Başucumda Kitap

Frida Kahlo – Aşk ve Acı

26 Eylül 2019

Kitap: Frida Kahlo – Aşk ve Acı | Yazar: Rauda Jamis | Yorumlayan: Kübra Mısırlı Keskin


Frida Kahlo – Aşk ve Acı | Rauda Jamis

Frida Kahlo – Aşk ve Acı | Konu

Meksika’da Macar Yahudisi bir baba ile Kızılderili asıllı bir annenin dördüncü çocuğu olarak 6 Temmuz 1907 yılında dünyaya geldi asıl ismiyle Magdalena Carmen Frida Kahlo y Calderon. Ama Frida doğum gününü Meksika Devriminin gerçekleştiği gün olan 7 Temmuz 1910 olarak kabul etti.

İçine kapalı demek biraz abartılı olsa da yalnızlıktan hoşlanan bir çocuktu Frida. Düş dünyası oldukça geniş ve hayal gücü kuvvetliydi. Öyle ki kendine hayali bir kız arkadaş bile yaratmıştı.

1922 yılında Frida bir yüksek eğitim görmenin ön şartı olan Ulusal Hazırlık Okuluna girdi. Ünlü ressam Diego Rivera Ulusal Hazırlık Okulu amfisine duvar resmi yapmak üzere gelmişti ve Frida ilk defa orada görmüştü Diego’yu. Hatta arkadaşlarına “Benim Diego Rivera’dan bir çocuğum olacak” diye bir kehanette bile bulunmuştu. Her ne kadar dünyaya getiremese de Diego’dan hamile kalacağı doğruydu.

On beş yaşında Alejandro Gomez Arias’a olan tutkusuyla ilk aşkı tattı. Aşka ve tutkuya hayran bir kadın olan Frida aşk konusunda her zaman çekingenliklerden ve kaprislerden uzak duran bir tavır sergiledi. Tüm bunlar bir araya gelince de Frida’nın kişilere değil de aşka aşık olduğu hissine kapılıyorsunuz.

17 Eylül 1925’te o korkunç otobüs kazası gerçekleşti.

Frida çok ağır bir şekilde yaralandı. Bir demir çubuk sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıkmıştı ve vücudunda çeşitli kırıklar vardı. Haftalarca sürecek hastane günleri böylece başlamış oldu. Geçirdiği pek çok ameliyat sonunda Frida’nın yatağa bağımlı kalacağı düşünüldü. Ama o tüm bu düşünülenleri tersine çevirmeyi başardı. Bu çok kolay olmadı tabi. Oldukça meşakkatli bir yol izledi. Aylarca yatağa bağımlı kaldı ve bu süre Frida’nın resme olan tutkusunu perçinledi.

Annesi Frida’nın odasında yatağının tavanına ayna yaptırdı. İlk kez kendisini aynada gördüğünde çığlıklar atsa da Frida, zamanla bu fikre alıştı ve otoportrelerini bu aynadan gördükleriyle çizmeye başladı. Hatta ilk resmini aşkı Alejandro’ya adadı. Frida tüm bu süreçleri yaşarken ailesi Alejandro’yu Avrupa’ya gönderdi. Her ne kadar eğitimi için gönderdiklerini söyleseler de asıl amaç Frida’dan uzaklaştırmaktı. Alejandro ile ilişkileri aşk yönünde devam etmese de dostlukları her zaman devam etti.

1927 yılının kasım ayında Frida yataktan kurtulmuş ve iş aramaya başlamıştı. O dönemde hem resim yapmaya devam ediyor hem de arkadaşlarıyla bir araya geliyordu. Bu arkadaş toplantılarının birinde İtalyan kökenli fotoğraf sanatçısı arkadaşı Tina Modotti sayesinde Diego Rivera ile tanıştı. Okul yıllarından beri hayran olduğu Diego’dan resimlerine bakmasını istedi Frida. Ve böylece uzun ve fırtınalı bir aşkın ilk adımları atılmış oldu.

Frida’nın Diego ile olan ilişkisini ve evlilik kararını babası hariç kimse sükûnetle karşılamadı.

Bunun bir nedeni de Frida’nın hâlâ nükseden sağlık problemleri olduğu düşünülmekteydi. Zaten düğünlerine de sadece babası katıldı. Frida’nın annesi Diego ve Frida’nın aşkına “Beyaz bir güvercinle fili andırıyorlar” diyerek karşı çıkıyordu.

