Sentez

Dedikodu

2 Eylül 2022

Öykü: Dedikodu | Yazan: Özge Can

“Bana soğuk bir su ver Ayfer, hamamdan geliyorum içim yandı.”

Büyük gövdesini koltuğa bırakıp avuç içleriyle yüzünde biriken teri sildi Mehpare. “Kızlar evde yok mu?” diye mutfağa giden Ayfer’in ardından bağırdı. Duyulur duyulmaz gelen sesten evde olmadıklarını anladı. Çevreyi süzdü, saate bakındı göremedi. Ezan sesinden ikindi vakti olduğuna tahmin etti.

“Gel gel, anlatacaklarım var. Hamamda Dursun’la karşılaştım. Kadın erimiş erimiş. Çocuk kadar kalmış gövdesi. Hastalık sandım önce de değilmiş. Görsen kaşık kadar kalmış yüzü. Kırış buruş bir şey olmuş. Kız bana da söyle nasıl verdin kiloları dedim de ‘Başıma bu işler gelmeyeydi kilom da kalaydı bende’ demez mi? Ziyade olsun Ayfer, içim yanmış. Çayı da koy gel, anlatacaklarım uzun.”

Çantasından yelpazesini çıkartıp kilodan açılmayan bacaklarını elleriyle aralayıp serinletmeye çalıştı kendini. Sehpanın üzerindeki kumandaya uzanamayınca mecbur ayağa kalktı. Her adımında tık nefes kalıyor yürürken soluğu kesiliyordu Mehpare’nin. Ellerini yumruk yapıp karnına kalçalarına vurarak “Erimediniz kör olasıcalar” diye dövündü. Televizyonu kapatıp yerine oturdu.

“Kilodan soluksuz kalıyorum Ayfer, televizyonun sesinden sesim boğuluyor diye kapattım. Dursun oğlanı evermiş, duymuş muydun? Dedim, bacım haber vermedin ki gelelim. ‘Düğün yapmadık bir nikâh kıydılar, Avrupa’ya gittiler düğün parasına’ demez mi? Gelin kimlerden, neciymiş derken tuttu bu çuvalın dibini. Gelinle seminer gibi bir şeyde tanışmış oğlan. Oğlan yurt dışlarına gider gelirmiş hep zaten. ‘Ben korkardım gavur gelin getirecek diye de keşke öyle olaydı’ dedi Dursun. Zaten bunlar bir değil, beş değil, sürekli Avrupa’ya gidesilermiş. Bir gün gelmiş biz evleneceğiz demiş oğlan. ‘Ev yok, para yok ne düğünü diyemedik, kabul ettik’ diyor. Zaten bir nikâh demiş oğlan da. Para eden pırlantalar, takılar, özel dikim gelinlik derken bunlar evi ipotek etmiş. Biliyorsun ev de Dursun’un babasından kaldıydı bunlara. Yoksa ev alacak para neredeydi bunlarda. Yok kız bundan erir biter mi Dursun? Daha neler gelmiş başlarına sırayla anlatıyorum bak dinle. Dursun diyor ki ‘Gelinin her yeri açıktı. İki parça Fransız güpürü memesinin yarısını örtmemişti. O kadar parayı neye verdik anlamadım.’ Pırlanta kolye, küpe, yüzük git sarraf Hüseyin’den al de mi, yok bunlar onları da Avrupa’dan almışlar. Nikâh yapılmış, takılan altın para hepsi gelinin bohçada yollanmışlar balayına Avrupa’ya. Bunlar kalmış el el üstünde. ‘Neyse mutlu olsun, yuvası kurulsun diye yuttuk’ diyor.”

“Ay halini bir görsen. Keseyi süremezsin derisi elinde kalır. Kayboluyor köpüğün içinde. Bir tutam saçı kalmış. Suya girince o da yapıştı kafasına, derinin arasına tutturulmuş iki tel saç. Bembeyaz olmuş o zümrüt siyahı saçlar. İnsan artığı gibi bir şey olmuş o heybetli koca kadın. Sen bayağı kadınsın yanında kız Ayfer. Senin küçük kız kadar ya var ya yok. İçim acıdı içim haline. Anlatayım da rahatlayayım diye sana geldim. Çay da çok güzel olmuş Ayfer, eline sağlık. Şekeri azalttım ben de artık iki tane atıyorum, yetiyor. Kahve desen hiç yok. Çarpıntı yapıyor. Yaşlanıyor muyuz nedir?”

Bir elinde çay bardağı öbüründe yelpaze neredeyse nefes almadan anlatıyordu Mehpare. Hava kararmadan uğrayacağı iki yer daha vardı. Eski komşu Dursun’un başına gelenleri bilmek onların da hakkıydı. Bu Mehpare için kamu hizmetiydi ve bu hizmetten onu kimse alıkoyamazdı.

“Neyse işte bunlar borç batağında boğulmuş kalmış. Oğlana ses de edememişler. Ayda bir ya uğrarmış ya uğramazmış hayırsız. Bunlar da bir heyecan torun haberi bekleye durmuşlar. Bir gece eli yüreğinde kapı sesine uyanmış Dursun. Adam da işteymiş. ‘Kör olayım aklıma adam geldi, bir felaket geldi başına, dedim’ diyor. Kapıda iki tane izbandut gibi adam. Diyorlar ‘Sizin oğlan bizi dolandırdı, malımıza çöktü. Biz de sizin oğlana çöktük. Zararımızı karşılayın oğlanı bırakalım. Polise giderseniz, bunu telefonda birine anlatırsanız her gün oğlanın bir parçasını bulursunuz kapınızda.’ Sabaha kadar adamı beklemiş. ‘İşte o gün saçımdan tırnağıma içimden ateş geçti ne et bıraktı ne de can’ diyor. Oğlanın ağzının yüzünün dağılmış fotoğraflarını da vermişler bunun eline. ‘Kaşının üstünü yarmışlar, fotoğrafı öptüm durdum iyileşsin diye. Aklımı nasıl korudum o gün hâlâ bilmiyorum Mehpare’ derken bir ağladı ki görme. Boncuk boncuk döktü gözünden. O gözündeki ışıksızlığı görsen, yürüyen ceset olmuş kadın. İşte böyle sabah etmiş. Adam gelmiş ki Dursun bir top olmuş, fotoğrafı öpe öpe dili damağı kurumuş. Adama anlatamamış önce. Kaskatı kesildiğinden elindeki fotoğrafı da alamamış adam nedir ne değildir anlasın. Ambulansı aramaya niyet edince bizimkine bir kuvvet gelmiş, dur hele demiş, anlatmış. Adam da çökmüş kalmış orada. İki elinin arasına almış başını oğlana mı yansın, parayı nereden bulacak ona mı yansın düşünmüş durmuş. ‘Zararı karşılamaya karşılayalım da ya devamı varsa ne ederiz Dursun?’ diye patronunu akıl edip gitmiş onun yanına. Patron baba adammış ‘Kurtarırız’ demiş. ‘Sana önce çıkış veririz, çıkış paranla ödersin, eksik kalanını ben veririm, sen de peyderpey bana ödersin. Bizde de kayıtsız çalışmaya devam edersin’ demiş. Oğlanı kurtarmışlar bunlar böylece. Kurtulmaya kurtulmuş ya ağzını bıçak açmıyormuş. Gelini sorarlar cevap yok, çökülen malı sorarlar cevap yok. Evde üç baş, bir çalışan çark da dönmüyor. Eee geçmişten de gelen borçlar yığılmış. Oğlana niye işe gitmiyorsun diye de soramamış bunlar. Böyle ucu ucuna birkaç ay geçirmişler.

“ ‘Biraz toparlandık, oğlanın yaraları da iyileşti, kolunda kusur kaldı ya şükrettik’ diyor Dursun. ‘Gelin nerede meraktayız soramıyoruz da oğlana. Ne zaman adını ansak gözünün karası beyazına karışıyor, alı mora dönüyor çocuk. Dilimizi tuttuk, bekledik’ dedi. Yok Ayfer bunlar da azıcık saf mı ne? Böyle iş mi olur hiç? Alırsın karşına oğlunu, gelinini anlatın bakayım hele dersin. Aman oğlanın canı sıkılıyor, aman morali bozuk dersen aha da böyle olur. İyi mi oldu şimdi? Neyse kapıya polis gelince her şey ortaya çıkıyor ya iş işten geçmiş artık geçmiş ola. Ayfer, bunların gelin uluslararası kuryeymiş. Uyuşturucu mu dersin, tarihi eser mi, kara para mı? Ne ararsan varmış. Zaten bu oğlana da ondan varmış. Bunun oğlan Sanat Tarihi okumuş ya, başarılıymış da çocuk. İtalya mı ne oralarda bir yerde yüksek yapmış. Oradan kancayı takmış gelin. Gitmiş zaten kız. Tee Belçika’daymış. Son kuryelik yaptığı malı almış kaçmış. O takılar neyim ne varsa hepsini toplamış gitmiş. Oğlanı kuru çul üstüne oturtmuş. Son demde de bu oğlanın üstünde çalıştığı bir şey varmış onu kullanarak oğlanı da bulaştırmış işe. Hem oğlanın işini hem diğerlerinin malını almış kaçmış. Uluslararası bir şeymiş bu. Oğlan hapisteymiş şimdi. Anlayacağın Dursun’gilde ne para kalmış ne ev ne de oğlan. ‘Bir ruhum kaldı teslim etmedik. Ona da oğlana bir şey olur diye sahip çıkıyorum. Çok çöktü içeride’ diyor. Akıllanmaz bunlar da neyse.”

“Yaa Ayfer herkesin derdi bin. Biz hâlimize şükredip oturalım. Senin büyük kız nerede? Sanki geçen gün Songül’ün oğlanın arabada gördüm. Söz mü kestiniz haberimiz olmadı?”
 
 
Özge Can
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

6 YORUMLAR

  • Yanıtla Cansu Kayış 2 Eylül 2022 at 20:36

    Ahhhh Özgem resmen içinde yaşadım. Nasıl güzel bir anlatım. Okurken canlanıveriyor her bir kelime :)) Kalemine sağlık.

    • Yanıtla Özge Can 5 Eylül 2022 at 10:03

      Cansum teşekkür ederim canım, öperim çok 💙

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 4 Eylül 2022 at 16:44

    Gerçekten çok keyifle okudum Özge ablacım yine harika bir öyküydü, okurken yaşadım resmen.

    • Yanıtla Özge Can 5 Eylül 2022 at 10:03

      Sudeciğim çok teşekkür ederim canım. Öpüyorum seni 💙

  • Yanıtla Zehra Ferda Bigat 5 Eylül 2022 at 00:46

    Hepsi gözümde canladı, nasıl güzel bir anlatım, insanı içine çekiveriyor. Kutluyorum, başarılarınız daim olsun.

    • Yanıtla Özge Can 5 Eylül 2022 at 10:02

      Çok teşekkür ederim Zehra Hanım. Sevgiler 💙

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan