
Siyah Lale | Alexandre Dumas
Ne laleymiş ve ne lale çılgınlığıymış, vaov! Soluksuz okudum. Müthiş bir macera.
Yazarın en bilindik eseri için:
Bkz: Monte Cristo Kontu
Onu da aynı heyecanla okumuştum. Her bölüm sonunda heyecandan bir sonraki bölümü merak ediyor, kitabı elimden bırakamıyordum. Bunda da aynısı oldu. Hikâyenin kurgusu beni aldı götürdü. Aç gibi, vahşi gibi, ağzımdan salyalar aka aka, sayfaları haşır huşur çevire çevire okudum. Kitabın arka kapağında yazdığı gibi gerçekten “şövalyelik ruhuyla kaleme alınmış, macera ve heyecan dolu bir klasik.”
Siyah Lale | Lale Çılgınlığı
Olaylar 1670’li yıllarda Hollanda’da geçiyor. Lale çılgınlığı var. Lalenin borsası ve kara borsası var. Hobi olarak lalecilik yapan da var, bundan gelir elde eden de.
Bununla ilgili bir film olarak:
Bkz: Tulip Fever
Filmde de tam olarak bu lale borsası, laleleri geçim kaynağı olarak kullanma ve bu süreçte elbette kazanma olduğu gibi kaybetme ve bir de yasak aşk hikayesi var.
Siyah Lale | Hollanda
Kitapta Cornelius Van Baerle, laleleri ile meşhur olmuş, aileden zengin bir beyefendi.
Yazar onu tanıtmadan önce ortamın siyasi atmosferini anlatıyor. Monte Cristo Kontu’nda da böyleydi ama ben o kitapta kurgunun enfesliğine o kadar takılmıştım ki siyasi atmosferi hızlı hızlı geçmiştim. Artık kitabı bir daha okursam o zaman özümserim o kısımları. Bu kitapta ise azıcık anladım gibi.
Eski Hollanda başbakanı Jean Witt ve kardeşi Cornelius Witt cumhuriyetçi imiş ama Hollanda halkı cumhuriyet rejiminden sıkılmış, krallık istiyormuş. O yüzden cumhuriyetçiler ve krallık taraftarları karşı karşıya gelmiş.
Cornelius Witt, krallık taraftarı “Suskun” lakaplı Guillaume d’Orange’ı öldürmeyi planlamış. Ama bu plan ortaya çıkınca hapse atılmış, kardeşi Jean Witt de istifa etmiş.
Fransa kralı XIV. Louis (Güneş Kral) Hollanda’ya düşman.
Guillaume yandaşları, Witt kardeşleri Fransa’yla görüşmek ile suçluyorlar. Witt kardeşler, Hollandalılara düşman Fransa kralı XIV. Louis ile mektuplaştıkları iddiası nedeniyle vatan haini ilan ediliyorlar.
Böyle bir ortam. Cornelius Van Baerle, Cornelius Witt’in vaftiz oğlu.
Siyah Lale | Ödül
Cornelius Van Baerle, işi gücü lale olan bir adam. Laleleriyle yatıyor, laleleriyle kalkıyor. Lalelerinin güzelliği nam salıyor. Nasıl salmasın? Adam laleleri için toprağın en iyisini kullanıyor, güneşin en uygun anını kolluyor, suyun miktarını ince ince hesap ediyor. Öyle bir lale aşkı.
Tabii dünyanın neresi olursa olsun, bir yerde işini çok güzel yapan biri varsa orada onu kıskanan da olur. Cornelius Van Baerle’nin de var: Isaac Boxtel.
Isaac Boxtel de lalecilik yapıyor ve geçimini bundan sağlıyor. Ama Cornelius Van Baerle’nin laleleri daha güzel ve Boxtel bu lalelerin güzelliğini kıskanıyor.
Lale üreticileri derneği bir gün bir siyah lale yarışması düzenliyor. Pürüzsüz bir siyah lale üretene yüz bin florin ödül verilecek.
Cornelius bunun üstesinden gelebilir. Gerçi paraya ihtiyacı yok, zaten kazanırsa da parayı hayır hasenat işlerine kullanmayı düşünüyor. Laleler konusundaki bilgisi ve ilgisi ile de kazanmaması mümkün değil. Fakat… Kıskanç komşusu Boxtel ona öyle bir alavere dalavere kuruyor ki…
Siyah Lale: Macera
Haksız yere hapse girmeler, aşık olmalar, hırsızlıklar… Müthiş bir macera. Bayıldım.
Bir de kitapta şu cümlelere bayıldım.
“Gerekli zamanlarda Tanrı’nın elinin altında büyük bir eylemi gerçekleştirecek büyük bir adam bulunmasına nadiren rastlanırdı, işte bu yüzden bu ilahi rastlantı gerçekleştiğinde tarih hemen bu seçilmiş adamı kaydederek gelecek kuşakların hayranlığına sunardı.”
İyi işler yapan insan sayısının azlığından dem vuruyor. Böyle insanların eninde sonunda gelecek nesiller tarafından takdir edileceğini anlatıyor.
“Oysa şeytan bir kişiyi mahvetmek ya da bir imparatorluğu devirmek üzere insanoğlunun işine karıştığında, görevini yerine getirmesi için kulağına bir şeyler fısıldanması yeterli olan bir alçağı bulması hiç de zor değildi.”
Kötü işler yapan insan sayısının çokluğunu anlatıyor burada da. İyi bir şey için birinden yardım isteseniz bulamazsınız ama kötü bir şey için kolayca bulursunuz, demek istiyor. Bu cümlelerde iyiliği Tanrı, kötülüğü şeytan ile bağdaştırıp Tanrı’nın iyi bir insan bulmak için zorlanması ama şeytanın kötü bir insan bulmakta hiç zorlanmamasını ifade ediyor.
Kitapta belki böyle felsefi içerikler, aydınlatıcı ifadeler daha çok vardır ama ben maceraya o kadar kapıldım ki! Tadı damağımda kaldı. Bu niye Monte Cristo Kontu gibi bin sayfa değil? Üzdü bu yüzden.
Saygılar,
Hülya Erarslan
2 YORUMLAR
Siz okumasanız, yazmasanız 100 yıl daha bu kitaba sıra gelmezdi. Çok teşekkürler 🙏☀️
Ben teşekkür ederim. İyi okumalar.