Gırgırına

Amerika – 1

18 Şubat 2019

Gırgırına | Cem Albayrakoğlu | Amerika - 1Liseyi bitirdiğimde, birçok Türk babasının aklındaki Amerika hayali benim babamda da vardı ve sağ olsun beni Amerika’ya okumaya gönderdi ama ne Amerika…

O zaman Amerika’da okumak çok moda ve bana da böyle bir şey kısmet olmuş, şahane di mi? Ama gel, bir de bana sor sen onu.

Selimpaşa’daki meşhur yazlıkta takılıyoruz. O yaz, inanın muhteşem geçiyor. İlk yazımda bahsettiğim kız arkadaşım var, eh yazlıkta da popülerim, düşünün kızlar “Cem, Cem” diye bağırıyorlar. Şaka şaka! Yok öyle bir dünya. Kendi yazdığıma güldüm 🤣

Neyse konudan sapmayayım.

Her şey süper giderken babam bir gece geldi ve akşam yemekte Amerika’daki okulu ayarladığını ve bir hafta içinde de gideceğimi söyledi. Var ya, o yemek nasıl bir anda ızdıraba dönüştü hiç sormayın. Bu arada yazlıktan Ahmet diye bir arkadaşım, o zaten Hofstra‘da okuyordu. İşte ben de onun yanına gidecektim. Yazlık kaynıyor tabiri caizse; bir yanda Amerika, diğer yanda yazlık Dallas gibi, nasıl gideceğim?..

Şimdi okuyanlar diyecek ki sanki ıssız adaya gidiyor ne abarttı!

O bir hafta bir anda veda haftasına dönüştü, bütün arkadaşlarım sağ olsun hiç yalnız bırakmadılar beni. Kız arkadaşım nasıl üzüldü daha yeni manitacılık yapmaya başlamışız, cicimin de cicimi günleri. Neyse sonuçta emir büyük yerden, gidilecek. Son gece bir içtim. bir içtim. Tam zurna! Zaten hiç sevmem içmeyi, hele hele EFES PİLSEN’i! Tabi ki yalan, çok severim.

Sabah kalktım evde bir bayram havası.

Bir an düşündüm bu işte bir terslik var diye. Arkadaşlar üzülüyor, hele manitayı görmeniz lazım, babamlar ise gayet cool. İçimden, “İkisinde de sanki bu ergenden kurtuluyoruz havası var,” diye düşünüyorum. Neyse hep beraber çıktık yola. Çok heyecanlıyım ama bir tarafım da yusuf yusuf! Hiç bilmediğim bir ülkeye gidiyorum sonuçta.

Yoldaki sohbet “Aman oğlum, canım oğlum” diye devam ederken, bir süre sonra babam; “Sen şimdi erkeksin, orada kız arkadaşların olacak. Aman şapkasız maça çıkma! Hahahahahaha!” demez mi… Babamdan hiç duymadığım öğütlerle annemin “Bunlar ne konuşuyor? Ne maçı, ne şapkası? Bizim çocuk okumaya gitmiyor mu? Ben mi kaçırdım?” der gibi şaşkın bakışları arasındayım. Sanki Amerika’da tüm kadınlar beni bekliyor. Ben de mahcup mahcup “Tabi tabi”, “Baba sen merak etme” falanlar diyorum. Kazanova’ydım çünkü ben! Bilseler ki hep şutlandım hatunlar tarafından… Hahahahahaha 🙂

New York, Amerika

Neyse uzun bir uçak yolculuğu sonucunda vardım New York Havaalanı’na. Uçakta bir form verdiler, valizinde ne var, kaç parayla geldin diye sordukları. Hadi, para çok bir şey yok ama valiz bildiğin Türk valizi; sucuk, pastırma, bahçıvan kasar, yufka… Sanki köye dayımgillere gidiyorum. Sıkıysa yaz! İnan ilk uçakla herhalde geri gönderirler. Ya Allah Bismillah! Hiçbirini yazmadan indim havaalanına. Tabi gene yusuf yusuf; “Ya bir şey olursa,” diye…

Tam vizeden geçtim valizleri almaya gideceğim, bir baktım ileride köpekler valizleri kokluyorlar.

Dedim “Cem sıçtın!”

Aklımdan; “Valizi en son alayım da, bakayım neler oluyor,” diye geçiriyor, bir taraftan da izliyorum. Biraz fazla izleyince en sona benim valizle, bir de kuçu kuçu kaldı. Benim valiz dönerken köpek de onunla birlikte bandın yanında koşturuyor, neyse uzatmayayım benim valizi bir açtılar, polisler “No, no” diyor, ben de “Yes, yes” den başka bir şey diyemiyorum. Tabi ki onların “no”su geçerli oldu ve benim bütün EFES mezeleri kaldı havaalanında.

İçimden gene mi beni buldu diyorum, ama dayıngillere köye gider gibi gidersen öyle olur tabi. Neyse moral bozmak yok. Bindim bir taksiye elde bir adres, üniversitenin yolunu tuttum. Ahmet karşıladı beni. Sonra gelsin kızlar, gitsin eskortlar, partiler, partiler…

Yok yok! Öyle de değil.

Muhteşem İngilizcemle tabi ki mülakata aldılar ve sonuçta muhteşem İngilizcemin bir tık daha iyi olması için İngilizce kursuna gitmem gerektiğini söylediler. Ahahahahaha:)) Ok dedim ve kursa başladım.

Kursta bir Japonla aynı odayı iki dönem paylaştım.

Tabi ki orada da şerbetli her şey beni buldu.

İlk gurbet ya, hani masaya aile fotoğrafları dizilir, ben de dizdim tabi. Neyse bir gün şehre indim ve orada tüm gün dolanıp takıldım, akşamüstü odaya geldiğimde bir manzara ki hala unutamam; benim Japon toplamış arkadaşlarını, masanın üzerinde duran ablamın fotoğrafı elinde, diğer arkadaşlarına bir şeyler söylüyor. O an, Osmanlı tokadı olsun, Türk’ün gücü olsun aklımdan bin tane şey geçse de hemen ayıldım o rüyadan. Odada var rahat 7-8 kişi. Hangi Osmanlı, hangi Türk’ün gücü? İki saniyede paketlerler beni vallahi.

Ya sabırlar çekerek girdim odaya.

Bir de onların bir acı sosu var ki; oda leş gibi kokuyor, astım suratımı otururken aklıma geldi. Kıllık olsun diye açtım İbo’yu, en damarından dinliyorum. Adamlar başta anlamadı bu nasıl bir müzik diye şoktalar bir ufak. Sonra bir baktım, bunlar oynamaya başladı. Ulan hıyarlar! O öyle bir şarkı değil! İbo görse onların bu halini, kahrından ölür. Neyse sonra kanka olduk herifle ve adam İbo’cu oldu.

“Please again! Please again!” diye diye BiTanem şarkısını günde on kere rahat dinliyorduk. Acaba ne anlıyordu? Yoksa ablama mı içiyordu? Bak tekrar uyuz oldum! Dümbük’e baktım olacak gibi değil başka seyler bulmam lazım, zaman geçmez böyle dedim.

Manita kovalayayım bari, çok başarılıyım ya bu konuda 😁

Tabi atladığım bir şey var. Bunu yapabilmek için de İngilizce lazım. Sonra dedim ki ben her türlü perfect anlaşırım. Sonuçta her şeyin özü yes ve no dedik ve düştük iş peşine.

Epey bir zaman sonra Fransız ihtilali yaptım. Çok konuşup sohbet edemesek de, vücut dili her yerde aynı. Sohbet kısıtlı olunca da ne dırdır var, ne kapris! Bayıldım vallahi. Tabi ki bir hafta sonra bilin bakalım ne oldu? Fransız ihtilali bitti. Dedim “Cem, bu yol doğru yol! Aynen devam!”

Gel zaman, git zaman epey bir arkadaş grubum oldu. Hem de kızlı erkekli. Bir onların odadayız, bir onların odadayız, hep onların odadayız çünkü benim odada Japon var. Sokar mıyım onu o gruba! Grup mu? Tövbe tövbe! Neyse tam internasyonel takılıyoruz. Hele grupta bir Alman vardı ki çok güzeldi, tabi bir Türk kadar olmasa da… Neyse konudan çıkmayayım, ya da çıksam mı?

Boş ver, boş ver, benim kafa gitti Alman’a. Bir de duygusal olmasın mı! En sevdiğim Fransız ihtilalinden sonra Almanya çıkarması kulağa hiç fena gelmiyor. Allem ettim, kallem ettim, yes dedim, no dedim, please dedim sonunda tavladım Alman’ı. Kurs sınırları içerisinde romantik romantik takıldık. Alman demişken; kendisi biraz bira severdi, ben de kendimi içiyorum sanıyorum. Sonuçta o bir Alman, onlarda milli içecek bizdeki gibi ayran değil.

Ama ben kaşındım.

Kursta içki yasak olduğu için dedik hadi dışarıda içelim. On numara beş yıldız hafta sonu çıktık New York’ta HOOTERS’a gittik. Allah’ım cennette gibiyim, bütün garsonlar kadın ve HOOTERS’ın olayı da şu: 90x60x90 ölçülerinde kadınlar çalışıyor. Ben sağa sola bakmaktan, bir de sağ olsun pek ilgiliydiler, tam cennet, neyse bir-iki-üç-dört-beş derken zurnaya bağladım. Nasıl bir özgüvense o, herkesle sohbet etmeye çalışıyorum ama tabi beceremiyorum.

Kafam da güzel o kadar içkiden sonra. Ben Alman’ı öpüyorum diye git başka bir hatuna sarılıp öp! Sonra ortalık bir karıştı hiç sormayın! Kız arkadaşım hiç kıskançlık yapmadı. Sadece yanlışlıkla öptüğüm kızın erkek arkadaşı birazcık ortalığı karıştırdı. E tabi gene olay beni bulacak ya! Adam Türk ve bir de kıskanç çıktı oysa ki masum bir öpücüktü. Üstelik alkollüyken sayılmaz ki! Allah başa vermesin. Bizim Alman çıkarması da 2 hafta içinde bitti zaten.

Sonra kurs bitti ve Türkiye’ye döndüm bir süreliğine.

Üniversite kısmetse bir sonraki Amerika yazısında.

Hadi görüşürüz …

Amerika Maceramla İlgili Tüm Yazılarım

Amerika – 1
Amerika – 2
Fine Art (Güzel Sanatlar) – 1
Fine Art – 2
Amerika | BCIS Dersi

Gırgırına,
Cem Albayrakoğlu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

15 YORUMLAR

  • Yanıtla Verda Ovadya 18 Şubat 2019 at 10:01

    Yine çok eglenceli olmuş yazın. Ufak ufak Murat’a sıra geliyor. Ordan da Alon’a zıplarsın :))

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 18 Şubat 2019 at 15:13

      Verda, Murat kesin olacak ama Alon nasıl yazılır bilemedim, hepimizin saglığı açısından 😂😂

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 18 Şubat 2019 at 13:55

    Hahahahahahahha tüm bunları biliyor olmama rağmen, okurken gene koptum 🤣🤣 Süperdi canım 👌🏻👌🏻
     
    Bu arada aklıma ne geldi bak. İçtiğin Budweiser kutularından odanın bir köşesinde dev bir piramit yapmıştın 😝 O fotoğraf duruyor mu? Yazıya eklesek süper olurdu 😉

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 18 Şubat 2019 at 15:14

      Yaaa hiç sorma baktım o resme ama bulamadım, kim bilir nerede…

  • Yanıtla Ahmet Yonca 18 Şubat 2019 at 14:38

    Alman Fransız ihtilalleri, maça şapka ile çıkma, yazlık, Amerika derken metro da oturmuş sesli sesli gülüyorum 🤣🤣🤣 Harikaydı. Hooters’a İsviçre’de Langstrasse’de gitmiştim, anlattığın kadar var 😁
     
    Üni. yazını merakla bekliyore 🤣

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 18 Şubat 2019 at 15:17

      Beğenmene sevindim umarım üniversite maceralarımı da beğenirsin. Bir bunlar kadar eğlenceli, gerçi yaşarken biraz adrenalin oluyor ama yıllar sonra anlatırken ben de yaşıyorum resmen yeniden 🙃

  • Yanıtla İrem Savaş 18 Şubat 2019 at 14:45

    Çok eğlendim okurken 😂
     
    Kalemine sağlık Cem Abicim, haftaya yayınlanacak olanı merak ediyorum çok! 🤙🏽

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 18 Şubat 2019 at 15:19

      Tesekkür ederim, ben de yazarken çok eğleniyorum.
       
      Bu arada hamgurgerci yıkılıyor, paso ordan yiyoruz, battık battık 😂👍

  • Yanıtla Mehmet Gökcük 18 Şubat 2019 at 18:33

    Milli takımın hasret kaldığı deplasman galibiyetlerini çoktaaaan almışsın bile sen 😀 Japonlara bir de Barış Manço (Sevgiyle anıyorum) dinletsen demek ki ciğerpareleri olacaksın 🙂
     
    Yaşananlar harbi komedi tabi ki ama anlatımın müthiş eğlenceli…
     
    Ben de üniversite yazını bekliyor olacağım 🙂

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 18 Şubat 2019 at 20:31

    Tesekkür ederim, umarım beklentiyi yükseltmemişimdir.

    • Yanıtla Mehmet Gökcük 18 Şubat 2019 at 20:44

      Artık öyle bir şey umma hakkın kalmadı 😀
       
      Çıtayı çok yükselttin valla :))

  • Yanıtla Burcu Birinci Çaydavul 18 Şubat 2019 at 21:19

    Yazını sessiz sessiz okurken birden kahkahalarla gülmeye başlayınca Talya şaşırdı yavrum…
     
    Devamını bekliyoruz.

    • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 19 Şubat 2019 at 22:01

      Burcucum çocuklara kötü örnek olmayalım da… İnan olayın sabahında ben de kendime çok gülmüştüm.

  • Yanıtla Sinem Çelebi 19 Şubat 2019 at 21:44

    Cemooooo sesli gülüyorum şu anda 🤣🤣🤣🤣
     
    Devamının bu hikayeden bile daha da iyi olduğunu biliyor ve sabırsızlıkla bekliyorum 🤔☺️

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 19 Şubat 2019 at 22:03

    Sino bildiğin gibi daha neler var da yazamıyorum 😝

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan