Röportaj

Levent Gündüz

26 Mayıs 2021

İlayda Oylum Güleryüz Röportajları | Levent Gündüz

Levent Bey merhaba, öncelikle bu dönemde, bu şekilde röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için dergimiz adına teşekkür ederiz. Amacımız bu röportaj ile umut olmak, paydaş olmak ve yeni ufuklar açabilmek. Çok teşekkürler.

Öncelikle beni çok etkileyen bir nokta:

İlayda Oylum Güleryüz – Mesleği bırakmayı düşündüğünüz anda Hakan Aysev’in sizi yeniden bu kanala çektiğine dair demeçlerinizi hatırlıyorum. Bu düşünce, sonrasında kendini nasıl sıçrayışlara bıraktı acaba? Bu alandaki kazanımlarınızı ve hayatızda karşılaştığınız dalgalanmalar ile mücadeleniz ile ilgili bizlere bir şeyler söylemek ister misiniz?

Levent Gündüz – Birçok röportajımda anlattığım gibi opera solistliği hayatıma 19 yaşında başladım. Tam da kariyerimi Avrupa’da ve Türkiye’de kurma baskısı altındayken ve de bunun için çok fazla çalışıp çok fazla seyahat ederken geçirdiğim birçok sağlık problemi ve gençliğin verdiği olaylarla baş edememe durumu, -ki opera solistliği için sağlanması gereken iki şart sağlık ve de moraldir- beni solistliğin ağırlığını taşıyamama durumuna getirdi.

Hakan Aysev & Levent GündüzO zamanlar İzmir Devlet Opera ve Balesi‘nin müdürü Hakan Aysev idi. Kendisine iki dilekçe götürdüm; bir tanesi solistlikten koroya geçirilmem için, diğeri de operadan istifa etmem içindi. İkisini de yırtıp “Sana iki ay izin veriyorum hiçbir prova yazmıyorum, git kafanı topla, gel” dedi. Ben de aynen iki ay sonra kaldığım yerden yoğun tempoma devam ettim. Hayatınızdaki dalgalanmalar sesinizde her zaman belli olur. Ya bu dalgalanmaları hayatla mücadelede kullanırsınız ya da sahnede seyirciye duygu değişimlerini verirken ve inandırırken.

Tam da bir tenorun hayatı değil mi aslında.

İlayda Oylum Güleryüz – Peki, Levent Gündüz kimdir?

Levent Gündüz – Hayatı boyunca her şeyi en iyi şekilde yapabilmek için araştırmak, prensipli olmak, disiplinli olmak ve o iş için ne gerekiyorsa elinden gelenin fazlasını yapabilmek için yaşamış biridir. Bu özellikleri ona mesleği vermiştir. Çünkü bu meslek her şeye en ince ayrıntısına kadar, hayatınızın ve sağlığınızın her anına dikkat ederek yapılmak zorundadır. Yorucu mu? Çok ama karşılığı da bir o kadar keyifli ve motive edici.

İlayda Oylum Güleryüz – Levent Gündüz kim değildir?

Levent Gündüz – Bu soru çok ilginç çünkü insanın çok az düşündüğü bir soru. Kötü kalpli biri değildir, insanlardan kaçan biri değildir, yardım isteyene koşmayan biri değildir, başarmayı sevmeyen biri değildir ama bu arada yalanlara ve sahne dışında rol yapanlara da tahammülü olan biri değildir.

İlayda Oylum Güleryüz – Günlük olmazsa olmaz yaptığınız rutinler nelerdir?

Levent Gündüz – Spor, kahve, dersim varsa orada öğretirken, dersim yoksa kendim muhakkak ses ve diyafram çalışması, erken yatmak ve neredeyse gün doğarken kalkmak.

İlayda Oylum Güleryüz – Pandemi sürecinde rutinlerinize nasıl devam ediyorsunuz?

Levent Gündüz – Spor konusu rahat oldu çünkü bahçeme ufak bir spor salonu imkanları kurdum, kahve zaten evde büyük tutkum, derslerime de online devam ettim. Ders olmadığı zaman da evde çok şarkı söyledim, bazen çalışarak ve bazen de sadece mutlu olmak için. Erken yatıp erken kalkmak zaten pandemide çok daha kolay oldu.

İlayda Oylum Güleryüz – Yeni rutinleriniz neler oldu?

Levent Gündüz – Pandemi zamanı en yeni rutin, çok can sıkıcı olmasına rağmen, ilaç ve vitamin saatleri ve bunların düzeni oldu. İki defa hastalanmış biri olarak neyin nasıl ve ne zaman yapılacağı konusunda çok hassas rutinlere sahip oldum.

İlayda Oylum Güleryüz – Bu dönemde çalışmalarınızı yaparken sizi en çok ne zorladı?

Levent Gündüz – Beni en çok bir amacın, bir operanın ya da yeni bir eserin olmayışı, değil bir sene sonrasını bir gün sonrasını bile görüp planlayamamak ve yaptığınız çalışmanın karşılığının ne için ve ne zaman olacağını bilememek zorladı. Bir de insan, sahne ve başarı özlemi.

İlayda Oylum Güleryüz – Unutulmaz bir sahne anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Levent Gündüz – Tüm opera solistlerinın hayatında büyük ihtimalle en unutulmaz anısı tabii ki sahneye ilk adım attıkları o heyecanlı ilk andır. Daha sonra yaşanan bir sürü büyülü an, bir sürü büyülü opera sonu alkışı ve de bir sürü neşelendiren veya hüzünlendiren sahneler vardır. Bu şekilde birçok anı anlatabilirim ama eğer en duygu yüklü olanlarından birini anlatmamı isterseniz o zaman Belçika’da bir sanat şatosu haline getirilmiş kalede, iki ay boyunca bir arada kalıp aile olduğumuz ve sonunda da arka arkaya her gece duygu yüklü Verdi operası La Traviata söylediğimiz o gecelerden sonuncusunu anlatırım.

Belçika’nın Hollanda sınırında devlet tarafından sadece sanat, sergi ve festivaller yapılmak üzere ortasına büyük bir sahne kurulmuş bir kale vardır. Bu üstü açılıp kapanabilen sahnede her sene bir opera festivali yapılır. Tüm Avrupa’dan özel turlarla gelen seyirci için 20 ila 40 arası temsil yapılır. Size anlatacağım gece, bu iki aydır beraber bir şatoda kalıp, her gün prova yapılarak, 14 gece neredeyse bir gün arayla La Traviata söylediğimiz gecelerin en sonuncusu.

Değişik ülkelerden toplanıp gelen solistler, koro, orkestra, yaratıcı kadro ve birçok çalışandan oluşan bu grup, o gecenin son gece olduğunu ve ertesi gün bu yediği içtiği ayrı gitmeden duygu yüklü geçirilen 65 günün bittiğini bilerek sahneye çıktı. Daha uvertür çalınırken olan duygu yükü seyirci tarafından bile hissediliyordu.

Şimdi gelelim beni neden bu kadar etkilediğine… Bir La Traviata dinleyicisinin en sevdiği ve sonunda ölümlü ayrılık olan düeti “Parigi, o cara” düetidir. Ve ben o gece Alfredo olarak değil Levent olarak kollarımda ölüm döşeğinde, rol olarak Violetta söyleyen Patrizia Zanardi’ye, seyirciye duyurmamaya çalışarak, ağlamamasını ve söylemeye devam etmesini fısıldıyordum, kendi ağlamamı kontrol etmeye çalışırken.

İşte opera ya da müzik ya da söz ya da tüm bunların bütünü size böyle duygu yükler. Bazen kontrolünüzü yitirir, altından kalkamazsınız. Ama sahne durmaz ve perde kapanmaz. Bu yüzden siz kontrol etmeyi, tekniği, nefesinizi, algılarınızı, ruhunuzu ve en önemlisi beyninizi eğitirsiniz.

İlayda Oylum Güleryüz – “Yeni Dünya” eski düzende bu dünyaya atılmak isteyen meslek adayı arkadaşlarımıza önerileriniz nelerdir?

Levent Gündüz – O gelecekteki meslektaşlarım yapabileceklerinin artık çok daha iyisini yapmak zorundalar. Eskisi gibi sadece ses veya teknik yeterli değil. Artık görselliğin en yüksek boyuta geldiği bu devirde, seyirciyi ve dinleyiciyi hangi devirde yazılmış olursa olsun o karaktere, o sözlere, o müziğe, o dekora ve üstünüzdeki kıyafetlere bile inandırmak Ve başka bir dünyaya sokmak zorundasınız. Bu yüzden bedeniniz, mimikleriniz, sesiniz, nefesiniz, tonlamalarınız ve konuşmanız inandırıcı ve hazır olmalı. İşte bu yüzden, tüm bunları yapabilmeye hazır sanatçılar, üstelik de çok fazla rakiplerinin olduğunu bilerek hazırlanmalılar. Çok enteresan Yeni Dünya düzeninde artık tek rakibiniz gerçek insanlar bile olmayabilir çünkü artık sanal ortamda yaratılmış mükemmel gerçeklikler de var. Çoktan vefat etmiş sanatçılarla sahnede düet yapmanızı sağlayan teknolojinin devrinde yaşıyoruz.

İlayda Oylum Güleryüz – İyi bir tenorun hayatında olmazsa olmazı nedir?

Levent Gündüz – Aşkı, sevmeyi, hissetmeyi bilmek ve karşıya bu hisleri geçirebilmek… Neden derseniz, bir tenor neredeyse hep ya aşık, ya sevgili, ya kahraman, ya da başkalarını kurtaran rolündedir. İşte bu yüzden bir tenorun olmazsa olmaz romantik sesinin yanında muhakkak aşık olmayı bilmesi gerekir.

İlayda Oylum Güleryüz – Yurtdışı sahne deneyimlerinizi ve başarılarınızı da göz önünde bulundurarak soruyorum; yurtdışında olup bizim ülkemizde olmayan nedir?

Levent Gündüz – Biz Türklerin ne yazık ki çok fazla kullandığı birkaç cümle var. Bu cümleler bizim çoğu düşünme yapımızı, iş yapma şeklimizi ve motivasyonumuzu etkiliyor. Örnek vermek gerekirse “Bakarız“, “Bir yarın olsun da“, “Yarın ola hayır ola“, “Bu defa da böyle olsun“ gibi.

Pandemiyi saymazsak, 2022 Ağustos ayındaki festivalde Almanya’daki opera rolümde saat kaçta, nerede prova yapacağımı şimdiden bana bildirdiler. Lütfen dikkat edin, temsil gününden bahsetmiyorum, yapacağım provaların bile saati ve yeri belli. Biz ne yazık ki bu disiplin, program, planlama ve bunlara titizlikle bağlı olmayı daha pek beceremiyoruz. Büyük ihtimalle bu bizim asırlardır süregelen göçebelik içgüdülerimizden dolayı. Umarım bizden sonrakiler hayatın hızlı akışına ayak uydurabilmek için ne kadar disiplinli ve titiz olmaları gerektiğini öğrenecek ve bu genetik kodu değiştirecekler.

İlayda Oylum Güleryüz – Öğrencilerinizden neler öğreniyorsunuz?

Levent Gündüz – En çok öğrendiklerim; bakış açısı çeşitliliği, sorunlara yaklaşım, yeni çözüm arayışları ve hiçbir zaman genel bir çözüm ya da öğreti olmadığı çünkü her öğrencinin karakter, yetiştiriliş, anlayış ve yetenek düzeyi farklı.

İlayda Oylum Güleryüz – Majorler mi, minörler mi zorlar? Neden?

Levent Gündüz – Eğer ne yaptığınızı biliyor ve müzikten nasıl yararlanacağınızı hissediyorsanız, Major ve Minör zorlamaz, sadece çok büyük ve farklı keyif verir.

İlayda Oylum Güleryüz – En sevdiğiniz opera eseri? Neden?

Levent Gündüz – Hayatta söylemekten ve de karakterinden hatta o karakteri hissetmek ve hissettirmekten en çok hoşlandığım rol Otello‘dur. Shakespeare sözlerde ve kurguda o kadar çeşitlilik göstermiş ve Verdi de bunu müziğe o kadar iyi yansıtmış ki değil sadece seslendirmek o müziğin içinde, o karaktere bürünmek size ve ömrünüze çok şey katıyor.

İlayda Oylum Güleryüz – Bu mesleği seçmemiş olsanız hangi mesleği yapmak isterdiniz?

Levent Gündüz – Bu mesleği seçmemiş olsam ki hayat boyu insanlarla ilişki içinde olabileceğim bir meslek istedim, çok ilginçtir ki çok büyük merakım olan doktorluk mesleğini seçerdim.

İlayda Oylum Güleryüz – En sevdiğiniz şarkı nedir?

Levent Gündüz – Hiçbir dil ve hiçbir stil ya da tür ayırt etmeden o kadar çok şarkı söyledim ki ve her birinin içinde gerek müzik gerek söz hatta gerekse yoğunluk buldum ki seçmek imkansız. Bazen bir Napoliten bazen Azeri bir şarkı bazen türkü bazen nostaljik bir Türk Pop, belki bir Latin şarkı ya da İspanyolların Zarzuelası ya da içinde orkestrayı hissedebildiğin inanılmaz bir arya, seçmek imkansız.

İlayda Oylum Güleryüz – Hayaliniz nedir?

Levent Gündüz – Belki şaşıracaksınız belki de sorduğunuz soru bu değil ama benim hayalim opera solistliği ile ilgili değil. Sadece yelkenli bir tekne ile kaptan olarak dünyayı dolaşmak.

İlayda Oylum Güleryüz – En sevdiğiniz kitap nedir?

Levent Gündüz – Halide Edip Adıvar’ın “Ateşten Gömlek” romanı

İlayda Oylum Güleryüz – Pekii hayatınızın cümlesi?

Levent Gündüz – Bir şeyi gerçekten istiyorsan yaparsın, istediğini sanıyorsan kendini inandırdığın bahaneler bulursun.

İlayda Oylum Güleryüz – Çokkk teşekkürler.

Levent Gündüz – Ben teşekkür ederim beni böyle bir röportaj için değer verip uygun buldunuz. Yazım, imla ve noktalama yanlışları için çok çok özür diliyorum, hayatta en çok dikkat ettiğim şeydir ama bu sefer ne yazık ki zamanım az olduğu için sesle dikte ederek Siri Hanım’a yazdırmak zorunda kaldım. Tekrar özür diliyorum, saygılarımla…

 

Levent Gündüz Sosyal Medya Hesapları

Web Sitesi: http://www.leventgunduz.com

YouTube: Levent Gündüz

Facebook: Levent Gündüz

Instagram: tenorleventgndz

Twitter: LevntGnduz

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan