Biraz Kitap

Canım Aliye, Ruhum Filiz

18 Aralık 2018

Canım Aliye, Ruhum Filiz | Sabahattin Ali


Canım Aliye, Ruhum Filiz | Sabahattin Ali

Geçtiğimiz haftalarda Kafka’nın mektuplarından bahsetmiştim:

Felice’ye Mektuplar
Milena’ya Mektuplar
Babaya Mektup

Bu hafta da bizden birinin mektuplarını anlatayım.

Canım Aliye, Ruhum Filiz

Sabahattin Ali’nin karısı Aliye Hanım ile kızı Filiz’e yazdığı mektuplardan oluşan “Canım Aliye, Ruhum Filiz”

Kitabın kapağındaki aile fotoğrafına baktıkça içim burkuluyor. Ne kadar şirin, ne kadar naif.

İlk olarak 15 Şubat 1935 tarihli mektup var.

13 Mart 1948’deki son mektuba kadar Sabahattin Ali, karısına Arap harfleriyle, kızına Latin harfleriyle yazmış mektupları.

Kızına yazdığı mektuplar, karısına yazdığı mektupların yanında küçük birer ek niteliğinde.

Esasen karısına yazıyor mektupları.

İlk Mektuplar

Henüz evlenmeden önce başlıyor mektuplaşmaları. Bu ilk mektuplar iltifatlar, aşk ve sevgi sözcükleri, beraber yaşanacak mutlu bir geleceğe dair umut besleyen nitelikte.

Sabahattin Ali, Aliye Hanım’a aşk dolu, sevgi dolu satırlarla sesleniyor:

“Bu kalp bundan böyle benimki ile beraber çarpacağı için dünyanın en bahtiyar insanıyım.”

“Mektubundaki ‘Beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm’ cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye, seni isteyebileceğinden çok seveceğim. Benim nasıl sevebileceğimi göreceksin…”

“Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku… Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz.”

“Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin.”

“Sen en fena resimde bile güzelsin Aliye. Sen her zaman herkesten güzelsin.”

“Gözlerimi kapadığım zaman senin hayalini görüyorum.” diyorsun. Ah Aliye, ben gözlerim açıkken bile hep seni görüyorum.”

Bu mektuplar hep bol bol öpücükle sonlanıyor.

“Binlerce defa bütün yüzünden, dudaklarından öperim Aliye’m”

Fotoğraf Paylaşımları

Birbirlerine fotoğraflarını gönderiyorlar. Aliye Hanım, sık sık fotoğrafta güzel çıkmadığını yazıyor, Sabahattin Ali de gayet güzel gözüktüğünü. Sabahattin Ali, kendisinin fotoğrafı ile ilgili de şunları yazıyor:

“Hem ben de öyle resimde göründüğü gibi kerli ferli bir adam değilim, kısacık boylu, ak saçlı bir yarı ihtiyarım. Yaşımın yirmi sekiz olması bir şey ifade etmez, dertli seneler beni belki kırk yaşına gelmiş kadar ihtiyarlattılar.”

Keşke birbirlerine gönderdikleri bu fotoğraflara da yer verilebilseydi kitapta.

Evlilik Problemleri

Mektuplardan anlaşılıyor ki evlenme sürecinde tipik problemler mesele olmuş. Yüz görümlüğü, gelinlik, eşyalar, oturulacak ev… Bu konularda Sabahattin Ali de Aliye Hanım da epey mütevazı davranmış. Zaten de şartlar gereği mecburen öyle davranmak zorunda kalmışlar. Aliye Hanım’ın bu kısıtlı bütçeyi sorun etmediği seziliyor.

Gençlerin evlilik sürecinde Sabahattin Ali’nin yengesi epey müdahil olmuş. Zaman zaman sürtüşmeler olsa da hallolmuş gibi gözüküyor.

Geçim Sıkıntısı

Yıllar sonra mektupların niteliği değişiyor. Geçim sıkıntıları baş gösteriyor. Sabahattin Ali, ailesine para gönderiyor, kısıtlı miktarda para olduğu için karısından tasarruflu davranmasını rica ediyor. Öyle davranacağını ve anlayış göstereceğini de biliyor.

Mektup Adresi Hapishane

Hapse girdiği dönemde yazdığı mektuplarda adresi “Sabahattin Ali, Paşakapısı Cezaevi, Üsküdar”, “Sabahattin Ali, Sultanahmet Cezaevi/İstanbul”

Yaşadığı sıkıntıları “Dostlar üzülmesin, düşmanlar sevinmesin” diye herkese anlatmamasını salık veriyor karısına.

Hapisteyken ya gerçekten öyle düşündüğü ya da karısını teskin etmek için umutvari yazdığı oluyor.

“Kurtulacağım hakkında ümidim kuvvetlidir. Ne ise, aldırma! Sonu iyi olacak. Hem çok iyi olacağına kuvvetle kanaatim var. Yeter ki biz azmimizi ve imanımızı ve bu millete itimadımızı kaybetmeyelim.”

Ancak, ilk zamanlardaki umutlu halinin son mektuplarda yerini karamsarlığa ve pes edişe bıraktığını görüyoruz. Özellikle dergi/gazete çıkarma ve haksızlıkları yazma konusunda.

“Bundan sonra biraz da dostlar kahramanlık etsin. Ben elimden geleni yaptım ve bu hale geldim. Dünkü takdirkarlarımız şimdi yüzümüze bakmıyor. Artık pes dedim.”

Hele ki 24 Ocak 1948 tarihli mektubunda bu yorulmuşluğu ve yıpranmışlığı iyice hissettiriyor:

“Hayatımda hiç bu günlerdeki kadar sıkılmamış ve imkansızlıklar içinde çırpınmamıştım. Sizi düşündükçe geceleri gözüme uyku girmiyor… Sabahtan akşama kadar dört tarafa koştuğum halde bir netice elde edilemiyor. Kendi paramızı kurtarmak için bu kadar kepaze olacağım aklıma bile gelmezdi. Herhalde bu kadar sıkıntının bir hayırlı sonu olacak… Bir daha mahkemelik işlere burnumu sokmak niyetinde değilim… Filiz yaşında yahut ona yakın bir çocuk görünce elimde olmadan gözlerim yaşarıyor… Başka ne yazayım? Yazacak müspet bir şey olmadıktan sonra.”

Aziz Nesin

Markopaşa ve sonraki dergileri çıkardığı süreçteki sıkıntıları da yazıyor.

Markopaşa ve sonrasındaki dergileri, Aziz Nesin’le beraber çıkartıyorlar. Aziz Nesin henüz adı bilinmeyen bir yazar. Markopaşa ile birlikte adı duyuluyor. Sabahattin Ali ile sık sık münakaşa yaşıyorlar. Sabahattin Ali onun hakkında “Şimdilik işleri tek başına Aziz Nesin’in üzerine bırakmama imkan yok. Henüz siyasi bakımdan da, mizah seviyesi bakımından da kontrole muhtaç” diye yazıyor.

Uzun Mektup İsteği

Uzun mektuplar istiyor Sabahattin Ali. Neredeyse her mektubunu bu istekle bitiriyor.

“Bana kendinden, her günkü hayatından, hislerinden bahseden uzun mektuplar yaz. Hemen yaz.”

“Derhal yaz. Uzun, çok uzun şeyler yaz…”

“Bana yaz Aliye’ciğim. Sayfalarca mektuplar yaz.”

“Bana uzun mektup yaz.”

Hayata İlişkin

Genel konulardan, dünyaya ve hayata ilişkin meselelerden de bahsediyor mektuplarında;

“Dünyada rahat yaşamak için aptal olmak lazım. Fakat aptal olmaktansa biraz daha rahatsız yaşamak daha iyidir.”

“Hayat ve felaketler beni o kadar gülmekten ve neşeden uzaklaştırdı ki kendimi, senin getirdiğin bu saadet dünyası içinde bile şaşkınlıktan kurtaramıyorum. O kadar talihin kahrına uğramışım ki hayatta bana da mesut olmak nasip olabileceğine inanamayacağım geliyor.”

“Neşe insanın içinde bulunduktan sonra, hayat onu ne kadar meydana çıkmaktan men etse, ne kadar boğmaya çalışsa yine ilk fırsatta kendini gösterir.”

“Herkes beni keyfi yerinde, daima gülen biri sanır. İşte bunun için yazılarım çok dertlidir. Hayatımda gösteremediğim teessürü yazılarımda gösteriyorum.”

Hep Genç Kalacak

Sabahattin Ali, bir mektubunda;

“İhtiyarlığımda çekilmez bir adam olacağım hakkındaki iltifatına teşekkür ederim. Ama bu tahminin doğru çıkmayacak sanırım. Çünkü ihtiyarlayacağımı kim söyledi? Hep genç kalacağım.” yazmış.

41 yaşında öldürüldüğünü bilince bu satırlar can yakıyor.

Önsözde de yazdığı üzere;

“Canım Aliye, Ruhum Filiz’de yayımlanan bu mektup ve kartlar Sabahattin Ali’yi nişanlı, eş ve baba olarak tanımamızı sağladığı gibi, onun aşkı, evliliği ve aile hayatını nasıl yaşadığını da gösteriyor: coşkulu bir aşık, sorumlu bir eş, sevecen bir baba.”

Saygılarımla,
Hülya Erarslan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Ahmet Yonca 18 Aralık 2018 at 16:25

    Okuduğum en güzel özetti. Sabahattin Ali seven biri olarak ve kitaplarını bilen biri olarak, detaylandırmalarına hayran kaldım. Kitabı tekrar yaşadım. Çok teşekkür ederim 🙏

    • Yanıtla Hülya Erarslan 25 Aralık 2018 at 16:21

      Ben teşekkür ederim. Ben de çok severim Sabahattin Ali’yi. Hatta kedimin adı bu yüzden Sabahattin. 🙂

  • Yanıtla Sefa 18 Aralık 2018 at 23:44

    Yine süper bir yazı. Kaleminize sağlık..

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan