* Yazıyı yazarının sesinden dinlemek için alttaki ses dosyasını tıklayabilirsiniz.
* Yazarın Notu: Bu yazıyı, Pachelbel’s canon in D Major dinleyerek okumanız tavsiye olunur. YouTube linki için tıklayabilirsiniz.
“Şükür” diye fısıldadı kadın, henüz çıkmaya niyeti olmadığı yatağın içinde, beyaz sabun kokulu çarşaflara dolanık halde.
Dün bütün gün araba kullanmış ve ancak gece varabilmişti bu ufacık tefecik köye. Güldü kendine, “Kızım senin arabayla yolculuk yapmak neyine, şehrin 1 ucundan diğerine 1 saatlik yola giderken bile söylenen sen, saatlerce araba kullanıp ülkenin 1 ucundan diğerine vardın. 1 de düşün ki bunun aynısını dönüşte de yapacaksın.”
Düşünmedi kadın. Düşünmesine daha 1 hafta vardı. 1 hafta boyunca bu ve benzeri hiçbir şeyi düşünmeyecekti; yola çıkarken bu kendine verdiği sözlerden biriydi. 1 daha gülümsedi. 2 yanağını 2 elinin baş ve işaret parmaklarını kullanmak suretiyle sıktı ve ekledi, “Aferin sana. Uzun sürdü, herkesin 8 saatte geldiği yolu sen 10 saatte yaptın ama vardın sağ salim sonuçta.”
Ellerini usulca gezdirdi çarşafın yüzünde ve el oyası desenlerine dokununca parmak uçları, renkli ipliklerin yumuşaklığı onu 1 daha mutlu etti.
Hissediyordu, burası güzel 1 yerdi.
Laf-ı güzaf sınanmaların tatsız 1 armağanı gibi sırtının tam orta yerine yerleşmiş o katı ağrının bu sabah orada olmadığını fark etti yataktan çıkmak üzere doğrulduğu sırada. Sevindi. Bu adeta 1 tatil hediyesiydi. Gece yorgunluktan perdeleri kapatmayı unuttuğunu fark etti güneş odasının içine dolmaya başlayınca. Gün doğuyordu hanesine işte. Pencereye doğru ilerledi. Çıplak ayaklarının ahşap zemine her basışında çıkardığı sesin ne kadar hayat dolu olduğunu fark etti. Güneşin sıcak sarısının elaya dönüştürdüğü kahverengi gözleri denizi görünce pencerenin hemen ardında, gülümsemesi yayıldı tüm suratına.
“Hayal ettiğimden bile güzelmişsin, teşekkür ederim” dedi usulca. Yakından bakmalıydı ona.
Küçük 1 kız heyecanıyla odasının kapısını açtı.
Deniz tüm kristalliğiyle sadece birkaç adım uzağındaydı. Yürüdü ona doğru ve durdu kıyısında. Sol eli sağ elinin altında olduğu halde göğüs kafesinin ortasına yerleştirdi ve başı ayaklarını görecek şekilde eğilmek suretiyle selamladı denizi. Ayakları; kumun gümüş ılık yüzeyinden, sabah serinliği derinlerine daldı. 1 süre böyle kaldı.
Aklından ve kalbinden geçen tüm duygular, düşünceler, dualar, dilekler; şimdi mutluluktan ince 1 çizgi halini almış yarı kapalı gözlerinin uçlarından denize aktı. Ve sonra bedenini yavaşça kucakladı, geriye doğru 1 yay gibi eğdi sırtını. Bedenini kaplayan tüm kemiklerin sesini duyana kadar öylece bekledi ve usulca gözlerini araladı. Açık safir 1 gökyüzü onu tüm haşmetiyle karşıladı.
Bu anı gözlerinin içine doldurdurma isteğiyle, içinde taşıdığı tüm anlamla kollarını göğe doğru uzattı ve derin maviliklere, ahenkle uçan kuşlara, birbirinden uzak ve 1 o kadar da yakın bulutlara baktı, baktı, baktı. Tüm bu evrenin ne kadar harikulade tasarlanmış olduğunu 1 kez daha hatırladı. Yaradan, geceleri biz uyurken her yeni günü keyifle bıkmadan ve usanmadan yeniden boyayan muhteşem 1 ressam olmalıydı.
Kumun derinlerine iyice yerleşmiş ve onu yıllardır her yere taşıyan ayaklarının üzerinde yükseldi.
Güneşin saçlarına dokunmak ister gibiydi. Yahut hep çocukluk hayali olan 1 buluttan 1 parça koparıp pekala midesine indirebilirdi. Bu düşünceler onu küçük 1 kız çocuğu gibi gülümsetti. Balık sırtı örgüsü saçları üzerinde parmak uçlarını gezdirdi. Böylelikle sağlıklı bu beden için bu sabahki kutlama ritüeli sona erdi.
Deniz onu içine aldı. Metcezirden arta kalan dalgaları, 1 bebeği sarar gibi sardı. Anne karnındaki o en korunaklı halini hatırlattı. Örgüsü çözülmüş saçlarını deniz tarakları taradı. İstiridyesinden henüz kurtulmuş inciler boynuna sıralandı. Balıklar gümüş yüzgeçleriyle sırtını sıvazladı. Sudan çıktığında yeni doğmuş 1 bebek huzuru ve açlığındaydı. Galiba böyle düşünmesini sağlayan biraz da tahta pergolanın altında kurulmakta olan kahvaltı sofrasından gelen kokulardı. İçlerinden biri vardı ki onu nerede olsa tanırdı. Fırından yeni çıkmış sıcak ekmek kokusu.
Bu kokuyu duyuyorsan eğer bil ki hayattasın ve ekmeğin sıcağını bölüşebileceğin birileri varsa yanında ne ala, yoksa da tadını çıkart o ekmeği yaşamına bandıra bandıra.
Çabucak kurulandı. Ekmeği soğutmamalıydı.
Üzerini değiştirmek üzere odaya doğru yürürken odanın kapısı açıldı. Ennn sevdiği, sabah insanı olmadığı her halinden belli yüz ifadesi ve açık safir rengi gözleriyle karşısındaydı. Vızıltı halinde 1 şeyler mırıldandı ve sonra birden duraksadı.
“Anne çok güzel 1 koku geliyor 1 yerden, ne bu?” diye sordu iştahla ve merakla.
“Hayat” dedi kadın.
Ve ekledi, “Deniz kristal, gök safir, ekmek sıcak, biz iyi..”
Nurdan Yılmaztürk
14 YORUMLAR
Sevgili Nurdan arkadaşım, ne güzel yazmış, ne güzel ifade etmişsin. Cümlelerinin akışına bayılmam 1 yana, anlatmak istediklerini bu kadar hissettirerek yazabilmen ne güzel. Deniz, gök, ekmek ve biz iyi… Başka ne isteriz ki? Emeğine sağlık!
Sevgili Burak arkadaşım, yazımı beğenmene çok sevindim. Yazılanların hissedilebilir olması, yaşananların anlamıyla alakalı belki ve anın müziğiyle. Yorumuna sağlık 😊🙏
Merhaba!
Duygularınızı içten bir dille anlatmışsınız.
Insan okurken yaşıyor.. Benim ilgimi çeken rakamla bir (1) yazmanız. Nedenini merak ettim.
Başarılar dilerim.
Ne güzel satırların duygularında buluşmuş olmak. Çok teşekkur ederim kalbinizle okumanıza. 1lerin hikayesi çok soruldu, anlatacağım 1 yazımda 😊🤗
Birkaç gün sonra kapı çalındı 😊 …
Harika bir yazı.
Kapıyı çalan sarı saçlı 1 deniz kızıydı. Denize açılan pencereden içeri bakarken görmüştü onları 😁😁.. Hikayelerimiz yıllar boyu sürsün Handoşum. Sağlıkla, huzurla, birlikte. 🙏😊
Amin :):) Yepyeni masallarla…
Nurdiş o ‘hayat’ kokusu burnuma geldi. Bi’ de bu yazıyı şu an sahilden okuyorum, nasıl keyif aldım anlatamam. Kalemine ve yüreğine sağlık 🤍
Hayat renkli, günler şeker 🍭
Benim tatlı kajum. Hayat dolu burnuna kokunun gelmesine hiç şaşırmadım 😊. Kalpler aynı canım İremuşkam 😊🙏
Sizin anlatış tarzınıza bayılıyorum. Salonda oturmuş, gök yüzündeki bulutları seyrederken, ara verip yazdıklarınızı okudum ve kendimi, denizin kokusunu, kuşların sesini ve yüzümdeki meltemi hissederken buldum. Nasıl güzel bir duyguydu anlatamam.
Bana bu anları yaşattığınız için teşekkürler ve sevgiler…….
Ne güzel ve değerli 1 kalpsiniz siz Nimet Hanımcım. Bu duygularınız hep var olsun. Yaşama sevincinizi hissetiren satırlarınız için ben size teşekkür ederim. 🤗♥️
Nurdan ablacım o kadar keyifle okudum ki… Yazıyı okurken, iyi olduğumu çok yoğun bir şekilde hissettim ve bunun için şükrettim. Huzuruma huzur kattı kısacası… Çok çok çok güzeldi.. ♥️🎈
Nurdan Hanım bu defa bir değişiklik yapıp sesinizden dinledim önce. Okurken ne kadar güzelse, sesinizden dinlemek de bir o kadar naifti. Dinlerken sanki sizinle karşılıklı oturuyormuşuz da anlatıyormuşsunuz gibi çok samimi ve içten hissettim. Elinize ve sesinize sağlık.
Merhaba,
Pazar sabahı iskelede vapur beklerken dinledim sizi. Ohh ne iyi geldi ipek kumaşın bıraktığı etkisi gibi.
Sevgiler
(Sevecen)