Bi' Dolu Mola

Bir Kış Masalı

28 Ocak 2021

Öykü: Bir Kış Masalı | Yazan: Elif Bilici

“Peynir var mı?”

Gecenin dokuzunda, altı yaşındaki hemen her çocuktan beklenen zamansız sorulardan birisiydi. Yatmak üzere hazırlanmış, ayağına zorlanarak ikinci çorabını giyerken, gayet normal bir talepmiş gibi soru vermişti. Kırmızı yanaklı, sert mizaçlı teyzesi yüksek sesli kahkahalarından birini atmıştı.

“Şimdi mi? Süt vereyim bu saatte?”

Talebinden utanmıştı, çocuk yaşında ne kadar çok sevse de tek başına misafir olmanın ağırlığını hissetmişti bir anda. Kızaran yüzünü televizyona çevirip, teyzesinin sorusuna belli belirsiz bir omuz hareketiyle fark etmez demişti.

Teyzesi odadan çıkarken dikkatini giymeye çalıştığı çorabından çekip, kafasını televizyona çevirmişti. Onun için burası her zaman çok değişikti. Bir salon, bir yatak odası, bir mutfak vardı, bir de mutfaktan çıkılan bütün odaların camından görülen ufak bir bahçe. O geldiğinde teyzesi hep salondaki çekyatı açardı, hem sobaya yakın olup üşümemesi hem de ikisi birlikte yatmaları için.

Teyzesi geldiğinde hâlâ televizyona bakıyordu, çorabının tekini de hâlâ giyememişti. Hava soğuktu ve en az iki kat giyinirlerdi bu evde. Teyzesi yanındaki masaya bıraktı peynir tabağını, kocaman açılmıştı gözleri peyniri görünce. Eve gittiğinde anlattığında ablası “Kocaman bir kalıp peynirin yarısını mı yedin? Çok ayıp olmuş, misafirliğe gitmişken o kadar yenir mi?” diyecekti ve gayri ihtiyari kurulan bu cümleler onun tüm yaşamı boyunca misafirlikte kulaklarında çınlayacaktı, tabi bunu şu anda bilmiyor, sadece peynirin tadını merak ediyordu.

Teyzesi çekiştire çekiştire diğer ayağına da çorabı giydirdi. Önce çekyatın üzerindeki elektrikli battaniyenin fişini taktı, sonra soyduğu portakal kabuklarını sobanın üzerine koydu, tekli koltuğa oturdu.

“Neden portakal kabuklarını oraya attık teyze?”

“İçindeki güzellik kadar, dışından da yararlanabilelim diye. Vitamini kabuğunda derler ya kokusu şifa olur” dedi.

“Demek bütün vitamin kabuğundaysa, neden hep içlerini yiyoruz?” sessizce çocuk aklına takılmıştı, o an bunu da bilmiyordu ama bu düşünce hayatı boyunca sebze ve meyve kabuklarını atarken kendisinde bir vicdan azabı yaratacaktı.

Usulca eline peynir tabağını alıp televizyona bakmaya başladı. Yine çok güzel, ışıl ışıl elbiseli kızlar buz pateni yapıyordu. Erkekler de sokakta görmediği kadar süslü giyiniyorlardı. Eşli danslardı, aslında en çok dört beş kişi yaptıkları dansları seviyordu. Ama bugün bu vardı televizyonda yapacak bir şey yok. Zaten kendi evlerinde bunlar izlenmezdi, teyzesindeyken ya su balesi ya da buz pateni yarışları seyrederlerdi. Nedenini bilmiyordu, hiç de itiraz etmemişti. Sanki bu evin ambiyansına ait bir şeydi, evin kolonu gibi, o kanal değişirse her şey bozulacak gibi gelirdi ona.

Ne kadar zaman izlediler bilmiyordu, muhtemelen geçen yarım saat çocuk aklıyla ona saatlerce gelmişti. Büyülenmiş gibi bir peynir tabağına, bir partnerinin yardımı ile adeta havalarda uçan süslü elbisesiyle buz pateni yapan kıza bakıyordu. Peynir mi daha güzeldi yoksa kızın elbisesi mi asla karar veremezdi, ikisi de çok güzeldi!

“Haydi hanım, doyduysan yatalım mı sabah erken kalkacağız.”

Sesini duyunca teyzesine baktı, gülen gözleriyle ona bakıyordu. Kafasını sallayıp, elindeki peynir tabağını bıraktı yanındaki masaya. Usulca çekyata doğru gitti, teyzesi önce elektrikli yorganın fişini çekti. Mesela bu yorgan da bu evin bir özelliğiydi, bildiği başka kimsede yoktu. Yorganın ısıttığı yatağına girdi. Teyzesi ışıkları kapattı, peynir tabağını mutfağa götürdü, yatakta kıvrılan küçük bedenin yanına yattı.

Sıra gece duasına gelmişti; her teyzesinde kaldığında gece dua okurlardı. Teyzesi okur, o da tekrar ederdi. Bir zaman sonra teyzesinin kokusu, salondaki portakal kabuklarının kokusuna karışır ve teyzesinin dediklerini tekrar ederken uykuya dalardı. Belki de çocukluğunda daldığı en güzel uykulardan birisiydi. Ağzında peynir tadı, burnunda portakal kokusu, yüzünde soba sıcağı ve rüyasına konuk olacak olan süslü elbisesiyle buz pateni yapan kız.

Ertesi sabah uyandıklarında buz gibiydi ev, elektrikli yorganın etkisi geçmişti. Hep böyleydi, gece sıcak uykundan sonra sabah uyanınca soğuk seni kıskıvrak yakalardı.

Teyzesi yanında yoktu, kafasını hemen sobaya çevirdi. Tam da beklediği gibi bazlama sobanın üzerindeydi. Acaba peynirli miydi, yoksa soğanlı mı? Yemeden anlayamayacağını düşünerek cama doğru yürüdü. Camın önündeki koltuğa çıktı ve usulca önce tülü sonra güneşliği kaldırdı. Burası müstakil bir evdi, bahçeye bakan taraflarda değil ama caddeye bakan camlarda parmaklıklar vardı. Camdaki parmaklıkların ardından sokağa baktı, hayalindeki gibi bembeyazdı. Her yer kar doluydu, canı çok oynamak istemişti ama burada arkadaşı yoktu. Arkadaş edinecek kadar sık kalmıyordu burada. Sadece teyzesi ve o vardı.

“Uyandın mı? Ben de limonatamızı hazırladım, bazlamamız da hazır. Haydi giyinip çıkalım.”

Şimdi sevdiği bir diğer aktiviteye sıra gelmişti, karda hamam sefası. Adeta bir hediye paketi yapılmış lahana gibi kat kat giydirilmiş bir şekilde teyzesinin elini tutarak sokaklarda yürümeye başladılar. Hamamın girişinde yine yaşını sormuşlardı, teyzesi hep yaşını küçültüyordu. Böylece para almıyorlardı onun için. Ama biraz bu durum canını sıkmıştı, yaşının küçük gösterilmesi büyük bir problemdi o zamanlar. Sonradan yaşlandığında şükrettiklerinden biri olacaktı, bundan da haberi yoktu.

Girişte tahta takunyaları alır, iki kat çorabını çıkartır ayağına geçirirlerdi. Bu takunyalar da buranın olmazsa olmazıydı, bir de bağıran kadınlar. Neden bağırarak konuşuluyordu buradan, neden kahkahalara şarkılar eşlik ediyordu asla anlamıyordu. Usul usul ilerlemişlerdi eşyalarını koyacakları yere, o kadar duman olmuştu ki asıl görmek istediğini göremiyordu. Hemen bir dolaba teyzesi eşyalarını koydu, onu soydu sonra kendisi soyundu. İkisi de dakikalar içinde havlularına sarınmış, ortama uyum sağlamışlardı. Teyzesi elinden tutarak, adeta buharı yararak ilerliyordu. Kafasını sağa sola çevirmekten kendini alamıyor, bir türlü havuzu bulamıyordu. Gerçi bulsa ne olacaktı, yine annesi kolluklarını koymamıştı. Hep aynı şey, kışlıklar çıkınca yazlıklarla kolluklar kalkıyor ve hamamda yüzemiyordu. Bunu annesi ile konuşması gerekiyordu.

Teyzesi onu bir çeşmenin yanına oturttu, o kadar ses vardı ki konuşsalar duyamayacaklardı. O nedenle teyzesini izliyor anlamaya çalışıyordu.

Kafasıyla çeşmeyi işaret etti, suyun sıcaklığına bakmasını istemişti. Elini soktu, ılıktı. Kafasını salladı evet anlamında. Teyzesi yanında getirdiği sabunluğun içinden zeytin yağlı kocaman sabun kalıbını çıkarttı. Kafasını yıkamaya başladı. Burada neden çilek kokulu şampuanını kullanamadıklarını da anlamıyordu bir türlü. Demek burada takunyalar, kadın sesleri ve bu kocaman sabun olmazsa olmazdı.

Yıkanma seremonisi tamamlandıktan sonra teyzesi sıkıca havlulara sardı. Dolaplarının önüne gittiklerinde aynada kendisini yine tanıyamadı, kıpkırmızı olmuştu ama güzeldi.

“Sen bu havluların üzerinde otur, limonatanı iç, soğanlı bazlamanı ye. Ben yıkanıp geleceğim.”

Kafasını olur anlamında salladı, teyzesi hep önce onu yıkar sonra kendisi yıkanırdı. Çünkü onun romatizmaları vardı, daha uzun kalıyordu sıcak suda. Bazlamanın yumuşaklığı ağzında lezzet şöleni yaratırken, limonata o buharlı sıcaklığı adeta yıkıp geçip içini serinletiyordu. Ayaklarının yere değmediği tahta bankta, sallanarak yemişti bazlamasını. Teyzesi geldiğinde banktaki havluları kendine yastık yapmış uyuyordu.

Geldiklerinden daha rahatlamış şekilde evlerine dönüyorlardı. Adeta kendini ayaklarının altında ezilen kar gibi pamuk pamuk hissediyordu. Akşam annesi geldiğinde o da anlayacak mıydı acaba hamama gittiklerini diye düşünürken evlerine geldiler.

Bütün gün oyun oynayarak, teyzesinin mis kokulu yemeklerini yiyerek geçtikten sonra kapı çaldı, annesi gelmişti. Koşarak açtı kapıyı, üstü kardan ıslanmış boynuna kollarını doladı, soğuktan buz gibi olmuş yanaklarını öptü. Hazırlanıp çıktılar, otobüse binip evlerine gittiler.

Eve girdiğinde üstünü çıkarır çıkarmaz buzdolabına gitti,

“Anneee tabakta peynir yok mu?”
 
 
Elif Bilici

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

10 YORUMLAR

  • Yanıtla Fahriye Demir 28 Ocak 2021 at 11:01

    Canım benim, hâlâ peynir aldığımda hep aklıma gelir. Eve gelir gelmez kalite kontrolü yapılmadan o peynir dolaba gitmezdi… Beni eskilere götürdün. Kalemine sağlık 😘😘

    • Yanıtla Elif Bilici 29 Ocak 2021 at 10:48

      Kalite kontrol önemli bir iş çünkü 🙂 Bazen eskilere gidip, duygularımızı hatırlamak gerekir bence. Çok teşekkür ederim 🙂

  • Yanıtla Hatice Kopuz 28 Ocak 2021 at 13:41

    Kalemine sağlık.

    • Yanıtla Elif Bilici 29 Ocak 2021 at 10:51

      Çok teşekkürler 🙂

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 28 Ocak 2021 at 14:05

    Canım Elif, ne kadar sıcak bir hikaye olmuş. Benim de anneannemle dedemin evinde daima buz pateni yarışları açık olurdu. Onlarda kaldığım günler aklıma geldi yazdıklarını okurken. Ve beni de anneannem hamama götürürdü, başka biriyle gittiğimi hatırlamıyorum çocukluğumda. Gece uyurken onun ezberlettikleri dualar da bugün hâlâ bildiğim yegane dualardır 😉 Çocukluğuma götürdün beni 😁
     
    Kalemine ve ruhuna sağlık canım.

    • Yanıtla Elif Bilici 29 Ocak 2021 at 10:49

      Arada bir insan eskileri, çocuklukları hatırlaması gerekiyor diye düşünüyorum. O sıcaklığı ve duyguları yeniden hissetmek iyi geliyor.
       
      Güzel yorumun için çok teşekkür ederim 🙂

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 28 Ocak 2021 at 16:58

    Didem ablamın da dediği gibi, gerçekten sıcacık bir öykü olmuş. Ve o kadar başarılı bir şekilde betimleme yapmışsınız ki… Çok keyifle okudum, kaleminize sağlık. <3

    • Yanıtla Elif Bilici 29 Ocak 2021 at 10:50

      Sude çok teşekkür ederim 🙂 Beğenmene çok çok sevindim.

  • Yanıtla Özge Can 31 Ocak 2021 at 01:12

    Elifciğim bayıldım öyküne, tebrik ederim seni. Bütün tatlar, kokular eşlik etti hikayede bana. Çocukluğumun büyük kısmı anneannemle geçti, buradaki teyzenin ikamesi idi. Zeytin yağlı sabun kokusu hâlâ onu hatırlatır bana.
     
    Bir Kış Masalı‘nda çocukluğumu okudum, müthiş keyifli bir yolculuk oldu, teşekkür ederim.
     
    Sevgiler 💙

    • Yanıtla Elif Bilici 2 Şubat 2021 at 08:27

      Özgecim çok teşekkür ederim. Yorumun öyle kıymetli ki 🙂

      Burnumuzdan huzuru anımsatan kokular hiç eksilmesin, sevgiler .

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan