Hayatın Kendi Tasarımın

Bayramlaşma

27 Mayıs 2020

Yazı: Bayramlaşma | Yazan: Handan ÖnderÇocukluğumdan bu yana bayramlar beni hep farklı etkilemiştir ama kabul etmeliyim ki hiçbir bayram bu kadar etki bırakmamıştı. Hangimizin pandemide bayram tecrübesi vardı ki? Evrenin bir yerlerden bize nanik yaptığı hissi var nedense. 🙂 Evlerimizde ve kendimiz kendimize geçirdiğimiz bu bayram ben de, madem bir kriz var ve kendimden gayrısıyla kucaklaşamayacağım bari krizi fırsata çevireyim dedim ve kendimle bayramlaşmaya karar verdim. Nasıl mı? Hadi biraz anlatayım size de.

Bayram dendiğinde aklıma gelenler; temizliğinden alışverişine hummalı bir hazırlık. Evimizi ve kendimizi en güzeliyle hazırladığımız bu ritüellerinden daha önemli yönü ise ruhlarımıza hitap eden kısmı ve gönüllerde yaşanan bayram çoşkusu. Küslerin barıştığı, hoşgörü ve paylaşımın arttığı ,toplumca sevgi kelebeğine döndüğümüz günler ve hep böyle olsa dedirten bir ruh hali. Yapı olarak sıcakkanlı, eş ,dost, akraba ilişkileri kuvvetli, sevdiklerimize sarılmayı, öpmeyi seven bir toplum olarak bu özelliklerimiz bayramlarda pik yapıyor. Normal zamanlarda “yedi düvel bir araya gelse bunlar gelmez” denilenlerin bile, artan hoşgörü, anlayış ve sevgiyle yaklaşabilme yetileri bu inatlarını kırabiliyor bayram günlerinde. ”Bayram havası esmek”, “Bayram etmek”, “Deliye her gün bayram” gibi nice deyimlerimize girmiştir bu ruh hali.

Ben de bayram ruhunu kendime yansıtayım istedim.

Yalnız burada işler biraz tersinden işliyor. Önce sevgiyle ve hoşgörüyle kendini olumlu olumsuz, sevdiğin sevmediğin tüm yanlarınla kabullenme, sarılma, barışma… Sonra sıkı bir temizlik. Dışarıya ve bazen kendime bile süslü maskelerle gizlediğim her bir yönümü (kırılgan, alıngan, çekingen, korkak, başarısız, hırslı, öfkeli , kıskanç vs vs) sevgiyle aldım kabul ettim. Bu aşama o kadar önemli ki. Yargılama yok, suçlama yok sadece anlamaya çalışma ve sana ait olmayan fakat senin bile benimseyip kendin sandığın yönlerini dönüştürmenin ilk adımı.

Sonuçta ben doğduğumda bu yönler bana paket halinde verilmedi. “Handan nasıl biri?” dendiğinde adımın önüne gelen sıfatların kaçı bana ait acaba? Her bir yönümün üzerinde çok ciddi bir işçilik var. Ailem, çevrem, öğretmenlerim, toplum el birlik uğraşmış didinmiş yani. Pek çoğu tamamen iyi niyetle (böyle olduğunu düşünmek istiyorum) topluma iyi bir birey kazandırma amacıyla yapılmış. Fakat bu işçilik sırasında belki de bilinçaltımızın bir savunma mekanizması olarak geliştirdiği bu olumsuz yönleri yok sayarak, bastırarak, değişik maskelerle kamufle etmeye çalışmak bizi mutsuz ediyor. Dışarıya ve de kendine bile maskelemeye çalıştığın yönlerini kazı bakalım altından neler çıkacak?

İşte zurnanın zırt dediği yer tam da burada başlıyor…

Temizlik

Bayram temizliklerini bilirsiniz. Tabiri caizse iğne deliğinde toz bırakmayacak cinsten canını çıkartan bir seremoni. Evini temizlerken bedenin nasıl yoruluyorsa, “beynindeki elalemi” temizlerken de ruhen yorulabiliyorsun. Tüm bu “ben böyleyim, ben şöyleyim” değerlendirmeleri bilinçaltımızdaki “inanç” kalıplarımızdır. Pek çoğu bize ait olmayan bu kalıpları değiştirmek öyle bir günde olmuyor haliyle. Hap gibi iki olumlamayla kurtulma vaadi verenlerin ve buna talip olanların yaşadığı başarısızlık, çöpü halının altına atmaktan ibaret çabanın sonucu.

Bilinçaltının çalışma prensibi süreklilik üzerinedir. (Ne ka ekmek o ka köfte 🙂) Bilinçaltında bir inanç kalıbını değiştirmek, yeni bir nöral bağlantı oluşturmak için her ne yapıyorsan (uygulama, onaylama vs) en az yirmi bir gün yapmalısın. İşte o zaman değişim gerçekleşmeye ve yeni bir inanç kalıbın olmaya başlar. Sevgili Kerem Hocamın cümlesiyle “Önce istemeden yapacaksın, sonra istemesen de yapacaksın.”

Tüm bunlara başlamanın ilk adımı kabulden geçer.

Aynen bayram ruhunda olduğu gibi sevgiyle, hoşgörüyle, yargılamadan o yönünle barışman ve sonrasında onun altında yatan duygu ve düşünce kalıbını bulman değişimin, dönüşümün ilk adımı. Çünkü bilinçaltının mantığı yoktur. O davranış kalıbını seni acıdan uzak tutmak adına bir savunma mekanizması olarak geliştirdi.

Mesela çok çekingen bir yapın olduğunu söylüyorsun. Bir toplulukta konuşmaktan, fikrini söylemekten hep geri duruyorsun. Ya da her davranışında başkalarının ne düşüneceği senin için çok önemli ve bu seni bazen kısıtlayabiliyor. Rahatsızsın ama “Ne yapayım yapım böyle” diyerek atacağın pek çok adıma engel bu yönünü belki sessiz sakin bir kimliğin altına maskeleyip kamufle etmeye çalışıyorsun. Belki küçük bir çocukken çok eleştirildin ya da başarı odaklı ebeveyne sahiptin ve sadece başarılı olduğunda onore edilip sevildin. Al sana mis gibi bir inanç kalıbı: Sevilmek için hep başarılı olmalıyım.

Bu ve benzeri inançlarımızın kökeni yüzde doksan, ilk çocukluğumuzda oluşuyor.

Kimlikler oluştuğu yaşta kalır, incinmiş yeteri kadar sevgi görmemiş bir çocuk, büyüdüğünde yaşı kaç olursa olsun sevgisizlikle karşılaştığında içindeki o yaralı çocuk uyanır hep. O yüzdendir “Ay ne kadar çocukça tepki veriyorsun” dedirten tepkimizin altındaki gerçek. Sevmediğiniz tüm yönlerinizin altında sevgi bekleyen, onaylanmayı bekleyen, incinmiş, örselenmiş, anlaşılmamış, değer verilmemiş bir küçük çocuk yatıyor belki de.

İşe o çocuğu sevmekle başlayın, ona ebeveyn olmak çok güzel bir başlangıç emin olun. Beyin hayal ve gerçeği ayıramaz. Kapatın gözünüzü, alın o çocukluğunuzu karşınıza ve ona sevgiyi, güveni her neye ihtiyacı varsa verin. Kocaman kucaklayın onu, öpücüklere boğun ve onu hiç yalnız bırakmayacağınızı, her ne olursa olsun hep seveceğinizi söyleyin. Görün o gözlerindeki güveni, sevgiyi. Bu çok basit ama bir o kadar etkili çalışmayı ilk başlangıçta en az yirmi bir gün yaptığınızda (tecrübeyle sabit) kendinizdeki değişime çok şaşıracaksınız.

İşte böyle dostlar, bana bir zamanlar biçilip dikilen ve ustaca kendi kreasyonummuş gibi giydirilen tüm kalıplardan özgürleşmek adına, barış çubuğunu yaktım ve tüm yanlarımla bayramlaştım.

Temizlik mi..?

Bitmedi tabi ama ben “deliye hergün bayram” moduna girdim sanki 🙂

Bayram Tadında Bir Ömür Hepimize İnşallah

Sevgiyle kalın
Handan Önder

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan