Aşk ve Farkındalık

Saygı ve Empati

21 Mart 2019

Yazı: Saygı ve Empati | Yazar: Ateş Karadeniz
Bu hafta da yine farkındalıkla ilgili yazmak istedim çünkü fark ettim ki hayatın içinde bazı şeyler konuşulmuyor. İnsanlık olarak ne kadar kötü bir yolda yürüdüğümüz ya fark edilmiyor ya da umursanmıyor. Gün geçtikçe kabalaşan, somurtuklaşan, hata arayan insanlar haline geldik ve maalesef bu durum hızlanarak artıyor. Artık “Saygı” kelimesi sadece bize hakaret edildiğini düşündüğümüzde aklımıza geliyor ve bunun ne kadar acı bir durum olduğu neredeyse hiç dikkate alınmıyor. Bu yazıyı “biz”li bir anlatımla yazıyorum çünkü ahlaki değerlerini kaybedenleri tek bir tarafta toplamanın, ötekileştirici bir tavra girdiğini düşünüyorum. Bu nokta da bütün olmak yani tüm insanlığı ele almak, dilerim iyileştirici olur.

Zaman zaman hayatımızdaki zorluklardan dolayı “istemsizce” yanlış yapabiliyoruz. Düşünemediğimiz anlar ya da kırabileceğini düşünmeden yaptığımız hareketlerimiz illa oluyor ve olacaktır da ama ince düşünmeyi bilen insanlar bunu fark ettiği an ya da söylediğiniz an üzüntü duyar. Telafi etmek, gönül almak ister. Benim burada seslendiğim saygısızlığı büyüklük zanneden veya kendine hak gören insanlar. Yine de biz diyorum çünkü biz ne kadar kendimizi düzeltirsek çevremizde bizden o kadar etkilenir. Ne derler; sürekli görüştüğümüz beş kişinin ortalamasıyız. Bu durumda biz iyileştikçe zamanla çevremizdekileri de iyileştirebiliriz ya da iyileşmeyi reddeden insanlardan uzaklaşabiliriz.

Görgü

Önce ailemizle gelişmeye başlarız. Annemizden, babamızdan, anneanne veya dedelerimizden oturmayı, kalkmayı ve en önemlisi sevgi ve saygının temellerini öğreniriz. Yaş ilerledikçe çevremizden, okullarımızdan, arkadaşlarımızdan, ilişkilerimizden ve iş yerlerimizden bu saygı ve sevgiyi pekiştirmek için deneyimler elde ederiz. Bu deneyimleri uygulamayan, saygısızlıklarına devam eden ve bunun farkına varmadan hareket eden insanlar, çevrelerinde gözlemledikleri saygısızlığı strese bağlıyorlar. Evet! Artık hayat zor; ülkenin ekonomisi, kalabalıklığı, çevre kirliliği, hastalıklar, kişisel ve ailevi sorunlar insanda sürekliliği olan bir stres yaratıyor ama stres denen duygu bizi nasıl olmadığımız birine dönüştürebilir ki?

Gördüklerimiz

Artık öyle bir yaşıyoruz ki kendi yaptığımız her şeyin doğruluğundan sonuna kadar eminiz ve bu bize karşımızda kim varsa onu yargılama hakkı veriyor. Bu hakka sığınarak yargılıyor, eleştiriyor hatta kendi doğrumuzu dayatarak onu değiştirmeye çalışabiliyoruz. Sırf bunlar da değil, karşımızdaki konuşurken sözünü kesiyor ve kendi sesimizle onu bastırmaya çalışarak bunu normalleştiriyoruz. Oysa konuşmak da duygular gibi karşılıklı olmalı, göz göze bakmalı ve düşünerek sırasıyla konuşulmalıdır.

Teşekkür etmeyi öğrenmeli
Özür dilemeyi bilmeli
Ve
Empati yapabilmeliyiz.

Dünyadaki herkesin, her şeyin eşit olduğunu bilerek yaşamayı kendimize sürekli hatırlatmalıyız. Karşımızdakine yaptığımız saygısızlıkları aslında sadece kendimize yaptığımızı bilmeliyiz. Kendimize yani kendi karakterimize sıkıntı yaşattığımızı görmeliyiz.

Haklı olmak neden bu kadar önemli?

Dünya üzerinde “haklı” olana ödül veriliyorsa şayet ya ben bilmiyorum ya da hiç haklı olmamışım demektir. Ayrıca haklı olmak neyi değiştirir ki? Burada önemli olan sorunu çözüp, tekrar anlaşmaya başlamanın güzelliğini yaşamak değil mi? Ama haklı olmaya öyle çok takılıyoruz ki, kendimizi de karşımızdakini de kırdığımızı fark edemiyoruz, sonrasında haklılığımızı ispat etsek bile mutlu olamıyoruz.

Bu hayatta yaşıyorsak, kendimizi düzeltmek zorundayız. Karşımızdakinde nasıl bir duygu uyandırdığımızı bilmeli ve kendimiz gibi karşımızdakini de önemsemeliyiz. Yani; kendimize yapılmasını istemediğimiz hiç bir şeyi karşımızdakine yapmamalıyız.

Sevgi ve saygıyla yaşayabileceğimiz zamanlara özlemle…

Farkındalıkla ve sevgiyle kalın.

Ateş Karadeniz

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 27 Mart 2019 at 09:20

    Empatinin insan olmanın doğasının bir parçası olduğunu, bununla programlanmış olarak dünyaya geldiğimizi düşünürdüm. Yani böyle olamlıydı. Olmalıydı evet ama ne yazık ki değildi. İnsanlar başkalarının duygularını yargılamak, dışlamak, ötekileştirmek yerine kendilerini onların yerine koyduğunda, işte o çok arzulanan dünya barışı kim bilir belki gerçekleşir.
     
    Harika bir konuydu Ateşcim, yüreğine sağlık.

  • Yanıtla Selin Yüksel 18 Aralık 2019 at 01:12

    Zaman mı doğru değildi yoksa insan mı? Haklı olmak hiçbir zaman önemli değildi, insanı yoran tek şey karşı taraftan aynı değeri görememek ve doğru dostluğun gücüne inanılarak fedakarlık edilen her şeyin gün geldiğinde sırtına saplanmasıydı. Akan kanın bir önemi yoktu ama oklar derine girmeye başladıkça, empati yok olmaya başlamış oldu. İki insanın dostluğunun baki kalamaması, huzur bulduğu limanın aslında onu fırtınalı denize terkederek önce yön duygusunu yok etmesi ve ardından cesedini ezip geçmesi kadar acı vericiydi.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan