Yurt Dışı Gezi

İsviçre Köyleri ve Dağları

4 Mayıs 2023

Colmar, İsviçre


Colmar

İsviçre Köy ve Dağlarında Birkaç Gün

Uzun zamandır internetten özellikle İsviçre’nin doğasını gösteren harika pek çok video gördüğümden yeniden ziyaret etmek istiyordum. Özellikle de dağlar, vadiler ve göller açısından çok zengin bu ülkede müze gezmek yerine bu güzelliklerle zihnimizi doldurmayı ve yaşamı gözlemlemeyi tercih ettik.

Tercihimizi arkadaşlarımın da tavsiyesi ile Jungfrau bölgesinden yana kullandım çünkü seyrettiğim pek çok video sayesinde tam da istediğim gibi bir gezi olacağını gördüm. Bu bölgede bana en sevimli gelen köy Lauterbrunnen’de karar kıldım ve Booking.com üzerinden yer ayırttım.

Birinci Gün

Basel Mulhouse Friburg Havalimanı’na inip araç kiraladık. Bu havalimanı tam üç ülkenin ortasında. Siz hangi ülkeye girecekseniz o kapıdan çıkmalısınız. Araç kirası için de biraz daha erken davranıp önceden fiyatı makul seviyelerde tutabilirsiniz. Hatta Booking.com üzerinden yer ayırtınca biraz daha indirim alma şansınız olabilir ama biz havalimanında hallederiz diye düşündük.

Aracımızı aldık ve önce havalimanına bir saat mesafedeki Alsace bölgesinden birkaç kasaba görmek istedik. Bu arada İsviçre trenlerinin oldukça organize olduklarını söyleyebilirim. Ben tren de araştırdım ama araba kirası ile gidiş dönüş tren ücreti yakın bir rakama denk gelince arabayı tercih ettik. Diğer sebep de valizlerimiz idi. Elimizde valiz ile aktarmalı gitmek bizi daha çok yoracaktı. Ve son sebep; bu sayede Fransa tarafındaki bazı yakın kasabaları da görmek istedik. Tren ile seyahat etmek isterseniz benim ilk yaptığım gibi panikle tren için yer ayırtmak için boşuna kendinizi hırpalamayın. Çünkü her seferinde browser azizliği midir nedir, tren saatlerinde girdiğim site yer olmadığını söyleyip beni daha pahalı bir saate yönlendirdi. Sonradan trenlerin yeterli sayıda olduğu ve herhangi bir saatte rahatça tren bulabileceğimi anlatan birkaç yazı görünce de rahatladım. (Hatta hakikaten de öyleymiş.) Bu site çok güzel yol gösteriyor: Train travel in Switzerland

Bonus Durağımız: Colmar ve Riquewihr

Hazır bu kadar yol gelmişken Fransa’nın birkaç kasabasını da görmek istedik. İlkin Colmar diye düşünürken içimden gelen bir ses bana “Riquewihr’e de gidin” dedi. Bu içten gelen ses beni hiç yanıltmaz. İyi ki de öyle yapmışız. Harika bir seçim oldu.

Kasabaya giden yolun etrafında üzüm bağları var. Burası şarapçılık ile geçinen bir bölge. Bu kasabadaki Dolder Müzesi’ni isterseniz gezebilirsiniz. Biz sokaklarını turladık. Orta Çağ’dan fırlamış, (evlerin bazıları 13. yüzyıldan kalma imiş) özenle korunmuş ve restore edilmiş evler gördük. Paskalya zamanına denk geldiğimiz için etrafta pek çok süsleme de vardı. Burasını bir de Noel zamanı görmek lazım. Şehir turu yaptıran tren şeklindeki küçük araçlarla detaylı da gezebilirsiniz.

İkinci durağımız ünlü Colmar oldu. Zaten tüm bu kasabalar arasındaki mesafeler çok uzak değil. Colmar, bölgenin şarap merkezi imiş. Özellikle bu şehir Noel zamanı harika süsleniyor. Benim gördüğüm fotoğraflarda bir bina üzerine ayıcıklar asılan bir dekor yapılmıştı. Belki de benim bu şehri görmek isteme sebebimdir diyebilirim. Gerçi Paskalya zamanı olduğu için o kadar süslü değildi ama yine de harika görünüyordu her haliyle. Biz Le Petite Venice (Küçük Venedik) tarafında yürüyüş yaptık. Ortadan akan minik akarsuyun etrafında aynı Venedik’teki gibi binalar var. Yalnız dikkat, zemin bu iki kasabada da topuklu ayakkabı için uygun değil.

Grand Rue De Colmar, burada yürüyüş yapabileceğiniz ana cadde. Kapalı çarşıda yemek yiyebilir veya kanaldaki sandallarla gezebilirsiniz.

Yine rahatlatıcı bir ipucu vereyim; bu bölgedeki insanlara, Almanca okulda öğretilen ikinci dilmiş. İngilizcelerine pek güvenmiyorlar ama çok kibar bir şekilde yardımcı oluyorlar. Bana yardımcı olan Fransızlarla zaman zaman el işaretleri zaman zaman da benim kuzen dillerdeki benzer kelimeleri anlamam ve kimi zaman da bir iki İngilizce kelime ile işi çözdük 😁

Bu bölgede çok beğenilen ve aklımda kalan birkaç kasaba oldu. Mesela Kaysersberg, Eguisheim gibi fakat otele gecikmek istemedik. Bu bölgeden Lauterbrunnen’deki otelimizin uzaklığı yaklaşık 3,5 saat idi.

Otele varınca yorgunluktan bayılmışız 😁

İkinci Gün

Hava durumu biraz bizi engelledi ama otel çok doğru bir seçim olmuş, tren ve teleferiğe yürüyerek 5 dakika mesafedeydik. Hemen Mürren’e teleferik bileti aldık.

Mürren, Lauterbrunnen’i tepeden gören bir kasaba. Maalesef çok sisli olduğu için manzara net değildi. Aslında daha yüksekte Shilthorn’ki Piz Gloria’ya çıkabilir ve orada yükseklik korkunuzu test etmek için Thrill Walk Felsensteg Birg’de yürüyüş yapabilirsiniz veya Via Ferrata’da cesaretinizi test edebilirsiniz.

Sis sebebiyle biz çıkmadık ama Gimmelwald’e yürüyerek indik. Yine sis sebebiyle nerede olduğumuzu anlamamıştık, neyse ki bize hoş geldiniz diyen bir tabela vardı. Oradan Stechelbach’a ineceğimiz teleferiği bulduk ve aşağı indik.

Stechelbach ile bizim köy aslına yürüyerek 1 saat mesafede. Maalesef o kadar çok ıslandık ki tamamını yürümek istemedik fakat yolumuzun üzerindeki Trümmelbachfälle’ye (Trümmel Şelalesi) uğramak istedik. Dağın içinde akan bir şelale. Eiger (3967 m), Mönch (4099 m), and Jungfrau (4158 m) dağlarında biriken buzulların çözülüp aktığı yer burası. İnanılmaz kuvvetli bir debisi var. Yarısına kadar bir asansör ile çıkılıyor, sonra merdivenlerle tırmanışa devam. Girişte bir sosyal tesis var. Eğer sizi zorlayacağını düşünürseniz mola vermek için ideal.

Üstüm başım şelalede iyiden iyiye ıslandığı için yürüyerek dönmek yerine otobüse bindik ve 15 dakika sonra otelimizdeydik.

Üçüncü Gün

Resepsiyonistimizin önerisi ile ski pass alıp (58 CHF ve çocuk için yarı bedel) otelimize 5 dakika mesafedeki tren istasyonundan Wengen trenine bindik.

Wengen, deniz seviyesinden 1274 m yükseklikte ve 1300 yıllık bir kasaba. Kışın Lauberhorn Kayak Yarışları ve FIS Alpin Kayak Dünya Kupası’nın yapıldığı yer. İngiliz yazarlar Mary ve Percy Bysshe Shelley’nin History of a Six Weeks’ Tour (Altı haftalık gezi tarihi) ve Byron’ın Manfred (1817) eserlerinde burası tasvir edilmiş ve böylece gezmek isteyenler için merak uyandıran bir kasaba olmuş.

Kilisenin bahçesinden, bizim köyün harika bir manzarası var. Biz bu manzaraya karşı yemeğimizi yedik ve trene yetişmek için kalktık. O esnada İsviçre’nin klasik olaylarından biri gerçekleşti. Bir grup inek çobanlarıyla bize doğru çanlarını çalarak geliyordu. Çok gürültülü ve eğlenceli bir görüntüydü.

Wengen’den Kleine Sheidegg’e Gidiş


Wengen’den Kleine Sheidegg’e Gidiş

Trene binip bu sefer 2061 metredeki Kleine Sheidegg’e çıktık. Burası, Eiger ve Lauberhorn zirvelerinin arasında. Kışın Wengen ve Grindelwald’den gelenlerin kayak merkezi. Yazın da yürüyüşçüler için harika bir rota ve eylülde yapılan Jungfrau Maratonu’nun bitiş noktası. Yürüyüş için ise dik sayılabilecek bir rota.

Tekrar trene binerek bu sefer Eiger Buzulu’na çıktık. Buradan dilerseniz ayrı bir trenle Avrupa’nın en üst noktasına yani Jungfraujoch’a çıkabilirsiniz. Biz çıkmadık ve istasyonda biraz oturup dinlendik. Bu noktadan eğer oraya gitmek isterseniz bilet ücreti 126 CHF. (Swiss Pass ile indirimli fiyat mümkün.)

Dönüş için Grindelwald’e direkt inen Eiger Express Teleferiği’ne bindik. Yükseklik sizi korkutuyorsa Kleine Sheidegg’e dönüp trene de binebilirsiniz ama tavsiyem teleferik. Teleferik ile 16 dakikada Grindelwald’e iniliyor. Oradan da kolayca Lauterbrunnen’e ulaşılıyor.

Lauterbrunnen’de 72 şelale varmış, en bilinenlerinden ve bizim otele yürüyüş mesafesinde olan Staubbach Şelalesi’nde kahve içip eğlendik, saçma fotoğraflar çektik. 😁

Dördüncü Gün

Luzerne’de Orta Çağ’dan kalma birçok tarihi yapı var. Ahşap ve üzeri örtülü Chapelle Köprüsü, 14. ve 17. yüzyıldan kalma rahip meclisi binası mesela bunlardan birkaçı. Köprü çatısının altında yürürken görebileceğiniz freskler var.

Luzern Aslanı Anıtı, Fransız ordusundaki İsviçrelilerin 1792’de kılıçtan geçirilmesinin anmak için yapılmış.

16. yüzyılda dokuma sanayi ile kumaş ticareti gelişmiş. 19. yüzyılda ipek ve sunî ipek işlenmesi gelişmiş. Reuss Nehri boyunca tarihi eski kentin izlerini görebilirsiniz. Buranın hemen yanında ara sokaklara saptığınızda bazı binaların tuval gibi kullanıldığını göreceksiniz. Gerçekten hepsi çok güzel resimler. Bakmaya doyamadım.

Biz denk gelmedik ama Luzern Karnavalı, yılda bir gerçekleştirilen ve Basel Karnavalı‘ndan sonra İsviçre’nin ikinci büyük karnavalıymış. En son aralık ayında düzenlenmiş. Noel pazarları turuna giderseniz yolunuz düşerse uğrayabileceğiniz ilginç bir karnaval olabilir diye düşünüyorum. Tarihlerini takip etmek lazım tabii.

Lucerne dönüşü, bizim köye yakın olan Interlaken kasabasına da uğramak istedik. Burası da yine bu bölgede konaklamayı düşünebileceğiniz merkezi bir yer. Ancak ben direkt köyde kalmak istedim. Balkondan oturup Wengen trenini seyretmek çok güzeldi.

Beşinci Gün

Dönüş günümüz olduğu için acaba dedik Fransa’ya tekrar gidip aklımızda kalan kasabaları (Kaysersberg ve Eguisheim’ı) mı gezsek? Ama harita, ulaşım için 4 saat gösterince vazgeçip Basel Yolu üzerindeki Thun’a uğradık. Pazar sabahı çok erken saatler olduğu için şehri insan kalabalığı ile pek göremedik ama Thun Kalesi’ne çıkabildik. 800 yıllık bu kalede valiler şehri yönetmiş. Her valinin kendine ait bir arması varmış, hepsi harika çizilmiş bu armaları görme şansım oldu. Bu arada kaldığınız otel size misafir kartı verirse bu tip yerlerde %30’a varan indirimler alıyorsunuz.

Maalesef Schloss Schadau Şatosu’na gidecek vaktimiz yoktu. Daha fazla oyalanmadan havalimanına dönüp arabamızı teslim ettik.


Bu son değerlendirme paragrafını yazıp yazmamayı çok düşündüm.

Açıkçası her yurtdışına gidişte yaşadığımız karmaşık duygular burada da belirdi. Mesela bu bölge aynı bizim Karadeniz Rize yaylaları gibi. Her iki coğrafya da tartışmasız muhteşem ama işte her yerde kendini gösteren zihniyet farklılığı burada da gösterdi. Mesela Rize kaçamağımızı anlattığım yazıda Pokut’taki restoran sahibi ile sohbet etmiştim ve sonunda Pokut yolunun neden bu kadar “korkunç” olduğunu sormuştum. Yazım şöyle devam ediyor:

Ulaşım kolaylaşırsa çevre kirliliği ve bina sayısı artacaktı ve yolların yapılmasını istemeyişlerinin yegane temeli bu idi. Yani restoran sahibi bize “Burası hayvanların, biz misafiriz, öncelik hayvanların. Biz doğayı temiz tutmalıyız, o sebeple de yol istemiyoruz” dedi ve kısmen haklı buldum.

Neden bir bölge halkı kendi canının riski uğruna bölgesi gelişmesin ister? Bu son derece garip ve üzücü değil mi? Yani belki “gelişelim ve doğamız bozulmasın” demek isterdi eminim o restoran sahibi ama onu anlıyorum. Ve hatta Trabzon Uzungöl’ün geldiği hâli görünce bayağı üzülmüş ve şöyle yazmıştım:

“Çok üzgünüm, Rize’nin el değmemiş temiz doğasından sonra tam bir hayal kırıklığı yaşadım ama tabii ki gördüğüm için pişman değilim. Tabela kirliliği ve nargile kafelerle dünya turizmine açılım olamaz. Zaten dünya güzeli gölün çevresindeki fazladan yapılan binaları saymıyorum bile. Tek iyi yanı uyumlu idiler ama şu tabelalar ve hatta yer yer göğe yükselen dumanlar… Çok üzgünüm daha iyisi yapılabilir orası için.”

İsviçre’nin dağ köylerinde birkaç gün geçirmek bize doğrudan bu iki gezimizi hatırlattı ve yine üzüldük.

Bir an için hayal ettim, mesela Rize’deki yaylalarda evler özenli olsa, genel olarak Türkiye’de yaşam alanları için özellikle yüksek yapılaşmaya izin verilmese, tabela kirliliği olmasa, genel bir estetik duygusu ile doğayı temiz tutma konusunda bir toplumsal anlaşma olsa Rize’nin İsviçre ile turizm konusunda yarışır hale geleceğinden adım gibi eminim. Bunun için ilaveten teleferik ve tren yolu yapılması, yaylalarda inşaat denetlenerek ve çok az sayıda yapılması, bölge halkının yabancı dil öğrenmesi de şart tabii. Kısaca zorlu bir yol ama imkansız değil.

Uzungöl için ise artık bundan sonra ne yapılabilir inanın bilmiyorum. Belki o nargileciler ve Arapça led tabelaların indirilmesi ile başlamak lazım. Tüm bölge için farklı çözümler şart. Umarım bir gün hak ettiği takdiri görür bu bölge.

İsviçre gerçekten deneyimlenmesi güzel bir ülke. Dünya üzerinde bir cennet.
 
 
Hande Sönmezerler Sinan
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

6 YORUMLAR

  • Yanıtla Emine Öztürk 4 Mayıs 2023 at 18:38

    Merhabalar…
     
    Yazınızı okurken, ben de (sizin gibi birkaç gün değilse de) uzun dakilar İsviçre köylerinde, dağlarında dolandım zihnimde. Bu kadar detay ve ayrıntıyla dolu dolu her satır; gitmiş, görmüş gibi hissettirdi. Fotoğraf ve videolar şahaneydi. Kısacası; gördüklerinizi bizimle paylaşıp hissetmemize vesile olduğunuz için teşekkürler. 😉
     
    Ve son olarak, sonuç bölümünde bahsettiğiniz Karadeniz Bölgesi hakkındaki fikirlerinize sonsuz katılıyorum. Tabelalardan başlamak bile bir nebze sağlıklı nefes almaya yetecektir.
     
    Sevgiler

    • Yanıtla Hande S. Sinan 27 Aralık 2023 at 00:13

      Merhabalar yazınıza geç cevap verdiğim için özür dilerim. Umarım sadece zihninizde kalmasın ve günün birinde size de bu güzel ülkeyi görmek nasip olsun. Karadeniz’deki yanlış yapılaşma maalesef çok üzücü.
       
      Sevgiler

  • Yanıtla Akif 5 Mayıs 2023 at 20:42

    O kısa tren videosu var ya beni benden aldı. Rehber niteliğindeki akıcı yazınızla birleşince insanın beyni bu güzel ülkeyi yerinde görme isteği ile doluyor.
     
    Gezinizi bizimle paylaştığınız için teşekkürler. Kaleminize sağlık.
     
    Bizi sizlerle buluşturduğu için bir teşekkür de Didem Hanım’a.

    • Yanıtla Hande S. Sinan 27 Aralık 2023 at 00:17

      Akif Bey, öncelikle yazınıza geç cevap verdiğim için özür dilerim. Yazımı beğenmenize çok mutlu oldum.
       
      Ben oradayken otelin balkonundan sürekli tren seyrettim. Gerçekten çok keyifli 😁 İstanbul’da böyle bir görüntü görmek mümkün değil; gerçekten terapi gibiydi. Umarım günün birinde gidip görme fırsatınız olur.
       
      Ben de çok mutluyum ki Didem sayesinde gerçekten okuyucu ile buluşabilmek çok keyifli.

  • Yanıtla Mücella Çelik Türkoğul 5 Mayıs 2023 at 22:35

    St. Moritz’den yeni dönmüş biri olarak büyük bir keyifle okudum yazınızı. Ellerinize sağlık.
     
    Karadeniz Bölgesi evet muhteşem ama İsviçre’nin temizlik mertebesine ulaşabilmemiz bir devlet ve eğitim politikası olmak zorunda sanki. İnsan nasıl da imreniyor, değil mi?

    • Yanıtla Hande S. Sinan 27 Aralık 2023 at 00:18

      Mücella Hanım, yazınıza geç cevap verdiğim için özür dilerim. Size katılmamak elimde değil. Bizim ülkemizde hârika yerler var ama zihniyet bize kaybettiriyor ve evet, eğitim şart gerçekten de.
       
      Sevgiler

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan