Kurgu Dışı

Blink | Düşünmeden Düşünebilmenin Gücü

11 Haziran 2019

Kitap: Blink | Düşünmeden Düşünebilmenin Gücü | Yazar: Malcolm Gladwell | Yorumlayan: Hülya Erarslan


Blink | Düşünmeden Düşünebilmenin Gücü | Malcolm Gladwell

Çok acayip geldi bu kitap bana.

Her şeyi bilmek ve her şeyi düşünmek, çok da iyi bir şey olmayabilirmiş, bunu gösteriyor.

“Cehalet mutluluktur” gibi değil ama, daha çok “Bu bilgi gerçek hayatta ne işimize yarayacak?” gibi.

Hareket Etmeyi Engelleyen Bilgi

Kitapta savaşan iki ordu örnek veriliyor. Ordulardan birinin komutanı diğer ordu hakkında neredeyse tüm bilgilere sahip. Diğer ordunun komutanı ise düşman ordu hakkında çok da bilgi sahibi değil. Ve neticede savaşı çok da bilgi sahibi olmayan kazanıyor. Sebebi ise şu; çok bilgi sahibi olan komutan, karşısındaki ordunun her adımını çeşitli ihtimallere göre yorumluyor; tam bir karar verecekken yeni bir bilgi akışı geliyor ve tekrar değerlendirme yapması gerekiyor.

Halbuki düşman ordu hakkında o kadar da bilgi sahibi olmayan komutan daha hızlı kararlar veriyor, hareket kabiliyeti daha yüksek oluyor.

Buradan bilginin işe yaramaz olduğu sonucunu çıkarmamak lazım. Yeteri kadar bilgi, önemli olan bu.

“Dışarıda yürürken birden üzerinize doğru bir kamyonun geldiğini fark ettiğinizde durup düşünmeye vaktiniz var mı? Tabii ki yok. İnsanoğlunun bugüne kadar hayatta kalmasının yegane sebebi, çok hızlı muhakeme yaparak karar alma mekanizmasına sahip olmasıdır.”

İlk İzlenimler

Detaylı bilgiden ziyade ilk izlenimler de işe yarayabilirmiş.

Kitapta evli çiftlerle uzun uzun terapi yapmaktansa onların birbirleriyle birkaç dakikalık konuşmasından sonuçlar çıkartan ve bu sonuçların tamamına yakını doğru olan bilim insanlarından bahsediliyor.

Başka bir örnek olarak;

“Mesela üniversitedeyken bir öğretim üyesinin ne kadar iyi bir hoca olduğuna karar vermeniz ne kadar zamanınızı aldı? Bir ders? İki ders? Bir dönem?”

Buna dair yapılan bir araştırmada öğrencilere bir öğretmenin üç adet onar saniyelik videosunu izletmişler ve öğrenciler öğretmenin performansını değerlendirirken hiç de zorlanmamışlar.

Blink

Bazen çağrışımlarla da hareket ediyoruz. Mesela siz bu yazıyı okumadan önce belki kitabın adı, belki başka bir şey sizde bir çağrışım yarattı. Ve bu sadece bir-iki saniye sürdü.

İşte kitap da “O iki saniyede neler olduğunu hiç merak etmiyor musunuz?” sorusundan yola çıkmış.

Blink de aslında bu demek, göz açıp kapayıncaya kadar kısa sürede, yani düşünmeden verdiğimiz kararlar.

Yazmak İyi Bir Fikir Mi?

Düşünceleri yazmanın pek de iyi bir fikir olmayabileceği anlatılıyor kitapta. Sebebi kelimelerin her zaman duygu ve düşüncelerimizi tam olarak yansıtamıyor oluşu.

“Düşüncelerinizi yazdığınızda çözüm bulmak için ihtiyacınız olan aydınlanmayı yaşama ihtimaliniz büyük oranda azalır.”

Yazar bu kanıya bir insanın yüzünü tarif etmekten yola çıkarak varıyor. Bir topluluk içinde tanıdığımız bir insanı fark ederiz. Peki başkasına o insanı nasıl tarif ederiz? Kitaptaki deneylerde hiç de doğru tarif edemediğimiz ortaya konmuş.

Dış Etkenler

Kitapta pek çok deneyden bahsediliyor. Hepsi birbirinden çarpıcı.

Bazı deneylerde dış faktörlerin kararlarımızı ne kadar etkilediğine dair çarpıcı sonuçlar var. Örneğin bir muhabbette yaşlılıkla ve hastalıkla ilgili konular geçti, bu muhabbetin ardından yürüyüşünüz bile değişiyormuş.

Deneyde bir grup insanla bu konuları, diğer grupla da bunun tersi konuları konuşmuşlar. Yaşlılıktan bahsedilenlerin yürüyüşü kamburlaşmış, diğerlerininki daha canlıymış.

Aslında komik değil mi?

Bu kadar dış etkenlere açık olmamız çok zayıflık.

İçgörü

Neticede kitaptan anladığım; bilgi önemlidir, ama içgörümüz de bir o kadar önemlidir. Belki de bu yüzden yapay zekalar çok da ileri gidemeyecek, çünkü insan içgörüsü hiç de yabana atılacak bir şey değil.

Not: Haftaya bu yazarın bir diğer kitabı olan “Outliers-Çizginin Dışındakiler”den bahsedeceğim. O da etkileyici bir kitap.

Saygılar,
Hülya Erarslan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla İrem Savaş 11 Haziran 2019 at 13:53

    Merhaba Hülya Hanım öncelikle kaleminize sağlık. Yapay zekaların bir noktada tıkanacağı konusunda size katılıyorum. Hatta şöyle bir örnek de verebilirim; çevirmen olarak hayatıma devam ediyorum ve bölümü seçtiğim ilk günden beri herkesten; “Size ne gerek var günden güne translate programları gelişiyor” cümlelerini duyuyorum. 5 yıl oldu hala bir gelişim görülmedi. Ve bir motor nasıl insan içgüdüsü ile doğru noktalara parmak basabilir ki?
     
    Cem Yılmaz’ın dediği gibi; “Benim fişe takıp şarj ettiğim alet nasıl beni ele geçirsin?” 😀
     
    Hayat renkli, günler şeker!

  • Yanıtla Hülya Erarslan 11 Haziran 2019 at 15:41

    Avukatlık için de benzer şey söyleniyor, yapay zekalar yapacak bu işi deniyor. Bu gerçek olsa bile 3-5 yıla olacağını sanmıyorum. Birkaç on yıl lazım herhalde. 🤷‍♀️

  • Yanıtla Beril Erem 13 Haziran 2019 at 06:47

    Ben de bazı mesleklerin “yapay zeka” tarafından ele geçirelemeyeceğini düşünenlerdenim. Özellikle inisiyatif kullanılması gereken, duygu yoğun mesleklerde…
     
    Bununla birlikte yapay zeka ile ilgili ARGE süreçlerinin de kulaktan dolma bilgilerle, adeta bir şehir efsanesi kıvamında aktarıldığını düşünüyorum Türkiye’de. Çünkü yapay zeka denince herkesin aklına robotlar geliyor. Oysa bugün metrobüs duraklarında kullandığımız İstanbul kart sistemi de yapay zeka, SİRİ de yapay zeka…
     
    Meslekleri ele geçireceği söylenen ve aslında Endüstri 4.0 veya Dijital Dönüşüm kapsamında bahsedilen yapay zeka ise; yapay zeka androidi. Bu konuda da uzun zamandır araştırma yapan ve hatta TedX konuşmalarında da bir çok defa yapay zeka anlatmış bir arkadaşım var; Kozan Demircan. Onun bana söylediği bu androidlerin ARGE sürecinde dünyada var olan tüm bilim dallarından çapa alınıyor. Dolayısıyla çok büyük boyutlarda bir bilgi ağı algoritmik olarak yapay zekaya aktarılıyor. Var olan tüm insan davranışlarını, düşüncelerini taklit eden bir android düşünün yani.
     
    Ben dinlerken çok ürpermiştim.
     
    Neyse, ben aslında Blink için yorum yapacaktım 🙈 Konu nereden nereye geldi. 😄
     
    Kitabı gerçekten çok merak ettim, sen de öyle güzel aktarmışsın ki kilit noktalarını; mutlaka alıp okuyacağım Hülya’cım.
     
    Çok teşekkürler ve kalemine sağlık ❤

    • Yanıtla Hülya Erarslan 13 Haziran 2019 at 12:58

      Beni de ürkütüyor ama ürküten kısımları görmeye nasıl olsa ömrüm yetmez diyip avunuyorum 🙂
       
      İyi okumalar, sevgiler 🌸

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan