Portakal Çiçeği

Aklı Kaybetmeden

6 Eylül 2021

Yazı: Aklı Kaybetmeden | Yazan: Sıla MalikSosyal medyada dolaşırken –yanlış hatırlamıyorsam- 2008 yılında İzmir’e taşınmış yabancı uyruklu bir kadının hesabına denk geldim.

İzmir’e ilk geldiğinde Alsancak’ta sokak müzisyenlerinin şarkıları eşliğinde dans eden insanları, cıvıl cıvıl olan hayatı ve Starbucks’tan 8 birime alabildiği kahvenin keyfini özlediğini anlattı. Hatta şu an insanların sokakta gergin ve birbirinin yüzüne bile bakmadan yürüdüklerini, sokakların grileştiğini ve artık bir kahvenin 28 birim olduğunu söyledi.

Bunları görmek beni üzdü. Hem değişimin olumsuza doğru gerçekleşmiş olması hem de bu güzel günleri yaşayamadığım bir zamanda genç oluşumdan dolayı üzüldüm.

Daha sonra aklıma Kafa Dergisi’nin bu ayki sayısında Zeki Kayahan Coşkun’un yazmış olduğu yazısı geldi; “Neleri Kaybettik?”

İnsanın içini ısıtan, insana olumlu duygular aşılayan, birliğin ve iyiliğin saf bir şekilde hissedildiği her şeyi neredeyse kaybetmişiz son 20 yılda.

Ve ben 19 yaşındayım…

Hatırlıyorum, kuzenim üniversiteye giderken bir cuma günü Okan Bayülgen’in talk show programına izleyici olarak gitmişti ve biz bu programı evden takip etmiştik. Doğru, eskiden hafta sonları daha özeldi.

Gece programları, komedi dizileri, yarışma programları gibi farklı farklı eğlence hizmeti veren programlar özellikle hafta sonları yayınlanırdı. Gülerdik, şarkılar dinlerdik, yeni film tanıtımlarını görürdük, gerçeğe benzeyen dizilerde benzerimizi görür de keyiflenirdik.

Birer birer elimizden kayıp gittiler, fark edemedik.

2014 idi sanırım. En son birinden üniversite şenlikleri hakkında bir şeyler duydum. Bu sefer de en küçük kuzenim şenlikle Şebnem Ferah konserini nasıl izlediğini anlatmıştı. Onun üniversitede gördüğü son şenlik oldu, bir daha da yapılmadı.

Bir akşam radyo dinlerken Sunay Akın ve Nihat Sırdar’ın birlikte yaptıkları gösteriden bahsetti Nihat Sırdar. 20 yıla yakın zamandır yapıyorlarmış bu gösteriyi. 2004’te başladıklarında üniversiteler çağırıyorlarmış onları gösteri için.

Şimdi onları çağırmayı teklif edebilir miyiz? Meçhul.

Hadi diyelim bunların hepsi her zaman elde edilebilecek eğlence unsurları değiller. Sokakların rengini, insanların yüzündeki gülümseme ve güveni nasıl kaybettik? Başıma bir şey gelir mi korkusundan dışarıya çıkamıyoruz artık. Herkesi kötü, potansiyel tehdit olarak görüyoruz. Önceden yolda gördüğümüz çocukları, bebekleri sevip bir maşallah derken şimdi yanlış anlaşılmamak için gülümseyemiyoruz bile.

Sonra ne oluyor?

Herkes gergin, herkes kızgın, herkes tahammülsüz. Herkes bize kötüymüş gibi geliyor.

Başımıza bir felaket gelene kadar. O zaman anlıyoruz insan olduğumuzu, iyi olduğumuz kötülerin iyilerin saklanmasından dolayı fazlaymış gibi gözüktüklerini.

Depremde canla başla kendi canımıza koşarcasına koşuyoruz enkaza, yangında, selde hiç görmediğimiz kardeşimiz diyoruz yardım eli uzatıyoruz insanımıza. Çünkü o bizim insanımız.

Bu gerçeği canla başla unutturmaya çalışıyorlar sanki.

En basitinden her gün en az bir kere açılan televizyonlarımız.

Her kanalın kendi “Arama/Kurtarma – Cinayet Çözme” programları; kavganın çekişmenin asla bitmediği sözde yarıştıran yarışma programları; ana haber kuşağını izlemek zaten başlı başına cesaret işi. Koskoca ülkede güzel bir olay belki çıkıyor günde. Ardından prime time dizileri.

Yaz aylarında zengin ve fakir temasının asla eskimediği uçurumsal farkların, olmayacak olasılıkların olduğu hayatlar yaşayan fazla ütopik karakterler ya da nerede kadına şiddet, zorbalık, silah, zararlı davranış varsa içerisinde barınan ve polis, adalet veya hukuk gibi kavramların içerisinde çerez niyetine barındığı diziler var.

Peki diyelim onu da izlemek istemediniz. O zaman binlerce çeşit “haber” kanalındaki binlerce konuda söz sahibi “herbokologlar”ın tartışmalarını takip edebilirsiniz.

İşte tüm bunlara, her gün, her saat maruz kalan bir bireyin zihninde oluşan şey ne biliyor musunuz? Vasat Dünya Sendromu.

Uyuşturulmuş bir şekilde hipnotize olmuşçasına izlediğimiz tüm o programların sonucu. Bunalım, depresyon, öfke kontrolü zorluğu gibi birçok ruhsal bozukluğa katkı sağlayan durum.

Biz bu duruma maalesef yavaş yavaş, herkesin gözü önünde ancak kimsenin göremeyeceği şekilde itildik. Birer birer eksildi güzelliği hatırlatacak şeyler evlerimizden, yüzlerimizden, ruhlarımızdan.

Sonra da kalkıp “lüks” dediler tüm bunları sağlayacak şeylere. Kitaba zam geldi, tiyatro oyunlarına, sinema biletlerine, aile ile çıkıp yemek yenecek bir restoranda kullanılacak malzemeye, müziğe, sanata.

Daha çoğunu beklerken azaldıkça azaldık. Hâlâ daha azalmaya devam ediyoruz.

Ancak bildiğim tek şey benim gibi, bizim gibi, bunu bilenler gibi artık kimsenin bu duruma sabrı kalmadığıdır.

Benim yaşama umudumdur, yine güler yüzlerimizle, sokaklarda hiç tanımadığım insanlarla korkmadan dans edebilme ihtimalim. Benim yaşama umudumdur, bireyi olduğum gençliğin güzel şeyler için gösterdiği çabanın karşılığına olan inancım.

Umudu yaşatan ve yeşerten herkese. Sevgilerle.
 
 
Sıla Malik
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 7 Eylül 2021 at 13:29

    Kazançlarımız belki de bu kaybedişlerimizin sonucunda var olacaktır. Yeniden yaratacağımız güzellikleri, bir ihtimal, mutluluğun kaybını yaşamadan bulamayacağız.
     
    Saygılarımla

    • Yanıtla Sıla Malik 7 Eylül 2021 at 14:41

      Dibi görmek başa gelebilecek en iyi şey belki de. Tekrar yükselmekten başka çare kalmadığından geriye.
       
      O günlerin çabucak gelmesi dileğiyle. Yorumunuz için çok teşekkürler.
      💜🍀

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 7 Eylül 2021 at 14:18

    Yazını okurken pek çok güzel anılar geçti gözlerimin önünden ve sokak şarkıcıları deyince aklıma, bir akşam geç saatte grup halinde evlerimize giderken sahilde arabalardan inerek radyo ya da teybin sesini sonuna kadar açıp deniz kenarında çılgın gibi dans ettiğimiz bir gece geldi aklıma. Kimse engel olmadığı gibi, bazıları inip bize katılmışlardı.
     
    O güzel günleri iyi ki yaşamışız diye düşünüp teselli bulmaya çalışırken, siz gençleri, hayatlarının ilk baharlarını yaşayan nesili ve hatta geleceğin gençlerini düşünüp üzülmemek elde değil.
     
    Umutların devam etsin Sıla, yeşersin çiçekler açsın. İnşallah bu yaşadıklarımız en dipteki karanlık yerdir ve yeniden ışığa, aydınlığa, mutlu günlere kavuşur Dünya. Ve güler insanların yüzü. İyilerin her yerde olduğu, kötülerin zarar veremedikleri günlerin gelmesi dileğiyle.
     
    Sevgiyle yaşa.

    • Yanıtla Sıla Malik 7 Eylül 2021 at 14:44

      Bu güzellikler hâlâ içimizde ancak gizlenmişler karanlık yerlere. Bir gün biri pes edecek saklanmaktan ve başlayacak cümbüş yine. Biliyor ve inanıyorum.
       
      O gün geldiğinde şen şarkılarla, güzel bir sahil kenarında buluşacağız sizinle. Eskiyi anacak, yeniyi kucaklayacak, kutlamalar yapacağız.
       
      Sevgilerimle 💜🐣🍀🥰

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan