Yıldız Tozu

Planlı Mutsuzluk

21 Eylül 2022

Öykü: Planlı Mutsuzluk | Yazan: Sıla Malik

Şu zamanda ne istediğini bilmek pek tabii önemli. Ancak her şeyi kati bir planla ilerleten ve bunu isteyerek yaşayıp sonunda hayâl kırıklığı ile karşılaşmak var gerçek dünyada.

Yaşamın planlar, alınmış notlar, bir sonraki aşama için yapılan stratejik hamlelerden oluştuğuna inanmıştı Nehir. Okuduğu okul, bölüm, seçtiği seçmeli dersler, staj yaptığı şirketler, aldığı ek kurslar. Hepsi onu mükemmele götürecek oyunun aşılması gereken bölümleri gibiydi. Ancak mezuniyetten sonra evdeki hesap çarşıya uymadı.

Staj yaparken “Kesinlikle bizimle çalışmalısın” diyen şirketler sessizlik yemini ettiler, yurt dışındaki sponsorların çoğu da ülkenin bu karışık ekonomisinde Nehir’e güvenemeyeceklerini söylediler. Oysa Nehir’e göre bu tamamen saçmalıktı. O bu kadar kabarık özgeçmişi boşuna oluşturmamıştı ki!

Şu anki hâline böyle böyle geldi işte. Planları, hayâllerini birlikte getirmişti Nehir’e. Ama gel gör ki gerçekleşemeyen her plan, büyük bir hayâl kırıklığına dönüşmüştü ruhunda. O güçlüydü, donanımlıydı. Bütün bunların üstesinden gelebilirdi, daha doğrusu o gelebileceğini düşünüyordu ancak zihni artık pes etmek istiyordu.

Planlar tehlikeli listelerdi. Maddelerinin ucu bucağı yoktu, zorluk derecesi önemli değildi. “Gerçekten istersen başarılamayacak hiçbir şey yoktur” demişlerdi ona küçükken. Çok istememiş olsa gerekti. İstese hayâli şimdi yaşadığı hayat olurdu. Böyle böyle zehirledi Nehir kendini. Binlerce küçük bıçaktı hayâl kırıklıkları ruhunda, kanatıyordu günden güne. O başkasını bilmiyordu ki. Kendini bildi bileli “güzel olan her şey” ileride, gelecekteydi. Uyumaya bu “ileri”yi düşleyerek gider, “ileri”yi gerçekleştirebilmek adına çalışırdı. Çabalarım boşaymış, dedi.

Şimdi evinde, binlerce iş başvurusundan birinin ona dönmesini bekliyordu.

Yapabilecekleri uğruna yapacağı şeyleri feda ettiğini fark etti. İçi sıkıldı, duvarlar üstüne üstüne geliyordu. Kaçacak yer aradı, yıllarını verdiği oda ona tehlikeli gelmeye başlamıştı. Sonradan anlayacaktı, panik atak geçiriyordu.

İnkar etmek aklının ucundan bile geçmedi. Soluğu psikiyatristin kliniğinde aldı. Doktorun görüşlerini büyük bir soğukkanlılıkla dinledi. Geç kalmışlık hissediyormuş aslında. Planlar gerçek olmadıkça da yaşamını boşa geçirmiş hissetmesi normalmiş. Önemli olan bu düşüncenin farkına varıp öyle olmadığını kendine hatırlatmasıymış. Çünkü bazen sadece olmazmış bazı şeyler.

Seans normalde 1 saat sürdü ancak Nehir’in aklında bunlar kalmıştı. Ha bir de “ödev” vermişti doktor. “Şu sıralar en çok kiminle konuşmak isterdin?” diye sormuştu. Nehir hiç düşünmeden “İhtimalleri yaşayabilen Nehirler ile” demişti. Filmlerdeki gibi farklı dünyaları, olasılıkları yaşayan hâllerini görmek istiyordu.

“Zamanda yolculuk yapıp tercihlerimi değiştirme imkanım yok, biliyorum. Ama yine de paralel evrenlere inanıyorum. Ya da her bir tercihime göre yaşanabilecek binlerce kader modelim olduğuna. Yaşlı ya da genç fark etmez. Onlarla konuşmak isterdim. Kendimi rahatlatmak ya da pişman olmak için. Aslında niye olduğu önemsiz, gerçekleştiğini görüp hayâlini kurarken hissettiğim duyguları mı yaşıyorlar öğrenmek isterdim. Bunun beni ne kadar rahatlatabileceğini biliyorum.”

Gece Yarısı Kütüphanesi’ni1 okuduğunda o dünyanın içinde olmayı çok istemişti Nehir; tek bir farkla, ölümle yaşam arasında olmadan. Bir şeyleri fark etmek ya da planların verdiği gergin tereddütü silebilmek için ruhundan.

Hangi gerçekliğin yaşamı olacağını bilmek ve bir nebze olsun rahatlamak istiyordu. Ödev de tam da buydu işte. Hayâl et farklı portallardaki Nehir’i ve sohbet et onlarla. Neler anlatıyorlar sana, ne hissettiriyorlar? Yaz teker teker.

Bunu yapmak için gece yarısını seçti Nehir.

Herkes yattıktan sonra cılız, loş bir mum yaktı odasında. Masasına kuruldu, defterini çıkardı. Gözlerini kapatıp ona gelmelerini bekledi. İlk gün başarılı olamadı. Ruhu sıkılmış, vazgeçmek istemişti. Telefonuna gelen bir bildirim caydırıcı oldu. Bir iki gün daha böyle devam etti. Kolay olacağını düşünmüştü, hayâl kurmak onun en iyi yaptığı şey değil miydi zaten?

5. günün akşamında tatlı bir uykuya daldı Nehir çabalarken. Rüyayla gerçek arasında bir yerdeydi. Bilinçaltı rüya gördüğünün farkındaydı. Kendini hoş manzaralı, iki katlı bir evin salonunda buldu. Duvarın biri boydan boya kütüphane olarak ayarlanmış, kitaplarla doluydu. Kitaplar renklerine göre ayrılmış, seyir keyfi de sunuyordu. Kitaplığın hemen yan duvarına monte bir çalışma masası vardı. Üzerindeki bilgisayar açıktı. Sunum hazırlığının ortasındaydı.

Nehir salonu incelemeye devam ederken arkadan bir ses duydu.

“Ben de seni bekliyordum.”

Arkasını döndüğünde gördüğü onu pek şaşırtmadı ama daha olgun gözüküyordu. Saçları şimdikinin aksine daha gür ve sağlıklı duruyordu. Vücudu fitti. Parmağında bir alyans olduğuna göre evlenmiş olmalıydı. Dikkatlice izlediği silüet hafifçe gülümsedi.

“Genç hâlimi özlemişim, uzun zaman oldu bu hâlimi bu kadar net olarak göreli.”

İkili koltuğun birer ucuna yerleştiler. “İnsan kendisiyle ne konuşur ki?” diye geçirdi içinden Nehir.

“O çalışmayı çok istediğin, zar zor kendine staj ayarladığın şirket vardı ya, okul bittikten sonra orada işe alındık. Kısa süre sonra şirkette şimdiki eşinle tanıştın. Başta ‘Aynı iş yerinde özel ilişki yaşanmamalı’ diye direttin ama sevgin ağır bastı. 28 yaşında evlendik. 4 sene oluyor. Bir de 2 yaşında tatlı bir oğlumuz var. Ben özeti geçtim. Sorun var mı?”

Nehir şoktaydı.

Evet böyle büyük bir şirkette çalışmak onun en büyük hayâliydi. Birkaç aylık staj bile ona çok şey katmıştı ancak orada çalışırsa kariyer odaklı bir yaşam planlamıştı o. Evlenmek seçenekleri arasında değildi. Nasıl olur da evlenip bir de çocuk yapmış olabilirdi? Kafası karışmıştı.

“Hani kariyer yapmak için en büyük fırsattı bu şirket? Amacımız yurt dışına açılmaktı. Evlilik yoktu bu planda. Evliliği geç romantik ilişkiye dair hiçbir şey yoktu. Ne demek 4 senelik evlilik?”
Şaşkınlık ve öfkeyle sorguluyordu bunları.

“Başlarda kariyer yapmaya odaklandın ancak onunla tanıştıktan sonra çok da önemli gelmemeye başladı bireysel olarak yurt dışına çıkmak. Hem eşimiz de sık sık yurt dışına çıktığından yurt dışı ayağımız yok değil. Haksızlık ediyorsun bence.”

Sinirlendiğini hissetti Nehir. Öfkeyle daha önce başka bir bölümünü görmediği evin kapısından çıktı. Gözlerini açtığında hâlâ o öfkeyi içinde duyuyordu. Hızla bu duyguları kaybetmeden, gördüklerini unutmadan yazmaya başladı.

Mezun olduğum gibi istediğim şirkete girdiğim hâlde yaptıklarım ben gibi hissettirmedi. Evlilik çok uzaktı bana. Farklı amaçlarla başlamış olmamız gerekirdi o işe. Bunca emeği bu kadar kısıtlı bir iş hayatı için yapmış olamam.

Gün içinde yürüyüşe çıkmak iyi geliyordu zihnini susturmaya. Hoş düşüncelerin sustuğu yoktu ama en azından onlarla başa çıkıp mantıklı bir kalıba sokabiliyordu. Yeni şeyler yapma isteği uyandı içinde. Ama yine hayâl kırıklığına uğrarsam korkusu inceden inceden sızlatıyordu içini.
Seansa gittiğinde yazdıklarını verdi doktora. Hislerinden bahsetti. Farkında olmadan bir cümle döküldü dudaklarından.

“İlk defa yaptığım planlar gerçekleşse bile sonucunun bambaşka olabileceği ihtimâlini gördüm. Bu ihtimâl beni korkutmakla beraber plan yapma konusunda bir kez daha düşünmeye sürükledi. O evli, belli bir yere kadar yükselmiş Nehir mutluydu çünkü. Kitaplıkta bir sürü anının fotoğrafları vardı. Hepsinde içten bir şekilde gülüyordu bense ‘Böyle planlamamıştık’ diye ona kızmakla meşguldüm. Neredeyse 10 yaş büyüktü benden ancak ben ondan daha bitkin görünüyordum. Sanırım en çok da bu üzdü beni.”

