Heybemde Öyküler

Çaresizlik ve Elem

3 Mart 2022

Öykü: Çaresizlik ve Elem | Yazan: Pelin Öncüoğlu Işık

Bulunduğu odanın oksijenini boşaltmışlar gibi ciğerleri patlayana kadar bağırmasına rağmen tek bir ses bile çıkartamıyordu. Çaresizlik teninin üzerini incecik, zarif bir zırh gibi sarmıştı. Tüm bu zerafetine rağmen üzerinde çok ama çok sakil duruyordu. Tanıdık olmayan bu yeni aile üyesi uzunca bir süre onunla birlikte olacak gibiydi. Çaresizlik. Bu yeni aile üyesini nazik olması için sükunet ve tevazu ile mi karşılamalıydı yoksa hırçın bir çocuk gibi onu görmezden mi gelmeliydi? Çaresizlik. İnsanın içini kocaman boşluklar ile dolduran ne tuhaf şeydi.

Önce o çaldı kapıyı, kocaman hoyrat elleriyle. Acımasız çaresizlik. Onu nereye koysa olmadı. Hep ağır geldi artık kağıttan olan uçucu hayatlarına. Sonra onu umut ile yenmeye çalıştı. Umudu sevgiyle çarptı ki büyüyüp yüreğindeki tüm boşlukları doldurabilsin. Ama bu, delik bir mide ile su içmekten farksızdı. Ve bir türlü doyuramadı susuzluğunu. Fakat umut onu yine de güçlü kıldı sert esen rüzgarlar karşısında. Savrulmuyor fakat sürekli yalpalıyordu. Ağır, çooook ağır yürümeye başladı o karanlık sokaklarda. Tanıdık olduğu bir duygu yapıştı üzerine. Zaman yine çok yavaş dönmeye başlamıştı. Dışarıda, bizim dünyamızın dışında apayrı bir dünyada kaos devam ederken sükut hakimdi kendi dört duvarlarına. Dünya başka bir zamanda devinirken o kendi ağdalı zamanına takılmış, çırpınıyordu. Sanki dünya üzerindeki zamanlarının kısıtlı olduğu gerçeğini her saat başı hatırlatıp duran farklı bir zaman diliminde sıkışıp kalmıştı. Hatırlama saatiydi yelkovanın gösterdiği. Ölümlü olduğumuzu hatırlama saati.

Saat işte o hatırlama zamanını çaldığında sırtında keşkelerini de getirir.

Keşke biraz daha vaktim olsaydı, keşke o seyahate çıkmasaydım, keşke ona onu sevdiğimi söyleseydim, keşke daha çok şöyle yapsaydım ya da böyle yapsaydım. Zamanın hem yolcu için hem de hancı için keşkeleri vardır. Bu dünyada yolcu olmak mıydı daha zor olan yoksa hancı olmak mıydı? Bir daha gelmeyecek olanı özlemek, onun geride bıraktıklarını doldurmaya çalışmak mıydı daha zor olan yoksa geride bırakıp gitmek, devam etmek miydi? O yolda atılan adımlar devam etmek sayılır mıydı ki yolculuğa?

Yolcu durdu, kır keçi sakalını sıvazladı. Hancıya baktı sadece. Konuşmasına gerek yoktu. Yıllar onlara sözcüklerden daha etkili iletişim yolları öğretmişti ne de olsa. Bugünün hancısı yarının yolcusu, yolcu bugün ondan giderken hancı olduğundan daha da ağırlaşıyordu sanki. Farketti ki kendi keşkeleriydi onu bu kadar ağırlaştıran. İçinde tekrarladığı her keşke, öyle ağır geliyordu ki ruhuna, delikler açıyordu bir daha yamayamayacağı. Oysa keşkeleri hiç sevmezdi o. Kendi hesabına hiç keşke biriktirmediğini sanıyordu, o yüzdendi hayatı bu kadar hoyratça, bu kadar özgürce yaşaması. O keşkeleri hiç yanına almak istememişti hayatı boyunca. Fakat hayatta insanın elinde olmayan keşkeleri de oluyormuş sırtına atıp birlikte yürümeye devam etmek zorunda olduğu. O keşkeler ki her biri bir ton taş yüreğine, onu olduğu yere mıhlayan, hareket etmesine engel olan.

Fakat kır sakallı bilge adam öyle güzel bakıyordu ki gözlerine, “Bırak beni artık. Gitme vaktim geldi. Benim yolum bu önümde uzanan. Yorgun yüreğimi dinlendirme vaktimdir kapıda bekleyen. Senin için, ablan için annen için dilekler yazdım gemi yaptığım kağıtlara ve onları zaman nehrine bıraktım yeri gelince sizleri bulsunlar diye.”

Vakit gelmiş olamazdı. Ne demekti yoruldum. Hepimiz yorgunduk ama yola devam edecektik. Yol burada bitmiyordu. Devam ediyordu.

Adam kızın gözlerindeki ifadeden ne düşündüğünü anladı. Zamanında bu dünyaya çok güzel çizgiler bırakmış incecik, uzun parmaklarıyla onun elini tuttu.

“Yoruldum kızım. Artık ne gücüm kaldı ne de zamanım.”

Kelimelere dökmediklerini ise gözlerinden okuyordu kız.

“Bırakın artık gideyim. Hazırsanız bırakın beni.”

Anlamamazlıktan geldi genç kadın.

“Niye öyle diyorsun babacım, ne yollardan ne savaşlardan geçtik. Yolun sadece yeni bir dönemecindeyiz o kadar.”

Oysa o da biliyordu akrebin gösterdiği yönü, sadece görmek istemiyordu. Hazır değildi. Zaten insan buna nasıl hazır olabilirdi ki?

Ona gülümsedi. Yanaklarından ve ellerinden öptü. Yaratmaya alışık o elleri ellerinin arasında tutup sıktı. Bir daha yaratamayacak olmaları ne yazık olacaktı.

O gece herkes yaşlı adamın başındaydı.

Biri geliyor biri gidiyordu. Çevresindekiler odasını zoraki bir neşeyle doldurmaya çalışıyorlardı. Olmadı. Kırık bir neşe ile devam ettirdiler oyunlarını. Gecenin ilk saatlerinde ailenin en yeni üyesini öptü yaşlı adam. Birinin tazeliği ve saflığı öbürünün bilgeliği ve şevkati ile karşılaştı. Yaşlı adam yaşanmışlıklardan buruşmuş elleriyle bebeğin taze, pürüzsüz ellerini tuttu. Önünde kim bilir ne sınavlar, ne sevinçler, ne üzüntüler, ne yol ayrımları bekleyen yaşanmamışlıkların tazeliği içindeki yumuşacık eli öptü. Gözlerinin bilgeliğiyle sevdi torununu. Sonra da “uyumak istiyorum” dedi. Vücudunu saran uykunun ölüm uykusu olduğunu bilmeden dışarıya çıktı genç kadın.

Babasının sırtından çıkartıp yatağının yanına koyduğu umutlarını, keşkelerini, evetlerini, hayırlarını, hayatı boyunca sırtına yük yaptıklarını farketmedi bile. Gece sabaha kavuşurken ruhu bedenini terkedip gidecekti. Ruhundan dökülen kırıntılar sevdiklerinin bedenlerinde yaşamaya devam edecekti. Torununun gülüşünde, küçük kızının gözlerinde, büyük kızının ellerinde ve yeteneğinde, karısının yüreğinde, damatlarının belleklerinde. Ruhundan dökülenleri sevdiklerinin üzerine saçıp fanilerin dünyasını terketti.

Elem, elem, elem.
 
 
Pelin Öncüoğlu Işık
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

12 YORUMLAR

  • Yanıtla Nazlı Pınar Kamacı 3 Mart 2022 at 19:14

    Harika bir yazı. Kalemine sağlık 😍😍😍

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 3 Mart 2022 at 21:54

      Çok teşekkürler 😍🤩

      • Yanıtla Mine Uraz 3 Mart 2022 at 22:43

        Sözcüklerin yetersiz kaldığı andayım… Yüreğine sağlık güzel can….

        • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 4 Mart 2022 at 13:52

          Mine ablacım çok teşekkürler. ❤️

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 3 Mart 2022 at 23:25

    Yazıyı düzenlemek için bilgisayarın başına oturmadan önce, kendimi hazırladım ve öyle okumaya başladım. Çok etkileneceğimi, ağlayacağımı biliyordum. Ki evet ağladım da. Fakat anlatımın o kadar dramdan uzaktı ki hayran kalmıştım okumayı bitirdiğimde. Böylesine bir kayıp, okuru parçalayana kadar acıya boğabilecekken sen öylesine gerçekçi yüzleşmişsin ki acınla, üslubunun duruluğu karşısında etkilenmemek mümkün değildi. Hüsnü amcam da okuyabilse gurur duyardı eminim kızıyla.
     
    Seni ve güzel aileni kocaman öpüyorum canım. Ruhuna, kalemine sağlık ❤️

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 4 Mart 2022 at 13:59

      Didemcim çok teşekkürler. Benim için yorumun öyle kıymetli ki. Belki üzerinden 3 ay geçtiği için şimdi daha rahat yazabiliyorum acımı. Oksijenin yetmediği günler gitgide azalıyor.
       
      Dergi için böyle bir yazı yazmadan önce çok düşündüm. Acı dolu olacağını, insanların okurken sıkıntı çekeceğini, çok kişisel bir yazı olacağını düşünmüştüm. Şimdi sen böyle yorum yazınca yazdıklarımın tam yerine oturduğunu anlayıp seviniyorum. Desteğin için ayrıca teşekkür ederim ❤️

  • Yanıtla Demet Uncu 4 Mart 2022 at 12:01

    Pelinciğim, o kadar güzel ifade etmişsin ki hem sevgili babanı hem hislerini… Okurken, bana o kadar geçti ki yazdıkların… Sevdiklerinin yaşadığı hastalıklar karşısındaki çaresizliği hissetmiş olmamım empatisi ile birlikte gözlerim dolarak bitirdim yazını. Ne güzel bir evlat yetiştirmiş sevgili ailen. Seninle gurur duyuyor olmalılar. Çok sevgiler. 💖💖

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 4 Mart 2022 at 14:00

      Demetcim çok teşekkürler. Valla ne yalan söyleyeyim benim de yorumunu okurken gözlerim doldu. Anlaşılmak da insana ayrı bir mutluluk veriyor. Çok teşekkürler ❤️

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 4 Mart 2022 at 14:19

    Yaşam döngüsünün vazgeçilmez noktası… Zamanın acımasızlığı… Yeni sevgilere kucak açmaktan başka çıkar yol bırakmıyor bizlere 😥🌞💕🙏

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 9 Mart 2022 at 15:59

      Malesef, kaçınılmaz dönüp dolaşıp bizi buluyor. İnsan ne kadar kendini hazır zannetse de o güne asla hazır olunamıyor. Güzel yorumunuz için çok teşekkürler Sevgi Hanım. 🙂

  • Yanıtla Metin Boğaz 5 Mart 2022 at 12:30

    Pelincim, yaşadıklarını paylaşma cesaretini alkışlıyorum, öylesine duygulandım ve örtüştüm ki yazınla, kendimi aynı hüzünleri yaşadığım o anları düşünürken buldum gecenin bir yarısı.
     
    Kalemin gücünün gizlenen duyguları açığa çıkarmaktaki maharetini birkez daha kanıtladığın için tebrik ve teşekkür ederim.
     
    İyi ki varsın.

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 9 Mart 2022 at 16:01

      Metincim, yorumun için çok teşekkür ederim. Seni gece gece böyle hüzünlü bir yolculuğa çıkarttığım için üzüldüm. Aynı yollar, benzer duygular. Hiç geçmeyecek yaralar. Yine de yüzlerimizde tatlı gülümsemeler olarak kalacaklar. Çok teşekkürler. İyi ki varsın 🙂

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan