. Ama boş bir sinir. Yarı alaycı gülümseme ile:

“Yine! İşte yine başladı. Her zamanki kaprisler, yine sorgusuz sualsiz suçlamalar! Yetti artık!”

Doğruldu yerinden. Bir sigara yaktı. Sıkılmaya başlamıştı. Hatta çoktan bitirmişti kafasında. Oysa sevmişti. İlk zamanlar. O ilk tanışma. Kadının gözlerine aşık olmuştu o an. Rengarenk güzelliğine ve o gözlere…

İlk itiraf

Kadının da kendisini sevmesi için dua etmişti. Ellerini avuçlarına aldığı o an. Onun avuçlarında erimek, dudaklarında kurumak ne müthişti. Ama zamanla soğutmuştu elleri, kadından. Çabuk bıkıyordu. Oysa o sevilmeliydi. Karşı tarafın ne düşündüğünün önemi olmadan. Bir ego.. Ben merkezci bir adamdı. Başta böyle olurdu zira.
Ayrılan her kadın ne olursa olsun mutlaka geri dönmüştü ona.
Bundan beslenmiş ve haz duymuştu adam.

Sonra bu kadın!!!

Hiçbir kadında göremediği şefkat ve masumiyet sanki onda vardı. Hani yıllardır aradığı, özlemini çektiği o masumiyet. “Gözlerde saklıymış oysa!” demişti. Aşk, adamı oradan yakalamış; kadına doğru sürüklemişti. Ama sıkıntıya gelemeyen yapısına ayak uydurmalıydı kadın. Sıkmamalıydı adamı. Öyle derin düşüncelerle boğmamalıydı. Hatta adam ne derse, ne isterse o olmalıydı.

Adam çok sevdi ama kadının sevgisi adamı aşıp geçti. Sevdiler. Gözler ve ruhlar sevişti. Birlikte üzüldüler.

Kadın deliydi.
Adam sevdi.
Kadın özgürdü.
Adam daha özgür.

Sonra sıradanlaşmaya başladı her şey. Kadın, duygularını tam yaşayamamaktan yakınırken adam sevmedi bu halleri. İrkildi. Kadını dinlemedi, yok saydı.

Başka bir kadın da vardı geçmişten. Adam, her ayrılığında başka kadına koştu. Kadın çok sonraları bunu anlamıştı ama farkında olmamışlığa vardı hep. Sevmişti ve o engel oluyordu çekip gitmesine.
Karşısına çok çıkmıştı ama aşk “sus ve sevmeye devam et!” dedi kadına. Dizginledi ama adam gitmişti aslında çoktan.

“Bu adamı seveceksin o sana iyi gelen tek insan! Tek kalp!” dedi aşk, kadına. Adam bunu hep hissetmişti. Kendisinden vazgeçemeyecek bir kadın vardı karşısında. Kalbinin göçebeliği kadını her geçen gün bitirdi.

Adam, yerinden doğruldu. Mesaja son kez baktı ve sonra sildi. Rakısından son bir yudum aldı. Şöyle bir durdu, sonra da her zamanki vurdumduymazlığıyla yatağına doğru gitti.

Kadın, nasılsa geri dönecekti.

Kadın

Aradan epey bir zaman geçmişti. Çabuk atlatamayacağını düşünmüştü oysa. Ama daha iyiydi. Daha sağlam. Gözünün önünden yer yer anıları belirdikçe, kalbine ara ara sancı giriyor sonra kendine geliyordu. Özlüyordu zaman zaman ama en çok karşılıklı sohbetlerini. Gurur vardı. Sevilmemiş olmanın verdiği bir kırgınlık ve o incitilen gurur hakimdi. Kızgınlık elbet geçiyordu. Ama parça parça olmuş dağılmış bir kalp tekrar bütün olsa da izleri kalıyordu. O kalbi ancak başka bir kalp kurtarabilirdi. Gerçek bir kalp.

Yavaşça doğruldu yerinden.

Her zamanki pencere değil de bu defa başka bir pencereye yöneldi. Sanki farklı bir dünya keşfetmişçesine. Yeni bir kapı aralamak istercesine. Yüzüne vuran aydınlığa bir kere daha baktı. Bir umut vardı. Söz verdi. Yeniden sevecekti…

Adam

Umduğu gibi gitmiyordu. Hayatı ve düzeni. Durgun ve daha sessizdi. Diğer kadınla olmaktan ziyade sanki bir ölüm yaşamış gibi onda teselli bulmaya çalışır hâle gelmiş, sessizliği her geçen gün fazlasıyla bağırmaya başlamıştı.

Dinlediği her şarkı, duyduğu veya okuduğu her sözde kadın geliyordu gözlerinin önüne. Sevmişti ama böyle olacağını tahmin etmemişti. Dönmeliydi. Pişman olmalıydı, özür dilemeliydi kadın. Neden böyle olmuştu? Aynaya yöneldi, kendisine acır gibi baktı. Ağladı hatta ama kimse görmedi. Bilmedi. Duymadı. Hatta kadın bile.

Kadın

Aradan bir sonbahar ve kış geçmişti. Bir gün başka bir adamla tanıştı kadın. Adam, elini uzattı. Kadın durdu önce. Adamın gözlerine baktı. Uzatılan eli tuttu. Ama bu defa konuşmadı kadın. Sadece gözler bağladı her şeyi. Adam, kadını güvenle sardı. Sevgisiyle yoğurdu onu. Başka bir pencerenin aydınlığı kadının yüzünü gülümsetti. Acısını en dibe kadar yaşamıştı ve yeni bir hikaye yazmak istiyordu. Yeni bir nefes. Yeni bir ses. Bu defa konuşmadı. Konuşmadılar. Söz gümüş, sükût altın ise, aşk kimbilir sükûta karışınca ne hâle gelecekti? Karıştılar. Sevdiler…

Ya ilk Adam?

Kadının arkasından baktı. Hesapta gitmedi bir şeyler. Çünkü kadın dönmedi. Kızmadı adama. Bağırmadı. Adam, bir tepki istedi. Anladı ki kadın gerçekten o gün ölmüştü. Adam da ölmek istedi. Ölemedi. Her geçen gün. Her geçen zaman. Tükendi ama ölmedi. Oysa ki ölememek, kalan izlerin sancısıydı. Ve sancı, unutamamaktı. Ve unutmadı. Unutamayacaktı. Son kez baktı. “Bitmedi. Ben ölmedim!” dedi bir umutla. Ama duyan olmadı. Çünkü, kadın artık başka bir kadındı. Adam, bu girdabın içinde kıvranırken, rolü olmayan bir kadınla yaşamaya devam etti. Issız ve yalnız…

Aşk, böyle de acımasızdı. Sevmek ise sadece derinden hissedenlerin layıkıyla ayakta duruyordu. Başka aşklarda… İkinci baharlarda..

Merve Çevik

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

10 YORUMLAR

  • Yanıtla Ahmet Yonca 21 Ocak 2019 at 11:43

    Ahhhh Aşk…. Ahhh erkek ve kadın… Ahhh aldatanlar ve aldananlar….
    Kalemin çok güzel. Hikaye başka güzel. Şu içimizdeki aşk boşluğu dolsun diye ne dertler çekiyoruz. Zevkle okudum.

    • Yanıtla Merve Çevik 21 Ocak 2019 at 13:19

      Çok teşekkürler Ahmet 😊 Aşk, dünyayı parmağında çevirecek kadar güçlü bir duygu. Bu sebeple her yönden ele almaya çalıştım. Keyifle okuduysan ne mutlu ! 🙋🏻‍♀️

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 21 Ocak 2019 at 18:35

    İnsanlık elindeyken değer bilmeyi asla öğrenemeyecek. Bu aşkta da böyle, sahip olduğumuz diğer tüm maddi manevi aidiyetlerde de…
     
    Adama geçmiş olsun. Kadına da hakettiği değeri bulduğu kollarda mutluluklar dilerim 🙃

    • Yanıtla Merve Çevik 22 Ocak 2019 at 10:22

      İnsan önce yıkar sonra da iş işten geçti mi parçaları birleştirmek için uğraşır ama nafile! Tüm kadınlara hakettikleri güzel duyguları yaşamalarını ve mutlu olmalarını diliyorum. 🙏🏻🌷

  • Yanıtla Nalan Erpolat 22 Ocak 2019 at 00:36

    Çok güzel, yine keyifle okudum. Sevgiler🌸

    • Yanıtla Merve Çevik 22 Ocak 2019 at 10:18

      Çok teşekkür ederim 🌷😊 Sevgiler ❤️

  • Yanıtla Atakan Balcı 22 Ocak 2019 at 14:41

    Aşk da acı da fazlasıyla gerçek ve içinde duyan biliyor yalnızca bugünlerde!… Teşekkürler!…

    • Yanıtla Merve Çevik 22 Ocak 2019 at 16:35

      Ben de bugünkü yazınızda kendimi gördüm 🙏🏻 Ayrıca teşekkür etmek istiyorum.😊

  • Yanıtla Kübra Mısırlı Keskin 22 Ocak 2019 at 15:44

    Sonuna kadar direnen bir kadın, her seferinde haklı çıkmayı başaran bir adam… Ne kadar tanıdık hikayeler aslında. Çok güzel anlatmışsınız, kaleminize sağlık Merve Hanım.

    • Yanıtla Merve Çevik 22 Ocak 2019 at 16:31

      Çok teşekkürler Kübra Hanım.. 🌷🙏🏻😊

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan