Biraz Kitap

Sırça Köşk

20 Şubat 2018

Bir Zamanların Yasaklanan Kitabı Sırça Köşk


Bir Zamanların Yasaklanan Kitabı Sırça Köşk

Sırça Köşk, Sabahattin Ali’nin 1947’de basılan ve ardından yasaklanan kitabı. Neden yasaklanan bir kitap olduğunu anlamak zor değil.

Hikaye şöyle;

Üç kafadar kendi halinde geçinip giden bir şehre giderler. Şehrin pazarında “Bu memleketin sırça köşkü nerede? Aaa yok mu? Sırça köşkü olmayan şehir mi olur?” diye söylenti çıkarırlar.

Şehir ahalisi de “Bizim başka şehirlerden niye noksanımız olsun?” derler ve sırça köşk inşasına başlarlar.

Bir şekilde kendisine sırça köşkte yer bulanlar, ekmek elden su gölden yaşamanın tadını alır ve sırça köşkün çok lüzumlu bir şey olduğuna inanırlar, halkı da buna inandırırlar.

Zamanla halk huysuzlanır.

– Sırça köşk lazım, anladık, ama bu kadar çok odaya, bu kadar hazır yiyiciye ne lüzum var?

– Şu odada ben otururum, sırça köşkün başında ben varım, bensiz bu iş yürür mü? Şu odalarsa baş yardımcılarımızın. Biz idare etmesek ne köşk kalır, ne siz kalırsınız!

“Halk ne sorduysa cevabını almış, bütün odalarda bu odalarda aylak oturan insanların pek lüzumlu olduğuna inanmış; çünkü bunların kimi sırça köşkün ışıkçı başısı, kimi döşekçi başısı, kimi onun yamağı, kimi yamağının yamağı imiş. Eh, artık bir sırça köşk olduktan sonra, onun hizmetine bakanlar, sonra bu hizmete bakanların hizmetine bakanlar elbette olacakmış. Ama sırça köşktekiler arttıkça, halkta onları doyuracak takat kalmamış. O zaman sırça köşkün adamları gelip herkesin yiyeceğini, giyeceğini zorla almışlar. Ayak direyenleri götürüp sırça köşkün bodrumuna kapatmışlar.

Halk, başına kendi sardırdığı bu beladan kurtulmaya kalkışamazmış; çünkü sırça köşkün adamları, gezdikleri dolaştıkları yerde, onun hiçbir kuvvetin yıkamayacağı kadar sağlam olduğunu söyler, saf kimseleri buna inandırır, inanmayanları ise bin bir zulüm, bin bir hile ile sustururlarmış. Sırça köşkün de gözü doymak bilmez, istedikçe istermiş. Baştakiler doğuştan tembel oldukları, sonradan yanaşanlar da çalışmayı çoktan unuttukları için, kendilerini besleyenlere, buna karşılık bir şeyler borçlu olduklarını akıllarına bile getirmezler, yalnız birbirlerinin hizmetine bakarlar, memleketin halkına, bir köylünün inekleriyle köpeklerine baktığı kadar bile göz kulak olmazlarmış.”

Masal gibi bir dil değil mi? Ama uyutmayan, aksine uykular kaçıran cinsten.

Aslında halk, kendilerini yönetenden daha güçlüdür.

Hiç değilse daha kalabalıktır ve birlik olsalar, kendilerini yönetenleri dizginleyebilirler.

Benzer şekilde işçiler de işverenlerden daha kalabalıklar. Birlik olsalar işverenlerin kendilerine köle muamelesi yapmasının önüne geçebilirler.

Ama halk da işçiler de çoğu zaman sahip oldukları bu gücün farkında olmazlar. “Öğrenilmiş çaresizlik” deniyor sanırım buna. Eğitim politikaları ve basın yayın da bu çaresizliği yayacak bir çizgi izliyor.

Hikayeye dönersek;

Halk kendi başına ördüğü çorabın farkına varır. Ama ondan nasıl kurtulacağını bilemez. Bahsettiğim öğrenilmiş çaresizlik içinde yaşamaya mecbur olduklarını düşünürler. İhtiyarlar çocuklarına şu nasihati verirler:

Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız.

“Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter.”

Yasaklanan bir kitap olma nedeni anlaşıldı.

1947’nin Sırça Köşkü’nden günümüze mükemmel bir gönderme değil mi bu? Pek çok odalı köşk, halkın varını yoğunu alan yöneticiler (korkunç vergiler), muhalif seslerin susturulması… vb

Okurken tüylerimi diken diken eden muazzam bir öykü 👌🏻

Yayınlandığı dönemde neden yasaklanan bir kitap olduğu anlaşılıyor. Şimdi de fark edilse yeniden yasaklanan bir kitap olması an meselesi aslında. Fark ettirmeden okuyalım o zaman, hiişşşt aramızda.

Okuyunuz, okutturunuz, ibretler alınız.

Not: Sabahattin Ali’nin bir diğer kitabı Kürk Mantolu Madonna’nın da yorumu Kitap köşemizde mevcut.

Saygılarımla,
Hülya Erarslan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla Emine Aykol 27 Nisan 2021 at 13:07

    Teşekkürler

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan