Bi' Dolu Mola

Hayatın İçinden

15 Nisan 2022

Öykü: Hayatın İçinden | Yazan: Elif Bilici

Hayat ne kadar hızlı değişiyor ve insanoğlu nasıl da hızla adapte oluyordu?

Evinin balkonunda yarattığı küçük sığınağında oturuyordu Esin. Ev ararken illa balkonu olsun diye tutturmuştu. İnsana hayâl kurmaktan kolay ne var? Önce online emlak sitelerinden birçok evi favorilerine eklemişti; balkonlu, temiz banyolu, muhiti çok güzel ve tam da bütçesine göre. Beğendiği evleri gezmeye başladığında ufak çaplı bir şok yaşamakla beraber, senelerdir bu şehirde yaşayabildiği için ayrı bir gurur duymuştu.

Üçüncü katta bulduğu evin, üçüncü kotta olduğunu öğrenince lügatı bile gelişmişti. Emlakçı her kot dediğinde, “Bir türlü telaffuz edemedi kelimeyi” diye düşünüyordu. Ta ki ilk eve girene kadar.

Evin içine güneş girmesinin bile lüks olduğunu ikinci gezdiği evde anlamıştı.

O evden çıktığında suratındaki ifadeyi gören emlakçı, “Abla bu bütçeyle çok zor bulursun biraz yükseltmek lazım” demişti. Esin içinden geçenlerin dilinden çıkmaması için bu kadar zorlandığı bir anı daha önce yaşamamıştı.

“Sen kalk kuş yuvasını saray gibi anlat, farklı evin resimlerini koy, sonra yok bütçeni arttır. Önce bir dürüst olun.”

İçinden bunları geçirirken dışından “Siz uygun ev çıkarsa ararsınız” diyerek uzaklaşmıştı emlakçının yanından.

Yaklaşık üç dört hafta durmadan ev aramıştı, hazine aramak gibi bir şeydi bu. Binanın yaşını, konumunu beğense bu defa da içinden ordu geçmiş gibi yıkık dökük binalar çıkıyordu. İçi yapılı olan evlerin sahipleri kaporayı uçuruyorlardı.

“Kaporaya vereceğim para, ilk ayın peşin kirası, emlakçının payı ve taşınma masrafını topladığımda adeta bir evin ilk taksidi çıkıyor. Deli mi bu insanlar?”

Kız kardeşine böyle demişti ev aramaktan yılmış, vazgeçmek üzereyken. Hoş vazgeçse ne olacaktı, mevcut ev sahibi “Oğlum evleniyor kızım; altı sene kaldın bu evde pek de güzel baktın. Ama evlat işte, kira mı versin annesinin evi dururken?” demişti. Haklıydı, elin kızı neden otursun oğlu varken?

Umutları tam tükeneceği anda yine online ev ilanlarından bir ev bulmuştu, hem de sahibinden. Emlakçı parası vermemek kendi bütçesini arttırabileceği anlamına geldiğinden oldukça makuldü. Alelacele sitedeki iletişim numarasını aramıştı, aynı akşam da evi gezmişti. İlk ev bakmaya başladığı öncelik listesinden her an eleyebileceğini düşündüğü balkonlu ev kriterini dahi karşılayabiliyordu. Fazla düşünmeden yeni ev sahibi ile anlaşmış on gün içinde de taşınmıştı.

İki yıldır bu evdeydi.

Eve çıktıktan sonra başgösteren pandemi ile birlikte eve kapanmalar artmış ve bu evi bulabildiği için her gün kendisiyle gurur duymuştu. Eve taşındıktan üç ay sonra başlayan bu dönemde istediğinden daha fazla zamanı evine ayırabilmiş, adeta kendisine bir sığınma alanı yaratmıştı. Özellikle balkonu dekore etmek onu çok mutlu etmişti.

Her sabah uyandığında balkonun kapısını açar, elinde yeşil çayı ile ahşap katlanan sandalyelerinden birine oturur, derin derin üç beş nefes alır, güne öyle başlar olmuştu. Bugün de hafta sonunu burada geçirmeye karar vermişti. Kapalı balkonların en iyi özelliği buydu, yaz-kış sizindi.

Oturduğu ahşap sandalyeden, balkonun diğer köşesinde duran kırmızı mindere uzandı. Aldığı minderi sırtına yerleştirdi, yanındaki küçük sehpasına koyduğu kül tabağı, yeşil çayı ve minik hoparlörleri ile telefonu vardı. Balkonuna koyduğu küçük kitaplığına göz attı, belki bir kitap okuyabilirdi. Ama önce etrafını izleyecekti, neler değişmişti evinin çevresinde?

Karşısındaki lüks sitenin balkonları mesela, ilk taşındığında hepsi adeta kiler gibiydi. Paketli kutular, kullanılmayan dağınık eşyalar doluydu balkonlarda. Pandemi ile birlikte balkonlar temizlenmiş; sandalyeler, halılar, masalar ve hatta çiçekler, ışıklarla süslemişlerdi.

“Pandemi bitince ne olacak acaba bunlar? Unutulacak mı bu nefes aldığımız minik alanlar acaba?” diye düşündü.

Bardağından bir yudum çay içti, sigarasını parmaklarının arasına alıp yaktı.

Derin bir nefes çekti içine. Bakışları tam karşısındaki müstakil evlerin durduğu alana kaydı. Geçen yaz bahçesi olan eve çok özenmişti, her pazar akşamı mangalın dumanı yükselirdi bahçelerinden. Bir de balık kokusu. Gecenin ilerleyen saatlerinde kahkahalar eşlik ederdi ama öyle rahatsız eden tarzda değil de herkesin nasibini almak isteyeceği kahkahalardı bunlar. Ama şimdi evin camlarının, kapısının çıkarıldığının, çatısına da kocaman bir branda ile satın alan inşaat firmasının adını gördü.

“Umarım daha güzel bir hayatları olur” diye geçirdi evinden.

Karşısına bir yeni site daha dikilecekti demek ki. Esin için takip edeceği bir yeni değişiklik daha. Küçük müstakil eve bakarken bir yandan düşünüyordu, bu evin tamamen yıkılışını, inşaatın başlaması için işçilerin kalacağı şantiyenin kurulması, inşaat sesleri, önce gri olan binanın sonra renklenmesi, bir bir içine yeni insanların taşınması, her bir camda farklı renk perdeler, farklı renk ışıklarla yeni hayatların kurulması. Nasıl da olağan bir akış değil mi? Birbirini izleyen, birçok kişiye kucak açan, yeniler, yenilikler. Ama yeni taşınanlar belki hiç bilemeyeceklerdi pazar akşamları bahçeden gelen kahkahaları, mangalın kokusunu.

“Acaba bir bina mı olacak, birden fazla mı? Bari rengini altın sarısı falan gibi yapmasalar saçma sapan” diye düşündü. İçinde bir miktar içinde de olmadı değil, Arap Emirlikler’inden fırlamış gibi yapılan binalar bu aralar çok modaydı. Kendisi bile ev bakarken altın rengi musluklar, fayanslarla kaplı nice ev görmüştü.

Sigarasını söndürdü, balkonun kenarında duran saksıdaki biberiyeye dokundu. Hem sigaranın kokusunu azaltmak için hem de sadece sevdiği bir koku olduğu için evin birçok noktasında biberiye saksıları vardı. Arkasındaki minderi düzeltti, eline kütüphanesinden bir küçük kitap aldı.

“Bakalım bu kitabı ikinciye okurken neler değişmiş gelecek.”
 
 
Elif Bilici
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan