Heybemde Kelimeler

Bir Erkek Yetiştirmek

12 Mayıs 2022

Yazı: Bir Erkek Yetiştirmek | Yazan: Pelin Öncüoğlu Işık

Aslında bu yazıyı haberi aldıktan birkaç hafta sonra yani yaklaşık dört aylık hamile iken yazdım. Nedense bir kız çocuk doğuracağımı hissediyordum bu sebeple onu nasıl güçlü, bağımsız, kendi kendine yeten, sonuna kadar kadın haklarını savunan, hayvansever, bitki sever, insan sever, kültürlü bir kadın yapacağıma dair hayâllerim vardı. Aslında öyle çok uzun süredir de kurmuyordum bu hayâlleri.

Çocuk sahibi olmayı, daha çocukken ya da gençliğinin ilk yıllarında hayâl eden kadınlardan olmadım. Çocukken en yakın arkadaşım Belit’le evcilik oynarken bile o ev kadını olup bebeklerle oynar ben de iş kadını olup elimde çanta ile önemli toplantılar yapardım. Dediğim gibi çok uzun süredir kurulmuş hayâller değildi bu. Henüz çiçeği burnunda hayâllerim, çocuk sahibi olmaya karar verdikten bile aylar sonra gelip beni buldular. O yüzden dünyaya bir erkek bebek getireceğimi öğrendiğimde hayallerimin yer değiştirmesi çok uzun bir süremi almadı.

Haberi paylaştığımda arkadaş çevremizden ve ailelerimizden çok güzel tepkiler almıştık. Fakat bir tebrik vardı ki beni her şeyden çok etkileyip üzerine düşünmeme sebep olmuştu. Üniversiteden arkadaşım ve sevgili editörüm Didem öyle bir şey söylemişti ki yüreğime ve beynime aynı anda dokunmayı başarmıştı.

“Harika bir erkek yetiştireceksin. Toplumun senin gibi kadınların yetiştireceği erkeklere ihtiyacı var.”

Ve işte o anda anladım. Güçlü kadınların onları kendi ayakları üzerinde durmalarına teşvik edecek iyi erkeklere ihtiyaçları vardı. Güçlü oldukları için onları takdir edecek, güçlü oldukları için onları daha çok sevecek erkeklere.

Toplumdaki kadın erkek eşitsizliklerine ve kadın şiddetine karşı her çığlığımda lafın sonunu kadınlara düşen sorumluluğa bağlayan ben değil miydim? Ben değil miyim hep şiddet uygulayan erkekleri yetiştirenler de kadınlar, değişime önce kendimizden başlamalıyız diyen?

Şimdi niye bu kadar şaşırmıştım? Kendim gibi güçlü, ayakları her zaman yere basan, her ne isterse onu olabileceğine ve yapabileceğine inanan küçük bir kadın yetiştireceğimi düşünürken babası gibi vicdanlı, toplumda kadın-erkek ayrımı yapmayan, karısı için aldığı hijyenik pedleri poşete koymadan elinde gururla taşıyan bir erkek yetiştirecektim. En azından yetiştirmeye çalışacaktım.

İnsan kendi yaşadığı tecrübelerinden dolayı önce kendi cinsiyetinden bir küçük insan yetiştireceğine inanıyor. Oysa şimdi toplumun güçlü kadınlar kadar ihtiyacı olan vicdanlı, eşitlikçi bir erkek yetiştireceğim gerçeği ile yüzleşip daha da heyecanlanmıştım.

Biz hanemizde iki kız çocuğu idik.

Benden 7 yaş büyük ablam ve ben. Bana her zaman çok iyi örnek olan ve şevkatli davranan ablam sayesinde çok şanslı idim. Fakat tek şansım bu değildi. Pedagoji kitaplarının ortalarda dolaşmadığı, pedagogların ortalarda pek gözükmediği 70’lerin başında ve 80’lerin başında büyüyen iki çocuk olarak, fazlasıyla modern bir ortamda büyümüş, cinsiyet eşitliği ve toplumdaki yerimiz konusunda çok sağlam fikirler ile yoğurulmuştuk. Grafiker bir baba ve heykeltıraş bir annenin çocukları olunca ortam böyle oluyordu sanırım.

Daha çok küçükken ailede hepimizin sorumluluklarının olduğunu biliyorduk. Oyuncaklarımızı toplamakla kalmaz, sadece sorumluluk bilincini öğrenmemiz için bizlere verilen ev işlerindeki küçücük görevleri büyük bir ciddiyetle yapardık. Bu sayede ailemize biz çocuklar da bir katkıda bulunduğumuzu zannederdik. Elbette ablamın çook daha büyük sorumlulukları vardı. Ama sorumluluklarının en büyüğü abla olmaktı. Annem bana bakarken ablamı hep yaptığı işlere ortak etmiş. Örneğin bebek Pelin’i yıkarken son sularımı ablama döktürmüş. Kendisi tek başına yapamadığından değil elbette, ablama kardeşine onun ile birlikte bakabildiğini anlatabilmek, kardeş sevgisini pekiştirebilmek ve ona ufacık da olsa bir sorumluluk verebilmek için. “Pınarcım sen olmasan ben tekbaşıma yapamam” dermiş hep. Ablam da ev içindeki bu tutum yüzünden beni hiçbir zaman kıskanmadı ve çok şevkatli, her zaman her konuda kardeşini kucaklayan bir abla oldu.

Evde büyük bir karar verileceği zaman babam ve annem bizleri toplardı.

Anne ve baba olarak onlar zaten kararlarını vermiş olurlardı fakat çok küçük de olsak bizlere yapmak istedikleri değişiklikleri anlatıp bizim de fikrimizi alırlardı. Daha beş altı yaşlarındayken bu aile meclisi kararlarına katılıyor olmak fikirlerimin değerli olduğunu öğretti bana. Ben bir bireydim. Ve bu yüzden de ailemizi ilgilendiren konularda benim de fikrim önemliydi.

Ve bazen hakikaten anne ve babamızdan çok daha farklı bakış açılarımızla onların farklı bir yerden bakmalarını sağlardık. Elbette altı yaşından çok daha büyükken fikirlerimiz aile meclisini etkileceyecek kıvama gelmişti. Aile meclisleri sayesinde fikrimizi savunmanın önemini öğrenmiştik. Küçüğüz diye hiçbir zaman kenara çekilmemiş fikirlerimizin önemli olduğunu öğrenmiştik. Küçük topluluğumuz olan ailemizde mutlu ve huzurlu yaşamak için mümkün olduğunca hepimizin hem fikir olması gerektiğini ya da yeri geldiğinde birbirimiz için fedakarlıklarda bulunmamız gerektiğini öğrenmiştik.

O küçük aile meclisleri birer toplum hayatı alıştırmaları idi. Demokrasiyi işte ilk o mecliste öğrendim ben. Bu sayede hayatta kendi doğru bildiklerim için her zaman mücadele edecek cesaretim ve gücüm oldu. 18 yaşımda dağcılığa başlamaya karar verdiğim zaman aileme tehlikelerini göze alarak fakat eğitimini de alarak bu işi yapacağıma söz vererek kendi çizdiğim yola çıktım. Ne üniversite seçimime ne de hayattaki bir başka seçimime karıştı ailem. Benim her zaman kendi fikirlerim, kendi görüşlerim vardı. Onlar ben karar verirken hayat tecrübelerine başvurduğum bilge insanlardı benim için. Asla beni etkilemeden ve ancak ben onların fikrini sorarsam fikirlerini paylaşırlardı. Ve yine kendi doğru bildiğim yolda yürümem için beni desteklerlerdi.

Bunlar benim büyürken edindiğim tecrübelerim. Bu tecrübeler sayesinde güçlü bir kadın oldum. Bu yüzden bir başka güçlü birey yetiştirmek için sabırsızlanıyorum.

Ataerkil bir dünyada yetiştiğimiz için güçlü bir erkek yetiştirmek doğru bir birey yetiştirmek için yeterli olmuyor.

Toplumla yüzleştiği ilk andan itibaren hem kendi cinsiyeti için hem karşı cinsiyet için karşılaşacağı tüm kalıplara karşı kendisini hazırlamalı ve aslında doğru davranış biçimlerinin neler olduğunu ona öğretmeliyim. Her şeyden önce hem onun hem de karşı cinsten bir bireyin her neyi isterse yapabileceğini, bireylerin toplumun dayatmaları ve hayâl güçlerinden çok daha fazlası olduklarını öğretmeliyim. Hayatı boyunca karşısına çıkacak olan “Sen erkeksin o işi yapma, o kadın bu işi yapmasın” dayatmalarına karşı onu önceden uyarıp toplum hayatında kadın ve erkeğin istedikleri şekillerde rollerine bürünebileceklerini anlatmalıyım. Bulunduğu toplulukta başka kişilerle paylaştığı yaşam alanlarında diğer bireylerle birlikte eşit iş dağılımı yapması gerektiğini öğreteceğim. Hanemizde ev işlerini kadın-erkek olarak bölüşmediğimiz, yemeklerimizi kimin canı isterse veya çoğu zaman beraber yaptığımız, temizlik, tamirat, kediye bakmak gibi evdeki her işimizi karı koca birlikte veya dönüşümlü yaptığımız için dayatılan kadın-erkek rol modellerinden uzak olarak büyüyecek. Fakat toplumda karşılaşacağı bu rol modeller için onu hazırlamalıyım.

Ne kendi ne de başkalarının fiziksel özelliklerinin bu dünyanın geçiciliğinde hiçbir önemi olmadığını, insanlara karşı fiziksel özelliklerinden dolayı olumlu veya olumsuz önyargılarda bulunmaması gerektiğini öğretmeliyim. Kadın veya erkek bir bireyin ne giymek istiyorsa, ne şekilde yaşamak istiyorsa o şekilde yaşamakta özgür olduğunu ve onları yargılamanın kimsenin üzerine vazife olmadığını bilerek büyümeli küçük insanımız.

Her şeyden önce de ona bir kadına nasıl davranırsa daha doğru olacağını öğretmek için sabırsızlanıyorum.

Kadınlara kırılgan, güçsüz, yardıma muhtaç canlılar olarak davranmanın fazla romantik ve aslında kadın kimliğini içten içe yaralayan bir davranış biçimi olduğunu öğreterek başlayacağım yola. Kız arkadaşlarına saygı duyması gerektiğini öğrenmeli. Şayet kendi güçlerinin farkında değillerse onlara destek olmasını öğretmeliyim. Toplum içinde maalesef hepimizin fark etmeden kullandığı cinsiyetçi kelimelerin başka insanlarda ne gibi yaralar açabileceğini anlatmalıyım.

Vicdanlı, duygusal biri olmanın onun erkekliğinden hiçbir şey götürmeyeceğini aksine insalığına değer katacağını öğrenmeli.

Hiç kuşkusuz hane içinde öğrendiği eşitlik ve adalet ortamından sonra toplumla temas kurdukça kafası karışacak. Doğrularını sarsmaya çalışanlar çıkacak. Doğru yolu göstermek için her zaman yanında olacağım. Sanırım küçük bir erkek yetiştirmek çok keyifli olacak.
 
 
Pelin Öncüoğlu Işık
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 12 Mayıs 2022 at 16:32

    Dün yazını düzenlerken kendi ismimle karşılaşınca şok oldum. Bir o kadar da duygulandım, sulu göz arkadaşının hemen gözleri doldu 🙈 Deniz’in cinsiyetini benimle paylaştığın gün yaptığımız konuşmayı ben de hatırlıyorum. Yürekten inanarak söylemiştim o sözleri. Harika bir oğul yetiştireceğine şüphem yok. Bizler yeni bir nesil inşa edeceğiz 🙏🏻
     
    Yazıya da ayrıca bayıldım. Haddime mi bilmem ama gurur duyuyorum arkadaşım seninle. İyi ki burada yazıyorsun, iyi ki canımsın 🙏🏻❤️😘😘😘

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 16 Mayıs 2022 at 09:18

      Didemcim bir sey itiraf edeyim; şimdi senin yorumunu okurken duygulandım. Ne olacak bizim bu halimiz 😂🙈
       
      Çok teşekkürler arkadaşım. Sen her zaman hayran olduğum ve gurur duyduğum bir anne ve kadın oldun. O günkü konuşmamız sayesinde erkek annesi olmanın sorumluluğunu anladım. Bu ülkenin, bu dünyanın senin yetiştirdiğin ve umarım benim yetiştireceğim vicdanlı, adaletli, akıllı, sağ duyulu bireylere ihtiyacı var.
       
      Bu arada bu dergide yazmaktan her zaman gurur duydum. İyi ki beni dergiye almışsın ❤️

    • Yanıtla Nazlı Pınar Kamacı 16 Mayıs 2022 at 18:26

      Yine harika bir yazı. Tebrik ederim. Sizi zevkle takip ediyorum.
       
      Sevgiler

      • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 31 Mayıs 2022 at 14:38

        Çok teşekkür ederim ablacığım :*

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan