Ay ne baydı bu kitap beni. Cici minnoş aslında ama bayık bir yandan.
Bu Böyledir
Geçenlerde adliyede işim öğleden sonraya kalınca öğle arasında kütüphanede takılmıştım. Yazarın “Bu Böyledir” ve “Nur” adlı kitapları yan yana duruyordu. İkisini de aldım. Bu Böyledir’den başladım, bitti. (Bkz: https://www.senveben.biz.tr/2020/01/bu-boyledir/)
Nur’a da başlamıştım ama bitiremeden öğle arası bitmişti. Sonraki bir gidişimde bu defa bitirmeye vaktim oldu.
Nur
Nur, iç sıkıntılarında boğulan güzel ve zengin bir kadın. İç sıkıntıları esasen sorularından kaynaklanıyor. Niye varız, niye yaratıldık, kader, din… vb varoluş sancıları.
Bunlara cevap bulabilmek ve iç huzura kavuşabilmek için şeyh meyh arıyor. Bu zaten benim tadımı kaçıran bir şey. “Bir mürşid-i kamilin eteğine tutunma” tatavası. Bu tasavvuf ehli mi denir, ne denir, kendi başlarına bir şeyi bulabileceklerine asla ihtimal vermedikleri için sanırım, illa bir bilen, bir usta, bir “mürşid-i kamil” ihtiyacı duyuyorlar anladığım kadarıyla.
Bir insana böyle muhtaç olmak bana çok sefil gözüküyor.
Nur da böyle bir şeyh ve tekke arayışında. Kitabın bir yerinde de tekkelerin kapatılmasına eleştiri var.
“Burada faal bir tekke var mı, diye sormaya cesaret edemiyorum. Bunca yıl yasaklanmış, yer altında varlığını sürdürmüş, koca bir gelenek.”
Kapatılmaları çok iyi olmuş, çok da güzel iyi olmuş.
İşin yukarıda anlattığım sefilliğinin yanı sıra tehlikeli boyutu da var. Kitapta Nur akıllı biri gibi gözüküyor ama bir şeyh arayışında olup onun ağzına bakmaya hazır biri ne kadar akıllı olabilirse. Onun içinde bulunduğu olumsuz ruh halini, kendi arzuları için kullanabilecek biri de çıkabilir.
Fazla Eşeleme
Nur, bir cami çıkışı Sinan adlı genç bir mimarla tanışıyor. Sinan’a da bu sorularını soruyor. Ama Sinan ayetlerden ezbere cevaplar veriyor, “Hikmetinden sual olunmaz” diyor, bir hayrı dokunmuyor Nur’a. “İslam teslim olmaktır. Fazla eşeleme” diyor.
Böyle soruları olan bir insana verilebilecek en sinir bozucu cevaplar.
İrade Hakkında
“Allah, bir şeyi irade etti mi ol der, o da hemen oluverir. Allah kullarını dilerse hidayete erdirir, dilerse delalete sürükler; Allah dilemedikçe insanlar dileyemez; kullarından dilediğine azap eder, dilediğini affeder.”
Bu konuda verilen tipik bir cevap.
Peki Allah neden kimi kullarını hidayete erdiyor, kimisini delalete sürüklüyor? Neden kimisine azap ediyor, neden kimisini affediyor? Neden?
Çünkü hikmetinden sual olunmaz.
Hep bir gizem.
Ruh Hakkında
“Sana ruh hakkında sorarlar. De ki: ’Ruh Rabbimin emrindedir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir.’”
Az bilgine tamah et ve gerçekten eşeleme deniyor.
Ondan sonra Müslümanların çok olduğu ülkeler niye gelişemiyor? Niye acaba? Sordurmuyorsun, araştırtmıyorsun, soranı başından savıyorsun.
Arayış
Nur, sorularının cevaplarını alabiliyor mu, diye soracak olursanız, tabii ki alamıyor. 200 sayfa kitapta bunların cevaplarının olabileceğini de sanmıyorum. Ama belki bu konulara hiç kafa yormamış birinde bir elektriklenme olabilir.
Saygılarımla,
Hülya Erarslan
2 YORUMLAR
Karanlığa alışık gözlere tutulan ışığın vereceği tek şey, rahatsızlıktır. Aklı olan ve kullanmak isteyenler ancak bu rahatsızlığın geçici olduğu bilncine erişir ve ışığın sonsuz aydınlığına sarılır.
Bu yuzdendir bilime sıkı sıkıya sarılma gerekliliği.
Güzel bir analiz olmuş.
Teşekkürler…
Her tür kitaptan okuyup aktarmanız benim için harika. Sizi bu konuda çok başarılı buluyorum. Kendi fikirlerinizi de araya sıkıştırmanız ayrıca eğlenceli oluyor.
Sevgiler, saygılar.