Diego’ya Amerika’dan gelen bir teklif üzerine Frida ile beraber orada yaşamaya başladılar. Diego çok çapkın bir adamdı ve Frida tüm bunların farkındaydı. Amerika’da da günlerce kadınlarla ortadan kaybolarak Frida’yı yalnız bırakıyordu. Buradayken Frida’nın sağ bacağı tekrar sızlamaya başladı, omurga kemiklerinden birinin yerinden kaydığı teşhisi konuldu ve bir süre daha Frida hareketsiz yaşamaya mecbur kaldı.

İlk bebeğini kaybeden Frida ikinci defa hamile kalır ama bebeğini yine kaybeder.

Bu durum Frida’yı oldukça sarsar. Zaten Diego’nun çocuğu istemediğini çünkü bu durumun resimlerinin önüne geçeceğini düşündüğünü sezmektedir. İlk bebeğini kaybettiğindeki üzüntüsünü resmetmek için “Henry Ford Hastanesi” (“Uçan Yatak” olarak bilinen) tablosunu ikinci kayıbın ardından ise “Sezaryen Ameliyatı” tablosunu yapar.

Diego ile Frida birbirlerini çok seviyorlardı ama bu sevgi başkalarıyla olmalarına da engel teşkil etmiyordu. Diego’nun sürekli aldatması Frida’nın yaralarının gittikçe derinleşmesine neden olmuş ve o da bu yönünü tedavi etmek için olsa gerek 1931 yılında tanıştığı Amerikalı fotoğrafçı Nickolas Muray ile aşk yaşamaya başlamıştı. On yıl süren ilişkilerinde Frida’nın Diego’ya olan zaafının hiç geçmeyeceğini anlayan Muray ilişkilerini bir son vermişti.

Diego’nun Frida’nın ablasıyla olan ilişkisi bile onları tam olarak birbirinden koparamadı. 1939 yılında boşansalar da bir yıl sonra tekrar evlendiler. İnişli çıkışlı hayatları her zaman devam etti.
Frida’nın sağlık sorunları aralıklarla devam ediyordu. 1944 yılında ilk kez demirden korse giymek zorunda kaldı. Bu dönemini “Kırık Sütun” isimli otoportresiyle resmetmiştir. 1950 yılına kadarki hastalık döneminde de bedensel acılarını resmettiği bir çok tabloya imzasını attı Frida; Umutsuz (1945), Ölümü Düşünmek (1943), Umut Ağacı (1946), Yaralı Geyik (1946) bunlardan birkaçıdır.

1950’de Frida’nın durumu kötüleşir.

Bir yıl içinde omurgasından yedi ameliyat geçirdi. 1953 yılındaki sergisine ambulans ile getirildi. Bir bacağını kaybetti, bacağının kesildiği son ameliyattan sadece bir ay önce kırk altı yaşını doldurdu.

Ve akciğer ambolisi, 13 Temmuz 1954 sabaha karşı Frida’yı yatağında cansız bulan doktorların son teşhisi oldu.

Hayata güncesine yazdığı şu son sözlerle veda etti Frida: “Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım.”

Frida Kahlo – Aşk ve Acı | Yorum

Kitabın adı, tam olarak Frida’nın hayatının başlığı. Diego hem en büyük aşkı hem de en büyük sınavı olmuş. Hayatının çok erken bir döneminde sağlık problemleriyle boğuşmaya başlamış ve veda edinceye kadar da devam etmiş. Bu nedenle intihar teşebbüsleri bile olduğu biliniyor.

Frida’nın hayatını okuduğunuzda bu kadar da olmaz dediğiniz çok şeye tanıklık ediyorsunuz. Özellikle Diego gibi bir adamın (çapkın, umursamaz, bencil gibi birçok sıfatla adlandırılıyor) yaptıkları karşısında sessiz kalması benim en çok şaşırdığım bölümler oldu.
Aşk ile takıntıyı karıştırdığını düşündüğüm zamanlar oldu ya da acının Frida’yı beslediğini. Çünkü bu kadar acı çekip, onuru zedelendiği halde Diego’dan vazgeçememesinin başka bir anlamı olabilir mi? Frida’nın aşkı kimine göre eşsiz bir aşk hikayesi iken kimine göre de mesleki anlamda Diego’ya duyduğu hayranlığın bir yansımasıydı. Hangisi olduğu bilinmez ama bu uğurda çok yıprandığı bir gerçek.

Frida’yı her duyguyu uçlarda yaşamayı bilen bir kadın olarak tanıyoruz. Yaşadıklarını düşününce bunun çok da şaşırılacak bir yönü yok gibi. Düşünsenize yıllarca süren ağrılar, hayatının en büyük eksikliği olarak gördüğü çocuk sahibi olamaması, sevdiği adamın defalarca ihaneti hepsini uç uca ekleyince hak vermiyor da değilim. Ki bu ihanetlerin en acısı da Diego’nun Frida’nın kız kardeşi ile olan ilişkisi. Bu ihanetin kendisine verdiği tahribatı anlatmak için Frida’nın 1940 yılında kırpılmış saçlı otoportresini yaptığı bilinmektedir.

Her insanın kendini anlatmasının bir yolu vardır.

Frida da tüm otoportrelerinde kendi duygularını ön plana çıkarmış. Yaptığı çoğu resminde de acılarının dışa vurumu gibi biraz karamsarlık hakim.

Kitabı okurken beni en çok yoran kısmı isimler oldu. İsimler uzun olduğu için akılda tutmak biraz zorlayıcı. Kitap Frida’nın yazdığı mektuplarla da desteklendiği için onun dünyasını iki farklı gözden görüyormuşsunuz hissini veriyor ki bu da akıcılığını arttırıyor.

Gerçek hayat hikayelerini okumayı sevdiğimi yazılarımı takip edenler bilirler. O yüzden bu kitap da benim için okunulması gerekenler listesindedir. Frida Kahlo’nun hayatını sadece sosyal medyadaki sözlerinden takip etmek yerine bu kitaptan da öğrenirsek çok daha farklı bir bakış açısı yakalayabileceğimizi düşünüyorum.

Yazar Hakkında

Meksika kökenli olan yazar gazetecilik ve serbest yazarlık yapmaktadır.

Keyifli okumalar,
Kübra Mısırlı

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

6 YORUMLAR

  • Yanıtla Hande S. Sinan 26 Eylül 2019 at 12:27

    Merhaba,
     
    Hem özet hem de yorum çok güzel olmuş. Ben de bu kitabı birkaç yıl evvel okumuştum ve Frida’ya hayran kalmış, ardından da tablolarını araştırmıştım. Kesinlikle okunması gerektiğini düşünüyorum ben de.

    • Yanıtla Kübra Mısırlı Keskin 26 Eylül 2019 at 15:07

      Merhaba Hande Hanım; öncelikle güzel yorumunuz için çok teşekkürler. Böyle önemli sanatçıların tanınması ve anlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu düşüncemde yalnız olmadığımı bilmek çok güzel 🙏🏻

  • Yanıtla Demet Günce 26 Eylül 2019 at 12:31

    Aşka aşık olmak böyle bir sey olmalı… Hep yüzeysel ve eğreti “aşklarla” dolu günümüzde Frida gibi aska aşıkk olmak mümkün mü? Çok etkileyici oldugunu düşündüren bi’ yorum olmuş. Acaba aşka aşık olabilir miyim ben de?..
     
    Okunmaya değer.

  • Yanıtla Kübra Mısırlı Keskin 26 Eylül 2019 at 15:13

    Demetcim; bu güzel yorumun için teşekkür 🙏🏻 Senin gibi pozitif bir kadını besleyen en önemli şey bence zaten aşk 💕 Aşkın değerini anlayanların çoğalması dileğiyle diyelim o zaman 😊

  • Yanıtla Hülya Erarslan 27 Eylül 2019 at 14:13

    Aaaa ben de bahsetmiştim bu kitaptan: 👉🏻 Biraz Kitap | Frida Kahlo – Aşk ve Acı
     
    Tekrar okumuş kadar oldum şu an, elinize sağlık.

  • Yanıtla Kübra Mısırlı Keskin 1 Ekim 2019 at 22:42

    Teşekkürler Hülya Hanım; farklı bakış açılarıyla iki ayrı yorum ne kadar güzel 🙏🏻 Frida tekrar tekrar anlatılmayı hak eden bir kadın ne de olsa.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan