Biraz Kitap

Edebiyat Mutluluktur

1 Haziran 2021

Kitap: Edebiyat Mutluluktur | Yazar: Zülfü Livaneli | Yorumlayan: Hülya Erarslan


Edebiyat Mutluluktur | Zülfü Livaneli

Zülfü Livaneli’nin edebiyat üzerine yazdığı köşe yazılarından oluşan bir derleme. Roman, şiir, müzik, sinema, bunlar arasındaki ilişki, hapsedilen yazarlar, intihar eden yazarlar, Yaşar Kemal, Köroğlu, yayınevleri… gibi pek çok konu ve kişiye değinilmiş kitapta.

Kitap Okumaktan Zevk Almak Ya Da Almamak

Kitap okumanın zevk alınarak yapılması gereken bir faaliyet olduğunu anlatıyor yazar. Ama ne yazık ki okullarda bu zevkin öldürüldüğünden dem vuruyor. Sıkılıyorsan okuma, diyor. Ben de buna katılıyorum. Bu konu ile ilgili klasik bir örnek vardır hatta, karpuz kelek çıkınca yemeye devam ediyor musun? Hayırsa, başladığın kitabı beğenmediysen, seni sıktıysa okumaya devam etme. Ha ben bu tavsiyeyi veriyorum ama uymuyorum, sıkıla sıkıla da olsa okuyup bitiriyorum. Birincisi; belki ilerleyen sayfalarda konu ilgimi çeker umuduyla, ikincisi; sonuna kadar sıkılırsam, bitirdiğimde kitabı ağız dolusu, hakkıyla gömebilmek için.

Çok Satanlar Çok Satıyor mu?

Seçtiğimiz kitaplar konusunda pek çok reklamın etkisi altında kaldığımızı anlatıyor yazar. Pek çok kitap reklam ve pazarlamanın gücüyle elimize geçiyor. Kitapçıların “Çok Satanlar” raflarında gördüğümüz kitaplar gerçekten çok satanlar mı yoksa kitapçıların çok satmasını istediği kitaplar mı? Bu konuyla ilgili bir yazı için bkz: Çok Satanlar Çok Satıyor mu?

Kitapta yazar bu noktada okuyucuya kendi okuma zevkine güvenmesini öğütlüyor. Kitabın çok satanlar rafında yer alması, popüler olmasındansa okuyucunun zevkine hitap etmesini önemli buluyor.

Bunu yaparken popüleri kötülemiyor aslında. Bir zamanlar Dosyoyevski, Tolstoy, Victor Hugo da popülerdi. Picasso’nun kübizmi de popüler ve geniş halk kitleleri tarafından da bilinir. Demek ki “Bir eserin nitelikli ve derin olması, onun geniş halk kitleleri tarafından benimsenmesine engel değildir.”

Günümüz romanlarını eleştirdiği noktalar karakter derinliğini anlatamaması ve kullanılan dil üzerine. Yalın ve anlaşılabilir bir dil kullanılabilecekken edebiyat süslemesi adına gerekli gereksiz kelimelerle meseleyi uzatmayı doğru bulmuyor.

Kitap Yazmak

Kitap yazma konusunda da kendisine çok sorular soruluyormuş. Öncelikle herkesin kitap yazmak zorunda olmadığını anlatıyor.

“Arkadaşlarına anlattığında seni dinlemelerini sağlayacak kadar ilginç bir konun yoksa, hiç yazmamak daha iyi.”

Valla bence de. Kitap yazmak çok ayağa düştü, diye düşünüyorum. Kitap yazmak sanki bir gereklilik oldu da kitap yazmamış olmak sıra dışı gözükmeye başladı. Kitap yazmış olmanın eski ağırlığı ve saygıdeğerliği yok benim gözümde. Bir kitap çöplüğü oluştu. Sokakta bir çöp yığını olunca herkes oraya çöp atmaya başlar ya, onun gibi. Herkes bu kitap çöplüğüne bir çöpünü atmak istiyor. Gerçekten buna gerek var mı? Üstelik yazılan çoğunlukla kişinin kendi hayatı, anıları. Gerçekten hayatının, anılarının kitap olacak kadar değerli olduğunu mu düşünüyorsun? Gerçi mesele işte bu “değerli” kısmının artık anlamsızlaşmasından doğuyor. Kitap yazmak artık “değerli” görülmediği için herkes yazıp duruyor. Bir sokağa bir dükkan açılınca hemen yanına aynı türden dükkanlar açılır ya, orası sonra kahvaltıcılar sokağı, avizeciler sokağı… vb olur. Yan yana aynı dükkanlar. Hah, onun gibi, aman herkes kitap yazsın, aman sen de eksik kalma, sen de, sen de, sen yazmazsan hatırım kalır…

Kim okuyor peki bunları? Kimse. Çünkü niye okusunlar? Gerçekten kitabının senin yakının 10-15 kişi dışında okunacağını sana düşündüren nedir?

Aman ne gömdüm, bana ne be, ne bok yazarsanız yazın.

Yazmak için yazarlık kursuna gidenler hakkında da bir çift lafı var yazarın. Yazarlık kurslarının işe yaramaz olduğunu düşünüyor. “Dostoyevski’ye, Nazım Hikmet’e, Yaşar Kemal’e kim öğretti yazmayı?” Yazara göre “Yazmanın birinci kuralı okumaktır.”

Bence okuya okuya insanın yazma hevesi varsa kırılır. Çünkü o kadar güzel şeyler okuyunca “Ben kimim ki?” hissine kapılır insan. Yazacaksam o çok güzel eserler gibi olmalı, o seviyede yazamayacaksam da yazmayıvereyim. Çöp yığınına katkıda bulunmaya gerek yok.

🌟 Zülfü Livaneli’nin yorumladığım diğer kitaplarına göz atmak isterseniz bağlantıyı tıklayabilirsiniz 👉🏻 Biraz Kitap | Zülfü Livaneli

Saygılar,
Hülya Erarslan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 13 Aralık 2021 at 08:50

    Öncelikle çok yararlı -okur ve yazar için- bir iş yaptığınızı söylemek isterim. Kitap tanıtımlarınız için bu sözüm. O kadar çok kitap var ki hepsini okumak mümkün değil.
     
    Geleyim Zülfü Bey’in yazdıklarına; tam da kitap çıkartmayı düşündüğüm bu günlerde düşüncelerini öğrenmem çok iyi oldu. Daha önceleri bir yazar, yetişmeden önce kitap çıkartmayı düşünmezdi; önce dergilerde yazar, edebiyat kazanında kaynar, yazarlarla hemhal olurdu. Şimdi yazar, henüz olgunlaşmadan çıkan kitaplar tüketim toplumunun bir yansıması oldu sanki. Eşi dostu çocukları sosyal medya takipçileri için yazılan kitaplarla doldu her yer.
     
    Gerçekten yazmaya devam eden, kalıcı, özgün ve özgür edebiyatçıları bekliyoruz hep birlikte.
     
    Edebiyata gerçek katkılar sunan yazarlara büyük şükranlarımla…

    • Yanıtla Hülya Erarslan 14 Aralık 2021 at 13:23

      İnsanların yazası ve paylaşası var demek ki. Bana çok da lazım değil gibi geliyor bu kadar yazmak, kitap çıkarmak… Kitap olarak çıkmaya layık bir şeyler olması gerekiyor, diye düşünüyorum. (Dedi ve sıradan anılarını kitap olarak bastırdı 😛 )
       
      Belki dönemsel bir şeydir, belki zamanla geçer, belki geçmez kimisi kalıcı olur, belki başkalarına esin olur, belki çöp olur… Zamanla göreceğiz.
       
      Sevgiler

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan