İçimdeki Sesler

Düş Kapanları

26 Ocak 2021

Öykü: Düş Kapanları | Yazan: Demet UncuYemyeşil çimenlerin üzerine serilmiş bir kilimin üzerine sırt üstü uzandım. Başımı masmavi gökyüzüne doğru kaldırdım, güneş ışıklarının gözbebeklerimin içine kadar sızmasına izin verdim. Etraf sakin, sessiz ve dingindi. Hafif bir meltem esintisi eşliğinde salkım ağaçlarının dalları sallanıyor ve çıkan hışırtı sesleri kulaklarımı okşuyordu. O kadar huzurla doluydum ki…

Derin bir nefes çektim içime, tertemiz havayı hissettim ciğerlerimde. İyi ki gelmişim buraya ve iyi ki burayı seçmişiz, dedim. Hafifçe doğrulup, oturduğum yerde bağdaş kurdum. Çam ağaçlarının ortasında oldukça güzel bir salıncağın asılı olduğunu fark ettim. İplerinin arasına, eskilerden kalma bir minder yerleştirilmişti. Sanırım, az ötede gördüğüm, iki yaşlarındaki sarışın erkek çocuğu salıncakta sallanmıştı biraz önce, salıncak boş olmasına rağmen halen sallanıyordu.

Çıplak Ayak Yürümek

Oturduğum yerin biraz ilerisinde, büyükçe bir manolya ağacının altına uzun, ahşap bir masanın kurulma hazırlıkları başlamıştı. Üzerine bembeyaz keten örtüler seriliyordu. Mangal hazırlıkları tamamdı, birazdan açık büfe olarak anlaştığımız firmanın garsonları, kapaklı standlarını yerleştirmeye başlayacaktı. Dünyanın üzerine lanet gibi çöken salgın sebebi ile uzun bir aradan sonra, tüm dostlarım ile yeniden bir araya gelecektim. Bu vesile ile nişanımızı da kutlamış olacaktık.

Herkes yedi buçuk gibi gelmeye başlayacaktı. O saate kadar günün keyfini sürmeye kararlıydım. Bir yandan yapılan hazırlıkları seyrediyor, diğer yandan doğanın sesini dinliyordum. Kuşların o güzelim cıvıltıları en güzel melodiydi benim için.

O sırada, geçen gün, dijital bir dergide okuduğum “Kuşlar, Sen Kuşları Boşver” yazısını anımsadım. Acaba, gökyüzünde uçuşan kuşların gözünden nasıl görünüyordu aşağısı? Ne kadar mutlu ve huzurlu olduğumu hissedebiliyorlar mıydı acaba? Ya etrafta koşturup duran insanları nasıl görünüyorlardı?

Bu esnada yanıma yaklaşan sevimli garsonun, elindeki minik hamburgeri ve patates kızartmasını görünce yerimden doğruldum. Karnımın acıkmış olabileceğini düşündüğünü söyleyen garsona, gülümseyerek teşekkür ettim ve afiyetle öğlen yemeğimi yemeye koyuldum. Biraz heyecanlı da olsam, kısa sürede hepsini bitirdim.

Ayağa kalkıp, yürümeye başladım. Ayakkabılarımı bir kenara çıkarıp, yumuşacık çimenlerin üzerinde yürümenin keyfini sürdüm. Biraz ötede top oynayan, koşturan, ata binen çocukların doğallığını, saflığını, her şeye karşı duydukları meraklarını imrenerek seyrettim. Ne ara, bu kadar büyümüştük gerçekten? Ne ara, her şeye karşı bu kadar güvensiz, şüpheci, bencil ve çok bilmiş yetişkinler haline gelmiştik?

Neyse, bugün içimde herhangi bir hüzün kırıntısı hissetmek istemiyordum. Evet, belki hayatta olmayan ve bugün bedenen yanımda olamayan sevdiklerim vardı. Onları, 45 yaşıma kadar yüreğimin en güzel derinliklerinde korumayı başarabilmiştim. Yolculuğuma, benimle birlikte eşlik etmişlerdi onlar da.

Kurulan & Yıkılan Hayaller

Şimdi uzun zamandır göremediğim dostlarımla çok güzel bir ortamda, çok güzel bir vesile ile yeniden bir araya gelecektim. Bunun keyfini çıkarmalıyım diyerek, kendimi bu “an”a doğru çağırdım. Saat beşe geliyordu, kutlamanın yapılacağı alandan biraz uzaklaştığımı görünce geri döndüm. Kendime ayırdığım alandaki çimenlerin üstündeki kilime doğru yaklaştığımda, en yakın iki arkadaşımın geldiğini fark ettim. Aslı ve Selin’e doğru koşarak, boyunlarına sarıldım.

Maskesiz, sevdiklerime dokunabilmenin değeri eşsizdi. Yine o sevimli garson, elinde şampanya kadehleri ile birlikte bize doğru yaklaştı. “Kutlama başladı sanırım Yasemin Hanım” derken hafifçe gülümsüyordu bana. Herkes hemen kadehlerini kaldırarak, birer yudum aldı. O sırada, uzun yıllardır kuaförüm olan Mehmet’i gördüm ve başımla selamladım. Hep birlikte içeri doğru geçtik.

Tüm hazırlığımın çok sade ve şık olmasını istemiştim. Dümdüz, omuzlarıma dökülen saçlarım yarım toplanacak; sağ tarafına mor ve beyaz renkli taze çiçeklerden yapılan çok güzel bir toka yerleştirilecekti. Makyajda, yine sadeliği tercih etmiş olsam da kırmızı rujum olmazsa olmazlarım arasındaydı.

Bütün bu hazırlıklar devam ederken, Aslı ve Selin ile sohbet ediyorduk. İkisiyle de ortaokuldan beri süregelen bir dostluğumuz vardı. Beraber ne çok hayal kurmuş; yaş aldıkça, yıkılan hayallerimizin yanı başında yine birbirimizi bulmuştuk. Hayal ettiğimiz gibi olmamıştı belki hayatlarımız ama böyle de mutluluğu bulabilmiştik. Zaman zaman alt üst olan hayatlarımızın, altının üstünden daha iyi olabileceğini anlamıştık birlikte.

Bu arada telefonum sürekli çalışıyordu; ya tebrik mesajları ya da mekanın tarifi ile ilgili aranıyordum. Bu sırada, dostlarımızın çoğu gelmiş ve kendilerine ayrılmış olan masaya yerleşiyorlardı.

Yosun

Aynanın karşısında kendimi beyaz şifondan, ayak bileklerime kadar uzanan sade elbisem ve sandaletlerimle çok beğenmiştim. O sırada kapının eşiğinde, gecenin müziklerinden sorumlu tuttuğum Bora’yı gördüm. O da ilkokuldan sınıf arkadaşımdı. Bu gece için özel olarak hazırladığı müzikleri çalacak, benim ısrarımla da gecenin sonuna doğru gitarıyla canlı şarkılar söyleyecekti. Birbirimize sarılıp, ayaküstü sohbet etmeye başladık ve şarkıların üzerinden geçtik.

Şimdi belki sizler, bu gecenin erkek kahramanının nerede olduğunu merak ediyorsunuzdur. Evet, gün boyunca benimle birlikte burada olamamıştı. Acil bir iş sebebi ile İstanbul dışına çıkmak zorunda kalmıştı. Bu duruma gerçekten çok üzülmüştü ama kutlama yemeğine geç kalmayacağına dair de söz vermişti.

Kapıdan çıkarken Bora’ya, Kenan’dan “Yosun” şarkısını çalmasını unutmaması tembihledim. Ne de olsa o şarkının, Can’la benim aramda ayrı bir yeri vardı. Bir süre önce, kısa süren bir ayrılık süreci yaşamıştık. O süre zarfında Can, Kenan’ın konserinde o bu şarkıyı söylerken sahneye atlamış ve “bana dön” çağrısında bulunmuştu.

Hazır olduğumda bahçenin kapısına doğru çıktım ve kızları da yerlerine gönderdim. Artık, Can da gelmişti ve bana doğru yürümeye başlamıştı. Lacivert keten pantolonu ve ceketinin içindeki beyaz gömleği ile çok yakışıklı görünüyordu. Elinde muhteşem görünen mor şakayıklardan yaptırdığı bir el çiçeği vardı. En sevdiğim çiçeği, hiçbir zaman unutmazdı.

“Kutlama yemeğimize geç kalacağımı düşünmüyordun herhalde” diyerek beni öptü. Tüm dostlarımız gelmişti, yüksek sesle yaptıkları sohbetin sesleri bulunduğumuz yere kadar geliyordu. Artık, yavaş yavaş birlikte yürümeye başlamalıydık.

O benim çok güzel göründüğümü, ben de onun çok yakışıklı olduğunu söyledikten sonra, el ele tutuştuk.

Kutlama

Can’la birlikte “hoşgeldiniz konuşması” için, kocaman bembeyaz renkli düş kapanlarının önüne doğru yürümeye devam ettik. Fonda, Sezen’den “Kutlama” şarkısı çalıyordu. Yerimizi alıp, daha hoşgeldiniz demeye kalmadan herkesin hep bir ağızdan “Öp, öp …” tezahüratları ile birlikte kahkahalara boğulduk. Sonrasında dostlarımıza kadeh kaldırarak “İyi ki geldiniz, iyi ki varsınız” diyerek, gecenin başlama işaretini hep birlikte verdik.

Demet Uncu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 26 Ocak 2021 at 13:19

    Sımsıcak, umut dolu, insanı gerçek sevgiye inandıran bir hikaye. Aslında hayat tam da bundan ibaret, güvenle kendini emanet edebildiğin biriyle bir ömür yan yana yürüyebilmek. Hayal mi bu arzular bu çağda? Umarım gerçek olurlar her okuyan için 😁

    • Yanıtla Demet Uncu 26 Ocak 2021 at 14:19

      Didemciğim, yazdıklarımın sen de bıraktığı izleri okuyunca çok mutlu oldum inan. Gerçekten söylediğin gibi, ihtiyacımız var bizim bu öykülere 😍 Umarım, iyi insanlar yolumuza çıkar ve ortak hislerle yolculuğumuza birlikte devam ederiz onlarla.
       
      Sevgiler canım.

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 27 Ocak 2021 at 12:12

    Çok güzel olmuş. Okurken Can’ın ne kadar şanşlı olduğunu düşündüm doğrusu. Böyle güzel bir hanımefendiyi hak etmiş. Umarım yazılarındaki güzel düşüncelerinin gerçek olması dileği ile ama yosun şarkısı önemli olsa gerek :))
     
    Kalemine sağlık

  • Yanıtla Demet Uncu 27 Ocak 2021 at 13:21

    Begenmene cok sevindim cemcigim 😊Evet, soyledigin gibi ikisi de cok sansli gibi gorunuyor. Yosunun yeri ayridir bende biliyorsun. 😉 Cok tesekkurler canim.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan