İçimdeki Sesler

Bu Kaçıncı Ayrılık?

9 Şubat 2021

Yazı: Bu Kaçıncı Ayrılık? | Yazan: Demet Uncu

Kapıyı çekip arkasını dönmeden çıkıp gitmişti. Bu gidiş, diğerlerinden çok farklıydı. Belki de daha önce yapamadığı, sessiz çığlıklarıyla içindeki küçük isyanlarını bastırmaya çalıştığı, bilmem kaçıncı hayalkırıklığı idi bu yaşadığı.
 
 

*

 
 
Ben bile bilmiyordum ki içimdeki gelgit duyguların, ne zaman gelip ne zaman gideceğini. Ben beni anlayamazken, sevdiğim adama neyi anlatabilirdim ki?

Herkesin hayatında yaşadığı travmaları, acıları olmuştu ve herkesin bunlarla mücadele etme şekli de farklıydı. Tamam, “ölüm” belki de kaldırabilecek en zor gerçeklerden biriydi. Hele ki sevmiş olduğum adamın trajik ölümünü, zamanla kabullenmek zorunda bırakılmamın bıraktığı izleri, yaraları önce benim kabullenmem gerekiyordu.

Hayatıma yeni giren bu adamın beni anlayabilmesi kolay olmamıştı. Hoş, bu trajik ayrılığın arkasına hiçbir zaman sığınmak istemedim, bu olay yüzünden insanlardan bana farklı bir ilgi göstermesini asla beklemedim. İlgi odağı olmaktan hoşlanmamışımdır zaten. Ama sevdiğim, hayatıma yeni giren bu adam gidivermişti işte bir şekilde.

Helal Olsun Bana!

Onu suçluyor muydum bu gidişi için? Asla, ben de bu kadar tutarsız söylemler içerisinde kalsam bırakır giderdim herhalde. Zaten o, beni artık sevmediği için gitmedi ki. Hayallerin gerçeğe dönüşmesine izin vermediğim, o yola girip yolun bize neler getireceğini bekleyemediğim, hep bir gerçekliğin peşinde koştuğum için oldu bu gidiş.

Onun gibi sakin ve naif bir adamı da kaçırttım ya, helal olsun bana!

Aslında şu an kendim için de üzülüyorum, bence en tehlikeli olan bu. Kendine acımak, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını, hep eksik, hep yaralı olduğunu bilerek ve bunu çevreme yansıtarak devam ediyor olmam. Çoğu şeyi aştığımı düşünüyordum ki o olaydan sonra, kurduğum en sağlıklı ilişkiyi de sağlıksız hale getirmeyi başardım sonunda.

Suçlu Olan Hezeyanlarım

Peki, yolunda gitmeyen şey neydi? Nerede tıkanıyordum? Gerçekçi olmaya çalışmam, hayal kurmaktan vazgeçmem, hep bir garanticiliğin peşinden koşmam mı önümde engel oluşturuyordu benim? Dışardan bakıldığında, ne kadar mantıklı ve aklı başında bir kadın olduğum söyleniyordu. Ama bu duruşumun benden yavaş yavaş, içimi oya oya, bir şeyler götürdüğünü nereden bileceklerdi ki onlar?

Bir düşünsenize, hayal kurmadan yaşamınızı sürdürmek ne kadar monoton ne kadar tatsız ve ruhsuz ama bir o kadar da risk almadan ve garantili olur, değil mi? Ama, beni anlamıyorlardı ki ben başka türlü nasıl yaşanır bilmiyordum. Oysa bu adam; kendimi bırakmamı, kontrolcülüğümün zamanla beni ne kadar yorup hatta yavaş yavaş tüketeceğini anlayabilmem için elinden geleni yapmıştı.

Daha önceki kısa süren ayrılıklarımızda; gerçekçiliğimden kopamayışımın, duygularıma kendimi teslim edemeyişimi, tolere etmeye çalışmış, ona her döndüğümde kollarıyla beni sevgiyle sarıp sarmalamıştı. Bu süreci kendimle yaşamam gerektiğini, bazı şeyleri anlamaya başladığımda da onun beni bekleyeceğini söylemişti her zaman. Ama olmadı işte, bu sefer olmadı. Onun da iyileştirmeye çalıştığı yaraları vardı ve kalbi bu kadarını kaldırabilmişti, taşıyamıyordu artık benim bu hezeyanlarımı.

Onu suçlayamazdım elbette. Hiç kolay değildi, seneler sonra hayatına beni almıştı ve gerçekten çok sevmişti. İçindeki ümitlerini, hayallerini daha fazla yıkamazdım, ezip geçemezdim. Ne olurdu, biraz kendimi bırakabilseydim. “Ona güvenemedim” demek istemiyorum. Güveniyordum ona, belki de kendime güvendiğimden daha fazla. Ama geldiğimiz noktada, hiç de öyle görünmüyordu açıkçası.

Kalın Duvarlar & Korkular

Peki, 50 yaşımdaydım ve ne bekliyordum kalan ömrümün açılmamış sayfalarından? Kendime kurmuş olduğum, örmüş mü demeliyim bilemiyorum, bu kalın gerçeklik duvarlarıyla çevreli dünyamda, soğuk, ruhsuz ve rutin bir şekilde mi yaşamak istiyordum? Yalnız ve tek başıma mı devam etmek istiyordum? Kendi ellerimle ördüğüm bu duvarları yıkıp geçecek beyaz atlı prensi beklemek için geç kalmış sayılmazdım değil mi?

“Düşünsene” dedim kendi kendime. Sadece birazcık bırakıverecektin kendini, yapabilseydin ne olurdu gerçekten? En kötüsü, istediğinin bu olmadığını görüp yeniden başlardın. Kurulan düzenin kontrolümün dışında yıkılarak, en baştan yeniden başlamak konusunda oldukça tecrübeliydim üstelik.

Neden korkuyordum bu kadar acaba?

Yanlış karar almaktan mı?

Hayatım boyunca hep doğru kararlar almaya çalışmış ve bu zamana kadar aldığım kararlarının da doğru olduğunu düşünmüşümdür hep. Ama benim de yanlış kararlar vermeye hakkım yok muydu?

Bunun baskısını neden bu kadar üzerimde hissediyordum? Çevremin benden beklentileri miydi, omuzlarımda hissettiğim bu ağırlık? Yoksa, kendimin benden beklentileri miydi sebep?

Keşke, kendim için bir şeyler yapabilseydim.

Dış Kapı

Hıçkıra hıçkıra ağlayarak yaptığım bu sorgulama olayı ne kadar sürdü, hatırlamıyorum. Etraftan, gözyaşlarımı sildiğim mendilleri toplamaya başladığımda saat akşam altıyı geçiyordu. Elimdeki çöp poşetini kapının önüne koymaya çıktığımda merdivenlerde oturmuş, gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olan onu gördüm.

“Cesaretim, apartmanın dış kapısını kapatmaya gidecek kadar yetmedi” dedi, dönüp bana bakarak. Yanına geçip, oturdum. Ellerimi tuttu ve “bu sefer tamam mıyız?” diye sordu.

Tamam olmayı çok istiyordum ama bu hezeyanlarıma daha ne kadar dayanabileceğini bilmiyordum gerçekten.

“Sen istediğin sürece yanında olacağım, bunların üstesinden birlikte gelmeye çalışacağız” diyerek, içimden geçen soruları yanıtladı birden.

“Haydi, ağlamak çok acıktırdı beni, birlikte yemeğe gidelim” dedi ve ayağa kaldırdı beni. Ellerini belime doladı, üzerimizi değiştirmek için evimize girdik tekrar.
 
 

*

 
 
Ebru ile Sinan’ın yaşadığı bu ilişkinin içerisindeki ayrılıklar da sevgiye mi dahil? Kimi ayrılıklar var ki çiftlerin birbirlerinin değerini anlamaları ve bağlarını kuvvetlendirmek için yaşanıyor. Kimi ayrılıkların ise dönüşü olmuyor maalesef. Ya sizce?

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

6 YORUMLAR

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 9 Şubat 2021 at 13:46

    Çok tanıdık bir hikayeye benziyor. Değişim güzeldir, yeter ki sonu güzel olsun. “İnsan hayalleri kadardır” diye bir sözü çok ünlü biri söylemiş, tam da dilimin ucunda :))
     
    Evet zordur birine kendini bırakmak, ona güvenmek ama kimse hayatı yalnız yaşamamalı, ne de olsa hayat paylaşınca güzel. Yeter ki doğru insan olsun ve sevilmeyi hak etmiş olsun, gerisi teferruat.
     
    Kalemine sağlık, güzel ve içten olmuş.

    • Yanıtla Demet Uncu 9 Şubat 2021 at 15:51

      Cemciğim okumaya zaman ayırıp beğenmene sevindim. Yazılarım hem yaşadıklarım hem de birazcık kurgulamalarım sonucunda ortaya çıkıyor aslında. Söylediğin gibi birine güvenmek zor, sevmek zor, birlikteliği devam ettirmek zor, ayrılık zor… Yani kolay olan bir şey yok bu hayatta, değil mi? 😀 Ama karşılıklı olarak birbirlerinin hayatlarını kolaylaştıran, ihtiyacının ne olduğunu o anda hisseden insanların varlığı her zaman umut kaynağım olacak. Hayat, sevilince, sevilince güzel… 😊🥰

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 10 Şubat 2021 at 00:16

    Hayata dair belli kurgularımız oluyor daima, oysa hayatın o kurguları yıkmak gibi oldukça oyuncu bir yanı var 😉 Bazen azimle tutunduklarımız bizim için öncelikli yıkılması gerekenler de olabiliyor. Sanırım Ebru’nun durumu da biraz öyle, onu ayakta tuttuğunu düşündükleri, belki de sadece ayaklarına bağlı zincirlerdi. Her şeye alıştığımız gibi kimi zaman zincirlerimize de fazla bağlanabiliyoruz. Bence muazzam bir şey yaptı ve zincirlerinden kurtuldu.
     
    Yüreğine, kalemine sağlık canım ❤️😘

    • Yanıtla Demet Uncu 10 Şubat 2021 at 16:38

      Canım benim, ne güzel yazmışsın. Bu farklı yorumun üzerine düşüneceğime emin olabilirsin. Çok çok teşekkürler Didemciğim, beğenmene sevindim.

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 12 Şubat 2021 at 14:19

    Ebru’ya;
    Hayat, o kadar kolayca vazgeçilmeyecek kadar güzel ve yaşanası. Yalnızlık, kısa bir süre, (yaşadıklarını düşünüp, kafasını meşgul etse de insanın) cazip gelse de… Hayat birileriyle paylaşınca çok daha anlamlı ve mutluluk verici. Hele de gerçekten seviliyorsa insan. Çünkü sevilmek, sevmekten bile daha güzel… İnanıyorum ki sevenine, hissedemese bile yanıt verecektir duyguları ve de en çok da kendisi şaşıracaktır, dönüp ardına baktığında. Hiç pişmanlık duymamalı kaybettiği yıllara.
     
    Hem de yıllar, çok acelesi varmış gibi koşa koşa giderken menzile.
     
    Mutlu yıllarınız olsun.

  • Yanıtla Demet Uncu 12 Şubat 2021 at 14:33

    Nimet Hanım, ne güzel sizden yorumlarınız aracılığı ile haber alabilmek. Bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Söylediğiniz gibi paylaşınca, her şey daha bir lezzetli ve anlamlı oluyor. Ebru ile tüm önerilerinizi paylaşacağım, umarım sizin de dilediğiniz gibi mutlu yılları olur birlikte Ebru ve Sinan’ın. 😉
     
    Çok sevgiler 😍😍

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan