Biraz Kitap

Veba Geceleri

4 Mayıs 2021

Kitap: Veba Geceleri | Yazar: Orhan Pamuk | Yorumlayan: Hülya Erarslan


Veba Geceleri | Orhan Pamuk

Tam da koronavirüs nedeniyle karantinada olduğumuz döneme denk gelen bir kitap. Denk gelen diyorum çünkü Orhan Pamuk’un dediğine göre bu kitabı yazmaya 2016’da başlamış, o zamanlar korona morona yok, Orhan Pamuk bir salgın hastalık romanı kaleme almaya başlamış. Romanı bittiğinde ise gerçekten de dünyada salgın hastalık baş göstermiş. Ha ha. Uzaylıların dünyayı istilası konulu bir roman yazmasa bari.

Veba Geceleri

Roman, adından anlaşılacağı üzere bir veba salgınını konu alıyor. Osmanlı vilayeti olan Minger Adası’nda 1901 yılında veba salgını oluyor. Osmanlı padişahı 2. Abdülhamit, bu salgını önlemesi için adaya bir heyet gönderiyor. O heyette Abdülhamit’ten önce kısa süre padişahlık yapmış olan kardeşi 5. Murat’ın kızı Pakize Sultan, Pakize Sultan’ın kocası Damat Doktor Nuri Bey, onlara yardımcı olması için Kolağası Kamil var. Esasen de bu karakterlerin adadaki yaşamları üzerine şekilleniyor roman.

Korona Geceleri

Kitaptaki veba salgınıyla mücadele, bugünkü koronavirüs salgınıyla mücadelemizi aratmıyor. Minger Adası valisi başta salgın olduğunu reddediyor. Salgın olduğu duyulursa ekonomi çöker, dış güçler müdahale eder, ada Osmanlı’dan alınır diye endişelendiğinden salgını başta yok sayıyor.

Komplo teorilerine göre; adadaki müslüman ve gayrimüslimler arasında çatışma çıksın diye salgın söylentisi getirilmiş. Rumlar’ın inandığı teoriye göre ise Rumlar’ı adadan kaçırmak için salgın söylentisi çıkarılmış.

Ada halkı salgına yönelik karantina ve dezenfektan önlemleri almak isteyenlere sıcak bakmıyor. İnsanlar karantina koğuşlarına gönderildiğinde oradan dönemiyorlar, dönseler bile bu defa ya ailelerini bulamıyorlar hepsi ölmüş olduğu için ya da evlerine çeteler el koymuş oluyor. Ölülerin dini usullere uyulmadan kireçlenerek gömülmesi, geride kalan eşyaların yakılması insanları hastalığı gizlemeye itiyor. Kitaptaki ifadelere göre karantina önlemlerinin başarılı olamamasının nedenleri “gelenekler, din, şeyhler, cahil halk”.

İşe yaramayan tedbirlerle ilgili işe yaramadığının söylenmemesi tavsiye ediliyor. Halktaki tedbir alma şevki kırılmasın diye.

Salgınla mücadele kapsamında yakında yasakların başlayacağını, adaya giriş çıkışların yasaklanacağını öğrenenler adayı terk etmek için gemilere akın ediyor. Böylece salgın başka yerlere de ulaşıyor. Gidebilenler gittikten sonra yasaklar ilan ediliyor.

Hatırlayın, 10 Nisan 2020 tarihinde, iki saat sonra sokağa çıkma yasağı olacak diye ilan edilmiş ve insanlar marketlere akın etmişti.

Bkz: https://eksisozluk.com/10-nisan-2020-insanlarin-marketlere-akin-etmesi–6466483

Kitapta yasaklarla ilgili ilk sıkıntı cuma namazları ile ilgili yaşanıyor. Salgının önlenmesi için camiler ve kiliseler kapatılıyor Minger’de. Ama camilerin kapatılması Müslüman halk arasında rahatsızlık yaratıyor. Hele cuma namazlarını yasaklamak. Bugünkü salgında da bu yasak koyulamıyor. Hatırlarsınız, 23 Nisan 2021 Cuma günü sokağa çıkma yasağı oldu ama cuma namazları hariç.

Kitapta, adanın Müslüman nüfusunun Hıristiyanlara göre daha fakir ve eğitimsiz olduğu anlatılıyor. Aksi olsa şaşarız zaten.

Adada salgınla mücadele kapsamında, hastalığı yayan farelerin öldürülmesi teşvik ediliyor. Bunun için fare ölüsüne para veriliyor. Fare ölüsüne para verilmesi, İngilizlerin Hindistan’da yılan ölüsüne para vermesi hikayesini hatırlattı bana. Hindistan’daki İngilizler yılanlardan kurtulmak için yılan ölüsü getiren Hintlilere para veriyormuş. Hintliler de öldürecek yılan kalmayınca kendileri yılan çiftliği kurup yılan yetiştirmeye başlamış. Kendi yetiştirdikleri yılanları öldürüp İngilizlerden para alıyorlarmış.

Bkz: https://onedio.com/haber/bazen-bir-seyleri-akisina-birakmak-gerektiginin-deneysel-kaniti-kobra-etkisi-592227

Bir an kitapta da bu olur mu sandım, ama olmadı.

Minger Adası

Benim için en can alıcı olan kısma geliyorum; Minger Adası hayali bir ada. Öyle bir yer yok, Orhan Pamuk uydurmuş. Ama nasıl güzel uydurmuş. Bir ülkede ve/veya şehirde olması beklenen her şeye yer vermiş. Gerçekliğinden şüphe etmezsiniz okurken. Üstelik bu adaya bir de bağımsızlığa kavuşma hikayesi vermiş, milliyetçilik yüklemiş, tarih kazandırmış, günümüze kadar getirmiş. Minger, Avrupa Birliği üyesi olmaya aday olmuş, Avrupa futbol şampiyonasına katılmış… Hayali bir ülke için ne tasavvurlar breh breh.

Bence Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi’nde yaptığı gibi Minger Adası’nı da gerçeğe dönüştürebilir. Aklında böyle bir plan olduğuna yemin edebilirim ama ispat edemem. Bir ada satın alacak, adına Minger Adası diyecek, romanda anlattığı tüm sokak, ev, müze, hastane, kale, kule, zindan, vilayet binası, fırın, eczane… Her şeyi de yerleştirecek oraya. Bilet alarak gezeceğiz biz de. Kur “Masumiyet Müzesi” gibi “Minger Adası”nı da insanları gerçekmiş gibi gezdir kendi hayal dünyanda Orhan Pamuk.
 
 

NOT: Diğer Orhan Pamuk kitapları için bkz:

 
 
Saygılar,
Hülya Erarslan

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan