Genç Kalemler

Feveran | 3

3 Şubat 2021

Öykü: Feveran | Yazan: Pınar Sude Genç

 

İndeks

Feveran: Birinci Bölüm
Feveran: İkinci Bölüm
Feveran: Üçüncü Bölüm

 
Gözlerini açtığında hastane odasındaydı, koluna serum takmışlardı. Boğazında rahatsız edici bir ağrı vardı. Yavaşça başını çevirdiğinde, pencerenin önünde arkası dönük bir şekilde kitap okuyan Rüzgar’ı gördü.

“Rüzgar?”

Sesle birlikte başını kitaptan kaldırdı ve ayağa kalktı.

“Uyandın demek. Nasıl hissediyorsun?”

“İyiyim de tam olarak ne oldu bana? En son başımın döndüğünü anımsıyorum.”

“Evet işte bayıldın ondan sonra. Başka da bir şey olmadı.” Eylül’ün düşüncelere daldığını fark edince bir açıklama yapma gereği duydu ve konuşmaya devam etti. “Yere düşmedin bayılırken. Hiçbir yerine bir şey olmadı yani.” Gergin bir şekilde elini saçında gezdirirken cümlelerine devam etti. “Ben gece yoğun bakımın önünde kaldım ama o koridor da çok soğuk yoğun bakımın hemen önü olduğu için. Sabaha doğru çok üşüdüm o yüzden geldim şurada kitap okudum.” Eliyle demin oturduğu berjeri gösterdi.

“Anladım. Teşekkür ederim. Birkaç gündür doğru dürüst yemek yememiştim, üstüne stres de binince bünyem daha fazla kaldıramadı sanırım.”

Neden yemek yemediğini merak etmişti Rüzgar ama ilgili gibi gözükmek istemediği için sormadı.

“Cevat abiden bir gelişme var mı?”

“Maalesef.”

Bir süre ikisi de ne diyeceğini bilemeyerek sustu. Bu gergin havaya dayanamayıp sessizliği bozan ise Eylül oldu:

“Huzursuzluk, Livaneli’nin en severek okuduğum eseridir. Sen de çok beğeneceksin bence” dedi Rüzgar’ın elindeki kitabı işaret ederek.

“Üçüncü okuyuşum zaten” diye yanıtladı hafif bir tebessümle.

Rüzgar’ın bu ara sıra kendini belli eden egosu ve anlamsız rahatlığı Eylül’ün sinirini bozuyordu.

“Niye üç kez okudun ki okunacak onca kitap varken?”

“Çok sevdiğim şeylerden zor kopuyorum. Tekrar tekrar okumak istedim bunu da o yüzden. Neyse.”

Eylül, Rüzgar’ın açıklamasını başıyla onayladı. “Ben biraz hava alacağım” dedikten sonra koluna takılı olan serumu unutup yataktan çıkmak için doğruldu.

“Dur bak kanatacaksın.”

“Unutmuşum…” derken tekerlekli serum askılığını da yavaşça kendine doğru çekti.

“İstersen onu ben süreyim senin tersine gelecek.”

“Teşekkür ederim.”

Kolunda serum, saçı başı dağılmış bir halde Eylül ve serum askılığını süren Rüzgar… Sanki yakın birer akrabalarmış gibi beraber öylece geçtiler hastane koridorundan. Bahçeye varınca dün gece oturdukları banka oturdular.

“Ne zaman uyanacak acaba…” dedi Eylül gözlerini ovuştururken.

“Belki de bir kelebek o kadar memnun ki rüyasından, hiç uyanmak istemiyor uykusundan.”*

Hafif bir tebessüm etti Eylül. “Senin işin falan yok mu bu arada? Beni yanlış anlama, dünden beri buradasın ya ondan sordum.”

“Yanlış anlamam seni. Evet işim var, bilgisayar mühendisiyim. Ama anlayışlı bir patronum var.”

“Anladım, iyiymiş.”

“Sizin işiniz yok mu avukat hanım?”

“Sen benim avukat olduğumu nereden biliyorsun ya?”

“Tanıştığımız gün söylemiştin Feveran’da. Duruşmam var deyip gitmiştin artist bir şekilde.”

“Artist bir şekilde mi? Gerçekten duruşmam vardı.”

Tebessüm ettiler.

Tanıştıkları günü düşündü Eylül. Rüzgar’ı bir daha göreceğini bile düşünmezdi o gün. Gününe girmiş sıradan bir insan olduğunu sanmıştı. Şimdi ise tuhaf bir şekilde kendisi için özel bir insanmış gibi hissediyordu. Aslında her ikisi de içinde bulundukları durumdan dolayı birbirine karşı merhamet duyuyordu.

“Neden üç kez okudun diye sordun ya, her şeye çok bağlanıyorum ben çünkü. Kitaplara, filmlere hatta şarkılara bile.” Doğru kelimeleri arar gibi bir süre duraksayıp düşündükten sonra devam etti. “Yetiştirme yurdunda büyüdüm ben. Annemi küçük yaşta kaybettiğimi söylemiştim zaten. Babam da alkoliğin tekiydi. Yaşıyorsa eminim hâlâ öyledir.”

“Görüşmüyor musun?”

“Hayır.” Hızlı ve sert bir şekilde yanıtlamıştı. “Neyse işte başka da umrunda olduğum bir akrabaya falan da sahip olmayınca yetiştirme yurdunda büyüdüm işte. Hiç mutlu olamadım orada. Hiç yakın arkadaşım da olmadı orada senelerce. Aslında yakın arkadaş olabileceğim iyi çocuklar vardı ama ben çok içime kapanıktım. Hâlâ daha dostum diyebileceğim bir tane bile yakın arkadaşım yok. İnsanlarla yüzeysel ilişkiler kuruyorum hep. Kendimi açamıyorum. Çünkü birisini sahiplenip benimsersem, sonra da kaybedersem diye çok korkuyorum. İşte yalnızca Cevat abi vardı biraz olsun kendimi açabildiğim. Şimdi o da yok… Ama sen varsın, neden bilmiyorum ama sana da kendimi açabildim.”

Omuzlarına bir yük bindiğini hissetmişti Eylül. “Üzüldüm gerçekten. Zor olmalı. Ayrıca bana kendini açabildiğin ve bana güvenip bu paylaşımları yapabildiğin için gerçekten iyi hissettim ama yine de bana da çok bağlanmamaya çalışmalısın. Yarın ne olacağını bilemeyiz sonuçta.”

Başını salladı Rüzgar.

Fakat çoktan bağlanmıştı bile. Fark etmeden.

 
 

Devam edecek…

 
 
Pınar Sude Genç
 
 
 

Notlar & Açıklamalar:

* Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği Kelebeğin Rüyası filminden bir alıntı. – Vikipedi    ⇡⇡⇡
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

6 YORUMLAR

  • Yanıtla Liyya Beyza Topalbekiroğlu 3 Şubat 2021 at 16:32

    Bu hikayedeki iki kahramanın çok güzel bir arkadaşlıkları olacağını seziyorum, neden bilmem :)) Her zaman olduğu gibi yine sabırsızlıkla devamını bekliyorum :)) <3

    • Yanıtla Pınar Sude Genç 3 Şubat 2021 at 18:00

      Haftaya, son bölümde, düşüncelerini bekliyorum o zaman (:

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 4 Şubat 2021 at 13:29

    Sanki ikisi de birbirine iyi gelecek.
    Mutlu son gelir diye bekliyorum.

    • Yanıtla Pınar Sude Genç 4 Şubat 2021 at 15:18

      Merhaba Nimet Hanım, yorumunuzu görmek beni mutlu etti.
       
      Bence şu anda bile birbirlerine iyi geliyorlar. Umuyorum ki son ne olursa olsun, ileride mutlu olur Eylül ve Rüzgar’ımız (:

  • Yanıtla Mukadder Özmen 19 Nisan 2022 at 10:04

    Kelimeler kifayetsiz kalacak,o yüzden 💐

    • Yanıtla Pınar Sude Genç 19 Nisan 2022 at 10:53

      🥺♥️

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan