Aşk ve Farkındalık

Sarılma Mesafesi

26 Eylül 2019

sarılma mesafesi

Günün gri ve soğuk sabahı yerini hafif esintili bir akşama bırakmıştı. Gökyüzü maviden koyu maviye, oradan siyaha yakın bir laciverte uzanıyor, yıldızlar kendini yeryüzüne bırakıyordu.

Bir sade kahve yaptım kendime. Tek katlı evimin geniş verandasına çıkıp bir sigara yaktım. Havadaki hafif esinti ara ara tenime kesik çizgiler attığı için sandalyede duran hırkamı üzerime geçirdim. İçimde dolduramadığım o hissiz boşlukla önümde dalgalanan denize karşı acı kahvemi içtim.

Telefonu elime aldım. Ne bir arama ne de bir mesaj vardı. Sanki önceden bildiğim bir gerçekle yüzleşmiş gibi duruldum. Yalnız olmayı dinlendirici olarak görsem de içinde özlem varken epey çekilmez oluyordu. Değer verdiğim ve kıymetini bildiğim onlarca insanım vardı. Ailem, arkadaşlarım ve evlat gibi sevdiğim köpeğim. Hepsi içimde farklı özlemler barındırıyordu. Hepsiyle, farklı bir şehrin aynı akşamını yaşıyordum.

Mesafelerin kalıcı olmadığı fikri içimi rahatlatsa da ruhuma diğerlerinden daha çok dokunan bir özlemi bastıramıyordum.

Aşk duygusunun nasıl olup da yıllarca korunan bir iradeyi böylesine kırabildiğine inanamıyordum. Tek bir kişinin yokluğuyla sanki öncesinde özlediğim herkesi, her şeyi tekrar tekrar özlüyordum. Bir şişe kırmızı şarap açıp, ruhumu denize bıraktım.

Aslında insanlarımdan ayrı, başka bir şehirde yaşamaya başlayalı sadece bir hafta olmuştu. Belki henüz işe başlamadığımdan olacak, huzurla geçen üç günün sonunda kendimi fark etmeden hafif hafif boşluğa bırakmıştım. Ancak içimdeki sıkıntı bu değildi. Asıl sıkıntı; yıllarca imkânsız gördüğüm bir aşka kavuşmuş ve kavuşur kavuşmaz onu uzaklarda bırakmış olmamdı. Zaten aramızdaki duygular yıllar içinde çok fazla zaman aşımına uğramıştı. Neyse ki dostlukla geçen yılların sonunda, birbirini çok iyi tanıyan ve olduğu gibi kabul eden iki aşığa dönüşmüştük.

Dostça geçen o altı yılın özetiyse şöyleydi: Karşı karşıya geldiğimiz her an kendi rutinimizi unutur, masamızda içten kahkahalar eksik olmazdı. Elbette bazen birbirimize sinirlenir hatta küserdik. Gene de hiç birbirimizden gitmedik. O beni sessiz sözlerinin anaçlığıyla severdi bense sorgulamayı bitiremediğim bir hayatta, onu neyin bende bu denli “özel” kıldığını arardım. İkimizde birbirimize baktığımızda, gitmek istediğimiz yolları görürdük. Birbirimizi öyle tuhaf seviyorduk ki içimize itiraf edemediğimizi, karşımızdakine hissettiriyorduk. Böyle bir labirentte doğrumuzu ararken, kalbimizle yüzleştiğimiz her an duraksıyorduk. Biraz belli olsa şakaya vuruyor, kaybetmekten korktuğumuz için sürekli gülerek üstünü örtüyorduk.

Böylelikle yıllarca gizli bir anlaşmanın birleştiriciliğinde susarak, birbirimizin büyüyüşlerini, kabullenişlerini ve dalıp gidişlerini izledik. Aramızda uçsuz bucaksız yollar, aşılmayan duygular var diye düşünsek de gerçek her zaman yanı başımızdaydı.

Biz fark etmesek de aşk bize her zaman bir sarılma mesafesi kadar yakındı.

Cesaretimizi toplayıp birbirimize açıldıktan sonrasıysa malum. İş yerim beni bambaşka bir şehre çalışmaya yollamıştı. Hayatımda ilk defa aklı başında bir ilişki yaşarken, kendimi bir anda eskisi kadar sevmediğim o tanıdık yalnızlığın içinde bulmuştum.

Telefonu tekrar elime aldım. Varlığına her daim şükrettiğim annem mesaj atmıştı. İki farklı arkadaşım zamanla alışacakları bensizlik için sitemlerini yollamıştı.

Ondansa en ufak bir ses yoktu.

Telefonuma bakmadan önce çakır keyif olan bünyem bir saniye içinde kendini sarhoşluğa bırakmıştı. Zamanın geçmediğini düşünsem de ortalık bayağı kararmıştı. Hoparlörde bağıran müzik, gelişi güzel şarkılar çalıyordu. Dahası sigaram bitmişti ve şişede iki kadehlik şarap kalmıştı. Kendimi en sevdiği oyuncağı kırılan bir çocuk çaresizliğinde hissediyordum. İçimdeki bu hislerle kaybolurken evin arka tarafında bir tıkırtı duydum ve anlık irkilsem de sonrasında umursamadan seyrimi yeniden denizin dalgalarına çevirdim.

“En sevdiğim şarabı bensiz içmeye utanmıyor musun?” diyen bir ses, bir anda sol yanımda ayılma etkisi yarattı.

Kafamı çevirdiğimde sevdiğim kadın tüm gerçekliğiyle karşımda duruyordu. İnanmakla inanmamak arasında gidip geldikten sonra sadece yutkunabildim. Büyük bir neşeyle yüzüme bakıyordu. Kaykılarak oturduğum sandalyede doğruldum.

“Nasıl yani?” dedim şaşkınlıkla.

“Seni daha yeni bulmuşken, bırakır mıyım sandın?”

Bunu söylerken kahkaha atmıştı. Ona olan bakışıma sevgiyle karşılık verdikten sonra devam etti.

“İki kadeh şarap çıkar bu şişeden, hemen sızmayacaksan karşılıklı içelim bari.”

İçimi ısıtan gülüşü, kırmızı dudaklarında hala bozulmadan duruyordu.

Elinden bırakmadığı çantasıyla birlikte içeri girdi. Geldiğinde elinde kadeh ve bir paket sigara vardı. Az önce sıcakladığım için çıkarttığım hırkayı giydi ve bir sandalye çekip yanıma oturdu. Bol olan kollarını dirseklerine sıyırdı ve kendine şarap koymadan önce bir sigara yaktı. İlk nefesi içine çektikten sonra dudaklarıma doğru uzattı. Hâlâ şoktaydım bu yüzden sadece eğilip dudaklarımı öne doğru uzatabildim. Sigarayı dudaklarımın arasına bırakmadan önce bir öpücük kondurdu. Minik bir öpücük olsa da bana yeni ölmüş bir bedene verilen ikinci bir şans gibi gelmişti.

Sanki geldiğinde kaybettiğim nefesime o an yeniden kavuşmuştum.

Doğrulup kadehine şarap koydu ve kalanını kadehime ilave etti. İlk nefesten sonra dudaklarımdan çektiğim sigara da rujunun izi vardı. “Öyleyse yaşadığım rüya değil” diye düşünerek bir kez daha ona baktım. Bu sefer yüzünde gelişi güzel takındığı ciddi bir ifade vardı. Kendine de bir sigara yaktıktan sonra elimi tuttu. Gözlerini gözlerime çevirdi ve dudaklarında utangaç bir gülümseme belirdi.

“Beni özledin mi?”

Cevap vermek için ağzımı açtım ama söyleyecek kelimem yoktu. Altı yıl boyunca büyük bir gizlilikle ruhumu paylaştığım kadın şimdi gerçekten de sarılma mesafesi kadardı. Biliyordum ki ne kadar çok sarılsam da yetmeyecek, gönülden bağıra bağıra özlediğimi söylesem de yetersiz kalacaktı. Bu yüzden sadece bakmakla yetindim ve o gönlümden geleni tüm içtenliğiyle aldı. Eğilip bir kez daha öptü.

“Ben de seni çok özledim” dedi.

Kadehlerimizi tokuşturduk ve ilk yudumdan sonra omzuma yattı.

“Bence bu kadar sessizlik yeter sevgilim. Hadi bana masal anlat.”

“Ne anlatayım?” diye sordum.

“Bizi anlat ama şiir gibi anlat.”

“Oo ama bu imkânsız” dedim gülerek. O ise gayet ciddi bir tavırla;

“Aşkta imkânsız diye bir şey olmadığını hala anlamadın mı?” dedi.

Haklıydı.

“Başlıyorum o zaman” dedim. Biraz durdum ve anlatmaya başladım.

“Seni gördüğüm o ilk gün
Hala silinmiyor hafızamdan
Makyajsız ve naiftin
Hafif heyecanlı
Sanırım biraz da tedirgindin.
Sadeciktin ve sürekli gülüyordun
Bir gülüşün ışıldadığını da
İlk defa o zaman gördüm.

Cahilliğimden olacak ki
Gülüşüne eşlik etmeden duramamıştım
Bilseydim eşsizliğini
Gözümü bir an bile ayırmazdım
Bak aradan yıllar geçti
Hala benzerine rastlamadım.

Sonra…”

Durdum. Hatıralar gülümsetmişti.

“Sonra?” dedi, rahatını bozmadan ve tatlı bir sabırsızlıkla.

“Sonra…

Birçok gün sığdı dünyamıza
Birçok ay, birçok yıl
Koca bir zamanı birlikte geçirdik seninle
Öğrendikçe güzelleştik
Güzelleştikçe gizlendik
Ve birbirimizin gönlünde
Doğru zamanın gelmesini bekledik.”

“Sonra…?” diye yineledi sabırsızlıkla.

“O her şeyin başladığı gün
Bir davette gördüm seni
Sanki daha önce hiç görmemişim gibi.
Makyajlıydın
Kirpiklerin sığındığım gece gibi serin
Dudakların kıpkırmızıydı.
Konuşmadan duruyor, yine gülüyordun
Bir an durdun ve bana baktın.
Bir bakışla arınmak nedir
İşte o gün anladım.

Küçük adımlarla yanıma gelip
Gözlerinle kalbime dokundun
Fısıldayarak “Ateş” dedin.
Yıllardır yanan ruhumu
Sanki tek bir nefesle söndürdün.
Yaklaşıp hafifçe yanağından öptüm.
Her yangının acıtmayacağını
Ruhunda gizlenen Güneş’te gördüm.

Sonra…

Sonra anladım ki doğru zaman gelmişti
Ve her şey yerli yerindeydi
Aşksa tüm arınmışlığıyla
Aramızda sadece bir Sarılma Mesafesiydi.”

Aşkla kalın,
Ateş Karadeniz.

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 19 Ekim 2019 at 11:11

    Çok güzeldi. Aşk böyle bir şey değil mi? Zaten onun için bu kadar güzel ve eşsiz. Keşke her ayrılığın sonu kavuşma olsa….

    • Yanıtla Ateş Karadeniz 21 Kasım 2019 at 16:33

      Çok özür diliyorum yorumunuzu şimdi gördüm ve inanılmaz mutlu oldum. Çok teşekkür ederim. Sizinle aynı fikirde olmak ekstra güzel bir duygu 🙂 Ama kavuşma olmasa dahi aşkın öğrettilerinin her zaman yanımıza kar olduğunu düşünüyorum.
       
      Sevgilerimle 🙂

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan