İçimdeki Sesler

Hangi Öğretmenleriniz Geldi Geçti?

1 Aralık 2020

Yazı: Hangi Öğretmenleriniz Geldi Geçti? | Yazan: Demet Uncu

Hayatınızdan gelmiş geçmiş, sizleri etkilemiş olan öğretmenlerden, yolunuzda sizlere rehber olanlardan kimleri anımsıyorsunuz? Geçtiğimiz hafta Öğretmenler Günü olması sebebi ile şöyle bir düşündüm de.

Herkes için ilkokul öğretmeninin yeri ve anlamı büyüktür. Rahmetli Zeliha Hocam’ın da yeri öyledir, benim için. 60 kişilik, 3’erli oturduğumuz ahşap sıraların, kara tahtası olan sınıfların olduğu, yerli malı haftalarının kutlandığı, herkesin evinden kuruyemiş vs. getirdiği, tüm yiyeceklerin sınıf annesinin eşliğinde hep birlikte yenildiği yıllardı o yıllar. O günleri düşündüğümde kendimi; siyah, bazen de mavi önlüklü, beyaz yakalı, iki yana ayrılmış örgülerimin olduğu haliyle görüyorum. Tabii, dize kadar çekilmiş beyaz çoraplarımı da unutmamak gerek. Masum olduğumuz, bir o kadar da hayata karşı savunmasız olduğumuz o güzelim yaşlardı işte.

Çocukluğumun geçtiği mahalleyi, bahçede oyun oynamaktan eve gidemediğimiz o günleri, “Ahh Benim Çocukluğum” başlıklı yazımda sizlere anlatmıştım, hatırlarsınız.

Ortaokul ve lise yıllarımdan bahsedersek; İngilizce müfredat ile eğitim veren okulumuzda, öğrenim hayatıma hazırlık sınıfının da eklendiğini söylemeliyim. İlkokul sıralarından sonra, yeni düzene alışmak zor olmuştu tabii. Ama zaman geçip, arkadaşlar edindikçe günler güzel geçmeye başlamıştı. Okumuzun Kurucu Müdürü rahmetli Şükrü Hoca’nın yeri tüm mezunlar arasında ayrıdır. Şükrü Hoca, bizleri her sabah “evlatlarım” diyerek okul kapısında karşılardı. Yaramazlıkların, neden yaramazlık olduğunu, başımızı okşayarak, sakince bize anlatırdı. Bizlerin Atatürk ilke ve inkılapları ile birlikte yetiştirilmesine verdiği önem ve değer herkes tarafından bilinir ve hissedilirdi.

Sanat Tarihi Hocamız

Ortaokul yıllarımın nispeten sakin geçtiğini söyleyebilirim. Okulda yabancı hocalarımız vardı, özellikle İngilizce derslerine girerlerdi. Rodrick M.C.’u gözlüklerinin arkasındaki yeşil gözleri, punkçı saç modeli, diken gibi duran sarı saçları ile hatırlıyorum. İngilizcemizin temelini, onlara borçlu olduğumuzu söylemeliyim. Sınıfça kendi aramızda çok konuştuğumuz için, zaman zaman bize çok kızdığını da hatırlıyorum. 🙂

Genel olarak baktığımda, disiplinli bir ortamda eğitim aldığımı söyleyebilirim. Hatta disiplin deyince, aklıma; tarih öğretmenimiz Beyza Hoca’mız, beden eğitimi öğretmenimiz Vahit Hoca’mız ve rahmetli Türkçe öğretmenimiz Nükhet Hoca’mız geliyor. İnanın, onların derslerinde çıt çıkmazdı sınıfta, biraz da korkardık açıkçası. Ama kendi branşlarında o kadar iyi öğretmenlerdi ki. Lise yıllarında, bu dersleri onlardan almaya devam ettiğim süre boyunca, onları daha iyi anladım. Hele ki aynı okulda seneler sonra kürsünün diğer tarafında öğretmenlik yapmaya başladığımda, çok daha iyi anladım diyebilirim. 😁

Sınıfta eğitime başlamadan evvel, disiplinin sağlanmış olduğu bir ortam yaratmak gerekiyordu gerçekten. Sonrası zaten kendiliğinden geliyordu. Sanat tarihi dersimize giren minyon, çok şeker bir hocamız vardı. Onu hatırladıkça, yüreğim halen sızlar inanır mısınız? Edebiyat bölümündeydim ve sanırım lise ikinci sınıftaydım. Bu dersi, hocamıza neredeyse hiç yaptırmadığımızı hatırlıyorum. Ders başlamadan evvel sınıfta öyle bir bağırış çağırış olurdu ki hocamız kapının önünde bizim susmamızı bekler, en son okul müdürümüzün ağır azarı ile son bulurdu. Ne günlerdi o günler… İtiraf etmek gerekir ki; bazı sınıflara ayağınız geri geri sürüyerek, gidersiniz. Bence bizim sınıf, hocamız için öyle bir sınıftı. Yeri gelmişken, kendisinden sınıfımın adına binlerce kez özür dilemek isterim, buradan. ☺️

Bizi azarladığını söylediğim okul müdürümüz, meslek hayatım için dönüm noktası olmuştur. Üniversiteden mezun olup, öğretmenlik için kendi okuluma başvurduğumda iş görüşmesi yaptığım kişiydi kendisi. Görüşme çok uzun sürmemişti. “Mezun olduktan sonra, ne güzel bize başvuruda bulunman, o zaman seni kendi okuluna verelim” diyerek, öğretmenlik mesleğine başlamama vesile olmuştu.

Sayılar, Bütçeler

Yeniden, lise yıllarıma dönersek, çok da başarılı olamadığım matematik dersimize giren Fatma Hoca’m ve Beşir Hoca’ma da buradan sevgilerimi göndermek isterim. Nedense, aram hiç iyi olmamıştır matematikle. Bir öğrencinin notunu yükseltebilmek için aldığı dönem ödevinden, 10 üzerinden 1 aldığını duydunuz mu hiç? İşte, ben alabilenlerdenim. Gerisini size düşünün artık. 🙈 Ben her zaman sosyalci, sosyal tarafı daha gelişmiş biri oldum nedense. Şimdilerde bile rakamlarla uğraşmayı, olasılık hesapları yapmayı sevmiyorum. Yapmıyor muyum? Tabii ki, yapıyorum. Özellikle yılsonuna 3-4 ay kala hazırlıklarına başladığımız, çeşitli versiyonlar üzerinden çalışarak, mali işlere teslim ettiğimiz bütçe dönemlerine bayılıyorum. 😝

Yazı: Hangi Öğretmenleriniz Geldi Geçti? | Yazan: Demet UncuKimler Var, Kimler

Belki bu yazımda tüm hocalarımdan bahsedemeyeceğim sizlere. Ama yazdıkça anımsadığım sevgili hocalarımı bu vesile ile de anmak isterim.

Türk yazarlardan bol bol alıntılar yaparak, derslerini işleyen edebiyat öğretmenimiz Ülkü Hoca’mızı; çeşit çeşit haritalarla derse gelen ve coğrafi bölgeleri, şehirleri, bize o haritalar üzerinden göstere göstere anlatan coğrafya öğretmenlerimiz Birsen Hoca’mızı, Nurçin Hoca’mızı; her daim gülen yüzü ve sakin ses tonuyla bizlere insan psikolojisini anlatmaya çalışan Gülfer Hoca’mızı; ritmik jimnastik, folklor, voleybol gibi çeşitli spor dallarını denememe vesile olan, orta hazırlıkta, onu ne kadar çok sevdiğimi ve kendisini rol model aldığımı yazıp, mektup verdiğim beden eğitimi öğretmenimiz Bahar Hoca’mızı, Öğretmenler Günü’nde aldığım hediyeyi okula getirdikten sonra düşürüp, kırdığım için hüngür hüngür ağlayarak yanına koştuğum rehberlik hocamızı sevgiyle, minnetle anımsıyor ve sevgilerimi iletiyorum.

Şakacı Hocamız

Liseyi bitirip, üniversiteye başladığımda hayatımda yeni bir sayfa açıldı. Artık, özgürlüğümü ilan edip, kendi başıma 3 vasıta ile Avrupa yakasına geçip, 4 yıl boyunca tarihi bir binada eğitim almaya başlamıştım. Kendime karşı sorumluluğumun başladığı yıllardı o yıllar. Hocalarımızın çoğu derslerde yoklama bile almıyordu. Ders olmadığı saatlerde koridorlarda, bahçede, kantinde vakit geçiriliyordu. İlk başlarda çok değişik gelmişti bana tabii. Ama hemencecik alışıvermiştim bu duruma. 😁

İnanın, bazı derslerimiz sabah 08:00’de idi ve ben tam 08:00’d amfide yerimi almış oluyordum. Ne yapayım? Sanırım, ben okumayı seviyordum, halen de seviyorum.

Tabii, bölüm felsefe olunca, isterseniz okumayın 😉

Bölümümü hep severek okudum ve 4 yılda da mezun oldum. Felsefenin önemini, değerini çok sonra anlayabildim. Zaten yaş aldıkça yaşamın felsefesini, birazcık anlamaya başlıyorsunuz. Bizim dönemde, favori 2 hocamız vardı. Biri yakışıklı, Antik Çağ Felsefesi dersimize giren Cengiz Hoca‘mız, diğeri de onun hocası olan Teoman Hoca’mız.

Cengiz Hoca’mız, çok değişik ve marjinal bir insandı. Öğrencileriyle iletişimi de hep değişti. Vize sınav sonucunun notlarını düşük tutup, duyuru panosuna astıktan 1 saat sonra şaka yaptığını söyleyip, doğru sonuçları açıklayan bir hocadan bahsetiyorum sizlere. Bir final sınavımızda; ters duran bir cam bardağın içindeki sineğin nasıl dışarı çıkabileceğini yazmamızı isteyen yine aynı sevgili hocamızdı desem.

Biyoloji Felsefesi dersine giren Teoman Hoca’mızı; o sakin ses tonuyla, gereken yerlerde özgün vurgularını yaparak, tane tane dersini anlatışıyla hatırlıyorum. Çok seneler sonra, kim bilebilirdi ki; yaşayacağım büyük acıya dayanma gücü verenler arasında olacağını? Teoman Hoca’mın ismini, diğer yazılarımda sıklıkla duyduğunuzu düşünüyorum.

Lisedeki disiplin kelimesini çağrıştıran hocalarıma, üniversitede denk düşen; felsefeye giriş dersine giren Tüten Hoca’mızı; dil felsefesi dersine giren Betül Hoca’mızı hatırlıyorum. Dağcılık Kulübü’nü bizlere sevdiren Atilla Hoca‘mızı; bölüm başkanımız ve aynı zamanda mantık dersimize giren Şafak Hoca’mızı da sevgiyle hatırlıyor, hepsine en güzel selamlarımı gönderiyorum.

İsimlerini buradan yazamadığım tüm öğretmenlerim lütfen gücenmesinler bana. Beni yoğuran, seven, zorlayan, fikirlerimi, duruşumu, tavırlarımı, olayları ele alışımı, insanlara davranışlarımı ve daha nicelerini olmamı sağlayan tüm öğretmenlerim içindi bu yazım. Hepsine teker teker içten teşekkürlerimi sunuyorum. Haklarının ödenmeyeceğini düşündüğüm tüm öğretmenlerimizi de bu vesile ile saygıyla selamlıyorum.

Sevgiler

Demet Uncu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan