Portakal Çiçeği

Merhaba Hocam, Tanışabilir miyiz?

20 Nisan 2022

Yazı: Merhaba Hocam, Tanışabilir miyiz? | Yazar: Sıla Malik

Üniversiteye geçtiğimden beri her dönem farklı bir hoca ile ders görüyorum. Büyük ihtimalle her üniversiteye giden de aynı şeyleri yaşamıştır. İlk yılını online geçirdiğimizden sınavlarımız kolay geçti. Dersler ne kadar değişik gelse de rahat geçmişti.

Ancak okula gitmeye başlayınca dersler daha aktif, daha etkili olmaya başladı haliyle. Bu aslında beklediğim ve istediğim bir şeydi. Üniversiteli gibi hissetmeyi dört gözle beklemiştim sonuçta. Her ders farklı, her hocanın farklı bir tarzı var. Neyi, ne kadar öğrenmek gerekiyor? Ezber gerekir mi? Asıl amaç öğrenip mesleki açıdan gelişebilmek ise bu dersten kendimize ne katabiliriz? Kafamda deli sorularla baş başa kaldım anlayacağınız.

Projeler yine yapmıştık mesela ama her şeyin çevrimiçi olduğu dünyada, Zoom’dan toplantılar, maillerle toplanan sayfalar, hazırlanan sunumlardan oluşuyordu.

Yüz yüze gelince ikinci bir sıkıntı çıktı. En az 8 kişiyi nereden bulacaktık? Tanışan tanışmış, kaynaşan bir anda kaynaşmıştı. Ön sıralarda oturanlara gidip sorma yöntemiyle bir şekilde toplayıp kurduk grubu.

Sıfırdan gördüğümüz kavramlar, kavramlara bağlı yapılacak ödevler derken sınav haftası geldi tabii. Lisede daha fazla dersim vardı, bir günde 3 sınava bile girmiştim ancak üniversitedeki kadar yoruluyor muydum? Hatırlayamıyorum. Her dersten en az 100 sayfalık konu anlatımları, detaylar, ek makale taramaları derken her şeyi gerçekten öğrenmem gerek farkındalığı vuruyor insana.

Bazı derslerimi çok rahat verdim, çalışması da işlemesi de apayrı keyifti benim için. Ancak bazı derslerim de var ki… İşlerken çok rahat anlıyorum, çalışırken işler bir anda birbirine giriyor. Ya da tam donanım çalıştım zannederken hiç de iyi sonuç gelmiyor.

Ve bu durum ilkokuldan beri mükemmeliyetçi duruşla derslere yaklaşan bendeniz Sıla’yı nasıl etkiledi dersiniz?

Adım adım işleyebiliriz aslında.

Önce bütün dünya başıma yıkılıyor. Nedense düşük not almak benim için geçerli bir şey değilmiş, ben hiç düşük not alamazmışım gibi bir havaya bürünüyorum.

Ardından üzüntü kendini iyice belli ediyor, dersi geçebilecek miyim? Ya diğer sınavlarım da bunun gibi sonuçlanırsa? Bir şey bilmiyor muyum ben şimdi? Sorguları başlıyor.

Aslında bundan sonrası durumu kabullenip düzeltmeye çalışmak olarak sonlanır. Ancak bu dönem bunu yapmak yerine gecenin on bir buçuğunda büyük bir gerilimle dersimin hocasına mail atmayı tercih ettim.

Ama baştan şunu belirteyim. Ben bu notu asla almam, kesin yanlış hesapladınız, değiştirin gibisinden bir tavırla atmadım o maili. Aksine ben gayet keyif aldığım bir derse, her haftayı işlendiği gün çalışarak kendimce yeterli emeği ve özeni göstererek hazırlanmıştım sınava. Ayrıca sınav yine bana göre gayet güzel geçmişti.

Üzüldüğümü, çabaladığımı ve öğrenmek için çalıştığımı belirterek hem kağıdımın kontrol edilmesini hem de yanlış yaptığım noktaların mümkünse açıklanmasını istedim. Sağ olsun hocam bana anında dönüş yaparak bunu yapabileceğini söyledi. Ancak bir notu vardı, kağıtların tümü çok yüzeysel, verilen kaynaklara çok bakılmamış.

Ben çalıştığımı, kaynakları anlayabilmek için tekrar tekrar okuyup sayfalarca not çıkardığımı biliyorum. Hocanın dönüşü oldukça detaylıydı. Verdiğim cevaplarda neyin eksik veya yanlış olduğunu belirtmişti. Kaldı ki sınav sonrası kontrollerde bazılarını ben de fark etmiştim. Ancak her soru açıklamasından sonra “verilen kaynağa bakılmamış, akılda kalan yazılmış.” gibi yorumlar da vardı.

Sonda da bir şeyde hata varsa önce kendimize bakmamızı daha sonra karşı tarafta hata aramamız gerektiğini iletmişti.

Bu ders yüz yüze olsaydı daha değişik olur muydu? Bilmiyorum. Ancak kağıtların genelinde benzer cevaplar olması benim daha az çalıştığım anlamına mı gelir? Ya da kaynaktaki ayrıntıları cümlesi cümlesine ezberlemek gerçekten öğrenmeye fayda sağlayacak mıdır? Peki, onları hatim edercesine çalışsam bile “yine aklımda kaldığı kadarıyla” dökmeyecek miyim onu kağıda?

Benim hem en nefret ettiğim hem de sıklıkla başıma gelen bir durumdur bu. Lisede de bir hocam beni daha doğru düzgün tanımadan “güvenilmez” biri olduğuma kanaat getirmiş ve bunu tüm sınıfın içinde ilan etmişti. Ve gerçekten tanıyana kadar her ödevde görev almak için el kaldırdığımda “sana nasıl güvenebilirim ki?” cümlesini sarf etmekten çekinmemişti.

Fakat bu “güvenilmez” oluşum, görev dağılımlı grup ödevinde benim dışımda kimsenin görevini yerine getirmemesinden kaynaklı ödevin ortaya çıkmamasındandı. Okul başlayalı bir ay bile olmamıştı. Ve ben her ne kadar durumu izah etmeye çalışsam da piyango bana patladı.

Sonra ne oldu derseniz, o hocanın sınıfta en iyi anlaştığı, bir şeyler paylaştığı öğrencisi oldum. Başta beni gerçekten tanımadan, tanımak istemeden belki de hüküm verdiği halde.

Şu anda ise durum farklı bile olsa benim gözümde aynı. Kimseden özel bir ilgi beklemiyorum ya da gözde öğrenci olmak gibi bir hedefim yok ancak tanımadan, bilmeden, yüz yüze ders yapıp benimle iletişime geçmeden, genel izlenime dayanarak önyargıyla benim hakkımda fikir sahibi olunması hele de üniversite gibi bir yerde canımı sıkmadı desem yalan olur.

Oysa ben o dersi; hocası çok zorluyormuş, kimse memnun değil, çevrimiçi sınav zamanı anca geçtik, denildiği halde kendim görmediğim için ve zorluklar göreceli olduğu için seçmiştim. Kaldı ki derslere katıldığımda haklıydım da.

Ben hâlâ dersi seviyorum, hocayı hem eğlenceli hem de gayet ciddi tavrıyla hayranlıkla dinliyorum. Ancak şimdi tek bir fark var. Kendimi kanıtlamak için daha da hırslıyım. Çünkü ben önyargıyla veya genel bir yorumla yaklaşmıyorum.
 
 
Sıla Malik
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 20 Nisan 2022 at 07:13

    Dergide yayınlanan “Hayat Rehberimiz; Eğitim” köşemizi oluşturma çalışmaları yaptığım bir dönemde yazınızı büyük bir merakla okudum. Bana göre bir öğretmenin en son söyleyeceği -yok hiç söylemeyeceği söz- “sana güvenmiyorum” türünden sözler olsa gerek!
     
    Kesinlikle “eğitim” konulu köşe yazılarıma devam etmeliyim. Farklı bir konu seçtiğin için çok teşekkürler Sıla. Devamını bekliyorum. 💙🌻

    • Yanıtla Sıla Malik 20 Nisan 2022 at 21:00

      Şen Sevgi Hanım, yorumunuz için çok teşekkür ederim.
       
      Dediğiniz gibi bir öğrenci ve genç için derinden etkileyici sözler maalesef bunlar.
       
      Ben kendimi biliyor ve tanıyordum. Öğretmenimin dediği gibi “güvenilmez” değildim ve bunu kanıtlamak için cesaretim ve özgüvenim vardı. Fakat bu olay 14 yaşında başka bir öğrenci için çok farklı sonuçlar da doğurabilirdi. Çok hassas terazili durumlar.

  • Yanıtla Burak Süalp 20 Nisan 2022 at 12:59

    Sevgili Sıla, liseden sonra üniversiteye geçişi, yeni ders düzenine alışma sürecini ne güzel anlatmışsın. Pandemi nedeniyle üniversitenin ilk bir yılı uzaktan eğitimle geçirmek zorunda kalmış olmanız çok üzücü. Fakat benim anladığım şu ki hayat biraz da böyle bir süreçler toplamı: Her kuşak, her kuşak içinde her birey, kendi deneyimini yaşıyor ve hayat bitmeyen bir okul. Tabii ki öğrenmeye devam etmek isteyene. Azmini, hırsını takdir ediyor, çalışkanlığınla gurur duyuyorum. Derslerine çalışıp sınavlarına hazırlanırken bir yandan da bizleri bu yazılardan mahrum etmeyen ellerine, gözlerine sağlık!

    • Yanıtla Sıla Malik 20 Nisan 2022 at 20:54

      Canım Burak Abicim, güzel yorumun için teşekkür ederim.
       
      Hayatta her türlü insan var ve onlara göre şekillenen binbir türlü “doğru”. Dediğin gibi hayatın akışında bu da olması gerekiyormuş demek ki diyerek bakıyorum artık bazı şeylere.
       
      Notlar “bu” ders haricinde gayet iyi 👌 Hedefe sağlam ilerliyorum. Sıkıntı yok. 🍀🦾

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan