Gırgırına

Fine Art (Güzel Sanatlar) – 1

11 Mart 2019

Gırgırına | Fine Art | Cem AlbayrakoğluDil kursunun ve İstanbul tatilinin ardından Amerika‘ya dönmüş üniversite birinci sınıf derslerimi seçme zamanım gelmişti. Fakat ne dersler hakkında bir fikrim ne de o dersleri anlayacak -dil kursuna rağmen- yeterli İngilizcem vardı.

Hadi hayırlısı deyip önce zorunlu dersleri aldım. Geriye kredi doldurmak için kaldı ıvır zıvırlar. Şöyle bir listeye baktım, hiçbir şey ifade etmiyordu seçenekler. Sağ olsun Ahmet dedi ki; “Fine Art al kolaydır, halledersin.” Peki demekten başka çarem yoktu zaten.

Seçtim dersi ve tabi ki başıma gelmeyen kalmadı.

Fine Art

İlk derse gittim; ortam bi’ değişik, tipler desen örnek verecek karakter tanımıyorum. Hoca bir liste verdi, bu listeden muhteşem İngilizcem ile anladığım; bütün dönem iki çalışma yapılacak ve onlar bittiğinde kredi notun belli olacak. Anladığım diğer bir zorunluluk da projelerden birini çamurdan, diğerini de taştan yapmamız gerektiğiydi. Her projenin sonunda da sınıfta sunum yapılacak. Yani sınıfın ortasında anlatmak zorundaydım bir de. Yaşasın tam benlik!! Yok be ne benliği, ben hiç konuşamam, hem de sınıfın ortasında, bir de İngilizce….

Gittim elimde listeyle aldım malzemeleri Koçtaş gibi bir yerden, geldim odaya kara kara düşünüyorum; benden nasıl bir sanat çıkabilir acaba diye. Hani yarışmalarda joker hakları var ya, yok “yarı yarıya” falan ama yarı yarıya olmaz zaten iki tane proje var 😀 Onu eledim kafada, kaldı “telefon hakkı”. Annemgilleri arasam diyecekler; “Ulan bunu işletme okumaya gönderdik, neler oluyor orada? Sen olmadın oğlum, dön geri.”

Derken arkadaşlar geldi odaya, tabi ki Türkler. Elde biralar, çerezler. Başladık içmeye. Derken derken konuyu açtım; “Seçmeli ders olarak Fine Art seçtim.” İçlerinden biri “Ben de,” demez mi, bir anda nasıl sevindim anlatamam. Dedim süper. Sonra başladık projeler üstüne konuşmaya. Ne yapacağız sorusunu bir süre düşünündükten sonra sonunda bir karar verdik. Ne mi bu karar? Şöyle söyleyeyim; 4 sap, alkol ve Türk 😀😀 Çıkan kararı açıklıyorum:

Çamurdan nü kadın, taştan da mağara.

Şaka gibi di mi ama Türk’ün aklı misali işte çıkan sonuç bu…

Sabahına gittim sınıfa, “Hocam,” dedim hem de İngilizce, düşün yani 😀 ve projelerimi açıkladım.

Haftada bir bu Fine Art dersleri. Her dersten bir gece önce de biz -4 sap- benim odada takılırdık. Zaten hep benim odada takılırdık ya neyse…

Çamur ödevinin teslim tarihinden bir gece önce gene benim odada toplanmışız, ben bir yandan sohbet ediyorum, diğer yandan elimde çamur kadınla takılıyorum -lafa bak çamurdan kadınla takılıyorum 😀😀- fakat çamurla oynaya oynaya sıcaktan iyice gevşedi, bir türlü vücudunu sabitleyemez oldum bir süre sonra.

Bir ara bi’ baktım, benim nü kadın elden ele geziyor, sanırsın kons’a çıkmış; nasıl üzüldüm, nasıl bilemezsin. Sonuçta aylardır bir gönül bağı oluştu aramızda. Ama ertesi gün de ilk projeyi anlatma zamanı, o gece bitirmem şart, gelen yardım tekliflerine bu yüzden hayır diyemiyorum. Bıraktım dolaşsın elden ele…

Uğraşıyoruz uğraşıyoruz olmuyor bir türlü. Herkes denedi ama yok nafile, hep bir yerler sarkıyor. Sonunda oy birliğiyle üst gövdeyi bırakıp bacakları yapmaya karar verdik. Bu arada alkol, bin bir zorlukla cânım ülkemden getirdiğim kaşarlarımla diğer mezelerin tüketimi üst sınırlarda devam ediyor tahmin edebileceğiniz gibi.

Kafalar iyice bulanmış, her ağızdan ayrı bir ses çıkıyor; “Bacağı en güzel ben yaparım,” diğeri “Göğüsler bende,” bense “Allah’ım deliricem…”

Kadın hâlâ iki parça, saçma sapan geyik dönüyor ama sonuçtan oldukça uzağız. “Taş gibi hatun” laflarına kahkahayla gülüyoruz ama aslında hatun bayağı bayağı eriyor 😂 Dedim “Cem, bu gece bitmez.”

En sonunda içimizden bir sivri zeka; “Madem vücudu bir arada tutamıyoruz içine kalem koyalım oğlum,” demesin mi 😳

“Kalem veya onun gibi bir şeyle tutturmak yasak, yakarsın beni,” diyorum ama durum da ortada, bir süre sonra mecbur aklıma yattı fikir.

“Hafif şişko yaparız, kalem içinde kaybolur,”

Bu dahiyane fikirle benim manken gibi hatun, mecbur, oldu balık etli. Bir yastayım, bir yastayım… Yok be ne yası, popo korkusu, kalacağım dersten teslim edemezsem heykeli. Herhalde o da üniversite tarihinde ilk olurdu, Fine Art dersini veremeyen yegane öğrenci olarak tarihe geçebilirdim.

Kalemi gövdenin içinden geçirip sonunda gövde ve bacakları birleştirdik. Geriye kaldı baş. Gene her kafadan bir ses çıkıyor; burun şöyle olmalıymış, çene böyle olmalıymış, biri hokka burun severmiş, muhakkak öyle yapmalıymışsız. Diğeri hokka buruna itiraz ediyor “yurdum burnu yapalım” diye.

“Allah aşkına yurdum burnuna örnek verir misin?” soruma gelen cevabı yazıyorum; “Anamın burnu.”

“Hay anana,” diyeceğim ama susuyorum o an. Allah’tan diğerleri atlıyor ve bir “FUCKtır GO” 😜 çekiyorlar.

Kavga kıyamet hatunun yüz hatlarına da karar verdikten sonra kafayı da yerleştirdik. Ah keşke fotoğrafı olsa da görebilseydiniz benim hatunu 😀

Tamam bitti heykel.

Bitti ama çamur o kadar sulu ki sabaha kadar o halde kalsa bütün emekler boşa gidecek. Tabi ki biz Türkler ona da çare bulduk. Benim odada mini buzdolabı vardı. Dedim; “İçine koyalım da sabaha kadar taş gibi olsun,”

Taş gibi oldu, keşke başka bir şey isteseymişim. (Galiba kötü espri oldu, eğer öyleyse yorumda yazın da yapmayayım bir daha 🤪)

O gaz ve heyecanla saatlerimizi ayarlayıp yattık. Sabah benim odada buluştuk. Sebep; hatun taş oldu mu, olmadı mı…

Yahu ne kafalar… Keşke o yıllarda olsam yeniden 😉

Sabah herkes geldi benim odaya; “Abi nedir durum?” diye. Bir baktık ki dolaba, hakikaten taş. Nasıl sevindim, nasıl sevindim…

Elbette bir de heykeli sınıfa götürme derdi var. Kimse elinde, açıkta götürmek istemiyor. Ulan gece odada ırzına geçecektiniz hırbolar?! Elbette götürme görevi bana kaldı. Yatırdım mukavvaya, tuttum sınıfın yolunu.

Yol boyunca hepimizle gurur duyuyorum bu zorlu görevi başardığımızdan ötürü. Bu övünme hali sınıftan içeri girip diğer projeleri gördüğüm âna kadar devam etti. Elin gavuru 1 metreye 1,5 metre şato yapmış. İnan gerçeğiyle aynı, bütün detaylarıyla.

Hoca geldi, tek tek anlatmaya başladık.

Her konuşan ortalama on dakika anlatıyor eserini; yok şu şatodan esinlendim, yok buradan şöyle oldu. Onlar anlatırken ben de kafamda ne diyeceğimi kuruyorum. Tamam Türkçe süper anlatıyorum da, gel de İngilizce anlat, hadi bakalım…. Akıldakiyle dildeki tutmuyor.

En önemli soru ise nereden esinlendiğin. Soru süper ama hatırlatmama gerek var mı bilmem ama biri “Anam” demişti, öteki Allah bilir vücudu yaparken kimleri düşündü, sapık herif!

Dedim Cem süper bir şeyler söylemen lazım ve patlattım bombayı; “She is the most beautiful girl in this univercity. Who do you think she is?”

Soruya soruyla cevap vererek aklımca hinlik yapacağım. Hoca kendince bir kaç yabancı sanatçı saydı; yok o değil, bu değil derken “Hocam sizsiniz,” dedim.

Bak kadının o gülen surat gitti, bir anda bir ciddiyet geldi. “Allah’ım galiba atılıyorum dersten de okuldan da,” diye bile düşündüm.

Kadından gelen cevap; “Ben o kadar şişman mıyım?!”

Sözün bittiği yer.
Güleyim mi, ağlayayım mı?

Daha ikinci proje olan taş var…
Neyse o da başka bir Fine Art yazısına inşallah 😉

Amerika Maceramla İlgili Tüm Yazılarım

Amerika – 1
Amerika – 2
Fine Art (Güzel Sanatlar) – 1
Fine Art – 2
Amerika | BCIS Dersi

Gırgırına,
Cem Albayrakoğlu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

12 YORUMLAR

  • Yanıtla Ahmet Yonca 11 Mart 2019 at 14:16

    Taş kesildim gülmekten ya 😂😂 Ben de son sınavımda pasta yapmalıydım “Pornkuchen” yaptım 😂😂 Sınav günü ama görmelisin. Bütün hocalar bana geliyor, Pornkuchen‘ı soruyor 😂😂 Tabi ki isim telif yedi ve sınavım iptal edildi 😂😂 Nerede bir çakallık varsa, orada biz türklerin oluşu apayrı bir detay 😂😂
     
    Çok güldüm, emeğine sağlık.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 11 Mart 2019 at 20:17

      Ahmet yaa Pornkuchen ne, benim hiçbir fikrim yok. Yalnız kelimenin ilk dört harfi hiç hayırlı şeyler çağrıştırmıyor bilesin 😂😝

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 11 Mart 2019 at 21:22

      Selam Ahmet;
       
      Pornkuchen nedir? Çok ayıpsa özelden yaz. Olur da gene okursam Fine Art belki ben de yaparım ama önce ne oldugunu bileyim tabii 😂😂
       
      Bizim ki çakallık değil de akıllık diyelim 😝

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 11 Mart 2019 at 20:05

    Defalarca dinlememe rağmen, bu hikayeyi her duyduğumda hâlâ gülüyorum. İlk, Amerika’dan yolladığın mektuplarda okumuştum. Çok da kızmıştım sana. Ya ne deliydim 🤦🏻‍♀️ “Çamurla oynamayı bırakıp adam gibi dersler alsana,” diye söylenmiştim. Yeminle bunca inekliğe sonradan nasıl bu kadar sosyal bir kadın oldum hâlâ aklım almıyor 😝
     
    Sonrasında defalarca farklı farklı arkadaş ortamlarında canlı performans dinledim Fine Art hikayesini. Bu yüzden bugün yazdıklarını okurken neredeyse her mimiğin gözümde canlandı. Özellikle kadının göğüslerini nasıl yaptığını gösterdiğin el hareketin 😝
     
    Sitede yeni bir uygulamayla bazı yazarlarımız yazılarını seslendirmeye başladı ya, acaba senin de videolarını mı çekip koysak 🙃 Stand-Up gibi :)))
     
    Öperim canikom. Harikaydı her zamanki gibi 👌🏻😘

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 11 Mart 2019 at 21:25

    Didem;
    Bi stand up yapmadıgım kaldı bu gidişle onu da yaptırtacaksın yani 😂😂

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 11 Mart 2019 at 21:31

      Yeapppp 😝🙃🙃

  • Yanıtla Mehmet Gökcük 11 Mart 2019 at 21:36

    “Çamurdan nü kadın, taştan da mağara.” 😀 😀
     
    Bize sorsaydınız biz de öyle bir şeyler yapmışsınız derdik harbiden 😀
     
    Harbi mizah, çok eğlenceli hikayeler… Yazı ile güldürebilmek zor meseledir…. Ve iki defa art arda okudum 😀 😀
     
    Devam lütfen… Mağarayı heyecanla bekliyoruz 🙂

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 11 Mart 2019 at 21:53

    Alemsin… Yalnız ben yazının görseline de çok güldümmmm 😂

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 11 Mart 2019 at 21:56

      Ilgınnnn, Cem de muazzam bir yeni hikaye var 🙃 Dün bana biraz anlattı ama asıl detayları seninle de bir arada olduğumuzda anlatacak. Bu seferki efsane 😂😂

      • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 11 Mart 2019 at 23:04

        Didemcim;
        Beklentiyi yükseltmeyelim sıradan olaylar bunlar 😂😂
        Şaka şaka…
        Ilgın’la bir araya gelince anlatırım, gene bir Bursa buluşmasında.

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 11 Mart 2019 at 23:07

      Ilgın
      Ben Dido’ya iki görsel verdim, o da tabi ki en muzır olanını koymuş ama olmuş olmuş 😂😂

  • Yanıtla Verda Ovadya 12 Mart 2019 at 00:33

    Cemmm bu hikayeyi nisanda fasılda canlı anlatmanı bekliyorum, kafalar güzelken 😁😁😁

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan