Ursula Le Guin’in “Omelas’ı Bırakıp Gidenler” adlı bir kısa öyküsü vardır.
Hikayede, Omelas şehri mükemmel bir toplum gibi görünüyor; herkes mutlu, herkes uyum içinde yaşıyor ve şehir barış içinde. Ama şehirde bir yerde gizli bir bodrumda, masum bir çocuk gece gündüz korkunç bir şekilde işkence görüyor. Bu işkence, şehre tüm refahını ve mutluluğunu veren şeydir. İşkence durdurulursa toplum çöker ve genel mutluluk da onunla birlikte gider.
Bir faydacı için bu kabul edilebilir bir durumdur: Milyonlarca insan mutluyken sadece bir kişi sefalet içindedir. Durum değişseydi milyonlarca insanın mutluluğu ellerinden alınırken sadece bir kişi faydalanacaktı. Bu nedenle işkence devam etmelidir. Ancak deontologlar, bunun faydacılıkta büyük bir kusur olduğunu savunuyorlar! Ahlâklı bir insan, sırf mutluluğa neden olduğu için böyle bir adaletsizliğin devam etmesine nasıl izin verebilir?
Popüler kültürdeki bu faydacılığın yansımasını kendi dünyamızda birçok defa deneyimliyoruz. Bugünlerde ise bu açık örnek bize kendisini İran’da gösteriyor. İranlı kadınlar birer Omelas olarak bodrum katında, sistemin devam etmesi için tutulan çocuklar olarak, uzun bir süredir silik varlıkları ile yaşamaya çalışırken, toplumun fayda sağlayan erkil düzeni onları kendi mutlulukları için feda etmekte bir sakınca görmediler. Çünkü bu erkil düzen, kendi oluşturdukları tüm refah ve mutluluğu onlara veren şeydi (patolojik de olsa).
Gelelim yazımızın başındaki soruya:
Ahlâklı bir insan, sırf mutluluğa neden olduğu için böyle bir adaletsizliğin devam etmesine nasıl izin verebilir?
İranlı 22 yaşında genç bir kızın, Mahsa Aminin’nin sistem uğruna yok edilmesi sonrası İran’da yaşayan Omelaslar ve böyle bir adaletsizliğin devam etmesine izin vermeyen ahlâklı insanların gerçekleştirdiği toplumsal olaylar ve hak arayışları bize bu sorunun cevabını veriyor. Bir veya birçok masum, haksız yok oluş, ağır bedeller bodrumdaki kapının kilidini açabiliyor.
Kant’ın etik anlayışına göre ahlâklılık, mutluluk ile ilgili bir şey değildir. Çünkü mutluluk bizi doğruca arzu ve isteklerimize götürebilir. Oysa ahlâklılık içimizdeki vicdan yasası ve bilgi ilgi doğru orantılıdır.
Şimdilik İran’da açılan sadece bir kapının kilidi ancak bu değerli çaba bile birçok kaybı ve acıyı beraberinde getirdi.
İran’da kadınların erkil düzen ve kendi mutlulukları için onları feda eden faydacı ideolojiye karşı başlattıkları başkaldırı güneşi tekrar görebilmelerine izin verebilecek mi?
Bunu bize zaman gösterecek fakat bugün olmasa bile yarın “Omelas bir daha terk edilmeyecek.”
Feray Orman
9 YORUMLAR
Harikaydı 👏🏻👏🏻👏🏻 Mükemmel bir giriş oldu dergiye 😁 Büyük keyifle okudum ve bir kez daha iyi ki burada olmayı seçtin diye düşündüm. Hoş geldin canım aramıza 🤗
Çok teşekkürler Didem. Yazarlara yaklaşımın ve desteğin çok geliştirici ve değerli 🤗 İyi ki🤗
Feraycım, dergideki ilk yazını tebrik ederim. Heyecanla okudum.
Sevgiler.
Çok teşekkürler arkadaşım.
Güzel bir giriş yazısı olmuş :)) Söze bir söz de ben ekleyeyim:
“Putlar kırılmış ama yeni putlar oluşturulmaya devam ediyor ve kurbanlarla dolu her yanımız! Zamanı geldi çoktan mutlu ve hakça yaşamanın! Umudumuz kadar sorumluluğumuz da var elbette!”
Hoş geldin aramıza Feraycım! Büyük bir merakla seni takip edeceğim 🙏💕
Öncelikle hoş geldin sevgili Feray. Çok güzel bir yazı olmuş tebrik ederim 👏 Etik değerler vurgunun devletlerin temel felsefesi olmasını diliyorum. Bu karanlık böyle aydınlanacak bence 🙏
Çok okura ulaşman dileğiyle, sevgiler.
Değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim 🙂
Merhaba
Basit bir dille insan kavramını anlatan bu güzel yazı için çok teşekkürler. Mutluluk hep birlikte, acı hep birlikte yaşanmalı.
“Gerçek bütünseldir.” – Hegel
Çok teşekkürler Hüseyin.