Odanın içinde beş dakikadan uzun bir süredir dikilmiş öylece duruyordu. Aynadan yansıyan ve kendisine hiç tanıdık gelmeyen yabancıya kilitlemişti gözlerini. Elmacık kemiklerinin üzerinde gitgide yuvarlaklaşarak kızaran tombul yanaklarının arasında incecik kalmıştı burnu. Bembeyaz cildinden ise geriye sarımtırak yansımalar taşıyan, cansız bir cilt kalmıştı. Eski…
Bulunduğu odanın oksijenini boşaltmışlar gibi ciğerleri patlayana kadar bağırmasına rağmen tek bir ses bile çıkartamıyordu. Çaresizlik teninin üzerini incecik, zarif bir zırh gibi sarmıştı. Tüm bu zerafetine rağmen üzerinde çok ama çok sakil duruyordu. Tanıdık olmayan bu yeni aile üyesi uzunca bir süre onunla…
Gece olup, ışıklar sönmeye başlayıp herkes odalarına çekildiğinde kendisiyle baş başa kalıyordu. Yorgun ve yaşlı şehir, üzerindeki tüm canlılarıyla birlikte uykuya dalmıştı. Gün ışığının ışıltısı yüzünden kendisini gösteremeyen yüreğinin karanlık köşelerindeki çakıl taşları, gece karanlığın çökmesiyle birlikte parıldamaya, kendilerini hatırlatmaya başladılar. O çakıl taşları…
Pencerenin önünde oturmuş apartmanın önündeki bahçeye, sokağın pencereden görünen kısımlarına bakıyordu. Dışarıda sonbahar renklerine boyanmış çınar ağacının yaprakları güz rüzgarının hafif okşamaları altında yavaşça salınıyordu. Bahçe kapısının sağında ve solunda birer çit gibi uzanan mavi ve pembe ortancalar soğuklarla birlikte kurumaya, cılızlaşmaya başlamıştı. Zaten…
Elindeki birkaç parça kağıda son kez göz gezdirdi. 17 yaşındaki genç kadının üzerinde savaş görmüş insanlardaki ağırbaşlılık ve olgunluk vardı. Gözleri yaşından çok daha fazlasını içinde barındırdığını ele veriyordu. Aslında zamanının tüm genç kadınları gibi onu da şartlar erken olgunlaştırmıştı. Heyecanlı idi. Ama heyecandan…
Üzerinde gri bir tayt ve siyah anorak vardı. Saçlarını tepeden toplayıp at kuyruğu yapmıştı. Kızıl sarı perçemleri alnını kapatmış, çilli burnunun üzerinde yüzünü çerçevelemişti. İçinde bulunduğu bohem mahallede kalabalığın arasında yavaş yavaş yürüyordu. Burada tüm hayatını geçirebilirdi. San Telmo‘nun şehir pazarıydı şimdi arşınladığı. Şehrin…
* Yazıyı yazarının sesinden dinlemek için alttaki ses dosyasını tıklayabilirsiniz. Üzerindeki yeşil gömleği sabırsızca çekiştiren elleri ıslanmaya başlamıştı.Yüreğini bir katran gibi kaplayan sıkıntı, sanki ondan kurtulmak için ellerinde sıvılaşıp dünyaya buharlaşıyordu. Sonra birilerinin gözyaşlarında tekrar vücut bulacaktı. Ama şimdi nefes alamayacak kadar sıkıştırdığı bu…
Tezgahın önünde son derece iyi giyimli, güler yüzlü, orta yaşlı bir adam durdu. Jöleli kır saçları arkaya taranmıştı. Gri pardösüsünün içinden kar beyazı gömleği ve itinayla bağlanmış kravatı görünüyordu. Hareket ettikçe, yaşıyla birlikte çillenen beyaz teninden hoş bir sabun kokusu etrafına yayılıyordu. Üzerindeki kıyafetlerinden…