Varlık Sancısı

Köleliğin Hazzı

16 Aralık 2020

Yazı Köleliğin Hazzı | Yazan: Hüseyin KüçükkelepçeAşağılanmaktan, köle olmaktan keyif alanlar var mıdır? Bazı insanlar bir otoriteye bağlanmaktan, ona teslim olmaktan, onun dediklerini kutsallaştırıp yapmaktan hoşlanır. Amacım köleliğin, kast/sınıf çelişkilerinin, aşağılamanın karşısında durmak değil. Konumuz bu eylemi gönüllü, haz alarak yapanlar.

Otoriteye boyun eğme, onun gücüyle özdeşleşme haz vermeye başladı mı kişi robottan farksızdır.

Hitlerin devasa mitinglerine katılanlar sıkılı yumruklarını haz alarak havaya kaldırırken birer köleydiler. August Landmesser gibi istisnalar vardı elbette. Otoriteye boyun eğme, onun gücüyle özdeşleşme haz vermeye başladı mı kişi robottan farksızdır. Nitekim bu robotlar ordusu milyonlarca insanın ölmesine, insanlık mirasını tarumar olmasına sebep oldu. Yine Hasan Sabbah’ın fedaileri de haz köleliliğine iyi bir örnektir.

Biz gibi sıradan insanların felaket olarak gördüğü olaylar maşuk için düğün dernektir.

Topluluklar, mistik gruplar, gönüllü köleliğin verdiği haz nedeniyle eleman bulmakta hiç zorluk çekmezler. Mistik ekollerin özünü teşkil eden kulluk bilinci kendi içinde bir haz taşır. Başa gelen her olumsuzluk sevgili tarafından aşığını kendine yaklaştırmak için var edilmektedir. Biz gibi sıradan insanların felaket olarak gördüğü olaylar maşuk için düğün dernektir. İbrahim Peygamber bu hazzın doruğuna vardığı için çocuk yaştaki oğlunu kurban etme (etmemiştir ama) kararlılığını göstermiştir. Modern bir zihnin bu tür bir bilinci sadist, acımasız hatta kriminal olarak adlandırma ihtimali vardır1. Bir kararlılık ve kesin inanç söz konusu olduğu için Starbucks’ta kahve içerken anlamayabiliriz.

Kişinin bakış açısına göre kulluk, aşırı temkinli olmanın yanında, sorumluktan kaçmayı da içinde barındırır. Temkin acı, sorumsuzluk haz verir. Unutma durumuna göre değişir. Unutma demişken Friedrich Nietzsche’nin “efendi-köle ahlâkı“nı hatırlatmadan geçmeyelim. Efendinin ahlâkı bütünlüklü ve içinde geçmişi barındırmazken köle ahlâkı bütünlükten uzak, geçmişi şimdiye getiren, başat özelliği hınç olan ahlâktır. Kısaca Nietzsche’ye göre efendi, kendi olandır.

Sanal dünyanın sağladığı iletişim olanakları sayesinde pekâlâ bir gecekondu semtinde de kırbaç sesleri duymak, tasmalı boyunlara rastlamak mümkün.

Dedik ya bir otoriteye boyun eğmekten haz alanlar vardır. Cinsellikte çok fazlaca vardır. Günümüzde “sadizm”, “mazoşizm” kelimelerini kullanmak bir “kültürlü” etiketi oluşturmuyor. Her ne kadar kırmızı ışıkta bekleyenlere İç Anadolu’da hâlen entelektüel deniyorsa da2. Yani artık eylem olarak geniş halk kitleleri arasında yaygınlar. Post cinsellik olarak da nitelenebilecek bu fanteziler sadece varsıl/burjuva bir sınıfa ait değil artık. Sanal dünyanın sağladığı iletişim olanakları sayesinde pekâlâ bir gecekondu semtinde de kırbaç sesleri duymak, tasmalı boyunlara rastlamak mümkün.

Velakin belediye otobüsünde Prada ayakkabı giymek nasıl iğreti duruyorsa, imkân ve bilinçten yoksunken bazı davranışların özenti/taklit olarak yapılması insanda acıma hissi uyandırıyor. Havasız düğün salonlarında terden -ucuz ve bolca sürüldüğü için- makyajları akan iki kadının dans etmesi de bu sahnenin alakasız dekoru olsun.

Yine eril toplumlarda (mesela biz) cinselliğe teatral bir ekleme yapılmışsa erkek genelde köle rolünü kapar.

Batıda CEO’ların tasmalı fotoğraflarının süslediği haberlere sık rastlanır. Gerçi artık videoları çıkıyor. Bazen hayat Konya yolu gibi dönemeçsiz devam eder. Kişide bir bıkkınlık, can sıkıntısı baş gösterir. Çekilmez bir işkencedir can sıkıntısı. Gizli saklı çeşitli şaklabanlıklar ortaya çıkar. Nietzsche’nin sonsuz döngüsüne yakalanan bu CEO’lar kendi zıddına dönüşmekten büyük haz alır. Böylece onaylamadığı eylemleri dolayısıyla da kendinden intikam almış olur. Eee finansal köleye çevirdiği bizlerin ahı bazen yerde kalmıyor.

Yine eril toplumlarda (mesela biz) cinselliğe teatral bir ekleme yapılmışsa erkek genelde köle rolünü kapar. Bu tipler sanıldığından fazladır. Çünkü özde var olmayan bir duruma isyan vardır. Kısacık bir süre de olsa muhatabından özür babında bir rolü seve seve oynar. Bu Hristiyanlıktaki günah çıkarmaya benzer bir durumdur.
 
 
Hüseyin Küçükkelepçe
 
 

Notlar & Açıklamalar:

1 Korku ve Titreme, Søren Kierkegaard    ⇡⇡⇡

2 Sosyal Medya    ⇡⇡⇡
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 17 Aralık 2020 at 12:12

    BDSM’ye ilginç bir bakış açısı olmuş. Dediğiniz sebepler ve daha birçok başka neden daha yatıyordur elbette bu davranışların azrulanmasında. Domine etmek ya da edilmek. Hayatın içinde oynananın tam tersinin aktörü olmayı istemek. Gerçekten ilginç konular.
     
    Kaleminize sağlık.

  • Yanıtla Hüseyin Küçükkelepçe 17 Aralık 2020 at 13:02

    Değerli katkın için çok teşekkür ederim.
    Selamlar, sevgiler.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan