Başucumda Kitap

Şibumi

20 Haziran 2019

Kitap: Şibumi | Yazar: Trevanian | Yorumlayan: Kübra Mısırlı Keskin


Şibumi | Trevanian

Şibumi | Konu

Kitap kahramanımız Nickolai Alexandrovitch Hel, Rus bir anne ve Alman bir babanın oğludur. Ne var ki anne oldukça baskın bir karakter olduğu için Hel’in babası hakkında pek bir bilgisi yoktur, zaten annesi de babasını genetik olarak üstün özellikleri olduğu için seçmiştir. Hel annesinden gelen güzelliği ile çok dikkat çekmektedir. Ama karakter olarak oldukça çekingen bir yapıya sahiptir.

Hel annesiyle birlikte Şanghay‘da yaşamlarını sürdürmektedir. Japon ordularının Şanghay’ı işgal etmeleri üzerine General Kişikavasa, Hel ve annesinin evine yerleşir. Hel’in üstün zekası generalin ilgisini çeker ve onunla ilgilenmeye başlar. Hel annesi öldükten sonra General Kişikavasa ile kalmaya devam eder. Görev nedeniyle Şanghay’dan ayrılmak zorunda kalan General Kişikavasa GO oyununda oldukça yetenekli olan Hel’i kendini daha çok geliştirmesi için Japonya’ya eski bir dostu olan usta go oyuncusu Oteka San’ın yanına yollar. Hel burada yedi yıl kalır. Hocasının ölümünden sonra da oradan ayrılır.

Yedi dil bilmesi sayesinde ve CIA’ye gelen şifreli bir mesajı çözmesi üzerine Amerikan istihbarat biriminde işe başlar. Bir gün Rusya’dan gelen şifreli mesajı çözerken uzun zamandır haber alamadığı General Kişikavasa’nın yaralı olarak yattığı hastanede yakalandığını ve savaş suçlusu olarak Japonya’ya yargılanmak üzere geleceğini öğrenir. Onunla görüşmek için her yolu dener ve sonunda başarır. Babası kadar sevdiği ve saygı duyduğu generalle hapishanedeki ikinci görüşmesinde Hel için çok zor olsa da ilk görüşmelerindeki kararını uygulamak zorunda kalır.

Üç sene bir hücrede tutuklu kalan Hel burada kitaplardan Bask dilini öğrenir. Üç senenin sonunda CIA’den bile güçlü olan ve Ana Şirket olarak bilinen bir yapının organize ettiği suikast planını yapması karşılığında özgür bırakılır.

Bir süre bu tür suikast eylemlerinde bulunduktan sonra köşesine çekilerek sakin bir hayat yaşar. Ta ki eskilerden bir arkadaşına olan vefa borcunu ödemesi gerektiğini düşünene kadar.

Şibumi | Yorum

“Şibumi, sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır. Şöyle düşün: O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllülük demek. Sanatta şibumi zarif bir basitliği ifade eder. Buna sabi denir. Felsefedeyse kendini wabi olarak gösterir. Büyük bir ruhsal rahatlıktır, ama pasiflik değildir. Bir insanın kişiliğindeyse nasıl söylemeli, hakimiyet peşinde olmayan otorite mi? Onun gibi bir şey.”

Şibumi kavramını en güzel anlatan kitaptaki alıntı bence bu. Sadelikteki güzelliği görebilme yetisi yani. Gösterişli her şey güzel midir? Ya da şöyle sorayım; bir şey güzel olduğu için mi gösterişlidir? Sadeliğin huzuruna ulaştığınızda, kendinizle aranızdaki katmanları da yavaş yavaş aradan kaldırıyorsunuz.

Aslına bakarsanız kitapta anlatılan Şibumi kavramı bana Mevlana’nın hiçlik kavramını anımsattı.

“Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen bir HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl çömleği tutan dışındaki biçim değil içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.” sözünde de bahsettiği gibi.

Doğada var olan her canlıyla bir olduğun düşüncesini anladığında; kibir, ego gibi seni insanlıktan uzaklaştıran kavramlar kendiliğinden ortadan kayboluyor ve sen sadece yaşamın tadına ermeye çalışıyorsun. Huzuru kovalıyorsun ki, bu da sadece sende var.

Şibumi, uzun zamandır kitaplığımda duran ama okumaya kitap kulübümüzün etkinliği ile başladığım bir kitap. Oldukça sürükleyici, kullanılan dil sade, kafa karıştıracak tarzda cümlelere yer verilmemiş. Aslına bakarsanız iyi ki de verilmemiş çünkü konu olarak oldukça yoğun bir bilgi içeriğine sahip. İlk sayfalar biraz sıkıcı olsa da karakter tanımlamaları oturduktan sonra kitap resmen akıyor.

Kitapta Japon kültürüne de fazlaca değinilmiş.

Benim çok yabancı olduğum bir kültür bu, okuduğum kadarıyla oldukça naif bir yapıya sahipler. Sevinçlerini, üzüntülerini, heyecanlarını kısacası duygularını asla açıkça belli edemezler. Gururları hayatlarında ki tüm değerlerinden önce gelir. Bu kültürlerini beğenmekle beraber, bazen de duygularını bu kadar içinde yaşamanın doğruluğundan da şüphe etmedim değil.

Japon kültürü için ne kadar olumlu şeyler söylüyorsa, Amerikan kültürü için de bir o kadar kötü düşüncelere sahip yazar. Konu itibariyle de Amerika’nın petrol politikasından bahsederken bu düşüncelerine de sık sık değinmiş zaten.

Bir de çok ilginç bir tutkusu var Hel’in; mağara keşifleri. Benim de büyük bir heyecanla okuduğum, bol aksiyonlu bölümlerdi bunlar.

Kitap boyunca Nicholai Hel bir çok kez çıplak elle öldürme yöntemlerinden yararlandı, fakat bu yöntemler ayrıntılı olarak anlatılmamış. Çünkü yazar daha önceki bir kitabında tehlikeli bir dağa tırmanma yöntemini ayrıntılı olarak anlatmış ve bu kitabı filme alma sırasında genç bir dağcı kaza sonucu ölmüş. Başka bir kitabında da ayrıntılı olarak anlattığı müzeden tablo çalınması kısmından yararlanarak Milano Müzesinden üç tablo çalınmış. Ne kadar kuvvetli bir kaleme ve gerçekçi bir anlatıma sahip olduğunu siz düşünün…

Kitabı okuyunca macera, kurgu, tarih ve felsefenin ne kadar doğru, kararında kullanıldığını görüp bana hak vereceksiniz diye düşünüyorum. Spoilere fazla yer yermemeye çalışarak heyecanınızı da çok etkilemedim.

Bu kadar mükemmel özelliklerin hepsinin bir adamda toplanması olağan dışı gibi geldi bana. Kitapla ilgili tek eleştirim de bu olabilir. Ama naçizane tavsiyem bu kitabı okumak için benim kadar geç kalmayın.

Yazar Hakkında

Gerçek adı Rodney William Whitaker olan Trevanian 12 Haziran 1931 yılında New York Granville’de dünyaya gelir. Yazarlığının yanı sıra başarılı bir akademisyendir.

Dünyadaki okurları tarafından en fazla bilinen ismi Trevanian olmasına rağmen Whitaker, Nicholas Seare, Benat LeCagot (bu isim Şibumi kitabında Hel’in mağara keşifleri yaptığı yakın arkadaşının ismi olarakta kullanmıştır), Edouard Morin takma adlarını da kullanarak kitaplar yayınlamıştır.

Hakkında hâlâ bir takım efsaneler dolaşan yazar, 14 Aralık 2005’te İngiltere’de aramızdan ayrılır ve vasiyeti üzerine ailesi dışında kimsenin bilmediği bir yere gömülür.

Kitapları:

• Yirminci Mil
• Şibumi
• Kasaba
• Kaba Saba Masallar
• İnfazcı
• İnci Sokağı
• Hesaplaşma
• Kentte Sıcak Gece
• Ölüm Dansı
• Katya’nın Yazı
• 1339 ya da Öyle Bir Yıl

Keyifli okumalar,
Kübra Mısırlı

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

3 YORUMLAR

  • Yanıtla Beril Erem 20 Haziran 2019 at 19:37

    Trevanian ile burada karşılaşınca sabah, uzun yıllar sonra eski bir dostla karşılaşmışım gibi sevindim, şaşırdım.
     
    Üniversite yıllarımın efsane yazarıdır. O zamanlar tabi Internet olmadığı için 🙈 okulda kitap kulübünde yaşamı üzerine ne hikayeler, ne olmadık söylenceler geliştirirdik. Sayesinde iki yıl Bask dili öğrenmeye çalışmışlığım bile oldu. 😂
     
    Çok teşekkürler bu güzel aktarım için, beni eskilere götürdünüz.

  • Yanıtla Kübra Mısırlı Keskin 20 Haziran 2019 at 22:36

    Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ama inanılmaz keyif aldım, o yüzden sizlerle de paylaşmak istedim.
     
    Teşekkürler 😊🙏🏻💙

  • Yanıtla Hande S. Sinan 3 Temmuz 2019 at 18:00

    Bayılarak okuduğum bir kitap.
     
    Yorum ve özet için çok teşekkürler

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan