
Mercier ile Camier | Samuel Beckett
Mercier ile Camier beraber yolculuğa çıkacaklar. Nereye gitmek niyetindeler, bilmiyorum. Niçin gitmek istiyorlar, onu da bilmiyorum. Kendileri de bilmiyorlar zaten. Hatta yolculuğa çıkıp çıkmama konusunda bile emin değiller. Sık sık geri mi dönsek, yağmur yağıyor, bu havada gidilmez, güneşli günde gidilmez, aslında hiç gidilmez, gidilmez, deyip duruyorlar. Tamam gitmeyin o zaman. Git diyen mi var? Görünmeyen şiddetli bir gücün baskısı altındaymış gibi harekete geçiyorlar. İçten gelen bir istek mi yoksa zoraki bir gidiş mi, anlamıyorum. Ama kesinlikle kararlı değiller, onu anlıyorum. Gitmekte de, kalmakta da, dönmekte de, durmakta da hiçbir şeyde kararlı değiller.
Mercier ile Camier | Kararsızlık
Yazarın “Godot’yu Beklerken” adlı kitabında da bu kararsızlık hâli var ki bu beni delirtiyor. Ben en kötü kararın bile kararsızlıktan iyi olduğunu düşünüyorum. Bir karar ver ve buna göre hareket et. Kararının sonuçlarına katlan. Ha tabii bunu yaparken esnek de ol, baktın iyi bir karar değilmiş, vazgeç ve/veya geri dön. Ve lütfen tüm bu süreçte sızlanmayı kes.
Mercier ile Camier bu açıdan beni delirten iki tip. Sürekli kararsızlık ve sızlanma hâli içindeler. Bir de yaşlılar. Huysuz ihtiyarlar.
Yol boyu bol bol konuşuyorlar. Ama konuşmalarının içeriğini Camier şöyle ifade ediyor:
“Geriye baktığımızda, kendimizin dışında her şeyden söz ettiğimizi görüyorum.”
Evet, biraz kendinizden söz edip belki sorununuzun ne olduğunu anlar ve çözüme gidersiniz. Mehter takımı gibi ilerliyorlar; iki ileri bir geri. Her defasında terk ettikleri kente gidiyorlar. Halbuki Mercier “Bu kenti bugün terk etmezsek, bir daha hiç edemeyeceğiz sanki” diyordu.
Kararsızlık dendi mi benim aklıma ilk gelen eser bakınız şudur: Tatar Çölü
Kararsızlığın ve öylece beklemenin ne kadar yararsız olduğunu gösterir. Biraz cesaretle ilgili bir durum ve gerçekten sadece “biraz” cesaret.
Mercier ile Camier | Adı Değişmiş Kötülükler
Mercier ile Camier’in yolculuk sırasında bindikleri bir tren var. Trende yaşlı bir yolcu geçmişini anlatıyor. Anlatır ya kimi yaşlılar, ayarları yoktur onların. Çocukken babasından çok dayak yermiş. Bir tarafları kanarmış dayaktan. Ardından babası anneyi tembihlermiş yaralara pansuman yapması için. Şu inceliğe bakar mısınız? “Beklenmedik mutlu bir tren kazasında” annesi ve babası ölmüş. Çocuksuz bir çift tarafından evlat edinilmiş. Tarla işlerinde çalışmış. “Sütçü kızı gebe bırakmak münasebetsizliğinde” bulunmuş. Münasebetsizlik de tecavüzün başka bir adı herhalde. Bu yüzden kaçmış. Kaçarken de tahıl ambarlarını, samanlığı, ahırları ateşe vermiş. Sevimsiz herif. “Sevimsiz” de geri zekalı hıyarların başka adı, ben koydum.
Mercier ile Camier | Sevmedim Sevemem
Mercier ile Camier iki arkadaş mı, yoksa aynı bedendeki iki farklı ses mi bilmiyorum. Her ne haltsa sevmiyorum.
Saygılar,
Hülya Erarslan
No Comments