İnce Mevzu

Trastevere | Dönüp Dönüp Sana Gelmek İstiyorum

22 Ekim 2020

Yazı: Trastevere | Dönüp Dönüp Sana Gelmek İstiyorum | Yazan: Seda Çağlayan

Biraz tereddüt içinde yazacağım; zira dünya savaş, salgın, ekonomik çöküş gibi belalarla uğraşırken, benim bu özlemim tam şımarık kız çocuğu mızırtısı gibi olacak ama kaç haftadır anlatasım var size.

Yeni yerler görebilmeyi ya da daha önce gittiğim ama yeniden gitmek istediğim, özlemini çektiğim yabancı kara parçalarına gidebilmeyi istiyorum. Şımarıklıksa da şımarıklık. Uzaklara gidebilmeyi çok özledim.

Havamızı söndürdüler

Ne havalı yaşıyormuşuz da haberimiz yokmuş:

“Şekerim, hafta sonu Düsseldorf’ta fuardayım, oradan da hızlı trenle bizimkilerin yanına Amsterdam’a geçeceğim.”

Bakkala sakız almaya gidiyor sanki! Öyleydi ama. Dünya avucumuzun içindeydi. Özgürmüşüz. Farkında değilmişiz. Şimdi sanki görünmez parmaklıklar ardında kaldı dünya. Şikâyet etmiyorum, çok şükür benim ve sevdiklerimin sağlığı yerinde, elbette bundan önemli hiçbir şey olamaz ama bu soyut tutsaklık bana kendimi tuhaf hissettiriyor. Size de hissettirmiyor mu?

Trastevere

Ortaçağ’a yolculuk

En çok özlediğim ve tekrar gitmek istediğim yerlerden biri Trastevere.

Avrupa’nın birçok ülkesini ve şehrini gördüm ama bu küçücük ve bana kendimi bir orta çağ tablosunun içindeymişim gibi hissettiren minik yerleşim yerinin kalbimdeki yeri hep başka oldu.

İnsanlar sadece insanlara değil, şehirlere de âşık olabilirlermiş. Benimki de ilk görüşte aşk oldu. Roma’da Vatikan’ın güneyinde, İtalya’nın her yerinde rastlayabileceğiniz kalabalık turist kafilelerinden uzak, bir kurtarılmış bölge gibi Trastevere. Tiber Nehri’nin öte yakası.

Hissedebiliyor musunuz?

Kendine ait bir rengi var Trastevere’nin. Bizim Mardin gibi. Mardin nasıl kum rengi bir şehirse burası da terrakotta rengi. Yıkık dökük ama çiçeklerle, sarmaşıklarla süslenmiş terrakotta renkli binalar yan yana geldiği zaman kusursuz bir yağlıboya tablo gibi uzanıyor önünüzde. Labirent gibi dar, taş sokaklar arasında dolaşırken bölgenin bohem havası size de geçiyor. Yürüyüşünüz değişiyor. Yavaşlıyorsunuz.

Binaların duvarlarının üzerlerinde ellerinizi gezdirerek yavaş yavaş ilerliyorsunuz, telaşsız. İlerledikçe karşınıza çok şık butikler, sanat galerileri ve hoş kafeler çıkıyor. Ve sonunda küçücük bir meydana çıkıyorsunuz.

Piazza di Santa Maria. Burada sokak müzisyenleriyle karşılaşmanız çok muhtemel. Özellikle akşam saatlerinde. Hemen meydanın kenarındaki kafede espressonuzu ve hemen ardından amarettonuzu yudumlarken tatlı bir rüzgâr saçlarınızı, kulağınıza gelen müzik ise kalbinizi hareketlendiriyor. Çünkü burası Trastevere, çünkü buraya Roma’nın kalbi deniyor, tersi mümkün değil.

Burada kendinizi bir turist gibi değil de sanki oranın yerlisi gibi hissediyorsunuz. Ortam size böyle hissettiriyor.

En güzel yerli şarapları, en güzel pizzaları burada tadabilirsiniz. Konaklama bütçeleri biraz yüksek ama burada kaldığınız sürece hissedeceğiniz Nirvana’ya erme hali için değer bence.

Dönüp dönüp sana gelmek istiyorum!

Ahh Trastevere!

Dönüp dönüp sana gelmek istiyorum! Seneye mayıs ayında belki de seninle tekrar buluşabilirim. Belki hayat normale dönmüş olur. Belki ben artık uçağa binmekten korkmuyor olurum. Belki de bu göremediğim demir parmaklıklar aramızdan çekilmiş olur. Belki bir cuma akşamını yine senin o tatlı minik meydanında elimde bir şarap kadehiyle, kulağımda İtalyanca’nın bayıldığım aksanıyla karşılarım.

Bekle beni.

En derin sevgilerimle,

Seda Çağlayan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

3 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 22 Ekim 2020 at 10:05

    Bayıldım 😍
     
    İçim açıldı sabah sabah, hem cümlelerin hem fotoğraflar beni aldı Santa Maria Meydanı’nda bir cafeye götürdü. Ne iyi geldi. İyi ki yazmışsın Trastevere’yi. Umarım hayat en kısa sürede normale döner ve sen yeniden şarabını yudumlarsın bu güzel yerde.
     
    Öperim canım 😘

  • Yanıtla Saadet Akdı 22 Ekim 2020 at 21:36

    Çok güzeldi ben de bayıldımm.
     
    Bende de ara ara daha önce böyle bir yerde yaşamış olduğum hissi oluşuyor. Önceki hayata inanıyorum sanırım 😉

  • Yanıtla Beril Erem 23 Ekim 2020 at 01:14

    Dönüp dönüp ben de gitmek istiyorum Seda…
     
    O güzel meydanları, cafeleri, sokak müzisyenlerini, yemeklerini, şarabını, tarih kokan sokaklarını, her an bir köşeden karşıma çıkabilecek muazzam yapıları…
     
    Tatilde olduğum “ben”e ben de dönüp dönüp gitmek istiyorum.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan