Yıldız Tozu

Kaçış Yok, Çıkışlar Serbest

20 Eylül 2021

Öykü: Kaçış Yok, Çıkışlar Serbest | Yazan: Sıla MalikYapmak istedikleri ve yaptığı şeyler arasında uçurumlar yoktu. Güne başlamak için nedensiz hissetmiyordu kendini. Kendi dünyasını çok sevse de bu dünyada en çok çekindiği şeydi yalnızlık. Arkadaşları, ailesi vardı elbette. Bir de zorunlu gördükleri de.

Etrafında bu kadar insan varken yine de birilerini arar mı gözler? Onunkiler arıyordu işte, kimi aradığını bilmeden. “Kendimle baş başa kalmak…” durmadan mırıldandığı, dilediği fakat kendi eşliğini beğenmemek korkusundan hep kaçtığı kavram.

Kimden kaçıyordu ki? Neden kaçmak gibi bir yolu seçiyordu? İnsan daima beraber olduğu zihinden, ruhtan ne kadar kaçabilir ki zaten. Görmezden gelmeyi huy edinmiş, sorunu ortada kabak gibi gördüğü hâlde üstünü siyah bir örtü ile kapatmıştı. Düşüncelerinin dehlizinde, o siyahlık göze çarpmaz diye telkin etti kendini. İçten içe onu kemirmeyecekmiş gibi. Fakat bu üstü örtülse bile cüssesi gizlenemeyecek kadar büyük bir eksiklikti.

Geceleri çok severdi o. Sakinliğinden belki de. O sakinlik anlarında daha da derinleşirdi bu siyah karartı zihninin odalarında. Çıkış yolunu bulmaktan çoktan vazgeçtiği bir labirentteydi sanki. Kafasını kaldırsa görebileceği kapıyı, yerleri ezberlemeyi tercih ederek, inatla reddediyordu.

Fakat bir gün, her şeyin bir sonu olduğu gibi bu kaçışın da sonu geldi. Biraz çetrefilli de olsa yüzleşebildi o karanlık canavarla.

Çok uzun zamandır birilerini memnun etmek için çabaladığını fark etti.

Kimdi o?

İş yerindeki arkadaşları onu kabul etsinler diye herkesle iyi geçinmeye çalışan mı, ailesine kendini kanıtlama uğruna yıllardır her şeye rağmen canla başla çalışan mı, arkadaşlarının yanında olduğunu belli ederek aslında içten içe yüreğindeki boşlukları kapatmaya çalışan mı?

Hem hepsiydi hem de tüm bunların toplamı olmaktan nefret edendi. Oysa o bambaşka biriydi kendi dünyasında. Bir tarzı, sayısız hayâli, minik zevkleri ve mutlulukları vardı onun. Aynanın karşısında saçlarını tararken mırıldanmayı sevdiği şarkılar, görmekten zevk aldığı çiçekler, merak ettiği onca şey vardı.
Kim anlayabilirdi onu tam anlamıyla? İnsanlar hissettiklerini anlatabildikleri kadar anlaşılırlardı oysa ki. Düşündü, kaç kişi gerçekten ne hissettiğini sormuştu bu zamana kadar?

Tuttuğu günlüklerde bile gelecekteki kendiyle sohbet eder, ona anlatırdı tüm derdini. Biliyordu çünkü yine tek başına kalacaktı birilerine en ihtiyaç duyduğu zamanda. Hayatının düzeni hep böyle işlemişti.

Sıradan bir haftanın, sıradan bir cuma gününde, tam da trafikte dank etti bu gerçeklik zihninde. Neden düştüğü anları bir de yalnızlıkla baş ederek aşmaya çalışırken mutluluğunu hakkıyla yaşamak için “biri”lerini arıyordu?

Mutluluk paylaştıkça çoğalabilirdi fakat üzüntüler de aynı ölçüde paylaşıldıkça azalmaz mıydı? Herkese en adil şekilde davranıp, başkalarına gereken özeni gösteren kendine bu acımasızlığı neden yapardı?

Tüm bunları anladığı o ufacık saniyede kalktı üzerindeki yük. Dağıldı kara bulutları.

“Kendimle mutlu olmadıkça kimseyle mutlu olamam ki.”

Farkında değildi, ruhunu yenilenmenin heyecanı kaplamıştı. Aynı zamanda zihninin en iri cüsseli karartısı küçülüyordu git gide. Labirentin karmaşık yolları birer birer çiçekli yollar oluyordu.

Sürekli yanına arkadaş bulamadığından gitmeyi ertelediği sahildeki kafeye gitti tek başına. İki kişilik masada tek başına oturmak canını sıkmıyordu ilk defa. Gördüğü manzara sadece o görse de güzeldi. Hatta böyle daha da anlam kazanmıştı sanki.

Günler sonra ilk defa açtı kapağını okuduğu kitabın. Sakin sakin okudu her bir kelimeyi. Yeni okumaya başlamış bir çocuğun neşesi vardı içinde. Günler sonra ilk kez yorgunluktan değil, mutluluktan kesilmişti iştahı.

Kahvaltılar en zoruydu onun için önceden. Koca masada tek başına olmak canını sıkıyordu. Sırf bu yüzden geçiştiriyordu hep. Oysa özenle hazırlanmış bir kahvaltı ne büyük ödül oluyormuş insana, farkına vardı.

Sahaflara tek başına gitmek en mantıklısıymış aslında. Acele etmeden bakınca ne çok güzellik görülüyormuş en beklenmedik anlarda.

Ne keyifliymiş kendinle baş başa bir filme gitmek. Kulaklarının pasını silen bir konserde saatlerce eğlenmek.

Mümkünmüş aynaya baktığında gördüğün kişiyi sevebilmek, onunla arkadaş olabilmek.

Mutluluk hayatına sonradan girenle gelen değil, senin kendi harcından karıp bin bir emekle işlediğin duyguymuş meğer.
 
 
Sıla Malik
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 29 Eylül 2021 at 18:50

    Yalnız olmanın keyfine varmakla başlıyor gerçek mutluluğumuz ❤️

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan