Genç Kalemler

Yalnızlık Bir Yankıdır

12 Mayıs 2020

Yazı: Yalnızlık Bir Yankıdır | Yazan: Pınar Sude Genç

Yazılarımı devamlı olarak okuyan biriyseniz fark edersiniz ki yazılarımın birçoğunda kendimden bahsediyorum. Şayet kendimden bahsetmeyip yalnızca okurlarıma bi’ fikri sunmak için yazdığım bir deneme veya -hepsinde olduğu gibi, kurgu ile yazılmış- bir öyküyse bile, çiçek tozu kadar da olsa kendimden bir şeyler katıyor, böylece, sunmaya çalıştığım fikri kendi yaşantım üzerinden açıklayarak çiçeklendirmeye çalışıyorum. Peki neden okurlarıma kendimi anlatıyor olabilirim ki?

Elbette kendimi okurlarıma değil, kendime anlatmaya çalışıyorum.

Benim yaşlarımda bi’ yazarın toplum için fikirler sunabilmesi ve buzdağlarının görünmeyen kısımlarını anlatabilmesi için ilk olarak kendisini tanıması gerektiğini düşünüyorum. Başarılı olduğunu düşündüğümüz birçok yazar öncelikle kendilerini çok iyi tanıyan kişilerdir diye tahmin ediyorum.

Kendini tanımayan insan, insanları anlayamaz ki.

Dolayısıyla genç bir bireyseniz -yazar olmasanız bile- önce kendinizi tanımalısınız şahsıma göre. Böylece, kendinizi tanıdıkça evreni de tanıyor olacaksınız aynı zamanda.

Deneme yazmaya başlarken düşünmüştüm ve daha kendimi tam olarak tanımıyorken bile hayata ve insana dair kendimden başka bir şey anlatamayacağımı anlamıştım. Okunmak, beğenilmek, birilerinin düşüncelerine dokunabilmek gerçekten çok güzel bir his. Ancak yazdıklarımı kendimden başka kimseye okutma şansım olmasaydı bile şüphesiz yazmaya devam ederdim ben. Zaten insanın kendini tanıma ve geliştirme sergüzeşti sonu olan bir şey değil bence, bu sebepten sanıyorum; yaşıyor oldukça yazıyor olmaya da devam edeceğim.

Yazdığım her bir yazı ile kendimi kendime anlatıyorum, dedim. Her bir yazımda da kendime sesleniyorum aynı zamanda: “Hayal Etmeyi Kes, Uygulamaya Geç”, “Geç Kalma, Aptallık Etme! “, “Evet Dünyayı İyileştiremezsin Ama…“, “Seni En İyi Sen Yetiştirirsin”… Ve çok mutlu olduğum anlarda da yaptığım gibi, hıçkıra hıçkıra ağlarken de açıp kendi yazdıklarımı okuduğum oluyor.

“Bak kendin demişsin, kendin insanlara anlatmışsın” diyorum böyle anlarda kendi kendime. Kişinin kendini tanıma yolunun, yine kendi sesini dinlemesinden geçtiğini öğrendim çünkü.

Kendimi tanıyabilmek için ciddi bir uğraş içine girdiğimi söyleyebilirim. Tüm geceyi düşünerek geçirip hiç uyumadan okula gittiğim günlerin sayısı az değildir. Bu yaşlarda insanların bir arayış içinde olduğunu biliyorum aslında.

Ancak bu arayışın zaten kapkaranlık olan bir geceden yıldız toplar gibi sürdüğünü bilmiyordum…

Uykusuz kaldım kaç gece; sorumluluklarıma odaklanamadım bazen, insanları dinlemeye çalışıp iç sesimin gürültüsünü bastıramadığımdan, karşı tarafı duyamadığım oldu çok kez. Fakat şimdi o geceleri iyi ki uykusuz geçirmeyi göze alıp, kendimi tanımak için uğraşmışım diyorum.

Benim için asıl zorlayıcı kısım tanımaya başladığım kişiyi sevemiyor oluşumdu. Sevmiyordum tanıştığım “ben”i ve baştan aşağı değiştirmek istiyordum. Kendisini, henüz kendisi dahi sevememiş bir insanın diğer insanlarla ilişkilerinde de sıkıntı yaşaması kaçınılmazdır. Ben genelde diğer insanlarla doğrudan bir sıkıntı yaşamıyordum. Ancak bir hata yaptığımda, başka insanların hatalarında gösterdiğim anlayışın aksine kendime oldukça yükleniyordum. Kendimi, kendimden çok yoran bir şey yoktu diyebilirim.

Olmak istediğim kişi olamamak… Ben insanların kişiliğini severim, “olmak istediğim kişi” den kastım da kişilik, karakter anlamında. Sahip olmak istediğim özellikler çabalayıp kazanabileceğim nitelikte şeyler ise şayet, elimden geldiğince kendi üzerimde çalışarak elde etmeye çalıştım ve sanıyorum başardım da.

Değiştiremeyeceğim özelliklere gelecek olursak…

Kişinin kendini mükemmel bulması değil, kusurları ile sevmesindedir mesele. Kendinden nefret eden bir insan için de bunu başarmak oldukça zorlayıcıydı tahmin edersiniz ki. “Zorlayıcı” dedim tabii, “imkânsız” değil.

Şu anki benle bir yıl önceki benin pek fazla ortak noktası olduğunu söyleyemem. Kendimi elimden geldiğince isteklerim yönünde geliştirmeye çalıştım. Değiştiremeyeceğim bazı şeyleri de zaten değiştirmemem gerektiğini öğrendim. Bu yolda öğrendiğim en büyük şey de bu sanırım.

Belki seneler sonra şu anki ben için aynı şeyi düşünmem; fakat şu an için, olmak istediğim kişiliğe sahibim diyebilirim. Ve bunu diyebiliyor olduğum için de uykusuz geçirdiğim gecelerdeki ve üzerine gecenin perdesinin dolandığı gündüzlerdeki çırpınışlarıma minnettarım.

Kişinin namütenahi sevgiye ulaşabilmesi için önce kendisini sevmesi, kendisini sevebilmesi için öncelikle kendini tanıması gerektiğini ve kendisini tanıyabilmesi için de öncelikle yalnızlaşıp iç sesi ile baş başa kalması gerektiğini düşünüyorum.

Yalnız kalınca işitilen o sağır edici sessizlik ilk başta insanı korkutsa da kişinin kendisiyle konuşabilmesinin yolunun yalnız kalmaktan geçtiğini düşünüyorum.

Duymak istediğiniz sesi ancak o şekilde işitebilirsiniz çünkü, şarkıda da denildiği gibi Yalnızlık bir Yankıdır.

Sevgilerimle,

Pınar Sude Genç

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

8 YORUMLAR

  • Yanıtla mukaddes 12 Mayıs 2020 at 10:36

    👏👏👏

    • Yanıtla Pınar Sude Genç 12 Mayıs 2020 at 14:29

      <3

  • Yanıtla Şevval İdil Delibasi 12 Mayıs 2020 at 13:21

    Çok güzel bir yazı olmuş Pınar Hnm. <3

    • Yanıtla Pınar Sude Genç 12 Mayıs 2020 at 14:26

      Teşekkür ederimm (:

  • Yanıtla Hatice Erdoğdu 12 Mayıs 2020 at 13:30

    Merhaba Pınar,
     
    Seni ilk tanıdığımda dış dünyandan çok bir iç dünyanın olduğunu hissetmiştim. Şimdi bu yazını okuduğumda yanılmadığıma sevindim. Yüreğine sağlık. İçten gelen herşey güzeldir. Güzel bir iç ses senfonisi gibiydi yazın.

    • Yanıtla Pınar Sude Genç 12 Mayıs 2020 at 14:28

      Merhaba hocam,
       
      Ben de sizi ilk tanıdığım andan itibaren çok sıcak bulmuş ve kendime yakın hissetmiştim.
       
      Yazıyı beğenmeniz beni gerçekten çok mutlu etti, güzel sözleriniz için de çok teşekkür ederim.

  • Yanıtla Mehmet Gökcük 13 Mayıs 2020 at 02:36

    Kendinizi tanıma peşine düşmenizi yaşınız ile ilişkilendirmişsiniz ama yıllar geçtikçe göreceksiniz ki hayat yolculuğunda bu sürekli bir meşgaleniz olacak… Çünkü “olmak” yok, “olmanın peşinde olmak” var her daim… Ve dediğiniz gibi bir yıl önceki biz ile şimdiki biz aynı değiliz…
     
    Böylesi zorlu bir yolculukta, hakkaniyetle iç sesinizi dinleme cesaretini erken yaşlarda göstermiş olmanızın meyvelerini zamanla alacaksınız. Nasıl mı? Sizi tanıyan, yüreğinizi hisseden herkesin güven duyacağı, dost meclislerinin vazgeçilmezi olarak…
     
    Ve bu arada ben de her yazdığım şiirde önce kendime seslenirim… Kendimi dinlerim, kendime anlatırım, kendime bağırır, kendime susarım; önce…
     
    Yarınlarınız şiir güzelliğinde olsun… 👏👏👏

    • Yanıtla Pınar Sude Genç 13 Mayıs 2020 at 07:56

      “Olmak yok, olmanın peşinde olmak var her daim.”
       
      Çok güzel söylemişsiniz, çok doğru…
       
      Güzel sözleriniz için de çok teşekkür ederim. Önce kendinize seslendiğiniz şiirlerinizi de çok beğenerek okuyorum her seferinde. Sizin de kaleminize sağlık.

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan