Varlık içerisinde yokluk çektiğimizi anladığım bir gündü. Sabahın körü. Aslında gerçek manâda geceydi ama biz onu çekiştirince gündüz olacağını sanıyorduk. Herkesin gece dediğine sabah saatleri diyecek halimiz yoktu. Kapkara oldu içim ve kalbimdeki bir kaç cümle dışında ışığım kalmadı, ruhum daraldı, nefes alamadım; maskeye rağmen.
Kavramlar ve anlamlar nasıl da değişti değil mi, eskiden “Tehlike anında önce kendi maskenizi takın” cümlesine ekstra bir açıklamaya gerek yoktu. Şimdi nasıl oluyor kim bilir. Bu memlekette uyandığımız her bir gün köşe yazısı olur. Ve biz köşe bucak kaçmak isteriz bazı gerçeklerden. Gün ışığından faydalanmayıp; bütün bir kışı D vitaminden eksik geçirmek bizim ironimizdir. Sonra denizin kenarında yaşayıp denizi göremeyenler de vardır, gerçekten. İnanılır gibi değil ama gerçek.
Kitaplar, satır araları ve güzel cümleler. İyi ki varlar. Kitap alıntıları da yanına alınmış minik bir battaniye gibi. Soğuk bir kış gününde nasıl da örtüyor, bastırıyor iklimi. Gerçekten komedi dizisine, bilgisine, hayat keyfine ihtiyacım var. Gülme kaslarım sinirden güldüğüm son zamanları saymazsak kendini yinelemeli…
Kara Delik
Hâlâ bir boşluğun içerisinde giden yüzlerce insan. Kafanın aydınlanmak istese de aydınlanamayacağı o kara delik. Tünelin sonundaki ışığım, bazen de başındaki. Hepimiz öyle değil miyiz? Bazen alırız bir insanı bir yerden bir yere taşırız ve sonra yoruluruz “Bir dakika ya, benim de gitmek istediğim yerler var” deriz.
Ama siz tren olduğunuzu unutup, vagon gibi davranırsanız kimse de size “Ya aslında sen…” demez. İlk önce kendi hakkını vermen meselesi tam da bu istasyonda devreye giriyor. Mesafeler, yolculuklar ve öncelikler. Siz kendi rotanızı hesapladıktan sonra hayat treni dışında sizi çok fazla şey yoldan çıkaramaz. Çıkarsa da sizin yolunuzdur.
İşte böyle bir günde yazıldı bu satırlar ve hatırladım koskocaman bir tren olduğumu, gelip geçerken bakan öküzlere şahit olmam, duraksamam, teknik arızam, vagonlarım, tıkış tepişlikler, güzel manzaralara denk gelmem, gün doğumları, gün batımları, uğultu, sessizlik ve kimsesizlik hepsi ben. Bir sonraki istasyon; hayaller…
İlayda Oylum Güleryüz Çetinel
2 YORUMLAR
Sevgili Oylum, tren olduğumuzu hiç unutmadığımız, istediğimiz yöne döşeyeceğimiz raylar üzerinde, kendi ışığımızla yol alacağımız günler yaşamak umuduyla, kalemine sağlık!
Karamsarlık, umutsuzluk, bulantı, geri çekilme, bekleyiş, isyan… Bunlar geliverdi dilime.
Zevkle okudum. Teşekkürler.