Yeni şeyler yapma isteğinden bahsetti bir de. Ancak neler yapabileceği ve başarıp başaramayacağı konusunda şüpheliydi.

Doktor minik bir gülümsemeyle başladı konuşmasına.

“Yeni şeyler deneme isteğine sevindim. Ancak yaptığımız her şeyi başarma kıstası üzerinden gerçekleştiremeyiz. Çünkü bazen bir şeyi yapmak başarı gerektirmez. Sadece yaparsın, öğrenmeye çalışırken ya da tekrar tekrar aynı şeyi yaparken zevk almaya bakarız. Bizi mutlu eden sonuçlar değil, süreçlerdir. Başarı hissi bu zevkten, yapıyor olma hâlinin verdiği memnuniyetten daha kısadır. Elbette önemli bir histir ancak bazen onu hissetmemiz gerekmez.”

Kafası karışsa da başarının gerekli olmadığını ilk defa duymuş gibiydi Nehir. Ne yaparsa yapsın, en iyisini yapmalıydı o. Resimleri taşırmadan boyamalı, en güzel el yazısı onun olmalı, cetvel olmaksızın mükemmel düz çizgi çekebilmeliydi. Sonunda ona “Aferin!” denmeyen bir şey, gerçekten faydalı mıydı?

Eve doğru ilerlerken çocukluluğunu hatırladı. Doğada bisiklette turladıklarında aklı varış noktasına ilk varan olmak, nabzını sabit tutmak, düzgün nefes almayı unutmamak gibi şeylere odaklanmaktan kısa bir an bulduğunda hissettiği o memnuniyeti anımsadı. Rüzgarın saçlarını geriye doğru taradığı, kalbinin hızlıca atmasına rağmen içinin değişik bir sevinçle doluşunu. O hissiyatı geri istedi gözleri dolarken. Bir anda içinde birkaç parça kopmuş gibiydi.

“Onlar gibi olsam” diyerek imrendiği kişileri düşündü. Çoğu onun tam zıttıydı. Girişken, akışında olaylara kapılarak adımlar atan, isteklerinin peşinden gidip başarısız olmaktan korkmayan insanlardı. Onlar gibi olmak için onların tam zıttı olarak çabalıyordu. Hayatı akışına bırakmak yerine dizginleri sımsıkı tutuyordu, ellerini kanatırcasına bir tutunuştu bu. Aynı zamanda ruhu birçok şeyi deneyimlemek isterken geleceğe atıyordu tüm beklentiyi. Ruhunu ancak böyle susturabilirdi çünkü.

Beklentiler gerçeklerle çakışınca kaçınılmaz yıkım gerçekleşmişti. Yıkılan parçaları eskisinden daha sağlam bir araya getirip bir de ona şans vermek istediğini fark etti.

Hayat sen planlar yaparken başına gelenlerdir.2

Bastırılan ruhları serbest bırakmalı, āna kendini kaptırmalı, senfoniye eşlik etmeli. Nefes alıp, geçeceğini bilmeli.

Bu hayatta insan kendine bir şans vermeli, deneyimlemek için. Deneyip yaşadım diyebilmek için…
 
 

Sıla Malik

 
 

Açıklamalar:

  1. Gece Yarısı Kütüphanesi: Yazar Matt Haig’in bir romanı:
     
    Konu: Nora Seed berbat halde Kedisi öldü, Işinden kovuldu. Abisi onunla konuşmuyor. Kimsenin ona ihtiyacı yok. Art arda alınmış kötü kararların sonucunda bir kütüphanede buluyor kendini. Zamanın hiç akmadığı bir gece yansı kütüphanesinde, sonsuz sayıda kitabın ortasında … Kitapların her birinde Noraʼnın farklı bir hayatı yazılı. Başka kararlar verseydi yaşamış olabileceği hayatlar. Farklı kariyerler, farklı eşler, farklı arkadaşlar, farklı şehirler arasında gidip gelen Noraʼnın aklı sorularla doluyor. Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimlerde mi gizli? Yanlış giden her detayın sorumlusu gerçekten biz miyiz? Hayatı yaşanır kılan ne? Yanlış bir karar insanın tüm hayatına mal olabilir mi?
     
    İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden Matt Haig; Noraʼnın pişmanlıklara, ihtimallere ve yaniden seçme imkânına dair çıktığı bu yolculukta, ona eşlik edecek okurlara sürükleyici ve insanın en temel sorunlarını konu alan bir kurgu sunuyor.
     
    Google Books    ⇡⇡⇡
  2. Hayat sen planlar yaparken başına gelenlerdir: “Life is what happens to you when you’re busy making other plans” cümlesini bir güftesinde kullandığından yaygın olarak John Lennon‘a atfedilse de cümleyi ilk kullanan kişinin 1957 yılında Reader’s Digest dergisindeki makalesi ile Allen Saunders olduğu belirlenmiştir. – EkşiSözlük    ⇡⇡⇡

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan