Portakal Çiçeği

Kan, Gözyaşı, Dert = Reyting

17 Mayıs 2021

Yazı: Kan, Gözyaşı, Dert = Reyting | Yazan: Sıla Malik

Son zamanlarda maruz kaldığımız şeyleri düşünüyor musunuz hiç? Fark ettiniz mi? Bizlerin moralini yerine getirecek ve bunu bedavaya yapacak bir kanal artık neredeyse kalmadı. Özel ve sanal platformlar aldı başını gidiyor, evet takip ediyoruz çoğumuz ama çoğunluk asla geneli ifade etmiyor ki.

Geçtiğimiz günlerde sosyal mecralarda en çok tepki alan konu günümüz dizi anlayışı idi.
Zira kanalların yarısında ellerinde silahlar, mafyatik tipli, kanun, polis ve hukuk gibi kavramların içinde asla yer almadığı bir dünya varken; bir diğer yarısı da insanların psikoloji diyarlarında hali hazırda bozuk olan toplum psikolojisinin tam üstüne tuzu basmaktalar.

Peki ne kadar doğru bu? Neden artık televizyon bu kadar izlenmiyor? Neden izlenebilir tüm içeriklerin çoğu paralı platformlarda insanlara ihtiyaçtan çok lüks olarak satılıyor?

Çok değil on sene öncesinde –hadi bilemediniz yirmi- daha sıcak, daha gerçek, daha samimi ve daha insancıl şeyler izlemiyor muyduk?

7 Numara, Tatlı Hayat, Hayat Bilgisi, Bir Demet Tiyatro, En Son Babalar Duyar, Aşkım Aşkım, Canım Ailem, Avrupa Yakası, İşler Güçler…

Kendi bildiklerimi saydım sadece sizlere. Bize fakirlerin bile her gün taksiye bindiği, sürekli sosyetenin derneklerdeki davetlerinden değil de yaşayabileceğimiz hayatlardaki zorluklarla baş eden, bunu ya biraz abartılı ya da absürd şekilde yapan hayatlar yaratılırdı.

Güldürürdü, günün stresine iyi gelirdi, sorunları çözmese bile bilincimizin rahatlamasını sağlardı. Hayatı yaşanabilir kılardı ve en önemlisi hesaplıydı. Akşam haberlerinden sonra, çay-kahve, meyve-kuru yemiş ikilileriyle iyi giden izlencelerdi onlar.

Gece talk showları vardı bir de. Uzun yıllar Okan Bayülgen, Beyazıt Öztürk hafta sonu gecelerimizi süslediler. Konuklar katıldı, şarkılar söylendi, gençler o programlara giderlerdi.
Farklı üsluplarla farklı bakış açılarıyla yayın akışının renkleriydiler.

Cuma günleri içimizi kasvet kaplamazdı. Önce bir sitcom ya da romantik komedi türündeki dizi verilir ardından gece programlarıyla hafta sonuna giriş yapıldığı anlaşılırdı. Bunu evinde televizyonu olan herkes anlayabilirdi.

Fakat zamanla her şeyin olduğu gibi bunların da sonu geldi. Kısıtlamalar, denetimler, tek bir kalıba konmak istenen düşünce yolları derken bizler, kötüleşen her şey gibi, bu sektörden de nasibimizi aldık.

Alternatifler aradık hemen. İnternet yetişti imdadımıza. YouTube uzunca bir süre izlence aleminin önde gideni oldu. Özgürdü, rahattı eğer ilk keşfedenlerden olup da içerik oluşturma kararı aldıysanız şu anda en karlılarından birisiniz demektir.

Ardından dijital dizi devri başladı. İlk başta tv dizileri dijitale taşındı bir süre sonra sadece dijitale içerik üretilir oldu. (Bu geçiş sürecinde yanan yapımlardan biri ise Ulan İstanbul’du.)

Ama en büyük vurgunu Netflix yaptı. Başta cüzi bir miktarla önümüze serilen seyirlik cenneti kendine bağımlı hale getirmeyi başardı. Kaliteli sinema filmlerini daha vizyona girişlerinden birkaç gün sonra satın aldı, kendine özel filmleri deneyimli oyuncu kadrolarıyla çekti. Kaliteli ve özgür platformda içerik de oyuncular da kaliteli olunca bizim televizyona da maalesef kalan pek de yüz güldürmedi.

Ancak bu kayıp yine de büyük çoğunlukla kanalların veya yapımcıların olmadı. Bunu izleyen, izlemeyi tercih eden –bir raddede tercih etmek zorunda kalan- kesimimize de oldu.

Maalesef ki sınıf ayrımının her geçen gün arttığı bir toplum haline geldik.

Eğitim, ekonomi, sosyo-ekonomik çevre, ilgi alanları gibi birçok alanda uçurumlar söz konusu. Çünkü ne yazık ki sistem kötüye gidiyor. Yanlış anlaşılmasın amacım siyaset yapmak değil ancak belirtmeden geçemeyeceğim bazı noktalar da yok değil.

İçinde bulunduğumuz şartlar yeterince bizleri germiyormuş, insanları fiziksel ve psikolojik anlamda yıpratmıyormuş gibi bir de üzerine son zamanlarda her kesimin izlediği televizyondaki dizilerin hiç de sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bu ülkede herkes aynı bilinç ve farkındalıkla izlemiyor bu dizileri.

Fanatikliği, empatisi yüksek bir toplumuz biz. Oyunculara canlandırdıkları karakterlermiş gibi davranıp dizide ölen karakterlere cenaze töreni yapabiliyoruz.

Ve böylesine ağır anlamlar ve bilinçlerde hali hazırda bulunan gerginliği ortaya çıkaracak son dönemin popüler psikoloji temelli dizileri ne yazık ki toplumu iyileştirmekten çok zedeleyecek.
Doğru ben de insanların iç dünyalarını, evlerindeki hallerini merak edip onlara yardım etmek isteyen biriydim. Psikoloji hâlâ en büyük ilgi alanım. Fakat sırf bu yüzden yaşanmış hikayelerden oluşan ve hepsi özünde ağır şeyler içeren hayatların bu kadar fazla göze sokulmasını kabul edemiyorum.

Şu an elimizi nereye atsak bir sorunla karşılaştığımız bu dönemde hele ki asla stabil ve olumlu ruh hali içerisinde olamadığımız bilindiği halde sunulan yapımların sadece bol reyting ve kazançtan fazla zarar getirmesinden endişeliyim.

Güzelliklerin bu kadar lüks tüketime girmesinden ise müthiş derecede rahatsızım.

Bizlerin gülmeye, zorluklar karşısında bir dayanağa, üstümüzden asla dağılmayan gri bulutlar arasından görünen o incecik sarı huzmeye her zamankinden çok ihtiyacı var.

Umarım medya dünyası da bir an önce yağan sağanağa hortumla destek olmak yerine git gide ıslanmaktan ağırlaşan ruhlarımıza şemsiye tutmayı tercih ederler.

Sıla Malik

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 17 Mayıs 2021 at 12:45

    😥🥰😘🌺🌻🌼🌷🍀💞💞
     
    KOCAMAN SEVGİLER…..

    • Yanıtla Sıla Malik 9 Ağustos 2021 at 15:06

      Nimet Hanım, adınızı görmeyi özlediğimi itiraf etmeliyim. Benden de çokça sevgiler 💜💮🍀

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 26 Mayıs 2021 at 15:00

    Ne güzel yazmışsın :)) Ve 7 Numara’yı ben de çoook severim

    • Yanıtla Sıla Malik 9 Ağustos 2021 at 15:07

      Ne sıcak, samimi diziydi o, değil mi? Sabahları uyandığım gibi televizyonun karşısında tekrarlarını izlemeye bayılırdım.
       
      Çok mutlu oldum senin de sevmene. Yalnız değilmişim. 😍😍✨

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan