Köşe Yazıları

Şiddet ve Nedenleri

23 Nisan 2023

Yazı: Şiddet ve Nedenleri | Yazan: Yağmur Öner

Şiddet; insanlığın, her toplumda ve her çağda, karşı karşıya kaldığı başlıca sorunlardan biri olmuştur. Şiddetin nedenlerini açıklamaya girişmeden, tanımı üzerinde duralım öncelikle.

Genel Anlamıyla Şiddet

Bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesiyle ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ/WHO) tanımına göre ise; bir yaralanma ya da yaralanma tehlikesi, ölüm, psikolojik hasar, gelişim bozukluğu ya da yoksunlukla sonuçlanan, bir kişiye, kişinin kendi kendine, bir grup ya da topluma kasıtlı olarak fiziksel ya da duygusal zor kullanması, güç uygulaması veya tehdididir.

Şiddet olgusu ister gerçek ve ister potansiyel olsun, bireylerin yaşam kalitelerini büyük ölçüde zedeleyen, zarar veren, yöneldiği kişi ve kesime göre çeşitli olumsuz etkiler yaratan ve bugün hemen hemen her toplumda mücadele edilen sosyal sorunların başında gelmektedir.

Kadına Şiddet

Şiddetin yoğun olarak uygulandığı bir kesim olan kadınlar da söz konusu durumun yarattığı fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. “Kadına şiddet” hemen hemen her toplumun mücadele ettiği sosyal sorunların başında gelmektedir.

Toplumun geleceğini biçimlendirmede önemli role sahip olan kadınların uğradığı şiddet belli çeşitlere sahiptir. Kadına yönelik şiddet, iki başlık altına ele alınır; aile içinde ve iş yerinde şiddet. Aile içinde şiddet sadece fiziksel değil, psikolojik açıdan da gerçekleşebilir. Kocanın karısına bağırması, küfür etmesi, aşağılaması, hakaret etmesi bir psikolojik şiddet türüdür. Kadının özgürlüğünün kısıtlanması ve kendi hayatına ilişkin karar verememesi de psikolojik şiddettir.

Benzer şiddet türleri çalışma alanında da yaşanabilir. Dünyada ve Türkiye’de kadına yönelik şiddet oldukça yaygındır. Son yıllarda iş yerlerinde uygulanan şiddet ile alakalı araştırmalarda dahi artış görülmektedir. Bu araştırmalar şiddetin ne boyutta olduğunu gösterirken engellenmesi gerektiğini vurgular.

Dünya genelindeki oranlarla Türkiye karşılaştırıldığında ne yazık ki ülkemizde kadına uygulanan şiddetin dünya ortalamasının çok üzerinde olduğu görülmektedir.

2001 yılında hamilelik sürecinde şiddete uğramaya ilişkin olarak 154 kadınla görüşme ve anket yoluyla yapılan bir araştırmada katılımcı kadınlardan 110’unun hamileliği süresinde şiddete maruz kaldığı saptanmıştır.

Araştırmada ortaya konulan diğer sonuçlar da son derece düşündürücüdür:

  • Söz konusu kadınların %36,4’ü fiziksel şiddete (tokat, tekme veya yumruk atılması, sopa veya bir eşya ile vurulması vb.)
  • %5,4‘ü cinsel şiddete (cinsel ilişkiye zorlanma, cinselliği ile alay edilme, başkalarıyla cinsel ilişkiye zorlanma vb.)
  • %97,3’ü ruhsal/sözel şiddete (bağırma, azarlar şekilde çağrılma, onurun kırılması, yalan söyleme, güveni kötüye kullanma vb.)
  • %26,4’ü tehdit ve gözdağına (el ile tehdit, evdeki eşyaların sokağa fırlatılması, sopa, silah, bıçak gibi bir nesne ile tehdit edilme vb.)
  • maruz kalmıştır.

İstismar

Kadına yönelik şiddetin en çok görüldüğü bir başka tür de istismardır. Özellikle Türkiye’de kadına uygulanan şiddet türlerinin başında gelmektedir.

Yapılan araştırmalara bakıldığında kadına yönelik istismar hemen hemen her toplumda oranları farklı olsa da yaşanmaktadır. Tüm yaşamı boyunca her 6 kadından birinin istismara uğradığı tahmin edilmektedir. Toplumsal baskı yüzünden eğitim seviyesi yüksek çiftlerde bile kadınların şiddete karşı sessiz kalıp evliliğinin devamı için maruz bırakıldıkları duruma karşı bir şey yapmadıkları görülmektedir. Bu da özellikle aile içi şiddetin bir kısır döngü hâlinde devam etmesinin başlıca sebeplerindendir.

Sebepler ve Sonuçlar

Dünyanın başa çıkmaya çalıştığı bu problemin belli sebepleri ve kadınlar üzerinde doğurduğu belli sonuçları vardır. Ülkemiz ise bu sorunun nasıl durdulucağı konusunda bugüne kadar yetersiz kalmıştır. Gerekli önlemler alınmadığı ve bu problemin köküne inilmediği sürece hem günümüzdeki hem de gelecek nesillerdeki kadınlar büyük bir tehdit altında olmaya devam edecektir. Bunun için, yasal düzenlemelere, koruyucu, önleyici ve müdahale edici çalışmalara, şiddete uğrayan kurbanlara yönelik koruma ve destek programlarına, öte yandan toplumsal duyarlılığın ve toplumsal bilincin arttırılmasına; daha ahlâklı, daha vicdanlı bireyler yetiştirilmesine öncelik verilmelidir. Bunun için de birçok kurum ve kuruluşun işbirliğine ihtiyaç vardır.

Şiddetin Kaynağı

Önlem alabilmek için öncelikle şiddetin kaynağına inilmelidir. Ardından şiddetin sebeplerine ve kadın üzerindeki sonuçlarına bakılmalıdır.

Şiddetin nedenleri psikolojik, sosyolojik, biyolojik yönden incelenmektedir. Psikanalitik açıdan bakıldığında, temel bir içgüdü olan saldırganlığın erkeklerde başarı ve üstünlük hissi yarattığını görüyoruz. Saldırgan kadınlara olumsuz yaklaşılırken saldırgan erkekler toplum tarafından dışlanmaz.

Erkeklerindeki bu saldırganlık duygusunun şiddetin ana sebeplerinden biri olduğunu ve bu duygunun kontrolü sağlanabildiği ölçüde şiddet olaylarının da aynı oranda azalacağını söyleyebiliriz.

Saldırganlık

Saldırganlığı sözel, fiziksel ve aşırı saldırganlık olarak üç grupta inceleyebiliriz. Sözel saldırganlığı; kontrol gereksinimi, kıskançlık gibi duygularla tanımlayabiliriz. Fiziksel ve aşırı saldırganlık ise çocukken istismar edilmiş ve fiziksel saldırganlığı model almış bireylerin gösterdiği kişilik bozukluğudur.

Psikolojik nedenler dışında yoksulluk ve baskı da başlıca sebepler arasındadır. Düşük gelir düzeyi ile yaşanan stres, şiddet eğilimini arttırır. Kadına yönelik şiddet genellikle ataerkil toplumların erkek egemen yapısından da kaynaklanmaktadır. Eski dönemlerden günümüze kadar, nesilden nesile devam etmiştir.

Çoğu toplumda kadınlar; hukuksal, ekonomik, geleneksel ve eğitimsel yapıda ayrımcılığa uğramakta ve erkeklere bağlı olmaları beklenmektedir. Erkeklerin kadınlar üzerindeki üstün konumu, şiddeti besleyen ana sebeplerden biridir. Eski çağlardan beri süregelen bu gelenek ve yasalar, kadınların başa çıkmaya çalıştığı şiddet sorununun temel nedenlerinden biridir.

Bu gelenekler dışında hızlı sosyal değişimler, ekonomik eşitsizlikler, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, eşitsizlikleri körükleyen politikalar, yoksulluk, zayıf ekonomik güvence ağları, yasaların uygulanmasındaki yetersizlikler ve şiddeti pekiştiren kültürel normlar da nedenler arasındadır.

Şiddetin kadın üzerindeki sonuçlarına bakılmadan önce, şiddet gören kadınların özelliklerine bakılmalıdır.

Şiddet gören kadınlar, bu şiddet durumunun tüm ailelerde olduğuna kendini ikna etmiş, suçu kendinde bulan ve ona şiddet uygulayan erkeğin bir gün değişeceğine inanan, benliği yitirtilmiş bireylerdir.

Lenore Walker‘a göre eşler arasındaki şiddet bir döngü içerisindedir. Bu döngü erkeğin taleplerinin yerine getirilmemesi veya istediği kurallara uyulmaması durumunda kadının erkeğin şiddetine maruz kalması ile oluşur ve kısır şekilde devam eder. Fiziksel ve psikolojik şiddet, silah kullanımına kadar gidebilirken cinsel istismar da bu döngünün içerisindedir.

Şiddetin Sonuçları

Şiddet sonrası ölümcül ve ölümcül olmayan şeklinde iki tür sonuçla karşı karşıya kalınır.

Ölümcül etkiler kadını intihara kadar sürükleyebilmektedir. Anne ölümleri ile yoksul bir ortamda yetişmiş çocuklar da bu etkiyi gelecek nesillere taşır. Kadına şiddet aynı zamanda aile yaşamına olan inancını ve güvenini kaybetmiş bir nesil ortaya çıkarır. Psikolojik olarak da kadınlarda anksiyete, depresyon ve kişilik bozukluğu gibi sonuçlar doğurur. Özellikle anne veya gebe kadınlar için bu durum daha da zordur; hem psikolojik hem de fiziksel açıdan bu durumla savaşmakta güçlük çekerler. Kısacası fiziksel şiddet, psikolojik şiddeti de beraberinde getirir.

Şiddetin sonuçları ile ne kadar tehlikeli bir durum olduğunu görürüz. Hem kadınlar, hem gelecek nesil hem de barış içinde yaşamını sürdürebilen bir dünya için sessiz kalmamalı ve kadına yönelik şiddetin önüne geçmeye yönelik tavır acilen alınmalıdır.

Kadına yönelik şiddetin durdurulamayacağı düşüncesini çürütmenin en basit yolu ise bunu engellemeyi başarmış ülkelere bakmaktır.

Yapılması Gerekenler

  • Kadınların güçlendirilmesi ve toplumdaki statülerinin yükseltilmesine yönelik çalışmalar yapılmalı. Bunun yanında, toplumun değer yargılarında da değişiklik oluşturulmalıdır.
  • Her koşulda ve her yerde kadının güvenliğinin sağlanması esas alınmalıdır.
  • Sığınma evlerinin arttırılmalıdır.
  • Topluma konu hakkında daha fazla eğitim verilmelidir.
  • Sağlık Bakanlığı kadına yönelik şiddet konusunda yeni politikalar çıkarmalıdır.
  • Kadına yönelik şiddet, dramalar içinde kullanıldığında doğal bir şey gibi gösterilmiş olunuyor ve toplum da bunu iyice benimsiyor; bu programlar tetikleyici dahi olabiliyor. Televizyonlarda sunulan dramalar, magazin programlarından şiddet unsurları kaldırılmalıdır.

Özetle kadına şiddet hem dünya genelinde hem de ülkemizde yaygın bir problemdir ve önüne geçilmediği sürece gelecek nesilleri de etkileyecektir.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan rapora göre, dünya genelinde her 3 kadından 1’i -yaklaşık 736 milyon kadın- fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalıyor. Böylesi büyük bir sorunun majör çözümlere ihtiyacı olduğu ortadadır. Kadına yönelik şiddetin toplumsal bir sorun olarak ele alınıp, devletin ve toplumun tüm organlarının aktif katılımıyla, elbirliğiyle çözümüne yönelik yaptırımlar getirilmesi ve bu yaptırımların toplumsal bir zihniyet değişikliğine yön vermesi hedeflenmelidir.


“Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”
– Mustafa Kemal

Ulu önderimiz bu ifadesi ile kadınların toplumların gelişimdeki önemine değinirken, “Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir” diyerek de kadının değerini bir kez daha takdir etmiştir. Kadın haklarını batılılaşmanın ve çağdaşlaşmanın bir unsuru olarak algılamış olan atamızın arzu ettiği ülkeyi kurmak biz yeni neslin ödevi olmalıdır.
 
 
Yağmur Öner
 
 

Referanslar ve Kaynakça:

  1. Tekin, M. (2020, September 4). Kadinin TOPLUMDAKİ yeri̇ ve önemi̇. ATSO Vizyon. Retrieved April 16, 2023, from https://www.atsovizyon.org.tr/kadinin-toplumdaki-yeri-ve-onemi/
  2. Yönetici. “Kadına Şiddet Ile i̇lgili Kompozisyon.” Kısa Kompozisyon Ve Hikaye Örnekleri, https://www.kompozisyonhikaye.com/2021/12/kadna-siddet-ile-ilgili-kompozisyon.html.

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan